Türk Telekom’un özelleştirmesine ilişkin değişiklikleri öngören kanun tasarısı, TBMM’nin dünkü Genel Kurulu’nda yoğun tartışmalara sahne oldu. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın sözü CHP’li milletvekilleri tarafından sık sık kesildi. Tasarının oylaması, yeterli çoğunluk sağlanamadığından gelecek haftaya ertelendi.
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Türk Telekom’un özelleştirilmesinde yabancılara yüzde 45 sınırlandırılmasının kaldırılmasını da öngörüyor. TBMM Genel Kurulu’nda dünkü oturumda yapılan görüşmelerde yoğun tartışmalar oldu. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın sözü sık sık kesilirken, tartışmalar, Türk Telekom’un satılması için uygun konjonktür olmadığı üzerinde yoğunlaştı.
CHP MİLLETVEKİLİ ÇETİN: “TÜRK TELEKOM’UN ÖZELLEŞTİRMESİNDEN VAZGEÇİN”
Genel Kurul’da tasarı üzerinde konuşmak için ilk sözü, CHP Grubu adına İzzet Çetin aldı. Telekomun özelleştirilmesine ilişkin olarak 1993’ten günümüze kadar altı kez girişimde bulunulduğunu, ama, her seferinde yargı engeline takıldığını hatırlatan Çetin şöyle dedi:
“Türk Telekomun verimli bir kuruluş olarak çalışması için, Türk Telekomun özelleştirilmesinden vazgeçilmesi gerekir. Kurumun, siyasi etkilerden bağımsız, sağlıklı bir çalışma ortamına kavuşması sağlanmalıdır. Ciddi bir planlama ile kurumun, kısa, orta ve uzun vadede yapacağı tüm yatırımlar belirlenmeli ve uygulamaya konulmalıdır.”
Çetin, AKP’nin iktidara gelmeden önce, “Telekom ulusal varlığımızdır, satılamaz” dediklerini hatırlatarak, iktidar olduktan sonra IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların dayatmalarına boyun eğmek zorunda kaldıklarını iddia etti. Çetin, Türkiye’nin milyarlarca dolarlık birikiminin yabancı tekellere teslim edilemeyeceğini, bu özelleştirme ile özel sektör tekeli oluşmasına yol açacağını söyledi. Çetin sözlerine şöyle devam etti:
“Keyfi ücretlendirme, fiyat artışlarıyla rant grupları kasalarını dolduracaktır. Gözünü kar hırsı bürümüş bir avuç yabancı tekel ve işbirlikçilerini memnun etmek için Telekom elden çıkarılamaz.”
AKP MİLLETVEKİLİ MUSTAFA DEMİR: “TÜRK TELEKOM 63.000 ÇALIŞANININ SADECE 1000 KADARI KALİFİYE’dir”
AKP Milletvekili Mustafa Demir, 2003 yılı sonunda tekel olma özelliğini kaybettikten sonra Türk Telekom’un gelecekte kar edemez duruma geleceğini belirterek, “hızla karlılığından kar etmez duruma ve yakın bir gelecekte de zarar eden duruma; hatta, önümüzde bir Telekom levhasıyla karşı karşıya kalma konumuna gelebiliriz” dedi.
Özelleştirmenin tam olarak istenen amaca ulaşması için, birtakım ilave düzenlemelere ve yeniliklere ihtiyaç duyulduğunu belirten Demir, “temel amaç, özelleştirmenin gerçek değerinde ve en uygun koşullarda gerçekleşmesidir. Telekomünikasyon sektöründe rekabetin yoğun olarak yaşanmaya başladığı bir zamanda, beklenen özelleştirmenin ülke için en uygun şartlarda gerçekleşmesi gerekmektedir” dedi.
Demir, dünyadaki telekomünikasyon şirketlerinde ortalama 20–25 bin çalışan bulunduğunu, Türk Telekom’da ise 63 bin kişinin çalıştığını söyleyerek, “bunların sadece bin civarında olanı kalifiyedir. Etkili ve verimli hizmet sunmak adına, personel yapısını yeniden düzenlemesiyle ilgili olarak, istihdam fazlası olanlardan nakle tabi personelin başka kurum ve kuruluşlara nakil işlemleriyle ilgili bir düzenleme öngörülmüştür” dedi.
