Superonline ve İxir’in eski Genel Müdürü, Deppo’nun ortağı Babür Özden, sektördeki şirketlerin çoğunun yorgun bilançoya sahip olduğunu, personel ve reklam maliyetlerinin düştüğünü, bu nedenle yatırımın tam zamanı olduğunu söyledi. Özden, Türkiye’ye yatırım konusunda yabancı şirketlerle görüştüğünü, bunlardan iki tanesinin olaya ciddi yaklaştığını belirterek, “çalışma sonuçlanırsa, Eylül-Ekim ayında firma Türkiye’de resmen faaliyete geçmiş olur” dedi. Özden, turk-internet.com’un internetin gelişimi, sorunları ve potansiyel alanlarına kadar uzanan geniş bir yelpaze içindeki sorularını yanıtladı:
Turk-internet.com: İnternetle nasıl tanıştınız?
Babür Özden: İnternet ile 1984 yılında ABD’de öğrenci olduğum dönemde tanıştım. Tabi, o zamanki internetin şimdikiyle pek alakası yoktu. Adı da internet değildi. Farklı isimlerle anılıyordu. E-mail, chat, news grupla sınırlı işlevleri vardı. 1985 yılında yine öğrenciyken, hocalarım ile birlikte kurduğumuz şirkette, internete vesile olan iletişim teknolojilerine yazılım geliştiriyorduk. 1993 yılında Yapı Kredi Bankası’nda ‘değişim projesi’ başlatıldı. Değişim projesinde network ve telekomünikasyon imkanlarını müşterilerine, çalıştıkları kurumlara ve iç bünyelerine farklı bir şekilde kullandırmak istiyorlardı. Ben bu proje için danışman olarak geldim. Teknoloji hizmetlerini aldıkları Bilpa’ya yerleştim. Yapı Kredi Bankası’nın yeni ürünler çıkarması için yeni uygulamalar geliştirmeye başladık.
1994 yılı başında bankadaki görevimden bağımsız olarak Superonline’nın kurulmasına vesile olacak ISS işine girmeleri için, Yapı Kredi yönetimini ikna ettim.
T.I.: Böyle bir işi neden önerdiniz?
Özden: Bunun vizyonu, ABD’deki internetin gelişimi, 1992’de browser’ın keşfi, Web’in ortaya çıkması ve birkaç yıl içinde ABD’de birkaç milyon insana ulaşmasına dayanıyor. 1993 yılında internet ile neler yapılabileceğini gördüm. Dünyada infilak edeceğine kanaat getirdim. Telefon, faks, elektrik gibi günlük yaşamın bir parçası haline geleceğine inandım. İnternet hizmetini veren ISP’lik işi de, önemli ve köklü bir iş olacaktı. İnternete akan trafik, amacı ne olursa olsun, musluğun başında oturan için, çok stratejik bir iş olacağını, Yapı Kredi’den Burhan Karacam’a anlatarak, onu ikna ettik. 1994 yılının yaz ayında ISP işine girdik.
T.I.: O dönemde Türkiye’de durum nasıldı?
Özden : Türkiye’de interneti o dönemde, akademisyenler kullanıyordu. Üniversiteler ile sınırlı bazı küçük girişimler vardı. ODTÜ’de bir iki öğretim görevlisi başı çekiyordu. Onun dışında bir haraket yoktu.
T.I.: Siz interneti yaygınlaştırmayı hedeflerken, yepyeni bir alanda öncü olmak mı istediniz?
Özden: Benim öncü olmak gibi bir saplantım yoktu. Ben, ciddi şekilde para kazanan, ticari bir müessese kurmak istiyordum. Öncü gibi sıfatlar, duygusal sıfatlar…
T.I.: O dönemde Turnet daha başlamamıştı değil mi?
Özden: Turnet 1994 yılı sonlarında konuşuluyordu. Türk Telekom’u internetteki görevine soyundurmak için yapılan ilk girişimdi. 1995 yılında konu ciddileşti.
