Çevreyi ve insan sağlığını negatif olarak etkileyen artıkların ve emisyonların yok edilmesi sanayiciye ekstra bir yük getirmektedir. Bu da sanayicinin, bu işlemlerden kaçmasına ya da minimum düzeyde önlem almasına neden olmaktadır. Temiz üretim kirliliği oluşmadan önlemeyi amaçlar, kirlilik kontrolü ise “kirlet ve temizle” yaklaşımının sonucudur ve kirlilik oluştuktan sonraki yapılanları (boru-sonu “end-of-pipe” teknolojileri) kapsar. Dünyada bu teknolojiler için çok yüksek maliyetli yatırımlar yapılmakta, bazen kurulan tesisler tam verimle çalıştırılamamakta, bu da hem kaynak israfına sebep olmakta hem de sanayicilerin arıtım için yaptığı yatırımın yanlış olduğu kanısına varmasına neden olmaktadır.
Birleşmiş Milletler Çevre Programına göre Temiz Üretim, verimliliği artıracak, hava, su ve toprağın kirlenmesini önleyecek, atıkları kaynağında yok edecek ve insan çevre üzerindeki riskleri en aza indirecek proses ve ürünlerin sürekli ve entegre şekilde uygulanmasıdır.
Temiz üretim, sadece üretim proseslerine değil, ürün ve hizmetlere de uygulanmaktadır.
Üretim Prosesleri için TEMİZ ÜRETİM; Hammadde, su ve enerjinin etkin kullanımı, toksik/zehirli ve tehlikeli maddelerin kullanılmaması ve bütün atık ve emisyonların miktar ve zehirliliklerinin üretim süreci esnasında azaltılmasıdır.
Ürünler için TEMİZ ÜRETİM; Ürünün hammaddeden nihai bertarafına kadarki yaşam süreci boyunca çevreye olan etkilerini azaltmaktır.
Servis için TEMİZ ÜRETİM; Ürünün yaşam süresi boyunca sağlanan servisin çevresel etkilerini azaltmaktır.
Temiz Üretim Yapmanın Gerekçeleri
T
- Temel bir yaklaşımdır.
- Ürün ve proseslerin iyileştirilmesini sağlar.
- Hammadde, su ve enerjiden tasarruf sağlayarak üretim maliyetlerini düşürür.
- Yeni ve gelişmiş teknolojilerin kullanılmasına yol açarak rekabeti artırır.Çevre ile ilgili sınırlama ve yasaklamalara olan ihtiyacı azaltır.
- Zehirli atıkların üretim yerinde ve dışında arıtımı, depolanması ve yok edilmesinden kaynaklanacak riskleri azaltır.
- Çalışanların sağlığını korur ve iş güvenliğini artırır.
- İşletmelerin kamu oyundaki imajını iyileştirir.
- Maliyeti giderek artan kirliliğin kontrolü teknolojilerine duyulan ihtiyacı azaltır ve bunlar için yapılacak harcamaları önler/azaltır.
Temiz üretimin yaygınlaşması, atık yükünü azaltır ve boru-sonu teknolojilerine olan ihtiyaç da azalır. Temiz üretim uzun vadede daha az harcama gerektirir, aynı zamanda da doğal kaynakların korunmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaktadır.
Temiz üretim sürdürülebilir kalkınma için çok önemli bir araçtır.. Çünkü ekonominin büyümesi ve kalkınma ile çevre; çalışanların güvenliği ile üretkenliğin artırılması; tüketicinin korunması ile ulusal ve uluslar arası pazarlarda rekabet arasında tercih yapma gereğini ortadan kaldırmakta veya en aza indirmektedir. Ayrıca endüstriyel verimlilik, karlılık ve rekabet artarken çevre, çalışan ve tüketici korunmuş olmaktadır.
Temiz üretim, özellikle gelişmekte olan Türkiye gibi olan ülkeler için çok caziptir. Çünkü, mevcut yüksek maliyetli kirlilik kontrolü teknolojileri yerine hemen hemen aynı ilk yatırım maliyetine sahip temiz üretim teknolojilerine sahip olmak daha ekonomiktir. Kirlilik kontrol eden teknolojilerin işletme maliyeti zaman içinde artarken temiz üretimde hammadde ve enerji tasarrufu dolayısıyla üretim maliyetleri düşmektedir.
