turk-internet.com’un Notu : Oyun Teorisi ülkemiz açısından iyi bir araç (tool) olabilir düşüncesi ile kısa bir süre sonra www.OyunTeorisi.com sitesinde size daha çok bilgi ve uygulama imkanı sunuyor olacağız. Not etmek istediğimiz diğer bir husus, halk arasında zaman zaman Oyun Teorileri olarak yanlış kullanılmakta, doğrusu Oyun Teorisi ya da Oyunlar Teorisi’dir. Röportajda terminolojiye uygun kullanılmış ve yazılmıştır.
Bu röportaj, bahsettiğimiz siteye konulacak ilk yazılardan birisi olup, amatör araştırmacı Julia Mandelbrot tarafından hazırlanmıştır. Julia Mandelbrot, Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümünden Doç.Dr.Remzi Sanver ile Oyun Teorisi hakkında görüştü.
Oyun Teorisi konusunda merakınız varsa ya da oluşacak siteye katkıda bulunmak istiyorsanız [email protected] adresine boş bir mail gönderiniz.
Russell Crowe’un oyunculuğu ile seyrettiğimiz Akıl Oyunları Amerika’lı Matematikçi John Nash’in hayatını anlatıyordu. John Nash hayatının çoğunu tedavi altında geçirmekle birlikte, oyun teorisi kanalıyla ekonomi ve sayısız alana katkıda bulunmuş birisi olarak 1994 yılında, 66 yaşındayken Nobel aldı.
Remzi Bey, sizi tanıyabilir miyiz? Kendi çalışmalarınızı bize anlatabilir
misiniz? Siz neden Oyun Teorisi’ne ilgi duydunuz?
Aslen Endüstri Mühendisiyim. İktisat’la akademik ilişkim yüksek lisans eğitimim esansında başladı. Bu sırada, dünyada İktisat Kuramı’nın gelişmesine çok önemli katkıları olmuş bir bilim insanıyla, Murat Sertel’le, tanışmak ve talebesi olmak şansına eriştim. Oyun Teorisi’ne ilgi duymam da bu vesileyle oldu. Doktora tezimi bu sahada yazdım. Halen de Oyun Kuramı’nın İktisat ve Siyaset Bilimi’nin çeşitli sahalarındaki uygulamaları üzerine çalışmaktayım.
Oyunlar Teorisi nedir, ne zaman ve nasıl doğdu?
Oyun(lar) Teorisi, akılcı davranan bireylerin kararlarıyla ortaya çıkan sosyal sonuçları ele alan, matematik temelli bir disiplindir. Burada “oyun” tabiri, kararlarını, kendisi için mümkün olacak en iyi sonucu elde edecek biçimde alan bireylerin yani “oyuncular”ın varlığına atıfla kullanılmaktadır. Ortaya çıkabilecek muhtemel toplumsal sonuçlar oyuncuların bireysel kararlarının bir ürünüdür.
Ne var ki hiçbir oyuncu bu toplumsal sonucu tek başına belirleme gücüne sahip değildir. O halde her oyuncu, kendi kararını, diğer oyuncuların kararlarını gözönüne alarak stratejik olarak verecektir.
Burada oyuncuların bireyler olması da şart değildir. Belirli bir hedefe yönelik olarak karar verme yetisine sahip herhangi bir birimi, mesela bir firmayı, oyuncu olarak görmek mümkündür. Oyun Teorisi, her türlü stratejik karar alma durumunun ortaya çıkaracağı sonuçları matematiksel yöntemlerle inceler.
Oyun Teorisi insan aklının bir ürünü olduğuna göre, ne zaman ve nasıl doğduğuna net bir cevap getirmek de mümkün değil. Bununla birlikte, bu
çerçevede bildiğimiz ilk akademik yayın, Augustin Cournot tarafından 1838
yılında kaleme alınan “Refah Kuramı’nın Matematiksel İlkelerinin Araştırılması” başlıklı kitap.
Cournot, çalışmasının yedinci bölümünde üreticilerin rekabetini ele alır ve aynı malı üreten firmaların üretim miktarlarını neye göre belirleyecekleri sorusunu sorar. Cournot’ya göre, her firma kendi üretim miktarını, karını en büyük kılacak biçimde tespit edecektir. Ne var ki firmaların karları, sadece kendi ürettikleri miktara değil, malın piyasa fiyatına da bağlıdır. Bu fiyat ise, sadece bir firmanın değil, bütün firmaların toplam üretimleriyle oluşmaktadır. Burada tipik bir oyun söz konusudur. Oyuncular firmalardır. Her firmanın vereceği karar kendi üretim miktarıdır. Ne var ki firmanın karı, diğer firmaların üretim miktarları belli olduktan ve böylece piyasa fiyatı belirlendikten sonra ortaya çıkacaktır. Bir başka deyişle her firmanın karı, kendi ve diğer firmaların üretim miktarına bağlıdır. O halde her firma, kendi üretimini, diğer firmaların ürettikleri miktara bağlı yani stratejik olarak belirleyecektir.
Cournot bu oyunun nasıl sonuçlanacağı, yani firmaların bu şartlar altında kendi üretimlerini nasıl belirleyecekleri sorusuna bir cevap önermiştir. Cournot’nun cevabı, bugün Oyun Teorisi literatüründe, belki de biraz da kendisine haksızlık edilerek, Nash dengesi olarak bilinen çözüm kavramıdır.
Daha sonra Zermelo, 1913 yılında, satrancın da dahil olduğu belirli bir sınıfa ait oyunların çözümleri üzerine bir makale yayınlamıştır. Bu makale, belki de, Oyun Teorisi’yle doğrudan ilişkili ilk teoremleri içermektedir.
