turk-internet.com’daki okuyucularım beni “Yapay Zeka” yazılarımla biliyor. Benim ise Türkiye’de Yapay Zeka deyince aklıma gelen ilk isim “Prof.Dr.Cem Say” hoca. 6 dil bilen hocamızın ismi aslında bu kadar kısa değil. O nedenle de ACCS (Ahmet Celal Cem Say) diye kısaltıyor. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve genç yaşına rağmen alanının ilk akla gelen isimleri arasında. Profesör Dr. Cem Say ile kitapçı raflarına yeni gelen ama bir nefeste okuduğum “50 Soruda Yapay Zeka” kitabı üzerine bir söyleşi yaptık.
Melike Beykoz: Kariyerinize nasıl başladınız, yapay zekâ ile olan ilginiz nasıl oluştu ve şimdilerde konuyla ilgili çalışmalarınız nelerdir?
Cem Say: Liseyi Ankara’da bitirdikten sonra ÖSYM’den ilk kez Bilgisayar Mühendisliği öğrencisi kabul ettiği yıl Boğaziçi Üniversitesi’ne girdim. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’nin doktora programının da ilk doktora mezunuyum. Aynı bölümde araştırma görevlisi ve öğretim üyesi oldum. Çok eskiden beri bilim-kurguya ve matematiğe karşı ilgim olduğundan doktora tezimi de yapay zekâ üzerine yaparak da bu konuya da girmiş oldum. Kitapta da göreceğiniz gibi zaman zaman matematik anlatıyorum. Doktora tezim de bilgisayarlara matematik yaptırmakla ilgili bir konuydu. Son yıllarda üzerinde Türkiye’de az sayıda kişinin çalıştığı, bilgisayarların bile yapamayacağı hesaplamaların doğal sınırlarının ne olduğuyla ilgilenen bir matematik alanındaki çalışmalarıma devam ediyorum. Yapay zekâya olan ilgim de devam ediyor ve bu konuda bazı projelerde yer alıyorum ve konuşmalar yapıyorum.
Melike Beykoz: Yapay zekâ ile ilgili bir kitap yazma fikri nasıl oluştu, ne zaman yazmaya başladınız?
Cem Say: Bilim ve Gelecek dergisinin “50 Soruda” adlı bir kitap serisi için Nalân Mahsereci’nin talebi üzerine bu kitabı yazmaya karar verdim. Geçen yıl sonbaharda kitabı yazmaya başladım. Şubat tatili ve yaz döneminde daha fazla zaman ayırabildim. Kitabı cep telefonunda yazmak da ayrı bir zorluktu.
Melike Beykoz: Kitabınızda yer yer Matematik kuramlarına da yer veriyorsunuz. Yapay zekâ içinde matematik ne kadar var?
Cem Say: Her ne kadar bizde Computer Engineering/Bilgisayar Mühendisliği terimi kullanılıyor olsa da Computer Science/Bilgisayar Bilimi daha doğru bir tabir olabilir. Bilgisayarlar ile bir yapay zekâ sistemi kurarken mutlaka bilimsel, doğa yasalarına uygun ve neyi yapıp yapamayacağına dikkat edilerek matematiksel altyapısının uygun bir biçimde kurgulanması gerekir. Yapay zekânın da tabanında çokça matematik olduğundan kitapta da okuyucuyu sıkmayacağını umarak ve matematikçilerin de hikâyelerini ekleyerek ilgili teoriden de bahsettim.
Melike Beykoz: Geçtiğimiz dönemde ya da halen üzerinde çalıştığınız yapay zekâ projeleri var mı?
Cem Say: Tez çalışmamdan ALİ (Aritmetik Lisan İşleyici) adını verdiğim, Türkçe doğal dil anlama için öncü sayılabilecek bir projem oldu. Şimdilerde Yapay Öğrenme tekniklerinin kullanıldığı finans sektörü gibi bazı alanlarda çalıştığım projeler var.