Temiz Üretimin Politik Araçları
Temiz üretim her ne kadar sanayi tarafından yürütülecekse de devlet, sanayinin kendi temiz üretim programını başlatmasını ve sürdürmesini teşvik edecek/hızlandırcak bir ortamı yaratmakla yükümlüdür. Temiz üretim politika araçları 4 grupta toplanabilmektedir:
–Hukuki/yasal çerçevenin hazırlanması ve uygulanması,
–Ekonomik araçların kullanımı,
–Destek mekanizmalarının sağlanması,
–Dış destek temini.
Türkiye’deki Temiz Üretim Durum Tespiti
2872 sayılı Çevre Kanunu ile çevre kirlilğinin önlenmesi ve çevrenin korunması temel hedeftir. Kanun çerçevesinde hava, su, toprak kirliliğinin önlenmesi ve tehlikeli atıkların kontrol edilmesini hedefleyen birçok yönetmelik hazırlanmıştır. Kirliliği oluşmadan kaynağında önleme yaklaşımı yerine, bu yönetmeliklerle kirlilik oluştuktan sonra ortadan kaldırmak, arıtım, ve alıcı ortama deşarj miktarlarının azaltılmasını hedefleyen teknoloji esaslı pahalı standartlar benimsenmiştir. Bunun sonucunda çevre yönetiminde atık bertarafı, arıtım ve geri kazanım stratejilerinden oluşan bir hiyerarşi takip edilmektedir. Böyle bir ortamda da, ISO 9001 ve 14001 standardı almak ve ihracat potansiyeli yaratmak ve artırmak isteyen kuruluşların dışında, temiz üretim teknik ve teknolojilerine gerekli önem verilmemektedir. Teknoloji açısından dışa bağımlı olmamız, dışarıdan alınan her teknolojinin eski olması, alınan teknolojilerin bazen kirlilik yoğun olmasına yol açmaktadır. Türkiye’de Temiz Üretim çalışmaları 1992 Rio Konferansı ile başlamıştır. Ulusal Çevre Eylem Planı ve Gündem 21 ile temiz teknolojiler ve temiz enerji kaynakları Türkiye Gündemine girmiştir.
Temiz Üretim İçin Ömcelikli Sanayi Sektörleri
Su, enerji, emek ve hammaddenin verimli kullanılıp kullanılmadığı ve üretimden kaynaklanan bir kirlilik olup olmadığından emin olmak için ölçümler yapılır, yapılan ölçümler ve analiz sonuçları standartlar ile karşılaştırılarak sanayinin temiz veya kirli üretim yaptığı belirlenir. Türkiye’de Tübitak ve TTGV’nin çalışmalarına göre temiz üretim için öncelikli belirlenen sanayi sektörleri şunlardır:
1.Tekstil, 2. Deri, 3. Gıda, 4. Metal İşleme, 5. Kağıt ve 6. Kimya
Temiz üretim için gerek duyulacak teknoloji transferlerinde sürdürülebilir kalkınma hedeflerini gerçekleştirebilecek, uluslar arası çevre hukukuna uygun, temiz ve yenilenebilir enerji kullanan teknolojiler seçilmelidir.
Globalleşen dünya pazarında rekabet gücüne sahip ve sürdürülebilir bir kalkınma, Türkiye’nin ulusal hedefidir. Bu hedefi geliştirmek için bütün ekonomik faaliyet alanlarındaki teknoloji yeteneğinin yükseltilmesi gerekmektedir. Ancak, teknoloji geliştirmeyi mutlaka temiz üretim açısından geliştirmemiz şarttır.
Temiz üretim eyleminin hayata geçirilmesi için;
–temiz üretim bir devlet politikası olarak benimsenmeli,
–kirlilik envanteri çıkarılmalı,
–çevre mevzuatı yenilenmeli,
–kurumsal altyapı oluşturulmalı
–temiz üretim teşvik ve ödül mekanizmaları oluşturulmalı,
–finansman kaynakları sağlayacak bir sistem kurulmalı ve
–bilgilendirme ve eğitim faaliyetleri yapılmalıdır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin küreselleşen dünyada çevre konusundaki yükümlülüklerini yerine getirebilmesi ve 21. Yüzyıl dünya ticaretinden pay alabilmesi, ulusal bir temiz üretim politikası belirlemesi, benimsemesi ve bu politikayı hızla ve kararlılıkla hayata geçirmesi ile mümkündür.