Seçim ilan edildiği 10 marttansonra Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) çalışmalarında artış olduğu, aldığı kararlardan gözüküyor. YSK’nın sayfasında, 10 marttan bu yana 82 karar alındığı gözüküyor. CHP’nin seçim kurulu temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu, teknik olduğu için yayınlanmayan bazı kararların olduğunu da söyledi.
Biz, bu seçim döneminde bu kadar çok sayıda karar alınmasının (neredeyse her iş günü 2 tane gibi) normal olup olmadığını merak ettik. Çünkü Anayasamızın 79’uncu maddesinin ikinci fıkrasında “Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz” yazıyor. Yani Anayasa’nın bu maddesi nedeniyle YSK, hem yürütme hem de yasama konumunda. Hukukçular doğrusunun, bu iki görevi birbirinden ayırmak ve bu iki görevi iki ayrı organa vermek olduğunu belirtiyorlar. Ama şu anda maalesef böyle değil.
Bu nedenle de, seçim / sandık güvenliğini sağlama kapsamında, hepimizin Yüksek Seçim Kurulu’nun neler yaptığına, nasıl yaptığına daha dikkatli bakmamız ve kayıt altına almamız gerektiğini düşünüyorum.
YKS Karar Sayısının Yüksekliği Ne Gösteriyor?
Dediğim gibi kararların sayısının fazlalığı ilgimizi çekti. Yaşadığımız 20 yıllık “özgürlüklerimizi kısıtlayan” tecrübe, bundan sonra Anayasa’da yapılacak değişikliklere de, seçilecek siyasetçilere daha fazla dikkat etmemizi ve görev süreleri boyunca yakından takip etmemizi gerektiriyor.
Diğer yandan bu kararları konuştuğumuz arkadaşlarla (mesela konuyu dikkatimize getiren Önder Algedik), ortak bir noktamız, düz halk olarak bazı YSK kararlarının sandıklara nasıl yansıyacağını da teknik anlamda anlayamaz oluşumuzdu. Bu nedenle aşağıda göreceğiniz 3 suali (neden bu kadar çok, özellikle hangi konularda ve sandığa nasıl yansır) partilere sorduk.
Aldığımız cevapları –benden farklı düşünenler açısından– kendi yorumunuzu yapmanızı sağlamak için daha aşağıda partilerin kendi cümleleri ile aşağıda yayınlıyoruz. Benim bu cevaplardan çıkardığım önemli notlar ise şu şekilde;
|
Bazı Oy Pusulalarında Tayyip Erdoğan’ın resmi altındaki yerde bir siyah nokta olduğu Konusu
Soruların cevaplarına geçmeden önce ortaya çıkan bir tartışmayı da CHP’nin YSK temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu’nun sözleriyle aktaralım;
“Gerek sosyal medyada gerek T24’de ve oradan alıntılanan haberlere konu oy pusulaları YSK gündemine gelmediler. Konu hakkında geçen hafta Hollanda ‘da gerekli itirazları CHP yaptı ve hatalı basılmış 225 oy pusulası kullanılmadan ayrılıp, tutanak altına alındı. Tespit edilen başka veya kullanılan oy pusulası yok.
Kaldı ki olsa bile matbaa baskı hatası, seçmen iradesini hem sakatlamaz hem de seçmen tarafından oy pusulasına konulan ve oy pusulasını geçersiz kılan ayırt edici işaret olarak kabul edilemez. Kısaca sorun yok.
YSK toplantısında bu konunun neden medyada konuşulduğu da anlaşılamadı. Kaldı ki 2018 seçimleri oy verme günü Kocaeli Seçim Çevresinde de cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan ‘ın resmi üzerinde matbaa baskı lekesi vardı ve oy pusulalarının geçerli olduğu kararı verildi. Nitekim ben, sayın Muharrem İnce’ye bu kararı anlatırken; dudaklarım okunarak, kendisini tehdit ettiğim paylaşımları bile yapılmıştı.
Ezcümle herhangi bir sorun tespit etmedik. Seçim süreci şimdilik olması gerektiği gibi ilerliyor. Lütfen provokasyonlardan uzak duralım ve bizim teyit etmediğimiz konulara itibar etmeyelim.”
