Uluslararası yönetim danışmanlığı şirketi Simon-Kucher & Partners’ın salgın sonrası otel, turizm ve eğlence sektöründeki değişen tüketici alışkanlıklarını inceleyen araştırma sonuçları, 2021’de seyahat talebinin önemli ölçüde artacağını gösteriyor. Araştırmaya göre tatil amaçlı seyahat eden her 100 kişiden 71’i önümüzdeki dönemde seyahat etmeyi düşünebileceğini açıklıyor.
COVID-19 salgını dünya genelinde tüm ekonomileri etkiledi. En ciddi daralmayı yaşayan sektörlerden biri de turizm oldu. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO), 2020’nin küresel turizm tarihinin en kötü yılı olduğunu açıkladı. Sektör, dünyada 1,3 trilyon $’lık kayıpla yılı kapatırken Türkiye’de de bir önceki yıla göre %65,1 küçülerek gelirde 12,1 milyar $’a geriledi. Ülkeye giriş yapan yabancı turist sayısı ise %69,5 azalarak 15,8 milyon kişi oldu.
Son 1 yılda salgın ve kısıtlamalar nedeniyle seyahat edemeyen milyonlarca kişi, 2021 yılında aşılama çalışmalarının giderek yaygınlaşmasıyla seyahat ve tatil konusunda harekete geçecek gibi görünüyor. Uluslararası yönetim danışmanlığı şirketi Simon-Kucher & Partners’ın salgın sonrası otel, turizm ve eğlence sektöründeki değişen tüketici alışkanlıklarını inceleyen araştırma sonuçları, insanların seyahat etmek için sabırsızlandığını ve 2021’de seyahat etmeye olan talebin önemli ölçüde artacağını gösteriyor. Dolayısıyla; otel, turizm ve eğlence sektörü şirketlerinin değişen tüketici alışkanlıklarına adapte olmaları ve 2021 yılı için gerekli hazırlıkları yapmaları büyük önem arz ediyor.
100 kişiden 71’i seyahat etmeyi düşünüyor
Simon-Kucher & Partners tarafından 2020 yılı Aralık ayında 25 ülkede 3.500’den fazla kişinin katılımıyla yapılan araştırma, radikal bir daralma yaşayan turizm sektörünün, bu yıl karşı karşıya kalacağı tabloyla ilgili çarpıcı veriler içeriyor. Öncelikle tatil amaçlı seyahat eden her 100 kişiden 71’i önümüzdeki dönemde seyahat etmeyi düşünebileceğini açıklıyor. Simon-Kucher & Partners’ın 2020 yılı Mayıs ayında ilkini gerçekleştirdiği araştırmada her 100 kişiden sadece 17’si seyahat kısıtlamaları kalktığı anda seyahat etmeye başlayacağını belirtmişti. Bu ciddi artış, kişilerin seyahat özlemini de ortaya koyuyor.
Seyahat etmeyi düşünebileceğini ifade eden %71’in bir takım ön koşulları da var. Buna göre katılımcıların %29’u seyahat için kendilerinin veya halkın çoğunluğunun aşı olmasını bekleyeceğini dile getirirken, %30 da seyahatle ilgili kısıtlamaların kaldırılmasının yeterli olduğunu söylüyor.
Dört önemli trend
Salgın birçok sektörde tüketim alışkanlıklarını değiştirdi. Bu nedenle her sektörde değişen tüketici davranışlarını anlamak ve ona göre pozisyon olmak kritik önemde. Simon-Kucher & Partners’ın araştırması turizm ve seyahat sektörüne yönelik değişen tüketici davranışlarına da dikkat çekiyor. Sektör şirketlerinin yeni dönem yol haritaları için mutlaka göz önünde bulundurmaları gereken 4 önemli trendi ortaya koyuyor.
1) Salgına rağmen seyahat bütçesi artabilir
Araştırmaya göre 2021 yılı seyahat bütçeleri, mevcut ekonomik sıkıntılara rağmen salgın öncesi dönemle aynı kalabilir hatta daha da artabilir. Araştırmaya katılanların %69’u 2021’de seyahat bütçelerinin salgın öncesi dönemle aynı kalacağını hatta daha da artabileceğini açıklıyor.
Öte yandan seyahat etmek ve diğer ülkeleri ziyaret etmek için sabırsızlanan büyük kesime rağmen, katılımcıların görünür bir kısmı istihdam durumu ve COVID-19 kaynaklı gelir belirsizliklerini ana sebep olarak göstererek seyahat bütçesini azaltmayı planladığını açıklıyor. Salgın kaynaklı kaygıların sebep olduğu bu durum, seyahat harcamalarındaki azalışın kalıcı değil geçici olacağını da gösteriyor.