T.I.: Superonline internete nasıl girdi?
Özden: Superonline ISP’lik işine girmeye karar verdiğinde, dünyada bugünkü anlamda bir ISP yoktu. Bilinen ISP’ler web öncesi, ABD’de hizmet veren American Online gibi bir-iki şirket vardı. Yani, klasik bir ISP’lik yoktu. Bu işin teknolojisi nedir? nasıl kurulur, dünyada kimse bilmiyordu.
T.I.: Peki, siz nasıl yaptınız?
Özden: Amerika’da bu işin nasıl yapıldığını, sorunu nasıl çözdüğünü, çok yakından takip ettik. Sonuçta alt yapı bir telekomünikasyon olayı. Amerika’nın en büyük telekomünikasyon firması AT&T, 1991 – 1995 yıllarında WordNet’i kurmak üzereydi. AT&T’den bir yıl danışmanlık aldık. ABD’den 7 tane danışmanı İstanbul’a getirdik. Böyle bir vizyonumuz oldu. Modem, IP gibi işin teknik tarafını öğrendik. Zaten Superonline’ı bir anda lider konuma getiren AT&T’den aldığımız o knowhow transferi oldu. Diğer meslektaşlarımız Türkiye’nin hızıyla, kendi imkanları ile öğrenmeye çalıştı.
T.I.: Bu bilgi transferi ne sağladı ?
Özden: Tabi, AT&T Superonline’ye geldiğinde, o zaman ofis Yıldız Posta Caddesi’ndeydi. Yapı Kredi’nin 4. katında küçük bir ofisimiz vardı. AT&T öncelikle, Superonline’da teknik konuda ciddi bir insan eğitimi yaptı. Eğer havayolu işine girecekseniz, önce uçaklara bakım yapmasını, onarmasını ve uçurmasını bilmeniz gerekir. Pazarlaması da çok önemli ancak, teknik tarafı da mutlaka bilinmeli. Böylece, ABD’nin knowhow’ını aldık. O kadar insanı İstanbul’a getirmek, başlangıçta pahalı bir operasyondu. Ama Yapı Kredi ve Superonline, Türkiye’de kimsenin yapmadığı işlere girerek, lider pozisyona gelmek konusunda önemli bir karar verdiler.. 1995’lerde birçok arkadaş aynı işi kurmaya ve işletmeye başladı.
T.I.: Örnek aldığımız bir kuruluş var mıydı?
Özden: Bizzat ben, daha adı tam olarak bilinmezken American Online’ı kendime model olarak almıştım. Kimsenin daha ilgilenmediği bir firmayken, bugünkü konumunu gördüm ve hatta kişisel yatırımda bulundum, hisse senetlerini aldım. Burhan Bey’i American Online’ı örnek almaya, bire bir ne yaparsa, Türkiye şartlarında aynısını yapmaya ikna ettim.
Hatırlarsanız, Superonline’nın meslektaşları ile arasındaki önemli farklarından biri, internetin tanımına hakim olmaktı. Örneğin, o dönemlerde ISP’ler, web sitesi tasarlar, geliştirir, domain adı satarlardı. Kurumsal faaliyet olarak hat çekme işi yapılıyordu sadece. AT&T’den knowhow alırken, teknik alt yapı yanı sıra olayın ticari boyutunu ve tüketiciye ne gibi hizmetler gitmesi gerektiğini de öğrendik.
T.I.: İnternetten para kazanmayı, Türkiye’de deneyerek mi öğreniyoruz?
Özden : Bizim sektör henüz 7 yaşında. ABD’de de 7 yaşında. AT&T’ye ilk gittiğimizde, çok şaşırdılar. Çünkü kendileri de, henüz 3 ay önce internete başlamıştı. İnternet 7 yaşında olmasına rağmen, potansiyeli çok büyük bir sektör. Kullanıcı sayısı milyarlara ulaşacak, dünyadaki her firma internet kullanacak. Telefonu, televizyonu ve cep telefonu olan herkes internete ulaşacak. Olaya böyle bakınca, milyarlara koşan bir sektör. Türkiye’de de böyle… Büyüme hızı da çok yüksek. Ancak sektörün iş tanımı, finansal modeli yok.