CHP MİLLETVEKİLİ OSMAN COŞKUNOĞLU: “TASARI YANLIŞLARLA DOLU”
CHP Milletvekili Osman Coşkunoğlu, tasarının geneli hakkında söz aldı. Coşkunoğlu, söz konusu tasarının “stratejik ve kritik” olduğunu vurgulayarak, “sadece tasarının kendisi değil, gerekçeleri de çok ciddi yanlışlarla doludur” dedi.
Türk Telekom’u özelleştirerek, bir rekabet ortamı, bir verimli çalışma ortamı yaratılacağının iddia edildiğini belirten Coşkunoğlu, “rekabet ortamını yaratmak için özelleştirme gerekli değildir. Rekabet ortamı, serbestleşmeyle; yani, lisans, ruhsat, izin gibi hizmetleri serbestleştirmeyle sağlanır” dedi.
Coşkunoğlu sözlerine şöyle devam etti:
“Türk Telekomda, 1 Ocak 2004 tarihinde tekel bitmiş olmasına karşın, serbestleşme henüz tamamlanmamıştır.
Yerel ağın paylaşıma açılmasından tutun, tüketici haklarıyla ilgili düzenlemelere kadar, kablolu TV hizmetlerine ilişkin yetkilendirmeye kadar, çok sayıda konuda, serbestleşme, altı ay ila on bir ay kadar gecikmiştir.
Rekabetin önünü açacak serbestleşmenin sağlanmadığı bir ortamda, piyasa düzenleme gücüne kavuşturulmamış bir telekom kurumunun olduğu bir ortamda, özelleştirmenin sakıncalarını, benim, burada anlatmaya zamanım yok; fakat, düşünen bunları görebilir.
Rekabetse, serbestleştiririz. Serbestleştirmede gecikme oluyor, 1.1.2004’te serbestleştirilmiş olması gereken Telekom altyapısı hala beklemektedir; ama, özelleştirme öne geçmektedir. Bunun nedeni de değeri düşmesi…”
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM: “TÜRKİYE ÖZELLEŞTİRMEDE NE YAZIK Kİ, BAŞARILI DEĞİLDİR”
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, tasarının Türk Telekom’un özelleştirmesi ile ilgili doğrudan bir düzenleme içermediğini, yabancı yatırımcılara getirilen yüzde 45 sınırlamasının kaldırıldığını söyledi. Türk Telekom’un özelleştirme sürecine ilişkin bilgi de veren Bakan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye, özelleştirmede ne yazık ki başarılı değildir. Bunu hepimiz biliyoruz. Komünist sistemle yönetilen ülkelerin bile, Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra serbest kalır kalmaz ilk yaptıkları iş, stratejik denen ve önemli sayılan bütün kurumları çok kısa sürede özelleştirmeleridir. Şimdi, özelleştirmeye bakışımızı değiştirmek mecburiyetindeyiz. Özelleştirmeyi peşkeş çekme, talan etme, birilerine rant sağlama gibi görmeye devam edersek, biz, hiçbir alanda başarılı olamayız.”
Bu sözler üzerine araya giren CHP milletvekili Enver Ökten, “Satışla meşgulsünüz. Bu özelleştirmelerde, kendi çocuğunuza ihale payı vermeyi düşünüyor musunuz?” diye sordu. Ulaştırma Bakanı Yıldırım bunun üzerine, “Lütfen, söylediğinize dikkat edin” dedi.
CHP MİLLETVEKİLİ TACİDAR SEYHAN
CHP milletvekili Tacidar Seyhan, İnternet altyapısının daha güvenli kullanılabilmesi için yeterli yatırımın yapılması gerektiğini vurgulayarak, “elektronik imza sağlayıcılarının da, özellikle devletin kendi işlemleri için, kendi bünyesinde yaratacağı bir elektronik imza servis sağlayıcısının olması gereğini özellikle vurguluyorum, diğerlerinin de denetiminin Türk Telekomünikasyon Kurumunun bünyesinde olmasını” dedi.
BAKAN YILDIRIM’A SORULAR
Coşkunoğlu, Bakan Yıldırım’a şu soruları yöneltti:
“Sayın Bakanımız, 22 Aralık 2003 tarihinde düzenlediği basın toplantısında, 2004 telekomünikasyon sektörünün politika ve stratejilerini açıklayacağını söylemişti veya açıklanacağını söylemişti; bu, henüz açıklanmamıştır.
