4 Şubat’ta, güneşin neden olduğu bir jeomanyetik fırtınanın, 40 kadar yeni SpaceX Starlink uydusunu yörüngeden çıkardığı kaydedildi. SpaceX, en son Starlink uydularını 3 Şubat Perşembe günü Florida’daki Cape Canaveral’dan bir Falcon 9 roketiyle fırlatmıştı. Bu, SpaceX’in 38. Starlink fırlatılışıydı ve uzayda 1.900’den fazla araba boyutunda uydusu olmuştu.
Fırlatmanın ertesi günü yani 4 şubatta bu fırtına yaşandı. Güneşten gelen bir plazma patlaması, Dünya’nın atmosferine akan yüklü parçacıklar gönderdi, gezegenin manyetik alanını kontrol altına aldı ve atmosferinin yoğunluğunu artırdı. Yoğunluktaki bu artış, Dünya’nın yörüngesindeki uydulara doğru itilecek daha fazla parçacık olduğu anlamına geliyordu. “Atmosferik sürüklenme” olarak bilinen bu fenomen, onları yörüngelerin dışarısına atabiliyor.
SpaceX, bu fırtınanın bir sonucu olarak, 40 kadar yeni uydunun dünya atmosferine geri döndüğü anlaşıldı. Bu uydular, atmosferin daha yoğun olduğu ve fırtınanın etkilerini daha da kötüleştiren 210 ila 240 kilometre arasındaki alçak bir yörüngeye fırlatıldıkları için savunmasızdı. Uydular, yörüngelerini birkaç hafta içinde yavaş yavaş 550 kilometreye çıkarmak için yerleşik iyon iticilerini kullanacak. Halihazırda 550 km yörüngesinde bulunanlar daha az etkilendi, çünkü atmosfer o yükseklikte çok daha ince, dolayısıyla sürtünme daha az.
SpaceX, uyduların atmosfere girmesi durumunda tamamen yanmak üzere tasarlandığını, yani yörünge enkazının oluşmadığını ve hiçbir uydu parçasının yere çarpmadığını kaydetti. Ancak başarısız lansmanın finansal maliyetinin 50 milyon dolar ile 100 milyon dolar arasında olduğu tahmin ediliyor.
Ve şimdi, mega uydu takımyıldızlarının bu tür olaylara karşı direnci ve bu uyduların geleceği sorgulanmaya başlandı. ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) , fırlatmadan günler önce bir jeomanyetik fırtına olasılığı konusunda uyarmıştı. Ancak SpaceX yine de devam etmeye karar verdi.
Fırtınanın şiddeti, G1’den G5’e uzanan bir ölçekte nispeten küçük bir G1 olarak tanımlandı. Bu tür etkiler yakında bir tehdit oluşturabilir. Çünkü güneşin 2025’te solar maksimum olarak bilinen 11 yıllık aktivite döngüsünün zirvesine ulaşması bekleniyor. Bu, güçlü patlamaları ve jeomanyetik fırtınaları daha yaygın hale getirecek.
Starlink uydularının küçük bir fırtınanın bile üstesinden gelememesi, SpaceX’in gelecekteki fırlatmalara farklı yaklaşması gerektiğini gösteriyor. Uyduları yörüngeden dışarı itilmeyeceklerinden emin olmak için atmosferin daha ince olduğu daha yüksek bir irtifaya yerleştirmesi gerekebilir. Bu da Starlink’in uydu yerleştirme hızını biraz etkileyebilir: Her birinin daha yüksek irtifalara ulaşmak için yeterli yakıta sahip olması için şirketin fırlatma başına daha az uydu uçurması gerekecek.
Aynı zamanda, arızalı uyduların Dünya’nın atmosferine yeniden girmesinin daha uzun süreceği ve SpaceX’in daha düşük irtifalara fırlatmanın bir faydası olarak lanse ettiği şeyi azaltacağı anlamına geliyor: Bunun, uzay enkazını en aza indirmesi gerekiyordu çünkü başarısız uydular Dünya’ya daha hızlı geri düşerler.
Bu mega takımyıldızları yönetmek de bir sorun olabilir. Daha önce yörüngedeki uydularla solar maksimumu deneyimlemiş olsak da, şimdi yörüngedeki sayı benzeri görülmemiş. 2025 yılına kadar, yalnızca SpaceX’ten değil, Amazon’un Project Kuiper ve İngiltere’nin OneWeb gibi diğer girişimlerden 10.000’den fazla uydu olacak. Gelecekteki fırtınalar sık sık bu uyduları itip çekebilir, konumlarını değiştirebilir ve onları çarpışma riskine sokabilir.
Yani, tepemizde bu kadar uydu ile neler olabileceğini uzmanlar da söyleyemiyor.