Melike Beykoz: Bilgisayar biliminin babası ve yapay zekânın kurucusu Alan Turing’den kitabınızda sık sık bahsediyorsunuz. Alan Turing ve hesaplama kuramından (Theory of Computation) bahsedebilir misiniz?
Cem Say: Bilgiyi alıp işleyen sisteme “Bilgisayar” diyoruz. Bilgiyi işleme işinin bir kuramı ve bunların bir işleme sistematiğinin olması gerektiği 20. yüzyılın başlarında gündeme geliyor. Bu konuda en büyük başarıyı sağlayan ise herkesin anlayacağı şekilde, bilgi işleme problemini ve onun nasıl çözüleceğini makine kavramıyla bir araya getirerek, tanımlayan Alan Turing’dir. Kitapta da bahsettiğim gibi Turing Makinesi adı verilen bu sistemi bir problem için kurabiliyorsak onun algoritması var demektir ve Turing Makinesi kurulamıyorsa onların algoritması yoktur ve çözülemez problemlerdir. Algoritması olan problemlerin de hangilerinin hızlı çözülebileceği, hangilerinin ise çok zaman alacağı da problemlerin zorluk hiyerarşisini oluştururlar. Örneğin 100’ün faktöriyelini bulma işlemi basit ve bilinen bir yöntem olmasına rağmen, sonuçta çıkacak sayı çok büyük olduğundan zorluk derecesi yüksek bir problem haline geliyor.
Melike Beykoz: Kitabınızda da bahsettiğiniz gibi bugüne kadar 2 kez yapay zekâ kışı yaşanmış ve 3. sünün de geleceğinden söz ediliyor. Siz yapay zekâ kışları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Cem Say: Yapay zekânın ilk ortaya çıkışından sonra yapay zekâyla uğraşan bilim insanları, Amerikan devletinden önemli bir fon sağlıyorlar. Ancak projelerde beklenen zamanda istenen sonuçlar alınamayınca destek kesiliyor. Esasen bu dönemde yaşanan başarısızlıkların önemli bir sebebi de yine kitapta bahsettiğim matematikteki karmaşıklık kuramının henüz tam fark edilememesi. Bu yüzden oralarda tıkanıyorlar ve verdikleri sözleri tutamıyorlar. Sonrasında Japon hükümeti yapay zekâyı destekliyor ama yine sonuçlar alınamayınca 2. bir kış yaşanıyor. Özellikle yapay öğrenmenin hızla ilerlemesi ile birçok problem çözülebilir hale geliyor. Şimdi ise, son 10 yılda ortaya çıkan donanımsal ve yazılımsal gelişmeler ile baharı yaşıyoruz. Örneğin, el yazısı tanıma, sesi yazıya çevirme artık çözüldü. Bu konudaki önemli bilim insanlarından Andrew Ng artık kış olmayacak diyor ve yapay zekâyı elektrik gibi artık geri dönülemez bir gelişim/teknoloji olarak görüyor.
Melike Beykoz: Kuantum bilgisayarların yapay zekâ sistemlerine bir katkı yapacağını düşünüyor musunuz?
Cem Say: Sinir ağlarıyla ilgili bazı hesaplamaların kuantum bilgisayarlar ile daha hızlı yapılabileceğini düşünüyoruz. Kuantum bilgisayarlar örneğin şifre kırmak gibi alanlarda başarılı oluyorlar ama bu zaten insan beyniyle de çözülmeye çalışılan bir konu olmadığından tam yapay zekâ ile özdeşleştirmek doğru olmayabilir. Bu da kitapta tartıştığım açık kalmış konulardan biri.
Melike Beykoz: Eski yapay zekâ ile yeni yapay zekâ teknolojilerini kıyasladığımızda nasıl bir fark görüyoruz, daha çok donanımsal mı, yoksa yazılımsal mı?
