Bu söyleşinin ilk bölümünü Yeşildere : Dünya’daki Sıkıntılara Rağmen Türkiye 2011’de 10 Milyar $ Yabancı Sermaye Çekmeyi Başardı – 1 başlığı altında okuyabilirsiniz.
Söyleşimize kaldığımız yerden devam ediyoruz :
turk-internet.com : 2012 sizce nasıl geliyor?
Murat Yeşildere : Ben tüm yapılan tahminlere ve bununla ilgili söylenenlere rağmen 2012 konusunda da olumlu bir beklenti içindeyim. Büyümenin 2011 kadar olmayacağı aşikar ama düşünüldüğü gibi durgunluğun olacağı bir sene olacağını düşünmüyorum. Ben hala %4 civarında bir büyümenin gerçekleşebileceğini düşünüyorum.
%4 civarında büyüme aslında Türkiye açısından çok agresif bir büyüme değil ama yine de ekonomideki birçok dinamiklerin ayakta kalması açısından önemli olacağını düşünüyorum.
İşsizlik noktasında bence artık %9 civarı artık yapısal işsizlik olarak tanımlanabilecek bir oran yani buradan çok radikal olarak aşağı inebileceği inancında değilim işsizlik noktasında.
Yabancı sermaye girişimde göreceli olarak biraz azalma söz konusu olabilir. Ama buna rağmen private equity yani finansal yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisi devam edecektir ve bu sebeple de daha orta büyüklükte yani 100-150 dolar boyutundaki şirketlerde satın almaların devam edeceğini öngörüyorum bu da Türkiye’ye olan ilginin 2012’de de devam edeceğini gösteriyor.
turk-internet.com : Murat Bey, kayıt almadan evvelki konuşmalarımızda Türkiye’ye 3 farklı grubun yatırım yapmakta olduğunu ve risk sermayesi yerine daha çok private equity’lerin yatırım yapmakta olduğunu anlattınız. Bunu biraz açar mısınız burada?
Murat Yeşildere : Önce sondan başlayayım. Risk sermayesi veya venture capital tarzı yatırımcıların yatırım yaptığı coğrafyalara baktığınızda öncelikle altyapının yani hukuki altyapının, mali altyapının, birtakım makro ekonomik göstergelerin belli bir seviyede olduğu coğrafyalarda daha rahat yatırım yaptığını görüyoruz. Çünkü bu yatırımcılar zaten iş riskini satın aldığı için bir de bunun üzerine bulundukları coğrafyada diğer riskler almak konusunda daha mütereddit olabiliyorlar. Bu sebeple Türkiye dışından gelen risk sermayesi yatırımları bizim arzu ettiğimiz oranda değil.
Halbuki finansal yatırım yapan özel sermaye (private equity) yatırımcıları ise şu anda halen faal olan ve belli bir performans göstermiş şirketlere daha çok yatırım yaptıkları için buradaki iştah çok daha yüksek.
Sizin de bahsettiğiniz gibi bunu 3 ana gruba ayırabiliriz. Birinci olarak Türkiye’ye batıdan yatırım yapan fonlar veya finansal yatırımcılar var. Burada bakıldığında batı dünyası veya genel olarak gelişmiş ülkelerde büyüme durduğu için buralarda çok büyük bir potansiyel gözükmüyor. Marjlar iyice daralmış durumda dolayısıyla özel sermaye yatırımcılarının buraya yatırım yaparak şirketlere değer katıp kendileri bir fayda elde edebilecekleri fırsatlar maalesef çok fazla değil. Bu yüzden de para yavaş yavaş doğuya doğru devam ediyor ve bu noktada Türkiye önemli bir hedef ülke konumunda.
Doğudan, doğu veya güneye doğru gittiğimizde geçen sene çok yoğun olarak yaşanan Arap Baharı’nın da etkisiyle bölgede yatırım yapılabilecek ülke sayısında Mısır ve Suudi Arabistan’ın arkasından gelen Türkiye, Mısır’ın tamamen devreden çıkması, Suudi Arabistan’la ilgili de olası risklerin devam ediyor olması yani bu Arap Baharı’nın etkilerinin Suudi’ye nasıl yansıyacağının belli olmaması sebebiyle yatırım yapılabilecek en önemli ülke haline geldik. Bu nedenle de doğudan Türkiye’ye gelen fonların, yatırımcıların sayısı da ciddi olarak arttı.
Üçüncü bir boyut ise, bugüne kadar Türkiye’yi çok da fazla kendi yatırım coğrafyalarına dahil etmeyen, ülkelerin kendi fonlarını yöneten yatırımcı gruplarının Türkiye’ye olan ilgisinin arttığını ve Türkiye’ye o ülkenin bayrağını dikme motivasyonunun yükseldiğini görüyoruz. Burada da Abu Dabi, Dubai, Malezya gibi değişik ülkelerin yatırım fonlarının Türkiye’de kendi bayraklarını dalgalandırmak ve belli varlıklar elde etmek motivasyonuyla Türkiye’ye ilgi duyduğunu görüyoruz.
Bu yatırımcıların kendi aralarındaki iştahları ve yatırım değerlendirme mantıkları da farklı. Yani doğudan gelen para çok daha agresif ve Türkiye’de yaptığı yatırımlarda daha farklı kriterler kullanıyor. Batıdan gelen para daha analitik. Bu nedenle geri dönüş oranları, yapılan yatırımın ne kadar gelir sağlayacağı gibi faktörler çok daha önemli. Diğerleri ise tamamıyla felsefi veya motivasyonel yatırımcılar.
Bu sebeple de Türkiye’ye veya herhangi bir ülkeye yapacakları yatırımları ne zaman satacakları zaman zaman ikinci veya üçüncü planda kalıyor. Dolayısıyla bunlar için daha kritik olan kendi ülkelerinin bayraklarını belli coğrafyalarda dalgalandırabilmek.
Bu söyleşinin devamını Yeşildere : Ortadoğu’da Türk Modeli İlham Veriyor – 3 başlığı altında okuyabilirsiniz.