Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) düzenlediği Doğa ve İklim Söyleşileri’nin beşinci konuşmacısı Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Toprak Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi Kurucu Müdürü Prof. Dr. Ufuk Özdağ oldu. “İklim Krizi Çağında Toprak Etiği ve Ekolojik Vatandaşlık” başlıklı söyleşide konuşan Prof. Dr. Özdağ, şunları söyledi:
“Geleceğin ekolojik çağı için her vatandaş, doğanın korunması ve bozulmuş alanların restorasyonu için sorumluluk üstlenmelidir”
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) doğa koruma ve iklim değişikliği alanında çalışan araştırmacı, akademisyen ve sivil toplum gönüllülerini buluşturan Doğa ve İklim Söyleşileri’nin beşincisi “İklim Krizi Çağında Toprak Etiği ve Ekolojik Vatandaşlık” başlığı altında gerçekleşti. Çevre ve iklim alanlarını çok disiplinli bir anlayışla bir araya getirmek amacıyla başlatılan Doğa ve İklim Söyleşileri’nin bu ay ki konuşmacısı, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Toprak Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi Kurucu Müdürü Prof. Dr. Ufuk Özdağ oldu.
Prof. Dr. Özdağ, konuşmasında, modern çevre hareketinin öncülerinden Aldo Leopold’un tüm yaşama saygı öngören toprak etiği düşüncesinin ABD’de yabanıl alanların korunmasından yaban hayat yönetimine, açık arazide doğa eğitimlerinden toplumun iş birliğiyle bozulmuş arazilerin, havzalarının restorasyonuna kadar çeşitli uygulama alanları olduğundan yola çıkarak, ekosistem sağlığına odaklanmış toplum destekli ekolojik restorasyon faaliyetlerinden örnekler verdi.
Ekolojik vatandaşlıkla ilgili olarak ise ekoloji çağı bağlamında tabandan yükselen hareketlerin ve bu hareketlere katılımların önemini vurgulayan Prof. Dr. Özdağ, şöyle konuştu:
“Toprak etiği düşüncesini ülkemizde yaygınlaştırmak için çaba göstermeli, tahrip olmuş alanlarımızda toplumun işbirliğiyle ekolojik restorasyon başlatmalıyız. Bugün dünyada, doğayı korumaya odaklanmış sayısız kuruluş, hükümet organı, merkez, akademik birim, sivil toplum örgütü bulunuyor, ekolojik restorasyon üzerine yayınların sayısı artıyor, toprak etiği her geçen gün daha da önem kazanıyor. O halde, geleceğin ekolojik çağına doğru adım atılmıştır”
Milyonlarca öğrenciye çevre değerleri kazandırılmalı
Ekolojik okuryazarlığın önemine değinen Prof. Dr. Özdağ, şöyle devam etti:
“Gezegenimizin kritik bir döneme girdiği günümüzde, benim araştırma alanım olan “Edebiyat ve Çevre,” iklim krizine farkındalık yaratmak açısından önemlidir.
Ülkemizde öncülerinden olduğum çevreci eleştiri yaklaşımı her geçen gün önem kazanmakta, doğa unsurlarıyla dolu zengin edebiyatımızı çevreci eleştiri çerçevesinden inceleyen yayınlar artmaktadır. Çevreci eleştirmenler, bilinçte bir değişim yaratma, doğanın hakları olduğu fikrini yayma, canlıların yaşam hakkı olduğunu anlatma misyonunu yerine getirmektedir. Bu önemli konunun eğitim sistemimizde yer alması son derece önemlidir. Okul çağındaki milyonlarca öğrenciye çevre değerleri kazandırılması, onlara doğanın ve tüm canlı varlıkların yaşam hakkı olduğuna dair değerler eğitiminin verilmesi gerekmektedir.
Doğa yazarları doğaya ilişkin evrensel değerler yaratmışlardır. Çevre değerleri içeren eserlerin eğitim sistemimizin içinde yer alması, ekolojik müfredatın hayata geçirilmesi, geleceğin doğaya saygılı gençlerini yaratacaktır. Öğrencilere verilecek çevre değerleri eğitimiyle, öğrenciler ekolojik okur yazar olacaklar, ülkemizin her yöresinde doğanın yenilenmesine ilgi artacak, yörelerde toplum destekli ekolojik restorasyon başlayabilecektir. Bu yeni değerler sistemi sayesinde ülkeler anayasalarına doğa haklarını eklemeye başlamıştır. Örneğin Yeni Zelanda parlamentosu Wanganui Nehri’ni, “canlı varlık” olarak tanımıştır.”
Geleceğin ekolojik çağı için her vatandaş sorumludur
İstanbul Politikalar Merkezi’nden Ümit Şahin’in moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide Prof. Dr. Özdağ, dünya ve Türkiye örneğine değinerek, şunları söyledi:
“Gelişmiş ülkelerde hükümet organlarının ve halkın işbirliğiyle toplum destekli restorasyon çalışmaları hız kazanmış olup iklim krizine de bir çare olarak görülmektedir. Örneğin, Kuzey California’da Mattole Nehri havzasında gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları ekosistem sağlığını geri getirmiş, 70’in üzerinde yan kolu olan Mattole Nehri’ne yerli Chinook somonunun geri dönmesi sağlanmıştır. Mattole Nehri havzası restorasyonu, ülkemizde debütüncü bir anlayışla yeniden sağlığına kavuşturulmayı bekleyen ekosistemlere, bozulmuş yaban hayatı habitatlarına, kurutulmuş sulak alanlara örnek teşkil etmektedir.Hacettepe Üniversitesinde kurucu müdürü olduğum Toprak Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi, ülkemizde çeşitli yörelerde toplum iş birliğiyle ekolojik restorasyon düşüncesini yaygınlaştırmak için etkinlikler düzenlemektedir. Merkez, geleceğin ekolojik çağı için yörelerde her vatandaşın, doğanın korunması ve bozulmuş alanların restorasyonu için sorumluluk üstlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.”