T.I.: Neden yok?
Özden : Çünkü çok yeni bir sektör. Deneyerek öğreniliyor. Biz de Amerika’lılar da yeni öğreniyoruz. Türkiye’nin bu konuda bir eksiği yok. Turk.Net’in Genel Müdürü Ahmet Bey, rahatlıkla Yahoo’yu yönetebilir. Çünkü tecrübeler aynı. Türkiye bugün internetten para kazanan firmalarda biriken knowhow konusunda dünyadaki hiçbir ülkeden geri değil. Mesala, bankacılık 270 yaşında, aracı kurumlar 180 yaşında, otomotiv 110 yaşında, havacılık 80 yaşında. İnternet ise 7 yıllık ve sektörün dünyada örnek alacağı bir uygulama yok. Diğer ülkelerdeki firmalar da deneyerek, yaşayarak, tecrübelerinden süratle ders alarak öğreniyorlar. Bir de iyi tahminde bulunanlar var. Sektörde kim başarılı – kim başarısız gibi değerlendirmelerde bulunmak yanlış. Kısa dönemde tesbit etmek yerine bunu tarihe bırakmak lazım.
T.I.: Superonline ilk kurulduğu yıllarda ne tür ürünler sunuyordu?
Özden: Superonline’da bizim iki talihimiz oldu. O talih de rastlantı değildi. Babür Özden – Burhan Karaçam ikilisi, kilit noktada erken davranma ve korkmadan haraket etme cesaretini gösterdiler. Biri alt yapıyı, knowhow’ı transfer etti, diğeri modeli getirdi. Hatırlarsanız 1995 Bilişim Fuarında, en çok ziyaret edilen ISP portalı olmuştuk. O tarihte, super site’yi tanıtmıştık ve içeriğin en önemli şey olduğuna inanıyorduk. Çünkü internet nedir tanımına kimse hakim değildi. Superonline, site kavramını ve içerik kavramını Türkiye’de ilk kez uyguladı. Daha çok izlenmek için, insanların bağlı kalma sürelerini artıracak içerik sunmak gerekiyordu. AOL’nin modeli de, içerik ağırlıklı ve bireylere yönelik olmuştur.
T.I.: İçerik olayına geçmişte nasıl bakıyordunuz, şimdi nasıl bakıyorsunuz?
Özden: Ben de internet işini, 1984’den beri öğreniyorum. Her 3 ayda bir gelişmeler, değişime uğruyor. Değişim derken, olayların somutlaştığını, netleştiğini görüyoruz. Ben ISP’liğin her dönem en önemli ticari faaliyet olacağını söyledim. Ancak, zararına ISP’lik satışı yapanların hüsrana uğrayacağını, abonelik gelirlerinin, çok önemli bir gelir kaynağı olduğunu sürekli vurguladım. Amerika’da bilişimciler telekom şirketlerinden çok önce davrandılar ve markalarını yerleştirdiler.
T.I.: Türk Telekom’un ISP şirketlerini iflasa süreklediği söyleniyor. Siz ne diyorsunuz?