Cem Say: Yaklaşımsal demek daha doğru. Düşünmenin hangi seviyede ele alınacak bir bilgi işlem problemi olduğuna dair 2 farklı yaklaşım var. İlk yapay zekâ projesini başlatanlar düşüncenin sembollere indirgenerek işlenebileceği varsayımından yola çıktılar. Yeni dönemde ise mesela yapay sinir ağları ile büyük veri üzerindeki örüntüler bulunarak ilerleniyor.
Melike Beykoz: Gözetimli, gözetimsiz, pekiştirmeli öğrenme yöntemleri kıyaslanabilir mi, biri diğerine göre üstündür denilebilir mi?
Cem Say: Yapay öğrenme sistemlerinde kullanılan farklı yöntemler olarak adlandırabiliriz. Gözetimli öğrenmede binlerce örnek verilip bilgisayarlar eğitiliyor ve sonrasında benzerlerini tanımaları bekleniyor. Gözetimsiz öğrenmede veri içinde gruplamalar yapılarak algoritmalar geliştiriyor. Pekiştirmeli öğrenmede ise yanlışlarından öğrenerek işlemlere puanlar veriyor ve bir sonrakinde aynı yanlışı yapmayarak ya da daha iyi olan seçenek ile ilerleyerek öğrenen mekanizmalar ile ilerleniyor. Hepsi yapay öğrenme denilen alanın alt ayrımları. Örneğin AlphaGo pekiştirmeli öğrenme ve gözetimli öğrenme yöntemleriyle birlikte Go oyununda insanları yenmeyi başarıyor.
Melike Beykoz: Kitapta bahsettiğiniz Sohbot kelimesi ile kez karşılaştık, Chatbot karşılığı olarak kullanıyorsunuz, doğru mu?
Cem Say: Kitapta her şeyi Türkçe yazmaya çalıştığım için Sohbot kelimesini Chatbot karşılığı olarak düşündüm ve ilk kez bu kitapta kullandım. Umarım kabul görür ve yaygınlaşır.
Melike Beykoz: Kitabınızda dili anlamanın en zor işlerden biri olduğunu söylüyorsunuz. Kendiniz de ALİ (Aritmetikçi – Lisan İşleyici), TOY (Türkçe Okur Yazar) adında çözümler üretmişsiniz. Bugün geldiğimiz noktada Türkçe dil anlama konusunda hangi aşamadayız sizce?
Cem Say: Türkçe ses anlamayı Siri gibi uygulamaların başardığını görüyoruz ama dil anlama açısından diğer tüm dillerle hemen hemen aynı durumdayız. Oradaki esas problem, soruyu cevaplayabilmek için hayatla ilgili birçok şey bilmeyi gerektiren sorular sorulduğunda dünyaya dair büyük bir resmin (bilginin) bilgisayara verilmiş olması gerekiyor.
Melike Beykoz: Singularity (Teknolojik Tekillik) konusunda ne düşünüyorsunuz?
Cem Say: Teknolojik gelişimde kontrolün insanların elinden çıktığı ve bilgisayarların kendi aralarında ne yaptığını anlayamayacağımız bir aşamaya gelindiği bir dönemden söz ediliyor. Buna insanlar izin verip vermeyeceklerine karar verebilirler.
Melike Beykoz: Yapay zekâ etiği konusunda ne düşünüyorsunuz?
Cem Say: Bu konu esasen yapay zekâ olmasa da insanların üzerinde hemfikir oldukları bir alan değil. İnsandan insana veya ülkeden ülkeye farklı değerler geçerli olabiliyor. Bu yapay zekânın değil etiğin genel sorunu diyebiliriz.
Melike Beykoz: Kitabın hedef okur kitlesini nasıl öngördünüz?
Cem Say: Esasen kitap yapay zekâ konusunu merak eden herkesin rahatlıkla okuması için hazırlandı. Matematik anlattığım bölümde zorlandığını hisseden isterse o konuyu atlayıp bir sonraki bölüme geçebilir, ama sebat ederse yepyeni güzelliklerle tanışacağını garanti ederim.