2) Yakın tatil yerleri güvenli bir seçenek olarak ortaya çıkıyor
Yeniden seyahat etmek konusunda sabırsızlananlar için COVID-19 salgını öncesi çok değerlendirilmeye alınmayan yakın tatil yerleri, güvenli ve oldukça çekici bir seçenek olarak ortaya çıkıyor. Araştırmaya katılanların %39’u salgın öncesine kıyasla yurt içinde daha fazla seyahat etmeyi planladığını açıklarken, %49’u da daha az uluslararası seyahat gerçekleştireceğini belirtiyor.
Türkiye ve çevresindeki ülkelerdeki (Mısır, Cezayir, Arnavutluk ve Birleşik Arap Emirlikleri) katılımcılar da bu konuda benzer görüşte. Türkiye ve yakın bölgesindeki ülkelerden araştırmaya katılanların %78’i salgın öncesine kıyasla yurt içinde daha fazla seyahat gerçekleştireceğini ifade ediyor.
3) Son dakika rezervasyon daha fazla tercih ediliyor
Salgının küresel olarak yarattığı belirsizlik, turizm sektöründe son dakika rezervasyona ilgiyi artırdı. Araştırmaya katılanların %51’i belirsizlikler nedeniyle daha fazla son dakika rezervasyon yapmayı planlıyor. %44’lük bir kesim iptali kolaylaştırmak için daha çok paket tatil rezervasyonunu tercih edeceğini belirtiyor. Ancak artan son dakika rezervasyon tercihlerine rağmen; katılımcıların %47’si ise fiyat avantajlarından yararlanmak için daha erken rezervasyon yapmayı planladığını da ekliyor.
Simon-Kucher & Partners Müdürü Öykü Elmas bu durumun şirketler açısından önemini şöyle özetliyor;
“Şirketlerin bu belirsizlik ortamında müşterilerin endişelerine cevap verebilmek için esnek rezervasyon imkanı sunmaları ve bunun için yüksek ek ücretler talep etmemeleri kritik. Bu sayede nakit akışının önemli olduğu bu dönemde rezervasyon sayılarını arttırabilir ve uzun dönemde müşteri bağlılığı ve markalarına yatırım yapma fırsatı bulabilirler.”
4) Özel araçla seyahate ilgi artmaya devam ediyor
Salgınla birlikte sosyal mesafe ve hijyen kaygısı hayatın her alanında kendini göstermeye başladı. Ulaşımda toplu taşımanın her türü de bu durumdan oldukça etkilendi. Söz konusu tatil olduğunda uçak yolculuklarının yerini özel araçla yapılan seyahatler aldı. Salgının ilk yazı olan 2020 yazında bunun etkilerini ciddi anlamda görmüştük. Türkiye ve yakın bölgesine baktığımızda bu tercihin daha da güçlendiğini görüyoruz. 2020 yılı Mayıs ayında Simon-Kucher & Partners’ın yaptığı araştırmada Türkiye ve çevresindeki ülkelerdeki katılımcıların %51’i özel araçla seyahati tercih ettiğini belirtirken son yapılan araştırmada bu oran %78’e yükseldi.
“Sektör yeni tüketici ihtiyaçlarını iyi okumalı ve artan talebe hazırlanmalı”
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Simon-Kucher & Partners Yönetim Kurulu Üyesi ve Yönetici Ortağı Mert Terzioğlu, turizm sektörünün başta oteller, tur şirketleri ve eğlence şirketleri olmak üzere tüm paydaşlarıyla birlikte yılın ikinci yarısına çok iyi hazırlanmaları gerektiğini belirtiyor. 2020 yılında salgınla birlikte tüm dünyada yaşanan kısıtlamalar ve ekonomik belirsizlikler nedeniyle tüketicilerin tatil taleplerini ertelemek zorunda kaldığını hatırlatan Terzioğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Geldiğimiz noktada ertelenen bu talebin harekete geçme potansiyeli çok yüksek. Birçok tüketici tekrar seyahat etmek ve tatil yapmak istiyor. Ancak salgın koşulları devam ederken belli kaygıları da var. Bu nedenle sektörün araştırma sonuçlarını çok iyi okuyarak kaygıları gidermeye yönelik aksiyon alması gerekiyor. Aşılama çalışmalarının yaygınlaşmasıyla yılın ikinci yarısından sonra seyahat yasaklarının hafiflemesi yönünde bir beklenti var. Bu durumda ertelenen talep harekete geçecek. Turizm sektörü de bu artışa yanıt verebilmek için hazırlığını yapmalı. Seyahat şirketleri erken rezervasyona teşvik eden avantajlı ve güçlü paket teklifleriyle beklenen artışa hazır olmalı. Otel, turizm ve eğlence şirketleri, turistlere, seyahat planlarını iptal etme veya değiştirme esnekliğine sahip oldukları konusunda güven vermeli.”