Sevgili okurlarım geçen cuma günü yukarıdaki özetle verdiğimiz haber beni heyecanlandırdı. 4 Ekim’e kadar dilimi ısırmaya devam edeceğim ama yine de Rekabet Kurumu ile Telekomünikasyon Kurumunu kutlamak istiyorum. Böylesine bir ortamı yarattıkları ve Türkiye’nin telekomünikasyon-internet sektörüne rekabetin doğru yapılabileceğine dair bir inancı verdikleri için. Bunu sadece ben söylemiyorum. Toplantı sonrası görüşlerini aldığımız kişiler de benzer iyimser görüşleri taşıyordu. Bunları ayrı bir yazıda okuyor olacaksınız.
Neden bunları söylüyorum? Çünkü Cuma günü yapılan toplantı sektör için büyük önem taşıyordu. Hatırlarsanız, ISS’ler en sonunda Türk Telekom’u şikayet etmişlerdi. Şikayeti alan kurum olan Rekabet Kurulu’a da biraz uzunca sürmüş bile olsa, konuyu incelemiş ve bu tür bir toplantı çağrısı yapmıştı. Toplantıda 2 taraf yani ISS’ler ve Türk Telekom bir araya gelerek sözlerini söyleyeceklerdi. Öyle de oldu hem de bir hayli medeni bir ortamda ve hukukçuların önünde. Bu önemli bir adım. Biz de bu adımı destekliyoruz.
Aslında telekomünikasyon sektöründe iş yapan kişilerin kendi aralarında konuştukları klasik bir ifade vardır. Derler ki; “Türk Telekomu kızdırmaya gelmez. Alim allah eziverir.. Alim allah hattınız durup dururken arızalanıverir”. Bu nedenle genelde Türk Telekom’u şikayet edilemez, mahkemeye verilemez. Bu ifadenin ne kadar doğru olduğunu ya da olmadığını bilemiyoruz, kendimiz yaşamadık ama anlatılan olaylar var.
Bu cümleden devam edip örnekleyelim isterseniz. Mesela ISS’ler Türk Telekom ile ilişkilerini iyi tutarlar. Türk Telekom bir şey istediğinde kendilerini isteği yerine getirmek zorunda hissederler. Bunu Cuma gününün toplantı notları içinde de ISS yetkilisinin konuşmalarında göreceksiniz. Yani Türk Telekom mal/hizmet satan bir tüccar gibi değil de, monopol hakkı nedeniyle “suyun başını kesen Bolu Bey’i” benzeri davrandığı çok konuşulan bir konudur sektörde.
Toplantı notlarına bakarken biz de benzer şeyleri bir kez daha düşündük; Neden mi? Sözlü Savunma Toplantı Notları‘ndan ilginç noktaları sizin için tek tek çıkardım;
- Genel Müdür Yardımcısı Celalettin Dinçer “ISS’leri biz yarattık, besledik, legalize ettik” diyor. Herhalde ISS’lerin sermayelerini de vermişlerdir diye düşündük. Keşke biz de ISS olsaymışız diye de ah-vah ettik. İlk fırsatta Celalettin Bey’i arayarak biz de himmet isteyeceğiz.Gerçi bu lafta biraz da “biz yarattık, biz istersek yok da ederiz” anlamı da çıkarılabilir ama biliyorsunuz biz güçlü bir devlet geleneğinden geliyoruz. Devletin bir emri ile kelleler kesilirdi. O nedenle bu lafta ters birşeyler yok herhalde dedik. Ne de olsa kültürümüzden geliyor.
- TT’nin VPOP’larını aslında ISS’lere satmayı planladığı ama ISS’lerin önce alıp sonra iptal etmeleri üzerine dial-up yani son kullanıcıya erişim vermeye soyunduğu söyleniyor.Ama karanlık kalan nokta şu. Türk Telekom servise verilen VPOP’lar çalışmadığı için, yüklenici firma olan Alcatel’e 6 Milyon $ ceza kesti. Toplantı notlarına bakarsanız, sonraki ifadede bu ceza VPOP’lar için değil TTnet içindeki diğer bölümler için kesildi deniyor. Merak ettik bu diğer bölümler nedir? Bu bölümler çalışmayınca VPOP’lar nasıl çalışıyor? Yine merak ettik “yani bu ISS’ler durup dururken gül gibi çalışan VPOP’ları mı iptal etmişler? Yani illa biz kendimiz yatırım yapacağız, illa para harcayacağız mı” demişler?