Özden: 1994 yılından beri Türk Telekom’un ISP şirketlerini yok edeceği söyleniyor. Ancak ben buna inanmıyorum. Çünkü T.Telekom bunu yapmak isteseydi gerçekten, çoktan yapardı. Bu konuda benim fikrim şöyle: T.T., verdiği 822’lik hatlarla zaten ISP’lik işinde. T.T. var olan telekom altyapısını, sinerjisini ve imkanlarının büyük bir kısmını kullanıyor. Zaten biz ISP’lerin inanılmaz uğraşları sonucunda yarattığı pazardan, fıstık gibi para kazanıyor. 822 hatlara devamlı insanlar geliyor. Bu nedenle T.Telekom’un bindiği dalı kesmesi aptallık olur diye düşünüyorum. İnternetin pazarlamasını, içeriğini, alt yapısını, servisini ve reklamını biz ISP’ler yapıyoruz. T. Telekom yönetimi, bunun yıllardır farkında. Bunun için hiçbir zaman bu maliyetleri kendisi yüklenmez. Biz olmasak 822’li hatları doldurmak için kendisi uğraşacak. T.Telekom bundan çok memnun ve bu düzeni bozmak istemez.
T.I.: TTNet’e, fiyatlar nedeniyle yüzde 15’lik bir abone kayması olduğu söyleniyor. Bu konuda ne dersiniz?
Özden: Bu iş fiyatta değil. 1994’den beri değişmeyen bir görüşüm var. Tüketicinin tercih sıralaması şöyle; hız, süreklilik, müşteri hizmetleri ve uygun fiyat. Bunlar yeni müşteri edinmek için önemli. Var olan müşteriyi tutabilmek için, yenilik, içerik, bilgi istiyor. İnterneti bedava da verseniz, yeterli değil.
Türkiye’nin nerden nereye geldiğini anlatmak için, bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. 1994 yılı sonunda Superonline için birkaç bin telefon hattı başvurusu yaptığımızda, Milli Güvenlik Konseyi’ne çıkıp, ne yapmak istediğimizi anlatmak zorunda kaldık. Tabi bugüne kadar yapılmamış bir işti. 6 yıl sonra 1999 yılında İxir’i kurarken 300 bin telefon hattı için başvurduk. Yani, 100 katı daha fazla hat istedik. 3.5 haftada prosedürlere uygun olarak bütün hatları aldık. Nerden neye geldiğimizi düşündüm ve bu kapıyı açan insan olarak mutluluk duyduk.
T.I.: Superonline’ı kurarken, hiç engelle karşılaştınız mı?
Özden: Karşılaşmadım. Sadece, Superonline’ı 1995 Şubat’ında açmaya hazırdık. Fakat yurtdışına bir hat başvurumuz vardı. 11 ay bu hakkı vermediler. Firma da, 11 ay açılışını bu nedenle geciktirmek zorunda kaldı. Ben T. Telekom’u bu nedenle suçlamıyorum. Onlarda olayın ne olduğunu bilmiyordu ve çok kolay etki altında kalabiliyordu. O dönemde, T.Telekom’daki kişiler, “devletin malını birilerine mi veriyoruz acaba” diye düşünüp, haklarında mahkeme açılmasından çekinmiş olabilirler.
T.I.: İnternet işine girenlerin neler çektiğini vurgulamak açısından soruyoruz, bu bir yıllık açılamamak firmaya ne kaybettirdi.
Özden: Bir yıllık işletme giderleri bir yana, asıl önemli olan bir yıl boyunca kazanılmayan bir gelirin kaybı söz konusu… Bir yıl önce açılmış olsaydık, Superonline daha sağlam bir temelle atağa geçmiş olurdu. Tabi başka talihsizliklerde oldu. 1998 yılının ilk altı ayında T.Telekom Superonline’a telefon hattı yetiştiremediği için, biz satışlarımızı durdurmak zorunda kaldık. İlk olmanın dertleri bunlar.
T.I.: İlk olmanın başka ne gibi sıkıntıları oldu?
Özden: İlk dönemle dünyanın tanımadığı, Türkiye’de kimsenin bilmediği, daha önce emsali olmayan, Amerika ve Avrupa’dan farklı bir ürünü piyasaya sunuyorduk. Üstelik, Türkiye’de kimse PC’yi bile tam olarak bilmiyordu. ABD’de internet geldiğinde, evlerin yüzde 50’sinde PC vardı. Bu nedenle çok hızlı yayıldı. İnternetin ilk çıktığı dönemde, Avrupa’da PC sayısı, ABD ile kıyaslandığında yok denecek kadar azdı. ABD’de internete bağlanmak için kişi bir modem alırken, Türkiye’de PC’de alması gerekiyor. Bir PC’nin fiyatının ortalama 1000 dolar olduğu düşünülürse, internete bağlanmanın maliyeti çok yükseliyor.
