Yazının ilk 3 bölümünü
- TT Tip 1 Sözleşmesinin Düşündürdükleri – 1
- TT Tip 1 Sözleşmesinin Düşündürdükleri – 2
- TT Tip 1 Sözleşmesinin Düşündürdükleri – 3
başlıkları altında okuyabilirsiniz.
Kaldığımız yerden devam edelim;
14.madde çalışanın ve bakmakla yükümlü olan aile fertlerinin sağlık hizmetlerinin nasıl yürütüleceğini düzenliyor. Burada tedavi yardımlarının devletin her yıl belirlediği Bütçe Uygulama Talimatındaki rakamlardan daha aşağı olmamak üzere “Sağlık Yardımından Yararlanma Esasları” ile belirleneceğine işaret ediliyor.
Burada da personeli gelecekte sıkıntıya sokacak bir husus görmediğimi, ancak; personelin geçmişte olduğu gibi eşine dostuna ilaç yazdıracağı ve amiriyle aralarında tatsız konuşma geçen personelin rapor alacağı devrin geride kalacağını düşünüyorum.
Diğer hususlar başlıklı 15.maddede sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde müracaat edilecek diğer mevzuat hükümlerine yer verilmektedir. Bunlar herkesçe kabul edilen hükümler olup, tartışma gerektirmeyecek netlikte açıktır.
Sözleşmede çalışanların en çok itirazlarına sebep olacak maddenin 16.madde olacağı konusunda duyum ve endişelerim var. Onun için bu madde üzerinde özellikle duracağım.
Maddenin bir ve ikinci fıkrasında; Tarafların bu sözleşmenin imzalanmasıyla birlikte başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakil/bildirim hakkını ancak halen TBMM görüşülmeyi bekleyen Elektronik Haberleşme Yasasının bir maddesiyle 406 Sayılı Kanunun Ek.29.maddesindeki değişikliğin Kanunlaşmasına çalışanın başka kurum ve kuruluşlara nakil hakkını saklı tutmak için fesh etmek istemesi ile şartları daha sonra belirlenecek ve çalışanlar ve Şirket arasında 2.Tip Sözleşme olarak bilinen sözleşmenin (ki 12 Mayıs 2006’ya kadar) imzalanmasıyla bu sözleşmenin sona ereceğini öngörmektedir.
Kısacası; bahse konu madde öngörüldüğü şekilde yasalaşır ve çalışan da 2.Tip sözleşmeyi imzalamak için 1.Tip sözleşmeyi fesh edebilir. Bunun dışında taraflara sözleşmeyi fesh etme hakkı tanınmamıştır.
Bu Şirketi bağladığı gibi, çalışanı da bağlayıcı bir hükümdür. Bu hükmün gelecekte bazı sıkıntılara yol açabileceği düşünülse bile çalışana sağladığı güvence tarafı daha ağırlıklı olduğu için, olumlu bir düzenleme olduğunu düşünüyorum.
Bu arada 1.Tip sözleşmeyi fesh edilmesi durumunda çalışana ödenen 1 maaş tutarındaki ikramiye geri alınacak. Bu nedenle çalışanların gelecekte 2.Tip sözleşme imzalamak gibi bir niyeti varsa bu ikramiyeyi harcama konusunda dikkatli olmalıdır.
16.maddenin, üçüncü fıkrasında ; “Bu sözleşmeyle çalışanlara verilen hakların, sözleşmenin yenilenmesi halinde kazanılmış hak sayılmayacağı”na işaret edilmektedir.
Bu durumda; çalışanların sözleşmenin süresi sonunda, sözleşme yenilenmeyecek gibi düşünerek, tüm haklarını alması ve daha sonra işveren talep ederse yeniden şartları görüşmek için masaya oturmayı düşünmesi tavsiye edilir.
İşveren, ya süre sonunda yeniden sözleşme imzalamaz ise ne olacak? İmzalamaması pekala mümkündür. Esasen çalışanlara (D tipi İller hariç) en fazla 5 yıllık bir güvence verilmesinin anlamı da budur. Çünkü, şu anda Şirket bir geçiş sürecinde olup, geçiş sürecinde olması dolaysıyla bu süreyi problemsiz bir şekilde atlatmak için bu sözleşmeleri ortaya koymuştur. Geçiş sürecini tamamladıktan sonra kendi elemanını daha iyi koşullarda seçme imkanı bulacaktır. Bu nedenle şimdi kalifiye olup olmadığına bakılmaksızın Şirkette kalması istenilen personele 2, 4 ve 5 gibi bir zaman geçtikten sonra ya ihtiyaç duymayacak veya daha az ihtiyaç duyacaktır. Bu nedenle sözleşme süresi sonunda Şirketin beklediği performansı gösteremeyenler ya şirketten ayrılacak veya daha düşük ücretler çalışmayı kabul edeceklerdir. Ayrıca, içlerinden bir kısmı ise belki de Şirketin beklediğinden çok daha yüksek performans göstererek daha iyi ücretler talep edecektir. Kısacası bir kişi bu gün içinde bulunduğu koşulları, 5 yıl sonra aynı şekilde bulmayabilir. Ücreti de gösterdiği gelişime göre artacak, azalacak veya işgücüne ihtiyaç duyulmayacaktır.
Bu aşamada verilen güvence süresinin sonunda her türlü yasal hakkın alınarak sözleşmenin bitirilmesi ve daha sonra karşılıklı anlaşma olursa yeni şartlarda düzenlenecek sözleşme ile çalışılmasının doğru olacağını düşünüyorum.