- Diğer bir satırda TTnet sanki son kullanıcıya erişim vermek üzere organize olmamış, mecbur kalınca servis vermeye başlamış gibi bir ifade görüyorum. Yani “TTAŞ’nin Dial up pazarına girmeye niyeti yoktu ancak VPOP’lar elimizde kalınca mecburen bu pazara girdik” deniyor.Biz bu ifadeyi 1998 yılındaki notlardan araştırdık. Bu notlar, TTnet’in kurulma aşamasından itibaren dial-up’a planlandığını, bizzat Türk Telekom yetkilisinin ifadesinden ve İnternet (Üst) Kurulu’nun hazırladığı bir rapordan söylüyor. T.C.Ulaştırma Bakanlığı, İnternet (Üst) Kurulu’nun, Toplantı Tutanakları sayfasında aradık. 15 Temmuz 1998 tarihli notlar içinde Türkiye’de İnternet Altyapısı Üzerine Görüşler başlığını taşıyan ve Prof.Dr.M.Ufuk Çağlayan (Boğaziçi Üniversitesi-Başkan), Doç.Dr.Mustafa Akgül (Bilkent Üniversitesi), Dicle Eroğul (Türk Telekom), Çağatay Özdoğru (Global One), Füsun Sarp Nebil (Alnet-ISP Derneği Temsilcisi) tarafından hazırlanan bir rapor var. Bu raporda, VPOP’ların ta en baştan beri, “son kullanıcıya hizmet götürmek” üzere planlandığı gerek TT yetkili Dicle Eroğlu’nun sözlerinde gerekse Füsun Nebil tarafından temsil edilen ISS görüşleri içinde “TT’nin 80 ISS varken 81.ISS’i kurmaya soyunması yerine Ülke omurgasını kurmalıdır” sözleri ile yer alıyor.
- Bir sonraki açıklama şöyle “TTAŞ internetin gelişimi için herşeyi yapmıştır”. Evet Türk Telekom herşeyi yapıyor ama kullanıcı sayısı 6 Milyon kişinin üstüne çıkamıyor. Peki öyleyse aklımıza bir çırpıda gelen en saf soruları soralım; NEDEN …..
- Neden Broadband serbestçe uygulanamıyor? ADSL, Kablo, DSL tüm ISS’ler tarafından verilmek üzere açılamıyor?
- Neden 300.000 port yani yaklaşık 1.800.000-3.000.000 kişiye hizmet verecek sayıda port boş dururken bunlar ISDN olarak çalıştırılmıyor?
- Türk Telekom neden devletin yetkin ve karlı kuruluşu olarak esas işini yapmıyor. Neden yatırım için paraların hepsini “OMURGA KURMAK” için harcayacağı yerde bir kısmını “SON KULLANICIYA” gitmek için normal bir ISS’in yapacağı hizmetlere arkip olmak için harcıyor? Yani basit bir benzetme ile anlatırsak, su borusu şebekesi kurmak yerine evlere musluk takmayı tercih ediyor. Oysa su boruları tamam olmadığı için musluktan da su akmıyor.
- TT İnternet erişim fiyatını hiçbir “maliyet analizi” ile açıklanamayacak (zaten böyle bir hesap istendiği halde verilemedi) kadar ucuz verirken diğer yandan neden tekel olduğu ses trafiğinde, en pahalı ülkenin 2 ya da 3katı fiyatla telefon görüşmesi yapıyoruz? Acaba rica etsek internet erişimi için duyduğu hizmet aşkı ile uyguladığı sübvansiyonun bir kısmını telefon fiyatlarına da uygulayabilir mi?
- Neden VOIP ya da Video Konferans gibi servis çeşitlendirmeleri, Telekomünikasyon Kurumunun da uygun raporuna rağmen serbest değil? Neden örneğin ihracatçımız bugünkünün 1/9 bir fiyat ve maliyetle yurtdışı görüşmesini yapmasın?
- Diğer ilginç bir nokta ise, Türk Telekom’un “erişim fiyatlarının ucuzluğu” konusunda kendisini emir kulu olarak göstererek, topu doğrudan eski Bakan Enis Öksüz’ün kendisine atması. Bu noktanın, bir anlamda sorumluluktan kaçmak için hukuki bir oyun olduğunu sanıyoruz ama sonuçta ister Enis Öksüz, ister Ulaştırma Bakanlığı, isterse Türk Telekom olsun, hepsi aynı kurumu yani Devlet’i temsil ediyor. Yani suçu başka bir teşkilatın üstüne atmak durumu değiştirmiyor. Bu arada Türk Telekom’un çapraz sübvansiyon yaparak kapanmasına neden olduğu ya da şu anda olması gereken noktada olmayan ISS’lerin durumuna kim cevap verecek bilemiyoruz.
- Türk Telekom Avukatının sözlerinde ilginç bir çelişki var. Bir yandan TT’nin altyapı tekeline sahip olduğunu “Rekabet Kurumu TTAŞ’nin 31 Aralık 2003 tarihine kadar sadece ses tekeline sahip olduğunu kabul etmektedir, halbuki TTAŞ ses ve Altyapı tekeline sahiptir” sözleri ile ifade ederken, diğer yandan “TTAŞ’nin ISP’lere altyapı sağlama yükümlülüğü yoktur” şeklinde bir ifade kullanıyor. Anlayan varsa bize de açıklayabilir mi?
