Bir önceki yazımızda bahsettiğimiz sayfa oluşturma olayında, 3cü parti birisi ya da bir firma bir ünlüyü ya da hassas olayları kullanarak oluşturduğu sayfaya duygu sömürüsü içeren mesajlarla beğeni topluyor. Belli bir sayıya ulaştığı anda bu sayfayı Yeni Şafak ya da benzeri bir firmaya satıyor. Bu noktada sayfayı satın alan önce sayfanın adını değiştiriyor sonra Facebook’a dönüp “bu sayfayı sahte birileri bizim adımızı kullanarak yaratmış. Bunu bizim sayfamızla birleştirip, beğenenleri bize aktarır mısınız?” diyor.
Bu dolandırıcılık konusunu Hukukçu Gökhan Candoğan ile değerlendirdik :
turk-internet Bu durumda, facebook’un birleştirme talebi yapılan sayfanın içeriğine bakması ve uygunluğuna ondan sonra karar vermesi gerekmez mi? Bu noktada sosyal medya ortamının sorumluluğu nedir?
Gökhan Candoğan : Çok önemli ve hassas bir durum. Kanımca, öncelikle büyük resme odaklanmak gerekiyor. İnternetin hayatımıza girmesi ile geri dönüşsüz bir şekilde yaşamın dinamiklerini değiştirmeye başladığını görüyoruz. Yazılı basından medyaya geçiş bile daha uzun zamana yayılmıştı; şimdi ise sosyal medya ile bambaşka bir aşamaya geçtik. Herkes haberci, herkes yorumcu, her bir sosyal medya hesabı bir yayıncı. Doğrudan demokrasi adına güzel görünüyor ama işin bir de sorumluluk boyutu var. Örneğin yazılı basının kuralları yıllar içinde, deneyimler ile şekillendi. Oysa sosyal medya kullanımı sanki kuralsız gibi, en azından öyle algılanıyor. İnternet elinizin altında; birisine mi kızdınız, hemen ağzınıza geleni yazıp çizebiliyorsunuz. Bu kadar kolay mı bu peki? Değil ama zamanla öğreneceğiz sanırım.
Bu çerçeveden bakıldığında; hukukun internetin hızına yetişmekte zorlandığını, geride kaldığını söylemek mümkün. Demokratik bir toplumda birarada yaşamın tek/ortak referans noktası hukuk olduğuna göre, bu geride kalmanın olumlu olduğunu düşünmek de söz konusu değil. Ortak zemini kaybetmemizde bunun etkisini gözlemek mümkün.
Soruya dönersek; Türk Ceza Kanunu’nda dolandırıcılık suçu şu şekilde tanımlanıyor, “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak.” Verdiğiniz örnekte, duygu sömürüsü, insanlar için değerli figürler kullanılarak toplanan beğenilerin ticareti yapılıyor ve bundan ciddi bir parasal yarar elde ediliyor. Kandırılan birileri, yarar sağlayan başka birileri var. Yani, kanımca ortada ciddi bir suç şüphesi var. Ötesinde, dolandırıcılık suçunun, tıpkı öldürmek eylemi gibi, evrensel bir tanımı olduğuna göre, hangi hukuka tabi olursanız olun, böylesi bir suça aracılık etmek, belirli bir sorumluluğu gerektiriyor, gerektirmeli..
Elbette, burada önemli güçlükler var. En yoğun kullanılan sosyal medya ortamları (facebook, twitter..) ABD kökenli firmalara ait ve internet tabanlı bir hizmet olarak, dünyanın her yerinde kullanılmasına rağmen çok az sayıda ülkede fiili olarak bulunuyor bu şirketler. Hal böyle olunca, bir ceza veya tazminat sorumluluğu söz konusu olduğunda, muhataba ulaşamıyorsunuz. Ne vergi alabiliyorsunuz ne de bir hukuk sujesi haline getirebiliyorsunuz. Hukukun internetin hızına yenik düşmesinin somut bir örneği.
Tamam, internet özgürlük demek ama bunlar (sosyal medya) eninde sonunda ticari şirketler; kar elde etmek için varlar, kamu yararı için değil. Nitekim, sosyal medya devrimleri denen olgu bile oldukça şüpheli bir gerçekliğe karşılık geliyor. Elinizde cep telefonu, karşınızdakinin yüzüne bile bakmadan, habire yazıp nasıl insani bir iletişim kurup dönüşüm yapacaksınız?
Bu durumda, örneğin “Atatürk” için beğeni yapan bir kişinin beğenisi tersine döndüğünde (yani örneğin Atatürk’ü beğendim sanırken, Yeni Şafak’ı beğenmiş hale gelmişse) ne hakkı var? Ya da ne yapılabilir?