Şirketin sözleşme ekinde yer alan açıklamalarında;
Böylelikle Şirket, kesinlikle iş güvencesi sağlamakta kararlı olduğunu, zamanından önce sözleşmeyi sona erdirse de, geri kalan ücreti ödemek suretiyle çalışanın mağdur edilmeyeceği açık bir şekilde öngörülmektetedir. Buna karşılık Şirket, çalışandan aynı taahhüdü vermesini beklememekte, diğer bir ifadeyle Şirket tek taraflı olarak çalışma güvencesi sağlamaktadır. Bu da Şirketin çalışma güvencesine ne kadar önem verdiğinin göstergesidir.
denilerek Şirkette kalmayı düşünenlere önemli bir taahhütte bulunduğu görülmektedir.
“Sırların korunması” maddesine gelince, bilindiği üzere, Telekomünikasyon sektörü teknolojik olarak son yıllarda en hızlı gelişen, yaygınlaşan ve bir takım teknolojik ve ticari bulguları (Yazılım programı gibi) içinde barındıran bir sektör. Bunun yanında müşterilerine ait bazı bilgiler ile Pazar payı ve haksız rekabeti önleme gibi konular önem taşıyor. Şirket doğal olarak, bu tür konularda ekonomik çıkarlarını korumak zorundadır. Bunu koruyabilmesi ise bazı bilgi ve sırlarının korunması ile mümkündür.
Müşterilerini tutmak için kullandığı bir yazılımın başkalarına ifşa edilmesi Şirketi bazı gelirlerden mahrum edebilecektir. Bu nedenle sırlarının gizli olmasını elbette çalışanından isteyecektir. Bu düzenlemenin subjektif olduğunu düşünenlerin diğer kurum ve kuruluşların ve özellikle bankaların İş Sözleşmelerine bakmalarını tavsiye ederim.
Oralardaki sözleşmelerde, bu sırların açıklanması konusunda pek de hoş olmayan yaptırımlar öngörülmüştür. Ayrıca, her zaman vurgulamaya çalıştığımız üzere; Türk Telekom basit ayak oyunlarıyla çalışanlarına tazminat ödememek için uğraşacak bir Şirket olmadığını, onun yıllara dayanan Kurumsal bir kimliğinin olduğunu ve bu nedenle olaylara objektif olarak yaklaşmak durumunda olacağını düşünüyorum.
Yine bu sözleşmeyi imzalayanların Türk Telekom’da çalıştığı süre içinde, uğraşı alanına giren bir konuda kendisi veya başkası adına iş yapmaması gerektiği hükme bağlanıyor. Bu iş rekabet konusu olsun veya olmasın bakılmıyor. Ama zaten Türk Telekom çalışanları 9 saat süreyle mesai yapmak durumunda olan personeldir. Bir insanın en verimli çalışacağı süreler bu süredir. Eğer Türk Telekom çalışanı 9 saatlik işin üstüne gider başka bir işte çalışırsa bu Telekom’un iştigal alanına girmeyen bir iş dahi olsa (Örneğin simit satma gibi basit bir iş dahi) iş gücünün bir bölümünü orada kullanacak ve ertesi gün işine yorgun gelecektir, yorgun gelen bir çalışanın ise o Şirkete sağlayacağı katkı sınırlı olacaktır. Bu nedenle kim olursa olsun tam zamanlı profesyonel çalışan bir kimsenin başka bir iş yapması hem hukuken hem de ahlaken uygun değildir. Üstelik aldığı ücret tatminkar söyleyecek başka bir şey yoktur.
İşaret edilen nedenlerle Şirketin ve Şirket çalışanının beyanı önemlidir ve taraflar buna bağlı kalmak zorundadır. Bunun sonucu olarak Şirketin uğrayacağı zararın tazminini istemesi haklı sebep oluşturacaktır.
Şirket çalışanın ileride emekli olması veya başka sebepten işten ayrılması halinde Şirketin iştigal konusuyla ilgili olarak çalışanına kendi adına veya başkası namına 1 yıl süreyle çalışma yasağı koyması kendi çıkarlarını korumaya yöneliktir. Burada bir sorun düşünülebilir. Çünkü telekom alanında spesifik bilgi ve tecrübesi olan bir kişi, yine böyle bir şirkette çalışmak isteyecektir. Bunun1 yıl süre ile engellenmesi, çalışan açısından zorlayıcı bir hükümdür.
Yazıyı bitirmeden önce son bir konuya işaret etmek istiyorum: Gerek Trabzon, Ankara, Adana ve İstanbul’da yapılan toplantılar, gerekse 6 Ocak’ta gönderilen öneri paketi ve gerekse de son olarak gönderilen sözleşme ile artık Türk Telekom’da kalmak isteyenlerin hangi şartlarla karşılaşacağı konusundaki tüm sorulara cevap verildiğini düşünüyorum. Şİmdi, Türk Telekom’da nakle tabi olan personel bir kararın eşiğindedir. Ya yukarıda anlatılanları kendisi için yeterli görerek 1.Tip Sözleşmeyi imzalayacak, kamuyla olan bağını sona erdirecek veya tüm açıklamalara rağmen devlet güvencesini tercih ederek naklini talep edecektir.
Kısacası devlet memuru mantığı ve onun gerektirdiği güvenceleri bekleyenlerin Şirkete verebileceği bir şey olmayacaktır.
Kendine güvenen, risk alabilen, kariyer sahibi olmayı düşünen, gelişime sahip ve sorumluluk alabilecek olanların bu sözleşmeyi imzalamaktan kaçınması beklenemez.