T.I.: ABD ve Avrupa ile kıyaslandığında, Türkiye’de interneti pazarlamak zor mu?
Özden: Evet, Türkiye’de insanlara interneti pazarlamak çok zordu.
Bu nedenle, Superonline’ı kutuya koyma formülünü bulduk. İnterneti, bir kutunun içine koyalım, rafta dursun, ağır olsun, söyle salladıklarında, birşeyler hissetsinler diye düşündük. Çünkü o dönem, internete bağlanmak için 35-40 dolar veriliyordu. Bu parayı neye ödediğini görmek istiyordu. Böylece, kutu ile satış mantığı gelişti.
Türkiye’de yazılım pazarı yok denecek kadar az. Oysa ABD’de oyun için, ev ekonomisi için çeşitli yazılımlar evlere girer. Türkiye’de evlerde kullanmak için yazılım talebi çok düşük. Bu nedenle ABD’li internetcilerin karşılaşmadığı olaylarla biz Türkiye’de karşılaştık ve büyük bir deneyim sahibi olduk.
T.I.: İnternete bağlanmayı ucuzlatmak için ne yapılabilir?
Özden: Bir boyut açmak istiyorum. Türk Telekom, internet için önemli bir alt yapı oluşturur. PC endüstrisi de, aynı derecede önemli bir internet alt yapısını teşkil eder. Türk Telekom üzerinde, fiyatları düşürmesi için çok baskı uyguladık ve lobi yaptık. PC sektörü ise internete en barnaz yaklaşan kesim. Krize rağmen fiyatlar değişmedi.
T.I.: PC firmaları, çeşitli kampanyalar düzenlediler ama…
Özden: Kampanya olayı değil bu… Değişmedi. Türkiye’de internet kullanımının ucuz olmasını istiyoruz. Bunun için Türk Telekom’a baskı yapıyoruz. T.T. 822’li hatları uygulamaya sokuyor ve fiyatlarda indirim yapıyor. Peki, niye PC firmaları fiyatlarını yarıya indirmiyor? İnternete bağlanmak isteyen biri, hat yanı sıra PC’de alması gerekiyor. Eğer PC fiyatları düşük olsa, internet kullanımı daha da yaygınlaşır.
T.I.: Türk. Telekom’un dünyadaki gelişmelerin gerisinde kaldığı ve su borularını döşemek yerine, evlere musluk taktığı söyleniyor. Bu konuda sizin görüşünüz nasıl?
Özden: Türk Telekom’un gelişmeleri engellediğine katılmıyorum. Bir pazarı yaratmak için cesaretle her sorunun üzerine gitmek gerekiyor. Yani Milli Güvenlik Konseyi’ne gidip konuşmak gerekiyorsa, konuşacaksın. İlk olmanın zevki, ticari avantajı da var, sıkıntıları da var. Bu bilinen birşey. Eğer bir işi yapmayı kafaya koymuşsanız, bunu ne olursa olsun yaparsınız. 2000’de İxir’de Genel Müdür’ken 300 bin telefon hattı istedik ve aldık. Birgün bile T.T.’den şikayetci olmadık.
T.I.: Niye, Türk Telekom’dan şikayetci olmadınız?
Özden: Çünkü, ne istesek aldık. T.T.’nin bir çalışma prensibi var. Örneğin, ISP’ler T.T.’den 10 bin hat talep ediyor. T.T.’da bu hatların karşılığında 2 milyon dolar kapora istiyor. Fakat ISP bu parayı yatırmıyor, şikayet etmeyi tercih ediyor. Biz İxir’de 300 bin hat için 16 milyon dolar kapora yatırdık. Telekom, ISP, GSM gibi milyonlara ulaşmak istiyorsan, milyon dolarları gözden çıkarman gerek. Başka bir yolu yok.