YSK’daki CHP Temsilcisi M.Hadimi Yakupoğlu : Devamlı Değiştirilen 7 Kanunla Seçime Gidiyoruz, Yamalı Bohça Oldukları için Arası Kararlarla Dolduruluyor
3 sorumuza karşı, CHP’nin YSK Temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu ile telefonla görüşerek aldığımız notlar şu şekilde;
“Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçimleri 2014’de beri birleştiği için, daha baştan karar ve genelge sayısı 50’yi buluyor. Buna ilave ara kararlarla sayı 60’ı buluyor ve hatta geçiyor. Yani normal bir süreç. Bu arada tüm kararların yayınlanması söz konusu değil. Çünkü bazıları teknik. YSK’nın kendi süreçlerini, il ve ilçe kurullarını, sandık kurullarının başkan ve üyelerini ilgilendiriyor.
Bizler bunları partiler olarak kategorize ediyoruz ve gerekirse duyurularımızla kendi iç parti örgütünü bilgilendiriyoruz.
Tabii bu kararların anlaşılamaz oluşunun nedeni de şu; 7 tane kanunla seçim yapıyoruz. Bu kanunların hepsi aynı seçim türünde uygulanmamakla birlikte, bunlar zaman içinde yamalı bohçaya dönmüş durumda. Çünkü her seçimden sonra, değişik seçim kanunlarına iktidar partisi tarafından değişik müdaheleler yapılıyor. Yapıldı daha doğrusu. Bunlar yapılırken de, ilgili diğer kanunlar unutuldu. Yeknesaklık sağlanamadığı için de bölük pörçük, düzenlemeler var.
Tabii YSK’nın da bir genelge ya da karar yazarken öteden beri alıştığı bir yazma stili var. Önce kanun maddelerini yazıyor. Ondan sonra karar yazılıyor ama 5 sayfalık karar metninde, aslında karar dediğimiz şey 1 paragraf birşey çıkıyor. Bunu okumak için de ihtisas sahibi olmak gerekiyor. Bunu da değiştirmiyorlar. Çünkü 3 yılda bir Yüksek Seçim Kurulu üyeleri değişiyor.
Ayrıca YSK üyelerinin geldiği kurumlar olan Danıştay’ın idari karar yazım tekniği ile Yargıtay’ın adli karar yazma tekniği farklı olduğu için YSK’da bambaşka bir karar yazım tekniği ortaya konulmuş vaziyette. Halkın kolay kolay anlayamayacağı bir teknik bu. Yani 135 sayılı genelgeyi bir kişiye verin, anlaması mümkün değil. Biz partiler olarak bunları sadeleştiriyoruz. Anlaşılabilir kılıyoruz.
Kararların hepsi, düzenlemeye yönelik değil, bazıları itiraz üzerine verilen kararlar.
Kararların sayısı normal, bazıları da yayınlanmıyor. Kararlar genellikle, İl ve ilçe kurullarını – oy vermek surecini ilgilendiren kararlar. Biz alıp kendimize göre kategorize ediyoruz. Kendi iç duyurularımızla partimizi bilgilendiriyoruz..
Yayınlananlar içinden uygunsuz dediğiniz ne var? Bizim 16 yerde Millet İttifakı isminin kullanılmaması var bizim açımızdan. Onun ötesinde, bakanların adaylığına ya da mevcut cumhurbaşkanının yeniden adaylığına itiraz etmedik. Çünkü yasayla değişti. Bunlara itiraz etmenin bir getirisi yok. YSK yasaya karşı bir şey yapamaz. Ancak tekrar yasa çıkması şart.
M.Hadimi Yakupoğlu : Parmak Boyası ve Mühürsüz Oy Pusulası Tartışmaları Bilgisi Olmayanlarca Yapılıyor
Parmak boyasının kaldırılması konusunda itiraz etmiyoruz. Yasayla geldi, yasayla değişmesi lazım. Zaten bir bitkisel boya ile ne yapacaksınız? Hindistan’da, Singapur’da filan bazı kimyasallar var. Parmağınızı batırıyorsunuz, görünmez bir tabaka oluyor. Sonra mürekkeple boyanıyor ve işiniz bitince tinerle çıkarıyorsunuz kolaylıkla. Eğer mükerrer oy kullanacaksan, parmak boyasının hiçbir anlamı yok.
