TBD’nin 19.Bilişim Kurultayında gerçekleştirdiği çalışma Gruplarından biri de “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri; Bir Fırsat mı?” başlığını taşıyordu. TBD’den Turhan Menteş’in Başkanlığını yürüttüğü toplantıya Mustafa Atilla (Ankara Cyberpark A.Ş.), Ahmet Fevzi Toprak (T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı), Sahir Cörtoğlu (Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı), Zafer Durusoy (Pamukkale Üniversitesi), Cesur Baransel (Saltus Yazılım) katılımcı, Hanzade Avcı (Ankara Cyberpark A.Ş.) Ropörter olarak katıldı. Toplantının notlarını dikkatlerinize sunuyoruz. Bu yazının ilk bölümünü okumak için yazının en altındaki linklere bakabilirsiniz.
Zafer Durusoy
Bu gelişmeleri olumlu tarafından incelemekte yarar vardır. İlk başta yapılması gerekenlerden biri bu kanunsal düzenlemelerin ve doğurduğu imkanların sanayi ve üniversiteler tarafından yeterince bilinmesini sağlamaktır. Denizli’deki 15 sanayici içerisinden sadece 1 tanesi bu gelişmeden haberdardı ve bu haber hepsinde çok olumlu bir etki yarattı. Henüz bu kanunsal düzenlemelere uygun olarak kurulan ve işletilen bir teknopark örneği de bulunmamaktadır (yasanın bir maddesiyle kabul edilen ODTÜ-Teknokent ve İTÜ-MAM hariç). Kurulacak olan yeni bölgeler insan kaynağı yaratmak, bilgi havuzu oluşturmak ve bu tarz ortamlara dahil olarak sosyal psikoloji iyileştirmek açısından çok önemli artı değerler yaratabilir. Fakat bu gelişmeleri uzun vadede düşünmekte yarar vardır.
Bu bölgeler belirli bir ekonomik derinliği ve hacmi olan bölgelerde veya ODTÜ, İTÜ gibi sağlam temelleri olan üniversitelerin yakında, bunların desteğiyle kurulmalıdır. Küçük olduğu halde dinamik bir üniversite olan Pamukkale Üniversitesi’nin, Denizli’nin güçlü ve derinliği olan ekonomisine dayanarak bu bölgede bir teknopark kurması, bölgedeki yatırımı ve girişimleri önemli ölçüde arttırabilir. Fakat, hiçbir dayanağı olmayan bölgelerin kurulması için başvuru yapan şirketlere dikkat edilmelidir.
Atılan olumlu adımlara biraz daha değinmek gerekirse;
- DPT % 0.5’lik Ar-Ge oranını %1.5’a çekme hedefini koymuştur ve bu çok temel bir karardır.
- 17 milyar Euro’luk AB 6ncı çerçeve programına katılım ülkemiz için çok önemli bir fırsattır.
- Üniversitelerin döner sermayelerinin %10’unu araştırmaya aktarmaları karara bağlanmıştır.
- Devlet ihale yasası ve gümrük birliği yasası gibi gelişmeler sanayiciyi ister istemez Ar-Ge’ye yöneltmiştir.
Bu gelişmelerden de anlaşılacağı gibi ülkemizde geç de olsa çok önemli kararlar alınmaya başlanmıştır. Bu sebeple bütün ilgili kurumların el birliği içerisinde hareket etmesi gerekmektedir. Ancak olumlu sonuçlar ancak uzun vadede elde edilebilir. 1-2 yıl içerisinde 20 yıllık geriliğin giderilmesini beklemek yanlış olur.
Sahir Cörtoğlu
Türkiye, tarım toplumu olmaktan yeni çıkan, sanayi toplumu olmanın eşiğine gelmiş bir ülkedir. Bu aşamaları hızlı bir şekilde atlayıp, birden bire bilgi toplumu haline gelmeyi beklemek yanlış olur. Amerika ve Japonya gibi ülkeler, teknoloji alanında 150 senedir çalışmalarını sürdürmektedir. Belirlenen hedefler ilk başta sanayiye, bürokrasiye, eğitime ve ilgili diğer çevrelere anlatılmalı ve benimsetilmelidir.
Ar-Ge müşterisi yaratmak elbette zorunludur. TSK’nin yanı sıra devlet de en önemli Ar-Ge müşterisi olmalıdır. Kendi devletinize satamadığınız bir ürünü dışarıya satmanız da mümkün değildir. Çıkarılan ihale kanununda devlet tedariki en son enstrüman olarak düşünülmüştür. Kanun sanayi göz ardı edilerek Bayındırlık Bakanlığı tarafından inşaat ihaleleri perspektifinden oluşturulmuştur. Bir diğer olumsuz gelişme ise BTYK’nın (Bilim ve Teknik Yüksek Kurulu) ihale gelirlerinin %1’nin Ar-Ge’ye aktarılması yönündeki talebinin geri çevrilmiş olmasıdır.
Ama Ulusal İnovasyon Sistemi yaratılmasına yönelik olarak olumlu gelişmeler sürdürülmektedir. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri bu sistem içerisinde çok önemli bir yer almaktadır. Ayrıca, TTGV tarafından 2001-2023 zaman süreci için, en uygun teknoloji stratejilerinin belirlenmesi yönünde bir çalışma başlatılmıştır. Bu çalışma sonuçlarına siyasiler tarafından uyulup uyulmayacağı kesin olmamakla birlikte, ilerideki destek mekanizmalarının çıkan sonuçlara göre devam ettirilmesi uygun olacaktır. TTGV ve TİDEB destekleri elbette ki teknoloji üreten bir toplum haline gelmemiz için yeterli değildir, ama yine de bu tarz çalışmalar inovasyon sistemine ulaşmada önemli adımları oluşturmaktadır. Bu yöndeki güçlükler sinerji içerisinde aşılmalıdır. Eğer bunu başaramazsak teknoloji üretmek bir yana, teknoloji kullanan bir ülke olmamız bile zor gözükmektedir, çünkü artık bilgi de parayla satılmaktadır.
Turhan Menteş
- Teknoparklar Birliği yapılanmasının kurulması
- Risk sermayesi yapılanmaları ve yurtdışı sermayesinin ülkemize çekilmesinin önemi
Yazının son bölümünü yarın yayınlayacağız.