Bu yazıyla ilgili olarak telekom sektöründen bir dostumuz aradı. Telekom sektörünün doğru yapılanmasında Türk Telekom özelleştirmesinin önemine işaret eden dostumuz, hizmet-tesis tabanlı (service base- facilitate base)özelleştirme seçimi konusunun, Türk Telekom özelleştirmesi ile ilgili olarak bugün tartışılan pek çok konudan daha önemli olduğunu söylüyor. Kendi önerisi “konunun kamuoyuna açık bir şekilde, sektörün tüm oyuncularının katılacağı toplantılarla tartışılması” yönünde.
Bu arada tesis ve hizmet tabanlı kavramlarının da tam anlaşılmadığı –dostumuz benim de yazıda yanlış kullandığımı ikaz ediyor– düşündüğü için bu konunun basın yoluyla da olsa tartışılmaya başlamasının yararını gördüğü için size kendisiyle aramızdaki tartışmayı iletmenin yararlı olacağını düşünüyorum; Konu; “Telekom Sektöründe Rekabetin Tesisi Nasıl Olmalı” ve iletilenler şöyle;
Az gelişmiş ülkeler ya da serbestleşmeye yeni başlayan ülkelerde rekabetin oluşması için genel kabul görmüş politika service base competition’dır “hizmet temelinde rekabet”. Gelişmiş ya da deregülasyon sürecini tamamlamış rekabetin tesis edildiği ülkelerde ise (yakınsama) convergence’ın da etkisiyle artık yavaş yavaş facility base competition “şebekeler bazında rekabet” politikaları uygulandığı görülüyor.
Biliyorsunuz kablo şebekesi, yerel kablosuz şebekeler, kamu anahtarlamalı şebeke,uydu alt yapısı birbirlerinin ikamesi olan ürünlerin hizmete sunulabildiği şebekelerdir.
Konunun anlaşılması bakımından örnek kabilinden göstermek gerekirse ; ADSL için LLU düzenlemeleri yapmazsanız ya da bu düzenlemeleri yapıp erişim bedellerini çok yüksek belirlerseniz bu hizmeti ya da bu hizmete rakip diğer genişbant hizmetleri vermek isteyecek işletmeciler diğer alternatif şebekelere yatırım yapmak isteyeceklerdir; mesela kablo alt yapısına ya da daha dinamik olan Wireless Local Loop’lara bu da rekabet eden şebekelerin oluşması ile rekabetin tesis edileceği anlamına geliyor yani “facility base competition” politikasının bir sonucu pazar şekillenecektir. (Tabi bu hususa ilişkin ülkemizdeki bir diğer sorun bu alt yapıların yapılandırılması için gereken lisanslar henüz verilmemiştir).
Tabi bahsettiğimiz yatırımlar bir hayli yüksek sermaye birikimini gerektiriyor. Bu kadar yüksek sermayeleri de bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bulmak da kolay olmuyor
Diğer yandan Erişime açma düzenlemelerini yerel yerleşik “incumbent” operatörün maliyetleri bazında (doğal tekelin etkin fiyatlandırılması) yaparsanız (fiyat farklılaştırması önlemleri gibi bi takım ayrıntılı düzenlemelerinde yapılması kaydı ile) nihai hizmet bazında rekabet eden işletmeciler bu alt yapıdan faydalanmayı yeni alt yapı inşa etmekten daha feasiable görecekleri için yerel operatörlere direk rekabete aynı alt yapı üzerinden hizmetler bazında girebiliyorlar. Zamanla pazarda güçlendikten çeşitli iş modelleri ve müşteri tabanı oluşturduktan sonra yeni şebekeler kurmak üzere yatırım riskini göze alabiliyorlar. Bu gelinen nokta ise service base competition anlayışının orta vadedeki sonucu olmaktadır.
Belirlenecek olan yöntem bir ülkenin telekomünikasyon politikası oluyor. Dünya uygulamalarına baktığınızda bu sektöre ilişkin öncelikle service base competition sonrasında melez bir politikanın oluşturulduğu görülüyor nihai olarak ise facility base competition anlayışının uygulanacağı tahmin ediliyor.
Mesela Avrupa Birliği’nde yapılan son düzenlemeler ile (2003 Regulatory Framework) bir yandan rekabet hukuku kavramlarını (etkin piyasa gücü yerine hakim durum) düzenlemlerin merkezine koyarak bir yandan da network neutrality kavramını düzenleme anlayışına yerleştirerek yavaş yavaş network ya da facility base competition politikalarını benimsediği görülmektedir.
Bir telekomünikasyon devi olan Amerika Birleşik Devletleri’nde ise kablo Tv şebekesinin erişime açılması konusunda FCC’nin takındığı tutum facility base competition anlayışının benimsendiğini gösteriyor.
İçinde bulunduğumuz ekonomik durum sektörün yeni rekabete açılması ülkemizin gelişmekte olan bir ülke olduğu ve tam olarak sermaye birikiminin büyük yatırımlar için oluşmadığı gibi unsurlar dikkate alındığında bu sektörün rekabete açılmasında yani düzenlenme sürecinde service base politikaların benimsenmesinin daha etkin ve yerinde olacağı kanaatindeyim. Bu politika belirlenmese bile sadece belirliliğin sağlanması ulusal ve uluslararası yatırımcılar karar vermesi bakımından bu politikalardan hangisinin uygulanacağının belirlenmesi yani bir politika tercihinin yapılması gerekmektedir. Yatırımcılar bir belirsizlik içersinde kalmışlardır ve bu da uzun vadede rekabetin önündeki engellerden birisidir. İyi ya da kötü bir politika belirlenmesi hiç belirlenmemesinden daha olumlu bir durumdur. En azından ölçülebilir bir riskiniz vardır.
Service base rekabet anlayışının yapılan düzenlemeler ile ortaya konmasının bu sektöre yönelik olarak kısa ve orta vadede daha fazla ulusal ve uluslararası yatırımı ülkemize çekeceğinde de şüphe yoktur.
Hiçbir politikanın belirlenmemesi halinde var olan sadece belirsizliktir. Sanırım ülkemizin özellikle bu sektörünün en önemli sorunlarından biri de bu belirsizlik. Örneğin hala XDSL hizmetlerinin nasıl sunulacağı bilinmemektedir. Uzak mesafe lisansları verildi ama daha ne arabağlantı ücretleri belirli (referans arabağlantı tarifesi yayınlanmamıştır), ne de TTAŞ ile nasıl arabağlantı yapılacağı. Dolayısıyla bir yatırım yapıyorunuz ve hiçbir riskinizi bilemiyorsunuz. Böyle bir ortamda kimse rekabetin gelişmesini beklememelidir.
Düzenlemeleri yapmadan önce her şeyi baştan alarak ne yapmak istediğimiz ve bu sonuca nasıl varılması gerektiği tartışılmalıdır.
Bu konuya ilişkin yapıcı önerim; sektöre özgü ulusal politikanın belirlenebilmesi amacıyla sektördeki tüm oyuncuların katılımıyla bir tartışma ortamının oluşturulmasıdır. Bu konuların kapalı kapılar ardında tartışılmasındansa bu demokratik çözümün çok daha faydalı olacağına inanıyorum.
Gördüğünüz gibi Telekom yatırımcıları önlerini görememenin ve sektörün yapılanmasında söz sahibi olamamanın sıkıntısını yaşıyorlar. Uzun vadede bu sorunlar çözülür mü bilmem ama önce Telekomünikasyon Kurumu’na sonra da Rekabet Kurumu’na çok iş düştüğü görülüyor. Özellikle de geç kalındığı.