Yazının ilk 2 bölümünü
başlıkları altında okuyabilirsiniz.
Bütün ortaçağın bilim ve düşünce özgürlüğü üzerindeki etkilerinin bir birikimi olsa gerek, Üniversitelerdeki akademik özgürlük Berlin Üniversitesinin kurucularından Wilhelm von Humboldt’un girişimleri ile resmileşmiştir. 1809 yılında kurulan Berlin üniversitesinin çatısını ve bilimsel anlayışını belirleyen Humboldt üniversitenin hedefini.
- Öğretinin felsefe yolu ile sağlanması
- Temel bilimlerin derinlemesine işlenmesi
- Araştırma ve öğretim birliğinin sağlanması
- Devlet ve kiliseye karşı olmak, olarak belirlemiştir.
Ancak, üniversitelerin temel görevi olan bilgi üretmek ve yaymakta daha üst organlar olarak sınırları aşmak zorunda olmalıdırlar. Modern batı üniversitelerinin ürettiği bilgi teknolojisi bugün yine kendilerini destekleyen devlete artı değer kattığı bir gerçektir, ancak bu üniversiteler de idari, mali özerkliğe sahip üniversitelerdir. Kendi bilim politikasına uygun olarak bütçesini yapan, ulusal ve uluslararası bilim kuruluşları ile organik bağ kurabilen ve bu kararlarında kendi etik kurallarına bağımlı kurumlar olmalıdır.
Yeni YÖK yasasında üniversitelerin devlet ve sermaye ilişkisi ne ölçüde olmalı sorusunun doğru cevaplandırılması gerekir. Bugünkü dünyanın gerçeği, üniversiteler sınırları içinde bulundukları devlet tarafından desteklenmeli mantığını gerektirmektedir.
Sermaye ve iş çevreleri üniversiteler ile Ar-Ge bağlamında işbirliği sağlayabilmelidir. Burada sorulması gereken soru neden bilime yani bilimin ürünü olan bilgiye ihtiyaç duyarız? Bu ihtiyacı bilim insanları mı yoksa ortam yani yaşam koşulları mı belirler yoksa otorite mı belirler? Hangisi belirlerse belirlesin, bilimin ihtiyaca karşı verdiği yanıt özerklik mi olmalı? Ve sınırı nereye kadar olmalıdır? Akademik özgürlük nasıl olmalı, özerk üniversite nedir, nasıl bir işleyişe sahip olmalıdır, yeryüzünde örnek özerk bir üniversite var mıdır? Varsa hangi ülkede var? Bilim adamları ücretlerini neye göre ve kimden alırlar? Ücretli insan bağımlı insan mıdır? Özel üniversite, vakıf üniversitesi, devlet üniversiteleri bilim özerkliği içerisinde nasıl değerlendirilmelidir? Eğitim ve öğretimin sınırlarını kimler ve nasıl belirlemelidir? Bilim-para ilişkisi günümüz üniversite bilinci ile nasıl bağdaştırılır? Bilimi kimler ne için üretirler? gibi çok sayıda konunun gerçek üniversite ortamında sıkça sorgulanması gerekir.
Bugün halen bu gelenekten gelen modern dünyanın üniversitelerinde bu süreç kısmen devam etmektedir. Ancak azgelişmiş ve gelişmekte olan bir çok ülkede üniversiteler mali bağımlılığından dolayı devlet ve sermayenin etkisinden çıkamamıştır. Geçmişte az para ve ağırlıklı olarak felsefi boyutta yapılan bilim ve eğitim sanayi devrimi ile artık yerini ağırlıklı olarak araştırmaya dayalı laboratuvara bırakmaya başlamıştır. Bu noktadan itibaren özgür evrensel üniversite araştırma yapmak için gereksinim duyduğu mali kaynaktan dolayı resmi otoritenin etkisine girmeye daha da zorlanmıştır. Otorite bir şekilde bilimin gücünü kendi çıkarı için kullanmak istemektedir. Bilim gücünün geçen yüzyılda, sermayenin istediği doğrultuda yönlendirilmesi özellikle de askeri alanda kullanılması ve nihayet atom bombasının kullanımı ile bilim etik sorunu sıkça konuşulmaya başlamıştır.
Üniversitenin toplum ve dünya karşısındaki yükümlülüğü, eğitimde bilimsel tutarlılık ve kaliteyi teminat altına almak için hiç bir etki altında kalmamasını zorunlu kılmaktadır. Bu yükümlülüğü yerine getirmek için, 1988’de 29 Avrupa Üniversitesi Rektörleri tarafından Bolonya’da imzalanan “Magna Carta Universitatum”da da açıkça ifade edildiği üzere, Üniversitede bilimsel araştırma ve öğretim, gerek ahlaki açıdan gerekse entelektüel yönden, her tür siyasi ve ekonomik etkiden bağımsız olmalıdır.
Söz konusu Bolonya deklarasyonunda belirlenen bazı ilkeler şöyle sıralanabilir.
Gelişmiş batı üniversitelerinin bir çok Senatoları ve Mütevelli Heyetleri aşağıdaki evrensel ilkeleri kamuoyuna deklare ederek, öğretim kadrosu ve yönetimi, araştırma, düşünce ve ifade özgürlüğünün eksiksiz bir şekilde sağlanmasında ve korunmasında ortak sorumluluk üstleneceklerini belirtmişlerdir.
- Bilginin iletilmesi sürecinde yer alan akademik toplumun bütün üyeleri; derslerde, üniversite içinde ve dışındaki araştırmalarda araştırma sonuçlarını yayınlamak, tartışmak ve yorumlamakta özgürdür,
- Üniversite öğretim kadrosu ve yönetimi, Üniversitenin her mensubunun kişisel bilimsel görüşünü ifade ve sanatsal dışavurum hakkını korumakla yükümlüdür,
- Üniversitenin, hiçbir mensubunun kişisel görüşünü ya da bu görüşün kamuoyu önünde ifade edilmesini etkilemeye veya kontrol altına almaya teşebbüs etmez,
- Üniversite, mensuplarının birer yurttaş olarak her türlü tercihine saygı gösterir,
Diğer taraftan doğal olarak üniversite öğretim üyelerine akademik özgürlük hakkı, aşağıdaki yükümlülükleri de beraberinde getirir:
- Gerek Üniversite camiasına, gerekse kendi mesleğine karşı ahlakî yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getirmek,
- Bireysel düzeyde ve işbirliği ruhu içerisinde, mükemmeliyete, yenilikçiliğe bağlılık ve öğretim ve araştırmada bilginin sınırlarını ileriye götürmek,
- Üniversiteye karşı olan sorumlulukları, bireysel haklardan ayrı tutmak ve kamuoyu önünde ifade edilen görüşlerin, üniversiteyi hiçbir şekilde bağlayıcı olmamasını ve temsil etmemesini sağlamak, gibi hükümler de koymaktadırlar,
Yazının devamını Üniversite Özerkliği Nedir? – 4 başlığı altında okuyabilirsiniz.