17-20 Ocak tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirilen SinerjiTürk Konferansında konuşan Telekomünikasyon Kurumu Başkanı Dr.Tayfun Acerer, konferansının öneminin yanı sıra son dönemde Telekom alanında ülkemizin gösterdiği gelişmeleri de anlattı. “Sinerji Kavramı, bir bütünün toplamından daha fazla olmasını ifade eden bir kavramdır.” diyen Dr.Acarer, sözlerine “Ülkemizin kalkınmasında Ar-Ge ve inovasyona dayalı yerli mülki hakların biraraya getirilmesi ve bu şekilde uluslararası rekabette avantaj temin etmeyi hedeflemeliyiz.“ şeklinde devam etti.
Dr.Acerer konuşmasında ülkemizin telekomünikasyon sektörüne ilişkin bazı verileri ve bilgi/iletişim sektörünü yakından ilgilendiren birkaç konuyu şu şekilde aktardı;
- Halen GSM’de yaklaşık % 83 olan “Penetrasyon Oranının”, 2008’in sonunda mobil haberleşmede % 100’e ulaşacağını, daha sonra da genç nüfusumuzu dikkate alarak bu oranın hızla % 130 ve 140’lara doğru artacağını düşünüyorum.
- “Sabit Abonede” yaklaşık 4 yıldır 19 milyon civarında olan abone sayısının, ülkemizdeki hane sayısı dikkate alındığında % 98 penetrasyon oranı ile belli bir doyum noktasına ulaştığını da belirtmek istiyorum.
- Ülkemizde bilgisayarlaşma oranıyla birlikte, internet kullanımı hızla yaygınlaşmaktadır. “Genişbant İnternet Abone Sayısındaki” artış trendi sürmekle birlikte, bu sistemde istenilen orana ulaştığımızı söylemek oldukça zordur. Bu konuda sabit operatörümüzden, sektörün diğer oyuncuları ile birlikte daha cesur adımlar atarak, makul bir orana ulaşmalarını ve mevcut genişbant pazarını büyütmelerini bekliyoruz.
- Ülkemizde telekomünikasyon sektörünün gelişiminde mevcut vergiler konusunda yapılacak iyileştirmelerin sektöre çok kısa zamanda ivme kazandıracağı da açıktır. Vergi sıkıntısı aşılırsa “Sanal Mobil Şebeke İşletmeciliği (MVNO)” yetkilendirmesinin, bu yıl yapılabileceğini, bu şekilde yeni oyuncuların katılımıyla mobil telekomünikasyon sektörünün özellikle içerik yönünden daha da gelişeceğini umuyoruz.
- Telekomünikasyon Kurumunun 2007 yılı iş planında açıklanan takvime uygun olarak gerçekleştirilen; Yerel Ağın Paylaşıma Açılması, Bit Stream Access ve Rehberlik Hizmeti” gibi yeni hizmetlerin, önümüzdeki günlerde ülkemiz telekom sektörüne büyük bir ivme kazandıracağını ve bu sektörü büyüteceğine inanıyoruz.
- Güncel yaşantımızda giderek daha büyük yer tutan data haberleşmesi, birçok kolaylığı temin ederken; özellikle sanal ortamda ki güvenlik, her geçen gün biraz daha riskli hal almaya başlamıştır. Bu konuda en önemli ve etkin çözümün “Elektronik İmza”’olduğunu söylüyoruz. 5070 sayılı Kanunla kurumumuza verilen görev doğrultusunda, Ülkemizde bu konudaki alt yapı tamamlandı ve TK olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirdik. Ancak, Elektronik İmza uygulaması ile ilgili zorlayıcı hükümlerin, özellikle Kamu alanında yaygınlaştırılması halinde, bu hususta ciddi ilerlemeler kaydedileceğine inanıyorum. Elektronik imza ile ilgili gelişimin, e-devlet çalışmalarında da büyük katkı sağlayacağını ve birçok sıkıntının aşılmasını temin edeceğini düşünüyorum. Bu arada Mobil elektronik imzanın da bu alanda yeni fırsatlar temin edeceğine inanıyorum.
- Radyo ve Televizyon yayınları ile ilgili “Karasal Sayısal Yayıncılık” konusu, Kurumumuzun bugüne kadarki ve bundan sonraki faaliyetlerinde önemli yer tutmaktadır. Haberleşme Yüksek Kurulunda bu konuda alınan kararlar ve mevcut mevzuatlar çerçevesinde Kurumumuza verilen sorumluluklara paralel olarak, ülkemizde yeni emisyon noktalarının tespiti TK tarafından tamamlanmıştır. Yaklaşık 1000 adet olarak tespit edilen yeni emisyon noktaları üzerinden sayısal yayıncılığın 2012 yılında tamamlanması hedeflenmektedir.
