Bu yazı Yusuf Ata Arıak anısına yazılmıştır… (Yusuf Ata Arıak için bir anı sayfası açıyoruz. Buraya [email protected] adresine 1-2 paragraf olarak düşüncelerinizi yazabilirsiniz)
*********
Telekomünikasyon sektöründe serbestleşmenin önünü açan 4502 sayılı yasanın 2000 yılı başında Resmi Gazete’de yayımlanması ile birlikte büyük bir heyecan yaşamıştım. Öyle ya, yurtdışı arabağlantı ücretim, sabit hat abonesi ile aynıydı. Üstelik, mobilde de tarife aynı şekildeydi. Bu ücretlerden kurtulmanın yolu açılıyordu.
Yasa düzenlemelerin hayata geçirilmesi için bir kurum kurulmasını emrediyordu: Telekomünikasyon Kurumu (TK). İçerisinde Türk Telekom’dan arkadaşlarımızın da yer aldığı bir kurum şekillenmeye başladı. Lisans alabilmenin yolu, bir lisans yönetmeliği çıkarılmasından geçiyordu ve ilgili dairenin başında Türk Telekom’dan tanıdığım Mustafa Ünver yer alıyordu. Kendisi ile ilk temasa geçmemin ardından alternatif operatörlerin münferit olarak çaba göstermekte olduğunu anladım. Ankara’da bulunmanın verdiği avantajla sık sık gelen gidenler arasında uzun boylu bir beyefendi hemen farkediliyordu. Yine kendisini ziyarete gittiğim bir seferinde Mustafa Ünver bu beyefendiyi kapıdan uğurlamakta idi. Beni göstererek “hah işte Hakan Bey de geldi, üstadım sizi bir tanıştıralım, bu Bey Yusuf Ata Arıak. O da lisans için uğraşıyor. Tanışmanız da fayda var” dedi ve benim Yusuf Ata ARIAK hikayem işte böyle başladı…
Tam 20 yıl olmuş bana ilk dokunuşu. İkimiz de ODTÜ Elektrik – Elektronik Mühendisliği’nde okumuş, ikimiz de ODTÜ Klasik Türk Müziği Topluluğu’nda çalışmış, ikimiz de zamanlarımızın öğrenci derneklerinde aktif rol almıştık, 17 yıllık bir faz farkıyla tabi. Çok yakın ve sıcak bir ilişkinin mayası hazırdı. Ne kadar çabuk geçmiş o yirmi yıl!
Eser Telekom’da yaptığımız toplantılarla giderek büyüyen bir ekip olduk. Lisans almak için bir araya gelen grubumuza platform adını vermiştik ama kaçınılmaz olan Yusuf Bey’in örgütçülüğü ile birleşerek çok çabuk gerçekleşti, dernek olduk: Telkoder. Duayen telekomcular Mehmet Çelebiler ve Osman Gözüm bir tarafta, Hüseyin Güler gibi deneyimli bir bürokratın yanında uluslararası şirket temsilcileri Figen Tokay, Servet Arda, Ahmet Pınar. Hukuk yanımız da güçlü, sağolsun Hikmet Kasaroğlu. Murat Özbilen ve ben Hakan Kural da ekibi tamamlıyorduk. Başkan tabii ki doğası gereği Yusuf Ata ARIAK.
Tam bir örgütçüydü ve tam bir diyalog adamı. Son derece barışçıl ama yeri geldiğinde de örgüt disiplinini en sert şekilde uygulamaktan kaçınmayan bir lider. TK bir çok kez ayak sürürken, o diyaloğu hiç bırakmadı. Lisanslarımızı almış, arabağlantı sözleşmelerimizi imzalanmış olmamız gereken 1 Ocak 2004 tarihine geldiğimizde ise ortada ne bir arabağlantı sözleşmesi ne de bir lisans yönetmeliği vardı. İşte bu noktada Yusuf Bey’in insanı şaşkına çeviren vizyonu, kararlılığı ve müzakereci kişiliği ortaya çıktı. Kırmadan, dökmeden ama yılmadan, bir adım geri atmadan serbestleşme mücadelesini ortaya koydu.
Serbestleşmenin tüm muhataplarını kapsayan, bütünsel bir mücadele yürüttü. Kendi şirketi üstünden mahkemeleştiği Türk Telekom Genel Müdürü ile de oturdu müzakere etti, mobil gücünü kullanan Türkcell Genel Müdürü ile de. Kâh Ulaştırma Bakanı ile başbaşa toplantı yaptı, kâh şimdi kapanan CNBC-e’den seslendi tüm Türkiye’ye. Mücadelesinin haklılığı ve meşruluğu O’nun yegâne dayanağıydı ve O bu dayanağı en güçlü şekilde savundu. Bizleri de teşvik etti bu mücadelenin bir parçası olmamız için.