Burada açık bir kandırılma hali söz konusu. Öncelikle bunun tespiti gerek ki, yukarıda belirtilen sebeplerle bu oldukça güç. Kim yapacak bunu? Siz bir olayı ortaya çıkardınız, ama peki diğerleri? Kim takip edecek, kim insanları uyaracak ve daha da önemlisi nereden bileceksiniz, somut olarak beğeninizin nerede kullanıldığını? Sosyal medya şirketinin merkezi, hukuki tüzel kişiliği olsa ülkenizde, bir izleme birimi oluşturup bunların üstüne gidebilirsiniz. Yoksa bu haliyle oldukça güç. İspat güçlüğü var. Elbette, ilgili sosyal medya şirketinin kendi iç mekanizmaları kullanılabilir, elbette hukukun en etkili gücünü kullanamadan; yaptırım talep etme hakkını.
Bu sahte beğeni, tiraj gibi sahte rakamları satın alan kurumlar ya da kişiler açısından bu durum neye yol açar?
Hileli yollarla edinilmiş beğenileri alan kişi/kurumlar, aslında durumun farkında olmalılar. Bir hile olduğunu gayet iyi biliyorlar, o beğeniler kendi siteleri için değil ama yine de kullanmaktan kaçınmıyorlar. Bu da yaptırımsızlık olgusundan beslenmek kanımca. Ülkemizde kişisel verileri düzenleyen kanun yeni TBMM’den geçti ama yıllardan bu yana kişisel veriler ticarete konu ediliyor. Bir şirket çıkıyor, elimde şu kadar kişinin adres, telefon bilgileri var, almak ister misiniz diyor ve sözleşme ile satım yapılıyor. Bu veriler nasıl toplanmış, hangi düzenlemeye dayalı olarak bunu ticareti yapılıyor? Bu suç ama yapıldı, yapılıyor. Bunun gibi bir durum söz konusu..
Bu tür sahte tiraj, beğeni, tıklama yaratan firmalar suç işliyor mu? Bu firmalar tespit edilebilir mi (mesela Facebook’tan IP istenerek)?
Bir hukuk ihlali olduğu kanımca açık. Elbette ilgili şirketten, bu bilgiler talep edilebilir, ediliyor da. Ama vermediğinde ne yapabileceksiniz? Sadece bu değil; birisi kalkıp sizin adınıza, temsil ettiğiniz kurum adına bir sosyal medya hesabı açabilir, buradan açıklamalar yapabilir, adınızı kullanarak insanları dolandırabilir. Çaresiz kalıyorsunuz; tek yapabileceğiniz, resmi/kişisel adresim şudur, diğerleri benim/bizimle ilgili değildir, diye açıklama yapmak. Bir insanın kimliğini çalıp kullanmak ile bu eylem arasında ne farklılık var? Birisi ağır bir suç, diğer ise çaresiz kaldığınız bir durum.
Bu tür olaylarda mesela Fatih Portakal gibi ismi kullananların hakkı var mıdır? Bunlar mesela Facebook’a ya da hukuka başvurabilirler mi?
İleride daha ağır bir durumla karşılaşmamak adına, adınız kullanılarak işlem yapılması halinde, kanımca en doğrusu cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunmak. Yanı sıra ilgili sosyal medya hesabını açan şirkete de uyarı/şikayet yapılabilir. Aksi taktirde, basit bir hile ile başlayan süreç adınız kullanılarak çok daha fazlasının yapılması anlamına gelebilir ki, bu durumda en azından zamanında suç duyurusunda bulunduğunuzu savunabilirsiniz.
Bu Atatürk sayfası olursa, kim başvurabilir?
Atatürk gibi topluma mal olmuş bir değer, figür söz konusu olduğunda, kanımca herkes (kişiler, sivil toplum örgütleri, kurumlar..) böyle bir başvuru yapabilir.
Bu konuda eklemek istediğiniz eksik kalan bir şey var mı?
Bu karşılaşılan sorunlar, kanımca buzdağının görünen kısmı. Başta sosyal bilimciler ve hukukçular olmak üzere, ilgili aktörler gelişmeleri yakından takip edip çözümler üretmek zorundalar. Bu gelişmeler organik süreçler değil, bir hormonlu gıda durumu söz konusu.
Bu noktada, somut olarak, bir sivil toplum yapılanması düşünülebilir. İnternet dünyası ve gerçek dünya arasında bağ kuracak, bu tür durumlar hakkında insanları bilgilendirecek, etik kodlar oluşturacak, çok farklı disiplinlerden insanların bir araya geldiği bir yapılanma. Çünkü, devletin buna tepkisi, şu anda “yasaklamak” ile sınırlı. Oysa, bu mümkün değil, beyhude bir çaba. Sivil bir yapılanma, daha kalıcı ve etkili bir çözüm üretebilir. Ama en önemlisi farkındalık oluşturmak, ortak tepkiler üretebilmek ve interneti hayatımızdaki doğru yerine oturtabilmek. Yoksa özgürlüğü bir kaç şirketin tekeline bırakmış gibi olacağız, üstelik de erişilmesi mümkün olmayan birtakım hayaletlere..