İkinci sorum şu: Kablo TV şebekelerinin yatırımları, 1997 yılından bu yana, Türk Telekom Anonim Şirketiyle gelir paylaşımı sözleşmesi imzalamış 6 özel şirket -şu anda ya 5 ya 4 şirket kaldı- tarafından yapılmakta. Bu şebekenin işletme, bakım ve müşteri desteği, yine, bu şirketler tarafından yerine getirilmektedir.
Türk Telekom ile bu şirketlerin imzalamış oldukları gelir paylaşımı sözleşmeleri devam etmekte olduğundan, bu şirketlerin kurmuş olduğu şebekelerin mülkiyeti yine bu şirketlere ait bulunmamakta mıdır?
Eğer, bu şirketler bir mülkiyet hakkına sahipse, olası bir özelleştirmenin sonucunda çıkabilecek hukuki sorunlar üzerine, sizden, lütfen, bilgi rica ediyorum.
Kaldı ki, bu gelir paylaşımı sözleşmesi sahibi bu şirketler, şu anda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiş durumda, ait bulunmakta. Burada, daha ileri düzeyde bir komplikasyon çıkaracak gibi gelir. Sayın Bakanım buna katılır mı?”
ULAŞTIRMA BAKANI YILDIRIM’IN CEVABI
Ulaştırma Bakanı Yıldırım, Coşkunoğlu’nun sorularını şöyle yanıtladı:
“22 Aralık tarihinde, 2004 yılının telekomünikasyon sektörünün serbestleşmesiyle ilgili bakanlık politikasını açıkladık.
Buna göre, katma değerli telekomünikasyon hizmetleri işletmeciliği, sanal mobil şebeke hizmeti, uzak mesafe telefon hizmetleri, karasal, sayısal platform hizmetleri, altyapının müşterek kullanılması, kablo platformun açılması ve geniş bant sabit tesis erişimi gibi alanlarda serbestleşmenin düzenlemesinin yapılacağını ilan etmiştik.
Bu çerçevede, şu anda uzak mesafeyle ilgili düzenleme yapılmıştır ve bu konuda lisanslar verilmiştir.
Diğerleriyle ilgili çalışmaların da birçoğunu Telekomünikasyon Kurumu tamamlama aşamasına getirmiştir; ancak, bunlardan kablo platformu ve altyapının ortak kullanımı konuları 2004 yılının son çeyreğinde yapılacaktır.
Kablo şirketleriyle ilgili -ifade edildiği gibi- geçmişte bazı şirketlerle gelir paylaşımı esasına göre sözleşme yapılmıştır. Bu gelir paylaşımı süresi üst limitlere varılınca dolduğundan, burada firmalarla bazı anlaşmazlıklar zuhur etmiş ve bunun üzerine, söz konusu firmalar yatırımlarını devam ettirmemişlerdir.
Ancak, burada, mülkiyet, tamamıyla Türk Telekoma aittir, herhangi bir mülkiyet paylaşımı söz konusu değildir; sadece, kablo platformunda yapılan yatırım karşılığı elde edilecek gelirlerden paylaşım öngörülmüştür. O nedenle, mülkiyet açısından özelleştirmeyi olumsuz etkileyecek herhangi bir durum söz konusu değildir.
Bunlar, yap-işlet modeliyle yaptıkları bu yatırımların işletim süreleri sona erdiğinde, aynen, yaptıkları yatırımla birlikte Türk Telekoma devredeceklerdir. Dediğiniz gibi, bunların bir tanesi daha önce özel bir şirket olmasına rağmen, daha sonra TMSF bünyesine, kamunun eline geçmiştir; bu işlemler orada devam etmektedir.”
KEPENEK VE GÜLER’İN SORULARI
CHP milletvekilleri Yakup Kepenek ve Hüseyin Güler ise, Bakan Yıldırım’a şu soruları yönelttiler:
Kepenek:
“Eğer, 1984’te Teletaş satılmasaydı, Türkiye’nin, Telekomun, sektörün şimdiki durumu ne olurdu; bu konuda kendi ellerinde bir değerlendirme var mı?
İkinci sorum şu: Türk Telekomun bu yıl ki, 2003’teki brüt karı ne kadardır ve bunun ne kadarı devlete vergi olarak veya Hazineye ödenti olarak devredilmiştir?
