11 mart 2011 tarihinde, Japonya’da meydana gelen 8,9 şiddetindeki deprem ve arkasından gelen Tsunami yetmezmiş gibi Japonya şimdi nükleer sızıntı problemi ile uğraşıyor.
Bugün telekom/bilişim alanına daha yakın olsam da, bir nükleer Y.mühendis olarak konuyu yakından takip ediyorum. İlk günlerde TGRT tarafından sorulması nedeniyle yazdığım bir özette, nükleer reaktörlerin pek çok kritere dikkat edilerek inşa edildiğini ve Japon’larında bu tür hassas inşaatlarda çok başarılı olduklarını[1], bu nedenle sorunsuz atlatılabileceğini düşündüğümü belirtmiştim. O günden bu yana TV’lara çıkan pek çok nükleer uzman da benzer yorumlarda bulundu. Çünkü Japonların ilk açıklamalarında da sorun olduğuna dair işaretler pek yoktu. Ama maalesef öyle olmadı.
Ama İTÜ’deki öğrenciliğimde, Nükleer Reaktör tekniği dersleri almış olduğum Prof.Dr.Tolga Yarman, ilk günden itibaren, kendisinden bilgi isteyen NTV, Star, Sky gibi pek çok TV’na verdiği beyanatlarda, sızıntı olabileceği uyarısında bulundu. Prof.Yarman Japon Hükümetinin nükleer tehlikeyi 4 olarak sınıflandırmasına da karşı çıktı. Nükleer Mühendis sezgilerinin haklı olduğunu bugün görüyoruz.
Bu nedenle de turk-internet.com için kendisiyle konuştuk.
Prof.Yarman’a konunun tüm detaylarını, neler olmuş olabileceğini (Japon hükümeti deprem ve tsunami felaketleri konusunda açık olmasına karşın nükleer sorun konusunda sınırlı bilgi veriyor) ve Akkuyu’daki santral konusunda düşündüklerini ve çekincelerini sorduk.
Sürekli okuyucularımız bilir, biz haber sitesi de olmamıza karşın, konuları uzun uzun ve detaylı, hem tarihe kayıt düşecek, hem bilgi arayanlara referans olacak, hem de tüm detayları analiz edecek şekilde alırız. Bu nedenle Prof.Yarman’a, eski 2 kaza (3 Mile Island ve Çernobil), Akkuyu dahil pek çok konuyu uzun uzun sorduk.
Pek çok TV ve Köln radyosu gibi yurtdışı radyolardan gelen program talepleri arasında gerçekleştirdiğimiz bu söyleşinin, Nükleer konularda kafasında sorular olan okuyucularımız için yararlı olacağını düşünüyoruz. Kendisini bir hayli yorduğumuz bu görüşmede bize vaktini ayırdığı için teşekkür ediyoruz.
Çok genç yaşta profesör olan, MIT mezunu ve 40 yıl önceki yer seçiminde kendi imzası olmasına karşın, bugün Akkuyu’ya şiddetle itiraz eden, pek çok kitabının yanısıra, İzafiyet Teorisinde farklı ufukları gösteren yepyeni teorisi New York’da yayınlanmış bulunan Prof.Yarman’ın kendine has uslubu ve benzetmelerini, bölümler halinde yayınlayacağımız yazıların içindeki videolardan izleyebilirsiniz. Biz söylediklerini metin olarak da özetleyeceğiz :
turk-internet.com : Japonya’da Neler Oluyor?
Prof.Dr.Tolga Yarman : Durum feci. 5 gün önce Japon hükümetinin olayı 4 şiddetinde tasnif ettiğini abartılı bulmuştum. Sanki Three Miles Island ile Çernobil arasında bir yerdeymiş gibi belirtmişlerdi.
turk-internet.com : O zaman önce bize Three Mile Island ve Çernobil kazalarını da anlatır mısınız?
Prof.Dr.Tolga Yarman :ABD’de 1971’deki Three Mile Island kazası, güvenlik hesapları itibariyle dünyanın ilk afallatıcı ve akla getirilmemiş bir nükleer kazası şeklinde gelişti. Şeytanın aklına gelmeyecek bir durum meydana geldi.
Reaktörde soğutma suyunu çeviren, yani üretilen ısıyı dışarı alan ve türbine taşıyan “doğrudan pompasında” bir sekme(sorun) meydana geldi. Sektiğini nerden anlarsın, türbin sekmeye başlar, türbine yeterince buhar gitmezse, yeterince su pompalanmıyor demektir. Bu olabilecek bir şeydir. Pompa ne kadar özenli yapılmış olursa olsun, şu kadar zamandan sonra pompa bir defa sekebilir. Normaldir.
Buna karşılık nükleer reaktör mühendisleri, reaktörü tasarlarken, yedek bir pompa koyarlar. Hatta yine de belki buna da bir şey olur diye yedeğinin de, yedeğini koyarlar. Bu maliyeti arttırır. Biz buna “tekrar tekrar tekrarlamalı güvenlik önlemi” deriz. 2.bir yedek pompa koyarlar.