Esas olan sistemi kullanmak. Sistem 2008’de geldi ve 2011 seçimlerinde kısmen uygulandı ama 2014’den beri de sorunsuz uygulanıyor. Mükerrer oy gibi bir soruna rastlamadık. (sistem ile kastedilen SEÇSİS yazılımı).
Şimdi anlamsız bir mühürsüz oy pusulası tartışması var kamuoyunda. TV’larda konuşuluyor. Konuşanlara bakıyorum, kimsenin gram bilgisi yok. Bu konu 2018’de yasa değişikliği ile kapandı. YSK buna bir şey yapamaz.
Şimdi bakacak olursanız genelgelere, konu şu; sandık kurulu başkanına diyor ki; sen oy pusulalarını ve zarfları kurulun önünde aç, sonra diyor ki, zarfların ön yüzünü ve oy pusulalalarının arka yüzünü sandık mühürü ile mühürle. Getirilen ne 2018’de, sandık kurulunun ihmali neticesinde mühürlenmeyen oy pusulaları da geçerlidir diyor. 2018’de bu bir cümle getirildi.
Bu neye göre belirlenir diye soruyorlar bana; bir sandıkta 400 tane oy pusulası vardır. Seçmen kullanmış 360 tane oy kullanılmış, 2 tane oy pusulasında mühür yok, 358 tanesinde var. O 2 tanesi de kanun gereği geçerli sayılacak. Kanun bu kadar. Ama bu 360 tane oy pusulasının tamamı mühürüsüz ise, hepsi geçersiz sayılacak. O zaman burada ihmal değil, kasıt ortaya çıkar.
Şu anda kamuoyunda parmak boyası ve mühürsüz oy pusulası tartışmasının herhangi bir hukuki karşılığı yok. Çünkü 2018’den sonra yapılan seçimlerde de uygunsuz oy pusulası ya da mükerrer oy itirazı görmedik. Dolayısıyla bunların tartışılmasını lüzümsuz buluyoruz. Karşılığı yok.”
Deva Partisi adına Seçim Güvenliğinden Sorumlu İdris Şahin : İttifaklarla Seçime Girildiği için Karar Sayısı Yüksek
İdris Şahin’le de telefonla konuştuk. 3 sorumuza karşı aldığımız notlara göre şunları söyledi;
“İttifaklarla seçime girmesi nedeniyle sistem değişti, bu kararlar o nedenle çok. Sonra yurtdışı seçmenler için yeni ülkeler var. 12-13 yerde yeni sandıklar kuruluyor.
Partilerin stratejileri de farklı. Millet ittifakı altındaki partiler şu illerde giriyor ama mesela şu kadar ilde CHP ve İyi parti anlaşıp giriyor, bazılarında tek tek giriliyor, bazılarında 4 parti CHP listelerinden giriliyor gibi. Buralarda bazı bildirimlerde hatalar oldu. 7 ilde CHP, 9 ilde İyi parti girecekti. Zamanında bildirilmedi. O nedenle de alınan kararlar var. Ama YSK’ya zamanında bildirim yaptığınızda karara da gerek kalmıyor.
YSK’nın bazı konularda karar alma şansı yok. Örneğin eskiden, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanları, bulundukları görevlerin sandık bağımsızlığına etkisi olacağı gerekçesiyle istifa ederlerdi. Ama Anayasadan kaldırıldı. Bu konuda YSK’nın yapabileceği bir şey yok. Yasalara karşı karar alamaz.
Aynı şekilde parmak boyası yasayla iptal edildi. YSK buna da karara veremez. Verirse, o da yanlış olur. Çünkü yasaya karşı karar vermiş olur. Mevzuat dışına çıkmasına karşıyız. Bu Anayasa mahkemesinin ayıbıdır.
2017’de de, 2019’da da mühürsüz oy pusulaları çok etkin bir değişim getirmedi. Seçim güvenliğini halk sahiplenecek. Kullandığı oyu sahiplenecek. Filigranlı oy diyorlar. Biz teklif getirdik, kullanacağı oyun yanında fotoğrafı olsun şeklinde. O zaman hile yapılamaz ama kabul görmedi.
Halk 192 bin sandığın ıslak imzalı tutanağını kayıt altına alırsa, değiştirilemez. Biz İstanbul’da 1.000 hukukçuyu, Türkiye çapında 5.000 hukukçuyu topladık ve ittifaka söyledik, dilediğiniz gibi yararlanabilirsiniz. Müşahidler önemli. Seçimde hile mi yapılacak? Yaptırma kardeşim. Oyunu koru.