American Online Şubat ayında GP Morgan’dan 7.5 milyar dolarlık bir kredi aldı. 7.5 milyar dollar ile ABD dışındaki az gelişmiş ülkelerin telekomünikasyon alanlarındaki boşluklarını dolduracak yatırımları yapacak. ISP’lik işinin, GSM’den bir farkı yok. GSM’de de insanları birbirine bağlıyorsun. GSM kol saati gibi yanında taşınıyor. İnternet duvar saati gibi evde veya iş yerinde çalışıyor. Turkcell 15 milyon aboneye ulaşmak için 2 milyar dolar para harcadı. Bazı teknolojiler tabi daha pahalı. Aynı şekilde 15 milyon aboneye gitmek isteyen bir Türk ISP’si, 1 milyar dolar harcayacaktır. Bu olay Türkiye’de yanlış anlaşıldı. Önüne gelen ISP’lik işine girileceğini sandı ve sonunu getiremedi.
T.I.: Türkiye’de ISP sektörüne genel olarak baktığınızda, nasıl bir değerlendirme yapıyorsunuz. ISP’lik sizce nasıl bir iş?
Özden: Bu iş tüketiciye yönelik bir pazarlama işidir. Çünkü milyonlara hitap etmek gerekiyor. Teknik komponetleri olmasına rağmen, teknik bir iş değildir. En kolay bacağıdır teknoloji. Biz bu işe başladığımızda iki tane bile bilgi işlem uzmanı yoktu. İş yönetimi işi de değildir. Bu iş milyonlara yeni bir ürün görütmek için yapılan bir pazarlamadır. Yani, pazar ve satış kanalı yönetimi. Talebi yaratmak, talebi bir marka üzerinde yoğunlaştırmak, yarattığınız talebe ürünlerinizi çok yakın bir noktaya getirmek, tercih ettiğiniz kaliteye uygun bir fiyatla hizmet vermek ve sürekli yeniliklerle bu işi götürmek gerekiyor. Dolayısıyla ixir’in yaklaşımı bu olmuştur.
T.I.: Bunu Superonline’da gerçekleştiremediniz mi?
Özden: Superonline’da sermayedar ile tıkandığım nokta da bu olmuştur. Türkiye’de interneti kitlelere yayma zamanı gelmişti. Birkaç yüz bin kişi interneti kullanıyordu. Bunu 2 milyona çıkarmamız gerekiyordu. Bunu o dönemde yapabilecek kurum, Superonline’dı. Oysa, diğerlerinin maddi-manevi olaya bakışları farklıydı. Burhan Karaçam’ın Yapı Kredi’den ayrılmasından sonra bazı değişimler yaşandı. Sermayedarımız, Türkiye’de internetin geniş kitlelere yayılmasının 10 – 15 yılı bulacağını, bu döneme kadar genelde ofislerde kalacağına inanıyordu.
Ben biliyorsunuz, arzuları ile yanan biriyim ve bunu ixir’de yaptım. Yıldırım hızıyla geniş kitlelere yayılarak, bunun bir halk olayı olduğunu söyledik. Tabi bunu yaparken 2 yılda 60 milyona ulaşacağımızı düşünmedik. Birkaç yüz bin kişide tıkanmış interneti, 2 milyona getirmeyi hedefledik, boşluğu doldurmak istedik. Çünkü, internete ilk girenler, Superonline ve Turk.net arasında boğuşuyordu. Yaptığımızın da doğru olduğuna tüm arkadaşlar inandık.
T.I.: Ancak, Superonline’da bir takım revizyonlar ve eleman çıkarmaları oldu.