Three Mile Island’da olan işte bu doğrudan pompa/türbin sekiyor. Reaktör hemen “dur” komutu alıyor. Fakat reaktörün dur komutu almasından sonra da, –1000 Mwattlık santral, o zaman zarfında 300 Mwattlık gibi çalışması sözkonusu, yarım saat, bir saat civarı–, soğutulması gerekiyor.
Bu da otomatik olarak yapılıyor zaten.
Ama pompadaki arızanın ve türbinin sekmesi sonucunda, otomatik olarak, yedek pompanın “devreye gir” komutu alması lazım. Three Mile Island’da bu olmuyor ve yedek pompa devreye girmiyor.
Eskaza böyle bir şey olursa diye, nükleer mühendisler, otomatik olarak 2ci yedek pompa derhal devreye girsin şeklinde dizayn yaparlar demiştim. Dolayısıyla otomatik olarak 1.yedek pompa girmemişse, 2.yedek pompanın devreye girmesi öngörülmüş olur.
Ama şaşılacak şey o da girmiyor. Derhal ziller çalmaya, lambalar yanmaya başlıyor. Kontrol panelindeki mühendisler şaşkına dönüyor. Reaktör sıcaklığı bir anda yükseliyor.
Sonuç olarak reaktör kalbinin etrafında bir zırh vardır. 4 parmak kalınlığındadır. Tepesinde de bir şapka vardır. O da zırh gibi kalındır. Nükleer yakıt elemanları, şapka ve zırhın içine oturtulur. Şapka kol kalınlığındaki vidalarla gövdeye raptedilir.
Ama kısa zamanda şapka atıyor. Oysa şapka 150 atmosfere dayanıklıdır. “Acil durum kalp soğutma sistemi” devreye giriyor ama kifayet etmiyor. Etrafı bir anda su kaplıyor, yakıt elemanları hasar görüyorlar. Ergime (yakıt elemanlarının erimesi) başlıyor. Onun üzerine reaktör elden çıkıyor.
Bu reaktörün maliyeti 5 milyar dolardır. Bir de hasar görmüş reaktörün tasfiyesi de söz konusudur daha sonrasında. O da bir o kadar, yani 5 milyar dolar tutar. Sonuçta büyük bir zarar hasıl oluyor.
Ama bir mühendislik başarısı olarak ifade edersek, reaktörün dışında bir güvenlik kabuğu vardır. “Böyle bir şey olmaz ama olursa” diye yapılır. “Çıkan, etrafa saçılan “nükleer çıkı” dışarıya yansımasın, orada tutulsun, muhafaze edilsin” diye, üzerine uçak düşse karşı koyabilecek dayanıklılıkta bir güvenlik kabuğu vardır. Three Mile Island’da, bu dış güvenlik kabuğu allahtan, radyasyonu orada muhafaza etmeyi başarıyor ve kimsenin burnu kanamıyor.
Bu dünya tarihinde, o zamana kadar yaşanan en büyük reaktör kazasıdır. Ama dışarıya yansımadığı, ölümcül bir etkisi olmadığı için 4 şiddetinde olarak tasnif edilen bir kazadır.
Burada esas altını çizmek istediğim nokta şu; reaktör, pompası, aksamı sorun yaşamış tamam ama neden yedek pompalar devreye girmemiş?
Sonradan anlaşılıyor ve çok aptalca bir neden dolayı bu büyük kaza meydana gelmiş..
Bakım işçileri belirli sürelerle bakım yapıyorlar. Vanaları kapatıyorlar, yağlıyorlar, yıkıyorlar, ballıyorlar. Sonra devreye koyuyorlar. Bakım yapılmış, pırıl pırıl pompalar. Asil pompa sekerse, devreye gir komutları da çalışıyor. Orada da harhangi bir arıza yok.
Fakat bakım ustaları, pompaların bakımını yaptıktan sonra vanaları açmayı unutuyorlar. Hem yedeği, hem yedeğin yedeği pompanın önlerindeki vanaları. Bu şeytanın aklına getiremeyeceği bir gelişme. Bu mini minnacık hatanın sonucunu görüyorsunuz.
Bunu görüp, Japonya’daki gelişmelere “evvelallah bir şey olmaz” türü yaklaşımları, sanki Japonya!da meydana gelen patlamaları, soba üzerinde at kestanesi patlamalarıymış gibi hafife alan Nükleer holiganvari, arabesk yaklaşımları, izlemekten doğrusu müteesir olduğumu ve ayıpladığımı belirtmek istiyorum.
Bu yazının ikinci bölümünü Prof.Dr.Tolga Yarman : Çernobil’de Deney Yaparken, Reaktörü Elden Kaçırdılardı – 2 başlığı altında okuyabilirsiniz.