İyi Parti adına Seçim Güvenliğinden Sorumlu olan Şenol Sunat’dan yazılı olarak şu cevapları aldık;
1. Seçim öncesindeki 2 ayda bu kadar çok karar alınması (ki hergün 1 taneden fazla anlamına geliyor) normal midir?
Her seçim döneminde alınan karar saysından biraz fazla diyebiliriz. Karar sayısının fazla olması başvuru sayısıyla orantılı olarak değerlendirilmelidir.
2. Bu kararları sınıflandırmak gerekirse, hangi konulardadır?
Genel anlamda seçimlerin iş ve işlemleri ile ilgili konular üzerine kararlar alındı. Kişilerin başvuruları da mevcut Dernekler ve vakıfların başvuruları hakkında da karar verildi.
3. Bu kararların sandığa yansıması konusunda bir çalışmanız bulunuyor mu? Hangileri ya da kaç tanesi seçime katkısı açısından olumlu, kaç tanesi adil seçimi zorlayacak (örneğin 123 ve 124 nolu kararlar) kurallardır?
Bildiğiniz üzere 6 Nisan 2022 tarihli seçim kanunlarda yapılan bir değişiklik var. Bu değişiklikler ile Cumhurbaşkanının propaganda yasakları kaldırıldı. Eşit şartlar altında bir yarıştan bahsetmek mümkün değil. Bakanlar milletvekili adayı oldu onlarda tüm devlet imkanlarını kullanıyor. Seçimin güvenliğinden sorumlu bakanlardan biri bırakın güvenliği sağlamayı insanları resmen tehdit ediyor. Bu dilden kurtulacağız.
TİP adına Parti Meclisi üyesi ve parti avukatı Özgür Urfa’nın cevapları;
1. Seçim öncesindeki 2 ayda bu kadar çok karar alınması (ki hergün 1 taneden fazla anlamına geliyor) normal midir?
Seçim takviminin başlangıcından itibaren çok sayıda karar alınması önceki seçimlerde de, benzeri görülen bir uygulama. 14 Mayıs seçimlerinde hem Cumhurbaşkanlığı hem de parlamento seçimlerinin birarada yapılışı, çok sayıda siyasi partinin seçime girmesi ve işleyişte ortaya çıkan sorunların çözülmesi adına tek yetkili kurumun Yüksek Seçim Kurulu olması sebebiyle farklı konularda pek çok karar alınarak ve yayınlanması bir yanıyla seçim sürecinin doğası gereği.
Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) olağanüstü yetkilere sahip olması ve kararlarının kesin nitelikte olması (kararlara karşı itiraz ve yargı yolunun kapalı oluşu) seçim sürecinin anti demokratik yapısını açıkça ortaya koymakta. Yine YSK üyelerinin bir çoğunun yeni atanmış olmaları ve tamamının ilk kez bir seçimde görev alıyor oluşları seçim güvenliği açısından son derece sorunlu.
2. Bu kararları sınıflandırmak gerekirse, hangi konulardadır?
YSK kararları incelendiğinde çok farklı konu ve içeriklerde olduğu görünmekte. Bu açıdan kesin ve net bir sınıflandırma yapılması mümkün olmamakla birlikte en genel hatlarıyla seçimin işleyişine dair genel kararlar, siyasi partilerin başvuruları üzerine verilen kararlar ve işleyişte ortaya çıkan belirsizlik/çelişki durumlarına ilişkin kararlar olmak üzere üç ana başlıkta toplandığı söylemek hatalı olmaz.
3. Bu kararların sandığa yansıması konusunda bir çalışmanız bulunuyor mu? Hangileri ya da kaç tanesi seçime katkısı açısından olumlu, kaç tanesi adil seçimi zorlayacak (örneğin 123 ve 124 nolu kararlar) kurallardır?
Türkiye İşçi Partisi (TİP) olarak seçim sürecinin başlamasından önce YSK karar ve genelgelerinin takibi ile incelenmesi için hukukçulardan oluşan bir komisyon kurmuştuk. YSK genelge ve kararları bu komisyon tarafından günlük olarak takip edilmekte ve gerekli durumlarda YSK’ya başvurular yapılmakta.
