Bu yazının ilk 3 bölümünü VoIP Üzerine Hukuki Bir Değerlendirme – I – Ip Üzerinden Ses Aktarımının Hukuksal Yönü – II ve Türk Telekom ve VoIP başlıkları altında okuyabilirsiniz.
Telekomünikasyon Kurumu ve VoIP
Kuruluşunun hemen ardından, henüz kurum içi yetki ve görev tanımlamaları dahi yapılmadan ara bağlantı ve roaming gibi çok ciddi sorunlar ile karşı karşıya kalan Telekomünikasyon Kurumunun, sorunlara çözüm bulma ve kullanacağı yetkinin sınırını tespitte gösterdiği çekingenliğin bir ölçüde makul karşılanması doğaldır. Bu konuda tüm işletmeciler azami hoşgörüyü kuruma zaten göstermiştir. Ancak, Sektörünün regülatörü olarak 4502 sayılı Kanunun 14 . maddesiyle kurulan Telekomünikasyon Kurumu’nun görev ve yetkileri artık, “Telekomünikasyon Kurumunun Teşkilat ve Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmelik”de açık olarak gösterilmiştir. İlgili yönetmeliğin 9.maddesi, “Kanunla yasaklanan faaliyetlerin tespiti ve ihlallere son verilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını, “ kurumun asli görevlerinden biri olarak saymıştır.
Bu yetkinin kullanılmasına kimsenin diyecek bir lafı olmamalıdır. Hatta bu yetkinin makul sıklıkta kullanılması, yasalara saygılı, ar-ge yatırımları yapan, istihdam sağlayan ve vergisini ödeyen tüm özel sektör işletmecilerinin ortak arzusudur.
Bununla birlikte, sektör işletmecilerinin bugün için Telekomünikasyon Kurumu’ndan en büyük beklentisi, yasa tarafından verilen tekel hakkının sağladığı avantajı, sektördeki hakim durumunun sağladığı avantajla birleştiren T.Telekom A.Ş.nin faaliyetlerinin de, kurum tarafından sıkı ve ciddi bir denetime tabi tutulmasıdır.
Unutulmamalıdır ki, T.Telekom A.Ş. nin haksız rekabeti karşısında pek çok internet servis sağlayıcısı bugün artık sektörde yoktur. Bu sonucun doğmasında, Telekomünikasyon Kurumunun, T. Telekom A.Ş. ye karşı gösterdiği hoşgörünün etkisi büyüktür.
Rekabet Kurumu tarafından verilen kararın çok öncesinde konunun farkına varmış, ve hatta gerekli tedbirleri almış olması halinde kurumun, şimdikinden çok daha saygın bir yerde olabileceğini söylemek güç değildir.
Bugüne geldiğimizde, VoIP hakkında kurumun net tavrını hala açıklamamış olmasının hiçbir haklı gerekçesi olamaz . Onlarca işletmecinin ağır ceza mahkemelerinde yargılanıyor olması karşısında kurumun hala ne diyeceğini bilememesi, olsa olsa puslu havayı sevenlerin işine gelmektedir.
Belirsizlikten yararlanan pek çok merdiven altı firma, hiçbir katma değer yaratmaksızın bu alanda korkusuzca faaliyet gösterebilmekte, ülke ekonomisi sırf bu yüzden ciddi kayıplara uğramaktadır.
Telekomünikasyon Kurumunun, T.Telekom A.Ş. ni gücendirmek istemeyen mevcut sessiz tutumu karşısında, anılan teknoloji mahkeme salonlarında, hakim, savcı ve avukatlar arasında tartışılmaya çoktan açılmıştır. Ne yazık ki, düzenleyici otorite tüm bu gelişmelere hala seyirci kalmakta, ne yapacağını bilemeyen bir tutum sergilemeye devam etmektedir.
Mevcut yapı nedeniyle birbirinden haberdar olmayan farklı şehir mahkemelerinde tartışılacak olan VoIP hakkında farklı kararlar verilmesi kuvvetle olasıdır.
Bilinmelidir ki, tüm bu gelişmelerden sonra kurumun, adli yargı tarafından verilen farklı kararların önüne getirilmesi anında “ben ne yapacağım şimdi?”demesi hoşgörüyle karşılanmayacaktır.
Kısaca… Tüm sektör işletmecilerinin VoIP konusunda kurumdan beklentisi son derece açıktır. Seçilecek iki yol vardır. Birinci yol, bu konuda ABD, Kuzey ülkeleri ve AB mevzuatını dikkate alarak çağdaş, akılcı ve tüketici menfaatini gözetir şekilde sektörün önünü açmak yada ikinci yol, tekel hakkına en geniş anlamı vererek Kamboçya, Botswana yada Gabon uygulamalarını örnek göstermek…
Bu yazının yarın ki bölümünde, Avrupa Birliği VoIP uygulamalarını, Avrupa Birliğinde VoIP Uygulamaları başlığı altında okuyabilirsiniz.