Hukuk ve kurallar, düzeni sağlamak için vardır. Bir kere ihlal ederseniz, hep edersiniz. O zaman da düzen kalmaz. İşte Tim Cook bize bu dersi hatırlatmaya ve ABD yönetimine de bu dersi vermeye çalışıyor. Başarılı olabilir mi acaba?
Çünkü her tarafta durum bu; bütün dünya hükümetleri teknolojinin sağladığı olanakları, insanları takip için kullanmaya çalışıyor, ısrar ediyor. Bu takip bugün bir terörist için olabilir ama yarın suç olmadan amaçlı olarak kullanılmayacağını nereden bilelim? Cep telefonlarımız hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelirken, bir yandan da özgürlüğümüzü tehdit eden bir yapı mı olacak? Aynen Orwell 1984 öngörüsü gibi.
Bu yıl vizyona giren bir film “Casuslar Köprüsü” idi. Yeni nesil belki hatırlamaz ama, “Doğu Berlin”, “Casuslar”, “Soğuk Savaş” 20ci yüzyılın 2ci yarısında, ta 1990’lara kadar en sıcak konulardı. Casuslar Köprüsü de bir gerçek olay çevresinde, bu konuları anlatıyor[1]. Filmin en önemli tema’sı ise, filmdeki hukukçunun, istemeyerek aldığı davada, kendi memleketini koruyan casusa karşı saygı duyması, kendisinden “gösteri amaçlı bir savunma” beklenirken ve de milliyetçi Amerika’lılardan hakaret görürken, müvekkilini cansiperane savunmasıydı. Yani hukukun ve savunma hakkının (o gün konuşulmasa da bireysel hakların) üstün olduğunu düşünüyor ve buna göre davranıyordu. (artık yaşamayan James B.Donovan ile Rudolph Abel’e saygılarımızı ve film ekibine de tebriklerimizi gönderelim)
Bugün hala aynı noktadayız. Biz Türkiye’de “özel hayat” perdesiyle örtülmeye çalışılan kanunsuzlukların yanında, kişisel özgürlüklerin çiğnendiği bir ortamdayız. TBMM’de bugün görüşülmeye başlanan “Kişisel Verilerin Korunması” kanununa “neyse en sonunda meclise geldi” diyeceğiz ama görüşme notlarından da okuyacağınız üzere, içinde bir hayli bozukluk var.
Hatta bazı yerlerde, “vay canına, milletvekilleri böyle mi konuşuyor? Onlar yoksa amigo mu?” diye düşüneceğimiz sataşmalar var[2].
Tim Cook : Dünya Çapındaki İnsanların Neyin Tehlike Altında Olduğunu Anlaması Gerekiyor
İşte tam bu sırada, ABD’de Apple, benzer konuda Amerikan Hükümeti ile savaşıyor. Apple’dan istenen, 14 kişiyi öldüren IŞID (DAEŞ) taraftarı bir kişinin cep telefonunun şifresinin açılması. Ama Apple buna yanaşmıyor. CEO Tim Cook bu konuda aynen casuslar köprüsündeki hukukçuya benzer bir şekilde davranıyor ve tarihi şu sözleri söylüyor;
“Kamuyu tartışmaya davet ediyorum. Dünya çapındaki müşterilerimiz ve insanların neyin tehlike altında olduğunu anlaması gerekiyor”
Olay San Barnardino saldırganlarından erkek olanın iPhone’undaki kayıtlara ulaşmak isteyen polisin Apple’dan telefona ait şifrelerin açılmasını istemesiyle ilgili. Apple bunu kabul etmeyince, dün Apple’a ulaşan bir mahkeme kararı ile Amerikan Adalet Bakanlığı bu talebini hukuki hale getirdi.
iPhone’ların şifresi 4 haneli. Yani çözmek için 10.000 olasılık var. Buna karşılık şifre 10 kere hatalı girilirse, içindeki tüm bilgiler kendisini imha ediyor. Polis bunun çözülmesini istiyor.
Ama Apple, 10 kereden sonra verileri silen yazılımın ortadan kaldırılmasının, Apple’ın övündüğü mahremiyet güvenliğinin ortadan kalkması yani iPhone’ların şifrelerinin kolayca çözümlenebilmesi daha doğrusu iPhone’lara sızma olayını kolaylaştırması anlamına geliyor.
Oysa Apple, verilerin güvenliği konusuna ayrı bir önem vermişti. Bu mahkeme kararı, Apple’ın bu konudaki üstünlüğüne son vermekle kalmıyor, asıl önemlisi tüketicinin güvenliğini elinden alıp devlete veriyor. Yani insanları takip etmek için büyük bir istek gösteren hükümetler, bu kararla birlikte yeniden güçlü hale geliyorlar.
Tim Cook bu konudaki endişelerini müşterilerine açık bir mektupla dile getirdi[3]. Bir yandan hükümet ile kavga etmeye devam ederken, diğer yandan mailinde bu duruma karşı Apple’ın duruşunu aktardı ve bu karar gerçekleşirse, veri güvenliği ve mahremiyet konusunun geleceğinin nasıl şekilleneceği üzerine öngörülerde bulundu.
Buna karşılık Amerikan hükümeti bir arka kapı filan istemediklerini sadece 1 tek telefona bakmaya çalıştıklarını iddia ediyor. Ama uzmanlar, bunun bal gibi bir arka kapı olduğunu ve bir kerelik kullanılacağını düşünmek için aptal olmak gerektiğini söylüyorlar.
Zaten iPhone yazılımının içine girecek bir yazılım geliştirmek sadece 1 telefonda değil, çok telefonda kullanılabilir anlamına geliyor. Hele bir de bu ek yazılımın sızması durumunda tehlike daha da büyür.
Tim Cook da açık mektubunda buna işaret ediyor;
“Hükümet sadece 1 kere kullanacağını söyleyerek, ek yazılım talep ediyor. Ama bu doğru değil. Bir kere yaratıldığında, teknik pek çok kere ve her türlü cihazda kullanılabilir.
Bir kere bir keredir!! Ta ki gelecek bir kereye kadar !!
Sadece bu bir kez” argümanı bir soru işareti. Bu verilere erişim ulusal güvenlik açısından çok önemli ise, biz yine benzer bir senaryo ile karşı karşıya kalmayacağımıza nasıl inanalım? Ve eğer yaparsak, hükümeti ve polis güçlerini defalarca aynı argümanı kullanmaktan kim vazgeçirecek?
Şifreleme teknolojisinde bir boşluk yarattığınızda, bunu yok edemezsiniz. Ayrıca bunu kimin kullanıp, kimin kullanmayacağını da belirleyemezsiniz. Polis güçleri ve hatta Apple, bu kullanım hakkına sahip olduğunda, birilerinin bu gücü kendi lehine kullanmayacağını nasıl düşünebiliriz. Bunun tek bir kere kullanılacak bir şey olduğunu düşünmek naif ve tehlikeli bir düşüncedir.”
Şimdi konunun öneminin “farkında olan” –telefonu iPhone olsun, olmasın– bütün dünya nefesini tutmuş, Apple’ın ve Tim Cook’un ne yaptığına bakıyor !!!
Steve Jobs’un arkasında neden Tim Cook’u bıraktığını bugün daha iyi anlayabiliyoruz !!
[1] Bridge of Spies
[2] Kişisel Verilerin Korunması Kanunu TBMM’de Bu Gece Görüşülmeye Başlandı