Basın ile ilişkiye çok önem veriyordu. Meşruiyetimizin ve haklılığımızın geniş kitlelerce anlaşılmasının yolu bilinirlikten geçiyordu. O yüzden basın toplantıları ya da röportajlar yoluyla sesimizi duyurmak için çabalıyordu.
Serbestleşmenin gerçekleşmediği günlerde Telkoder Genel Sekreteri Rıdvan Uğurlu bir hesap makinası yaptı Telkoder web sitesi üstünden. Dakika ve terminasyon noktası giriyordunuz sayfadan, sayfa size Türk Telekom’da kaç lira ödersiniz alternatif operatör olsaydı kaç lira ödeyecektiniz gibi bir hesaplama yapıyordu. Türk Telekom bu hesap makinası için Telkoder Yönetim Kurulu’nu mahkemeye verdi, kamu şirketi yöneticilerinin itibarını zedeliyoruz diye. Savcıya ifade verdik tüm Yönetim Kurulu! Yusuf Bey ifadesini verdi sonra şaşkın bakışlarımız arasında Türk Telekom’a toplantıya gitti. Aslında çok da mutluydu. Nihayetinde bu hesap makinesi haber olmuştu ve sayfaya girip hesap yapanların sayısı çığ gibi büyümüştü.
Yasaya aykırı şekilde geciken lisanslarımız 17 Mayıs 2004’de, Dünya Telekomünikasyon Günü’nde verilmişti. Ama gerçek mücadele sonrasında geldi çünkü alternatif operatörleri koruyup kollamak görevlisi TK Haziran başında, henüz lisansları vermesinin üstünden bir ay bile geçmeden Türk Telekom’un yurtdışı tarifesinde yaptığı %80’lik indirimi onaylayarak daha işletmeye başlamadan operatörlerin idam fermanını imzalamıştı. Yusuf Bey’in çok sinirlendiğini, “bunu nasıl yaparlar?” dediğini hatırlıyorum. Ama en can alıcısını CNBC-e’de söyledi.
“Siz bu ülkenin %1’lik dilimine girerek en iyi okullarında okuyup mezun olan gencecik mühendislerinin işsiz kalmasına yol açtığınızı görmüyor musunuz?”
diye sorarak yine farklı bir vizyon ortaya koymuştu. Para kazanamayan işletmeciden bahsetmiyordu. Heyecanla başladığı işinden çabucak atılarak işsiz kalan ülkenin en müstesna eğitimini almış çocuklarını işaret ediyordu.
O’nu çok özel kılan şeylerden (bir sürü var) biri işte bu herkesten farklı bakabilmek ve ona göre strateji üretmek geliyordu. Sektöre ara vereyim, biraz ODTÜ Klasik Türk Müziği Topluluğu birlikteliğimizden söz edeyim. Yusuf Bey ve arkadaşları 1967’de kurmuşlar topluluğu, barakada çalışmışlar. Biz barakada çalıştık 1982’de ve 2000 yılında bakmış hâlâ barakada topluluk. Rıdvan Uğurlu da barakadan geçenlerden. Yusuf Bey yine çıktı ortaya ve “bina yapalım, çocukları kurtaralım buradan” deyiverdi.
Rektörlük onayına sunduk binamızı 240 m2 bir ayakkabı kutusu, geri geldi 520m2 çift katlı, çift tonozlu bir proje. Yapamayız çok para dedik, “yaparız, hem bu daha iyi proje” dedi. Ve, O’nun önderliğinde yaptık o binayı. Fazladan gelen odalar ve çalışma salonu sayesinde bir korodan çok daha fazlası çıktı ortaya, yüzlerce saz öğrencisi, mezun ve öğrencilerden oluşan saz ve söz grupları. Kesinlikle “daha iyi bir proje” oldu. Vizyon farkı, öngörü… Proje sırasında öğrencileri kattı sürece. Onları bir öğrenci olarak değil, proje yöneticisi olarak gördü. Şimdi ikisi Ticaret Ateşesi.
Bana çok şey kattığı kesin, şükran doluyum O’nun yakın çevresinde geçirdiğim zamanlar için. Her ölüm zamansızdır. Bu da bir hayli zamansız… Dolmayacak bir boşluk bıraktı arkasında ve O’nu hayırla, sevgiyle anacak binlerce insan…