Ne Lütfü Kırdar Kongre Merkezi, ne de Teşvikiye caddesi onu son yolculuğuna uğurlamaya gelenleri almaya yetmedi. Onlarca otobüs dolusu Çevik Kuvvet polisi, cami ve etrafının güvenliğini sağlamakla görevliydiler. Teşvikiye Caddesi boyunca dizilen insanlar, dakikalara aldırmadan naaşın çıkmasını beklediler. Fevziye Mektepleri binasının, Teşvikiye Camii’nin avlusuna bakan cephesinde dalgalanan ve Atatürk’ün, şapkası önünde, yukarıdan aşağıya üzgün bir halde bakışını gösteren kare, günün anlamına uyacak belki de en güzel fotoğraftı.
Cenazeye gönderilen çelenkler arasında, halen “Ergenekon” dolayısıyla içeride bulunan Tuncay Özkan ile Mehmet Haberal’a ait olanlar dikkati çekti.
Katılımcıların, yakalarında taşıdıkları ‘Gericiliğe Boyun Eğmeyeceğiz” ibaresi, zaman zaman atılan “Türkiye Laiktir Laik Kalacak” sloganıyla birbirini tamamlar nitelikteydi. Bir katılımcının elinde taşıdığı, Prof.Dr.Türkan Saylan’ın fotoğrafı ve hemen altında yer alan ‘Yolun Açık Olsun Işığın Kızı’ sözcüğü, belki de ona ithaf edilen en sade ve anlamlı şeydi.
Cenaze namazını kıldıran eski Beyoğlu Müftüsü İrfan Özkes’in, “Annesi Leyla hanımın Müslüman olup olmaması konusunda dil uzatılmasından fevkalade rahatsızdı. Bu rahatsızlığını televizyonlardaki konuşmasında izlemiştiniz, “kendisine ‘kafir’ denen her Müslüman çok rahatsız olur. Dileğim odur ki, bu yakıştırmaları yapanlar merhumenin ölüsüne saygı göstersinler” şeklinde konuşması, cenazeye katılanlar tarafından alkışlarla karşılandı. Cami avlusundaki izdiham dolayısıyla Prof. Dr. Saylan’ın naaşı güçlükle cenaze aracına konuldu.
Prof. Dr. Saylan’ın naaşı, daha sonra oluşturulan kortej eşliğinde Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki ebedi istirahatgahına götürüldü.
Kız çocuklarının ve gençlerin, çağdaş yaşama katılmalarına büyük katkılar sağlayan Prof. Dr. Saylan’ın, aynı zamanda cüzzam hastalığıyla mücadele konusunda da büyük emekleri olduğunu belirtmekte fayda var. İşte tam bu noktada, dün Teşvikiye Camii’nde karşılaştığım bazı kişiler konunun birinci tanığı olarak pek fazla bilmediğimiz şeyleri ifade ettiler.
Cami avlusunda kameraların ilgi gösterdiği bir grup kadın görünce yanlarına gittim. Diğer basın mensubu arkadaşların ardından adını soruyorum. “Adım Gülsüme Başeğmez. Ben Elazığ’dan geliyorum” şeklinde karşılık veriyor. Sırf cenazeye katılabilmek için geldiğini söylemesi dikkatimi çekiyor. Doğu şivesiyle anlatmayı sürdürüyor Gülsüme Başeğmez şunlar söylüyor ;
O benim 10 yıllık doktorum. Bana emek verdi. Beni bu güne getiren o. Ben Lepra hastasıyım. Ailem Erzurumlu, ben de Konya’da evliydim. Dolayısıyla çok doktora göründüğüm halde hastalığımı bilen olmadı.
Sonra büyük ağbim beni Türkan hocama götürdü. Hocam benim yıllarca Lepra hastanesinde bakımımı sağladı. Eğer biraz daha geç kalsaydım belki de kurtarılma şansım da olamayabilirdi. Hocam sayesinde tedavim gerçekleştirildi.
Hocam, bize hep moral verdi. Biz ağladık o ağladı; biz güldük o güldü. Gece-gündüz hep yanımızda oldu. Bize hep; ‘yavrularım, nasılsınız?’ diyordu. Halimizi, hatırımızı sormadan geçmezdi. Onun sayesinde yaşıyoruz. Mekanı cennet olsun.
Son dönemlerde hocaya yapılan haksız muamele konusunda da diyecekleri vardı Başeğmez’in;
Allah fırsatçıya onu vermesin. Başka ne düşünebilirim ki? Hocamız ölmedi. Kimse sevinmesin. Hep kalbimizde yaşıyor, yaşayacak. Kimse sevinmesin.
Hemen yanında bulunan bir diğer lepra hastası Hayriye Köseoğlu ise şunları söyledi;
Ben Vanlıyım, şu anda İstanbul’da oturuyorum. Biz, hocamın sayesinde yaşıyoruz. Türkan hocam ile 10 yıl kadar önce tanıştım. O hep bizim arkamızda durdu. Annelik yaptı. Allah rahmet eylesin.
Gruba refakat eden Lepra Hastanesi, Sosyal Hizmetler Hemşiresi Dilek Çakır, sözleriyle Prof. Dr. Türkan Saylan’ın, ne denli bir tabuyu yıktığını gözler önüne serdi;
Cüzzam hep korkulacak bir hastalık olarak görülür. Hala tıp doktorları arasında cüzzamı dışlayıp, hastanesinde bakmayanlar var. Erken dönemde tedavi edildiğinde asla sakatlık bırakmayan ve bulaşmayan bu hastalıkla mücadelede Türkan hocamızın çok büyük emekleri var. Bu hastalar, tedavilerinin ardından sadece hap yutturulup bırakılmadılar. Onlara yönelik sosyal projelerle ekonomik özgürlüklerini bir ölçüde de olsa sağlayabilmelerine yardımcı olduk.
Önemli isimler tarafından dün cenazede dile getirilen, devletin, son dönemlerde Prof. Dr. Saylan’a karşı yapılan haksız muamele dolayısıyla özür dilemesi talebine ilgililerin ne şekilde karşılık vereceklerini önümüzdeki günler gösterecek.