Özden: Mayıs 1999’dan itibaren, 2 yıldır ben Superonline’de yokum. 1998 yılının son çeyreğinde Superonline, ilk defa kazandığı ile şirketi çevirir hale geldi. Superonline geç açılmasından ve 8 ay abone alamamasından dolayı, bir yıllık kaybı vardı. 1999 yılında Savaş Ünsal’a görevi devrettiğimde, kendi kendini çevirmeye başlamış ve 3 yıllık yatırımlarını da yavaş yavaş geri öder duruma gelmişti. Ondan sonrasını tabi bilmiyorum. İlk dönemlerde, Superonline’de 500 çalışan vardı. 250 si call center’da çalışıyordu. Superonline call center ile birleşmesi benim dönemimde alınmış bir karardı. İnternetin 10 katı büyütme zamanı geldiğine inanarak Superonline’den ayrıldım ve o dönem, aynı düşünceleri paylaştığım Doğuş Grubu’na katıldım.
T.I.: İxir nasıl doğdu?
Özden: Doğuş Grubu, 1999 yılında internet ve GSM alanına girme kararı almıştı. İnternetin kitlelere ulaşması gerektiğine katıldılar. Bunun için de aboneye diğer ISP’lerde olmayan birşey verilmeliydi. ‘Kullandığın kadar öde’ formülü ile piyasaya çıktık. Orda oluşturduğumuz model çok netti. İçerikten zengin kuleler inşaa etmek istedik. Eğer ekonomik kriz nedeniyle hareket kabiliyeti azalmasaydı, ixir’in başlattığı markalı siteler, radyo ve televizyondan izlenecekti. İxir’in chilek, basamax ve chivi’si bu hedefle geliştirildi.
T.I.: İxir için çok büyük bir reklam kampanyası yaptınız. Hedef neydi?
Özden: İxir için sadece gerekli yatırımlar yapıldı. Açıldığınız an, sesinizi duyurmanız gerekiyor. Banu Alkan’ın reklamı için eleştirilerde bulunuldu ancak, Alkan’a 8 bin dolar ödedik… Ayrıca, benim bir anda şirketi büyütmem gerekiyordu. Yoksa diğer şirketlerde aynı yatırımı yapar ve bize yetişirdi.
T.I.: İxir’de çok büyük yatırımlardan, 80 milyon dolar – 100 milyon dolarlardan bahsediliyor?
Özden: Bu doğru değil… İlk kuruluşundan itibaren, 2000 yılında harcadığı bütün para, KDV de dahil, 60 milyon dolar. Superonline’nin kurulduğundan Mayıs ayına kadar yaptığı harcama da, tahminen 150 milyon dolardır. Öbür firmaların rakamlarını bilmiyoruz. Dolayısı ile telekomünikasyon sektörü için, 60 milyon dollar, çok düşük bir rakkamdır. 14 milyon dolarlık bir geliri oldu. Ixir’in 4. yılında kar etmesi hedeflendi. Bu da normal bir gelişme. Öte yandan, GSM’de Aria için 3.2 milyar dolarlık yatırım yapıldı. Bunun 2.5 milyar doları lisans için… Aria’nın hizmete başlaması, ‘Alo’ demesi için 11 aylık bir süre geçti. İxir’de biz 4.5 ayda “alo” dedik. Aria 8 bin aboneye ulaştı, ixir 72 bin aboneye ulaştı. Bazı rakkamları değerlendirirken, bu kıyaslamaları da yapmak gerekiyor.
T.I.: Birçok ISP şirketi zor durumda. NASDAQ ve Türkiye’deki krizin dışında sizce başka bir sorun var mı?
Özden: Ülkenin yaşadığı kriz, yatırımları ve ISP şirketlerini de etkiledi. Ayrıca ixir’de yaşanan bugün Türkiye’deki birçok şirkette yaşanıyor, Digiturk bile etkileniyor. Ülkenin genel sorunu… Olaya uzaktan bakınca, İxir’den bir ayrılma nedenim var, Superonline’den ayrıldığım gibi; bu işte küçülme değil, hamle yapma zamanı diye düşünüyorum.