Keza 1920’lerde Emile Borel, 1930’larda Zeuthen bu sahaya katkıda bulunan sonuçlar elde etmişlerdir. Bütün bu katkılara rağmen, John von Neumann ve
Oscar Morgenstern tarafından 1944 yılında yayınlanan Oyunlar ve İktisadi Davranış Kuramı başlıklı kitabı, Oyn Teorisi’nin ilk klasiği olarak görmek mümkündür sanıyorum. Von Neumann ve Morgenstern bu çalışmalarıyla, daha önceki sonuçları ortak bir çatı altında toplamış ve Oyun Teorisi’nin bugün sahip olduğu perspektifi elde etmesi ve tutarlı bir saha haline gelmesinde belki de en önemli rolü oynamışlardır. Oyun Teorisi bugün, John Nash’in de dahil olduğu birçok biliminsanın katkılarıyla halen gelişen bir saha olarak sosyal bilimlerin hizmetindedir.
Ders olarak verilmeye ne zaman başlandı? Oyunlar Teorisi’nin gercek hayatta kullanilabilecegine dair dusunceler nasil gelisti? Kullanım alanlarını örnekler misiniz?
Sanırım 1950’lerde. En azından bu konudaki ilk ders kitabının yazılmasının
bu yıllara denk geldiğini biliyorum.
“Oyun Teorisi’nin gerçek hayatta kullanılması” sorusunun yerinde olmadığını düşünüyorum. Yani bazı insanlar bir araya gelip Oyun Teorisi denen bir alet icat etmiş ve daha sonra bunu nerede kullanabiliriz diye düşünmüş değiller ki. Tersine, etrafını akıllıca gözlemleyen birtakım bilim insanları, sosyal sistemlerde stratejik ilişkilerin önemini farketmiş ve karşılarına çıkan bu cins örnekleri sağlıklı bir genelleme yoluna gitmişlerdir. Oyun Teorisi bu çabaların bir ürünüdür. Bir başka deyişle, Oyun Teorisi gerçek hayattan doğmuştur.
Tabii bu durum, Oyun Teorisi’nin uygulamalarının ne olacağını sormamıza mani değildir. Aslında bugün iktisattan, siyaset bilimine, biyolojiden psikolojiye uzanan geniş bir yelpazede Oyun Teorisi önemli bir araçtır.
Bilhassa İktisat Kuramı’nı artık Oyun Teorisi’nden bağımsız düşünmek mümkün değildir. Tüketici ve firma davranışıyla ilişkili her türlü inceleme Oyun Teorisi vasıtasıyladır. Siyaset Bilimi’nde de seçmenlerin oy verme davranışı, partilerin siyasi yelpazedeki konuşlanması gibi temel birtakım soruları oyunlar halinde modellemek mümkündür ve yapılmaktadır. Sözün özü Oyun Teorisi, günümüzde, sosyal sistemlerin incelenmesi ve tasarlanmasında temel araçtır. Bu araç, sosyal sistemlerin dışında da, mesela biyolojide kullanılmaktadır.
Türlerin evrimini, sanki bunlar stratejik davranıyormuşcasına incelemek mümkündür. Özetle, bilinçli ya da bilinçsiz ama stratejik davranan birimlerin oluşturduğu her türlü sistemin incelenmesi Oyun Teorisi’nin uygulama sahasındadır.
Nash’in de çalıştığı Rand tam olarak ne yapıyordu? Benzeri özel ve tüzel kurumlar var mı?
RAND, 1946 senesinde doğmuş, kar gayesi gütmeyen, araştırma ve analiz yoluyla karar alma ve politika oluşturma üreçlerine katkıda bulunmayı hedefleyen bir kuruluş ya da yaygın terminolojiyle bir “think tank”tir.
Zaten “RAND”, İngilizce “araştırma ve geliştirme” manasına gelen research
and development” ifadesinin kısaltılmışıdır. Her ne kadar RAND, Amerika Birleşik Devletleri’nde devlet kurumları tarafından kurulduysa da bugün sivil kuruluşlardan da destek alan ve onlarla ortak projeler yürüten bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye’de durum nedir? Özel ya da tüzel kurumlar bu konuda teorisyenlerden çalışma ister mi, çalışmalar sadece ders düzeyinde mi?
Türkiye’de Oyun Teorisi üzerine çalışan ve dünya bilimsel platformlarında
gözardı edilmeyen bir akademisyenler grubu var. Bunlar ülkemizin çeşitli
üniversitelerinde, genellikle İktisat ve Matematik bölümlerinde çalışıyorlar. Şüphesiz ders de veriyorlar ama dünya bilimindeki varlıklarını hocalıklarından çok literatüre yaptıkları katkılara borçlular. Bu kişiler şüphesiz uygulamalı projelere katkıda bulunabilecek birikime de sahipler. Ne var ki bildiğim kadarıyla Türkiye’de bu birikime kayda değer bir talep yok.
Oysa ki dünyada Oyun Teorisi üzerine çalışan biliminsanlarından, açık
arttırmaların tasarlanmasından kirliliğin önlenmesine kadar birçok konuda
entellektüel destek isteniyor.
Türkiye’deki durumu, Oyun Teorisi’nin kamuoyunun gündemine nispeten gecikerek girmesiyle açıklamak mümkün olabilir.
Sizce Oyunlar Teorisi’nin kullanımı Türkiye’ye bir şey kazandırır mı?
Bu “matematiğin kullanımı Türkiye’ye birşey kazandırır mı?” gibi bir soru.