Üçüncü sorum da şu: Telekomun satışıyla ilgili olarak danışmanlık hizmetlerini yapan yabancı firma hangisidir ve bu firmaya ödenen para tutarı ne kadardır?
Güler:
Aycell ile Aria’nın birleşmesinde 700 milyon dolara anlaşıldığı kamuoyu tarafından söylenmekte ve şu ana kadar da, 350 milyon dolar verildiği söylenmektedir; bu, doğru mudur?
İkincisi, özelleştirmeyi savunurken, bu kamulaştırma değildir de nedir diye soruyorum; çelişki değil midir?
Üçüncüsü, bu kanun içerisinden geçen, özellikle, Telsim’in borcu olan Motorola’nın alacağı mı ödenmek istenmektedir?
Ulaştırma Bakanı Yıldırım’ın cevapları şu şekilde oldu:
“Türk Telekom’un blok halinde mi, yoksa 9 ayrı şirkete bölünüp, özelleştirilmesi mi gibi konularda, danışmanlık firmalarının yaptığı çalışmalar vardır, doğrudur. 2001 yılında, geçmiş hükümetler döneminde, sözleşme imzalanmış bir firma vardır ve çalışma 2003 yılı başında tamamlanmıştır. 8 ayrı iş bölümü ve şirketleşme önerilmiş; ancak, özelleştirme öncesinde, hükümetimiz böyle bir özelleştirme şeklini benimsememiştir. (Bkz: Türk Telekom Holding Senerayosu ile Zoru Seçti).
Bunun yerine, yine, aralık ayı sonunda alınan Bakanlar Kurulu kararıyla, blok satış yoluyla özelleştirmenin denenmesi, akabinde de halka arz yöntemiyle özelleştirmeye devam edilmesi benimsenmiştir.
Özelleştirme danışmanı olarak iki firmayla –Ernst and Young firması ve Roth Schield firması- birlikte sözleşme 2001 yılında yapılmış ve çalışmaları 2003 yılında tamamlanmıştır. Sözleşme bedeli 1 995 000 dolardır.
1984’te Teletaş satıldı. Tabii, soru, anladığım kadarıyla, Teletaş satılmasaydı veya satılmasından ülkenin kaybı nedir, bununla ilgili bir çalışma var mıdır şeklinde. Doğrusu, bir çalışma yoktur.
Şimdi, Aria-Aycell konusu var. Yine, yılbaşından sonra 5071 sayılı bir kanun çıkarıldı. Bu kanun çıkarılacağı zaman, bu birleşmenin nasıl olacağı enine boyuna komisyonlarda tartışıldı. Benim bildiğim kadarıyla, Cumhuriyet Halk Partisi’nin de bunda mutabakatı vardı; ancak, söylediğiniz gibi, 700 milyon dolar gibi bir bedel söz konusu değildir. 300 milyon doların yeni kurulan şirkete konulması kanunla belirlenmiştir.
Bu da, öyle bedavadan verilen bir para değildir. Tabii, bunun sadece yüzde 40’na verilmiş oluyor; çünkü, ortaklık oranında verilen bir miktardır. Kaldı ki, buna karşılık da, Türk Telekomun, ileride oluşacak kardan, kendi payına düşenden yüzde 15 daha fazla -on yıl süreyle- pay alması şartı getirilmiştir.
Türk Telekom’un 2003 yılı brüt karı 2,8 katrilyon liradır. Devlete aktarılan kaynak, KDV, temettü, fon olarak 4,5 katrilyon liradır. Bu, önceki yıllara göre daha yüksek bir değerdir. Halbuki şu sorulabilir: Serbestleşme başladı, rekabet başladı, Telekom, bilhassa telefon gelirlerinden gittikçe kayba uğramasına rağmen bu karlılık nasıl başarıldı? Bu da bizim yönetim başarımızdır. Bunu da iade etmek isterim.
Ancak, bir husus var; burada ihtilaflı olan, ara bağlantılardan devam eden, hala da devam etmekte olan ihtilaflı alacaklar. Karşılıklı uzlaşma yoluyla 700 trilyon lira tahsilat yapılmıştır. Bu karlılık payının artmasında da bunun çok büyük katkısı vardır.”