YSK karar ve genelgeleri incelendiğinde, iktidar partileri açısından her türlü propaganda serbestisi söz konusuyken örneğin 124 nolu genelgede herhangi bir yasaklama söz konusu olmamasına rağmen muhalefet partilerine parklarda yapılmak istenen halk buluşmalarına dair yasaklama kararları verilebiliyor ya da fiili engelemeler de bulunulabiliyor.
Başka bir örnek olarak 136 nolu genelgedeki geçersiz zarfların tespitine ilişkin düzenlemeyi gösterebiliriz. Genelge; “üzerinde sandık kurulu mührü bulunmamasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu filigranı, amblemi ve ilçe seçim kurulu mührü bulunan zarflar ile üzerinde leke veya çizik bulunsa dahi bunun özel işaret koymak amacıyla yapıldığı kesin olarak anlaşılamayan zarflar geçerli sayılır” şeklinde başı sonu belirsiz ve yoruma açık şekilde düzenlenmiş durumda.
Son olarak, seçim güvenliğinin sadece YSK kararları veya genelgeleriyle tesis edilemeyeceğini, tüm yurttaşların ve siyasi partilerin 14 Mayıs günü seçim sonuçları kesinleşene kadar sandıkların başından ve ilçe seçim kurullarından ayrılmayarak sandıklara sahip çıkmalarıyla mümkün olacağını düşünüyoruz. TİP olarak tüm hazırlıklarımızı bu eksende yapıyor ve yurttaşların da bu çağrıya kulak vererek sandıklara sahip çıkarak seçimi hep beraber kazanacağımıza inanıyoruz.
HDP Adına Seçim Güvenliğinden Sorumlu Mehmet Rüştü Tiryaki’nin aynı sorulara cevapları ise şöyleydi;
1. Seçim öncesindeki 2 ayda bu kadar çok karar alınması (ki hergün 1 taneden fazla anlamına geliyor) normal midir?
YSK her seçimden önce bu kararları alıyor. Yani bu kararlar ilk kez alınmadı daha önce de alındı. Büyük bir bölümü geçmiş kararlarla neredeyse tıpa tıp aynı kararlar. Bu kararların hepsinin alınması gerekir miydi? Elbette tartışılabilir. Çünkü büyük bir kısmı yasa hükümlerinin ayrıntılı açıklamalarından oluşuyor. Ama çok sayıda karar alınması tek başına bir sorun oluşturmuyor.
2. Bu kararları sınıflandırmak gerekirse, hangi konulardadır?
Elbette kararları sınıflandırmak mümkün. Bunun için bir çalışma yapmak gerekir. Ancak YSK bir sınıflandırma üzerinden değil yeri ve zamanı geldikçe karar alıyor. YSK, seçim tarihinin belirlenmesinden adaylık için istifa etmesi gerekenlere, sandık kurullarına ilişkin genelgelerden ilçe seçim kurullarının görevlerine, oy pusulalarının basımını ilişkin düzenlemelerden seçmen kütüklerinin güncelleştirilmesine, yurtdışında sandık kurulacak ülke ve merkezlerden siyasi propagandaya ilişkin kurallara, seçim günü yasaklarından ön seçime kadar pek çok konuda karar alıyor diyebilirim.
3. Bu kararların sandığa yansıması konusunda bir çalışmanız bulunuyor mu? Hangileri ya da kaç tanesi seçime katkısı açısından olumlu, kaç tanesi adil seçimi zorlayacak (örneğin 123 ve 124 nolu kararlar) kurallardır?
Elbette Yüksek Seçim Kurulunun bu kararların önemli bir bölümünü alması gerekiyor. Uygulama birliği açısından bunun yararlı olduğu kanısındayım. Sorunuzda da belirttiğiniz gibi bu kararlardan siyasi propaganda hakkında olanlar pratik olarak hiçbir anlam ifade etmiyor. Çünkü medya organları gerçek anlamda denetlenmiyor, propaganda kurallarına aykırı davranışlara YSK tarafından hiçbir yaptırım uygulanmıyor. Medya organlarının büyük bir bölümü adeta iktidarın propaganda aygıtı gibi çalışıyor fakat YSK bu konuda hiçbir önleyici karar almıyor aldığı kararlara aykırı faaliyet yürütenlere de yaptırım uygulanmıyor.