- Avukat’ın başka bir ifadesi de “Rekabet Kurulu’nun TTAŞ’den TTNET’i ayrı şirket haline getirmek gibi yapısal değişiklik yapmasını isteme hakkı yoktur” şeklinde. Doğrusu bu ifade bizi şaşırttı. Bunu da anlamaya çalışıyoruz. Rekabet Kurumu’nun neye hakkı olup neye olmadığı konusu da ilginç Uygulamayı önümüzdeki günlerde hep beraber görüyor olacağız.
- Bir ilginç nokta ise Yusuf Ata Arıak’ın belirttiği uydu erişim royalty ücreti. Düşünelim hele.. Bir şirket kuruyoruz. Ya da şirketimiz var ve uydu erişimi düşünüyoruz. Oturup bütçelerimizi ve iş planlarımızı yapıyoruz. Tabi ki neye göre? 10.000 $ lık ilan edilmiş ücrete göre. Sonra ne oluyor? Türk Telekom birden bu fiyatı 63 kat arttırmaya karar veriyor. Bir dakika.. kaç kat dediniz? ALTMIŞ ÜÇ KAT? Siz olsanız Türkiye’de Telekom işi yapmaya soyunur musunuz?Ha bu arada TT’den Selim Güzünler buna cevap olarak diğer tarifelerle eş noktaya getirildi açıklamasında bulunuyor. Biz Selim Bey’e sormak isteriz. Eğer fiyat örneğin 615.000 $ filan olsaydı ve düzeltme yapılarak 630.000’e getirilseydi, biz herhalde bir yanlışlık olmuş, düzeltilmiş derdik. Ama 10.000 nerdeee, 630.000 nerde.. Türk Telekom tarife gibi bir konuda nasıl bu kadar büyük mertebe hatası yapar? Bu düzeltme ilk yayından yani ilgili firmalar bu konuda iş yapmaya karar vermeden önce neden yapılmamış? İlginç.Tabi bu arada Selim bey bize lütfeder de bu 630.000 $’lık tarifenin maliyet analizini yani batılıların deyimi ile “cost analysis”ını gönderirse memnuniyetle yayınlarız.
- Son olarak Avukat Yılmaz Aslan “Tüm firmalar TTAŞ’nin altyapısını ucuza kullanmak istemektedirler” diyor. Aman Sayın Aslan gözünüzü seveyim, milletin parası yani telefona ödediğimiz çifte ya da 3 kat pahalı ücretler ve vergilerle (tabi benimkilerle de) yapılmış altyapıyı lütfen bedavaya kaptırmayın.Ücreti neyse alın ama acaba bu tarifeler “maliyet analizi” ile hesaplanmış ücretler midir? Mesela ben merakımdan soruyorum. ABD’de 1 MB hat alsam kaç para? TT’den alsam kaç para. Eğer ikisi de aynı mertebeli haneli düzeyde ise valla billa sesimi çıkarmayacağım ama birisi 3 haneli düzeyde iken diğeri 4 haneli ise bize bir maliyet analizi yaparak bu ücretin gerçekten alınması gerektiği kadar olup olmadığını anlatır mısınız? Bunu özellikle neden soruyorum? Çünkü merak ediyorum.. “Halka çok ucuz internet” şeklinde bir iyilik yapılırken, neden ISS’lere de aynı ucuzlukta hat vererek, Türkiye’de internetin genel olarak ucuzlamasına yardımcı olmuyorsunuz? Hem belki o zaman hani yeni kabullerde % 20 olan internet penetrasyonuna bizim ülkemizde ulaşır. Kimbilir?
Evet sevgili okurlarım.. yazının başlığı “Türkiye değişiyor mu ne?” koyduk. Çünkü Türk Telekom ilk defa hesap verdi. Rekabet Kurumunun nereye kadar gideceğini 4 ekim günü göreceğiz ama şu ana kadar iyi bir iş yaptılar. Telekomünikasyon Kurumu’ndan da bahsetmezsek hata olur. Onlar da iyi işler yapıyorlar. Bu yolla belki Devletin Şirketlerinin Yöneticileri hesap vermeye başladıkça yaptıkları işlerin ne anlama geldiğinin bilincine varacaklar ve “BİZ YARATIRIZ – BİZ YOKEDERİZ” vehminden ve büyüklüğünden kurtulacaklar. BİZ ve ONLAR diye bir şey yok. Devlet yöneticileri herşeyin doğrusunu görür ve sadece onlar doğruları yaparlar diye de bir şey yok. Hepimiz aynı kayıktayız. 2001 Krizini hepimiz birlikte yaşadık ve yaşıyoruz. Bu konularda artık kapalı kapıların arkasında verilen kararlarla işler yürütülmemeli. Devlet vatandaşı için var ve yaptıklarının hesabını son noktasına kadar verebilmelidir. Asiye böyle kurtulur.
Bu yazıda size daha çok Sözlü Savunma Toplantı Notları‘nda dikkatimi çeken noktaları anlattım. Bu yazı konuyu bilenlerin takip edebileceği düzeyde oldu. Bu tür yazılar yazdığım zaman konuyu yakından takip etmeyen bazı okurlarımdan emailler alıyorum. Bu nedenle yarın konunun ne olduğunu daha basit ifadelerle anlatan başka bir yazı yazacağım.