T.I.:Bugün birçok şirketin yaptığının tam tersi yani…
Özden: Evet, Türkiye’de tam hamle yapma zamanı. Sektörde, 5 – 6 yıldır veya son 1 – 2 yıldır faaliyet gösteren firmalar var. Bu firmaların bilançoları yoruldu. Yorgun bilançoya sahip firma demek, 5 – 6 yıldır zararda olan firmalar demek. Ne kadar gideceği belli değil. Daha da önemlisi, sermayedarlarının kararlılıkları kırıldı. Personelinin morali felaket bozuk. Piyasa karmakarışık. Pazarlama 2000 yılında yapıldı, ancak markalar ortada kaldı. Vatandaşta, “10 doları verir interneti kullanırım” düşüncesi doğdu.
Personel maliyetlerinin yarı yarıya düştüğü, reklam maliyetlerinin 1 saniyesi 1 dolardan, 15 saniyesi 1 dolara indiği bir dönemdeyiz. Türk Telekom, PRI diye bir yöntem geliştirdi, yatırımcının elinde kaldı. Yani, pazar çok müsait. Pırıl pırıl bir firmanın, yatırım yapması için en uygun zaman.
T.I.: Şu anda ne yapıyorsunuz?
Özden: İki yıl önce ortağı olduğum Deppo’dayım. Ayrıca, yabancı sermaye grupları ve şirketlerle Türkiye’de yatırım üzerinde görüşüyoruz. Bunlardan iki tanesi, olaya çok ciddi yaklaşıyor. Çalışma sonuçlanırsa, Eylül-Ekim ayında firma Türkiye’de resmen faaliyete geçmiş olur. Açılması da 2002 yılının Ocak-Şubat ayını bulur.
T.I.: ISP alanında, bundan sonra ne olacak?
Özden: İnternet elektrik gibi, cep telefonu gibi kaçınılmaz bir ihtiyaç. E-mail’i bir açıyorsun, mailsiz yaşayamıyorsun. Ben basılı gazete okuyamaz hale geldim. Ntvmsnbc, Hürriyet ve Milliyet’i internetten okuyorum. Böyle bir talep var. Nasdaq’daki dalganın neden olduğu biliniyor. Türkiye öyle bir hata yapmadı. Türkiye’de bu işe moda iken girenler, yara aldı ve bir ayıklanma doğal olarak yaşanacak. Ancak talep inanılmaz ölçüde patlıyor. Birileri bunu kendisi için kar’a çevirecek. Birkaç yıl öncesinde şirketlerin web siteleri yoktu, şimdi hemen hemen çoğunda var. Kartvizitlerde mail adresleri yoktu, şimdi çoğu kişide var. Bu, doğru yolda gittiğimizi gösteriyor.
T.I.: Hangi alanlarda potansiyel görüyorsunuz?
Özden: ISP isen çok büyük bir potansiyel var. Corporate ISP’likte çok büyük bir potansiyel görmüyorum. O kadar sayıda kurum yok. Ancak, firmalar, verimlilik artışı sağlamak amacıyla, müşterilerine, tedarikçilerine, çalışanlarına ulaşmak için alternatif kanal olarak interneti kullanmalarını sağlayacak “business solution”a (iş çözümleri) ağırlık verecekler. Bu alan çok boş… Olayın teknik bacağı değil, iş çözümleri önemli. Çünkü, Türk firmaları ekonomik kriz nedeniyle tutumlu olmak ve verim artışı sağlamak zorunda. Nitekim, verimlilik kavramlarının işlendiği seminerleri izleyip, uygular duruma geliyorlar. Ayrıca Türkiye, Avrupa Birliği’ne girecek. Böylece uluslararası rekabete tam olarak açılacak. Olaya bu yönüyle bakıldığında, internetin tüm imkanlarından faydalanmak zorunda.