- Bu arada bildiğiniz gibi 5651 sayılı Kanunla TK bünyesinde tesis edilen “İnternet Güvenlik Başkanlığı” 23 Kasım 2007 günü fiilen göreve başlamıştır. Bu birim de toplumda ihtiyaç duyulan önemli bir hizmeti yapacaktır. Bu düzenleme ile, internet erişimi sağlayıcı, yer sağlayıcı ve içerik sağlayıcılar için düzenlemeler yapıldı. Bu güne kadar bu tür düzenlemeler yoktu. Ayrıca, toplumda infial yaratan 8 katalog suç için, içeriğe erişimin engellenmesi de, toplumun beklediği bir faaliyettir ve başarı ile sürdürülmektedir. Başta AB ülkeleri olmak üzere pekçok ülkede de bu amaçla çalışma grupları teşkil edilmeye ve ciddi yasal önlemler alınmaya başlanmıştır
- Yine geçen yasama döneminde Telekomünikasyon sektörü ile ilgili önemli düzenlemelerden birinin “Kayıtdışı Telefonlar” ile ilgili mevzuat olduğuna inanıyorum. Bu konuda hazırlanan Kanunun uygulamaya konulduğu tarihden bugüne kadar geçen yaklaşık 2 yıllık süreçte, 64 milyon cep telefonu kayıt altına alınmış, bu konu ile ilgili sosyal sorunlarda çok önemli olumlu gelişmeler temin edilmiştir. Kayıt altına alınan cep telefonlarının maddi değeri yaklaşık 10 milyar dolardır. Bu konuda Kurumumuzca yapılan çalışmalar bundan sonra da aynı hızda devam edecektir. Bu konuda ortaya çıkan yeni gereksinim ikinci el telefonları ile ilgili düzenlemelerdir. Sayın Ulaştırma Bakanımızın bu konudaki istem ve desteği, inanıyorum ki Türkiye açısından hem ekonomi, hem de istihdam bakımından çok olumlu katkı temin edecektir. Türkiye’ye her yıl yaklaşık 15 milyon cep telefonu girdiği düşünülürse, bu konunun önemi daha iyi anlaşılacaktır.
- “Numara Taşınabilirliği” konusunda son dönemde çok önemli gelişmeler temin edildi ve ciddi bir mesafe alındı. Numara taşınabilirliği ile ilgili ihale gerçekleştirildi ve kazanan firmaya TK’da yer teslimi yapıldı. Sistemin tesisi işletmecilere verilen sürelerde gözönüne alındığında Numara Taşınabilirliği sisteminin 2008 yılının son çeyreğinde fiilen hizmete girebileceğini söylemek mümkündür.
- Bu arada özellikle 2007 yılının başından itibaren GSM şirketlerinin “Hizmet Kalitelerindeki” olumlu gelişmeyi de belirtmeden geçemeyeceğim. Arama Blokaj ve Arama Başarısızlık oranlarında temin edilen olumlu gelişmeler, Hizmet Kalitesinde de çok olumlu sonuçların alınmasına yol açmıştır.
- Ülkemizde mobil haberleşme sektöründeki hizmet kalitesinde, özellikle 2007 yılında temin edilen olumlu gelişmelere karşılık, “GSM Sisteminin Kapsama Alanında” nüfusa göre değerlendirilme yerine, coğrafik saha, küçük yerleşim alanları ve yerel güzergahlarına göre değerlendirme yapıldığında, Çok ciddi bir “Kapsama Alanı” problemi nin bulunduğunu da söylemek zorundayız. Yaklaşık 10 yıl önce imzalanan imtiyaz sözleşmesinde 10.000 ve üzeri nüfusa sahip yerleşim alanları ile ilgili yükümlülük getirilmesine rağmen, 500 nufusa kadarki yerleşim yerleri, karayolu ve demiryolu güzergahlarında da mobil kapsamanın temin edilmesi amacıyla işletmecilerimizden yazılı taahhütler alınmıştır.
Mobil Kapsama Alanının nüfusa bakılmaksızın ülkemizdeki tüm yerleşim yerlerini içine alacak şekilde genişletilmesi ile ilgili en ciddi sıkıntı ise Sayın Ulaştırma Bakanının talimatıyla tamamen aşılmıştır.
Bundan sonra yapılması gereken, her kuruluşun, Türkiye’nin sosyal bir sorunu haline gelen bu konuda üzerine düşen sorumluluğu, en kısa sürede ve ticari düşünceden uzak yerine getirmeleridir.
- 2005 yılında Türk Telekom’un özelleştirilmesiyle ivme kazanan telekomünikasyon sektörünü 2007’de pazar potansiyelini daha da büyütmüştür. Ancak yatırımlar açısından bakıldığında, tüketim tarafında oluşan pazar potansiyeline paralel bir büyüme gerçekleşmediği ve dünya ortalamasının da altında kalındığı görülmektedir. Ben bu konuda en önemli sıkıntının ülkemizdeki Ar-Ge yatırımlarının düşüklüğüne ve kişi başı Ar-Ge harcamalarındaki düşüklüğe bağlıyorum.
- Türkiye’de kişi başına düşen Ar-Ge harcamaları, dünya ülkeleri arasında oldukça düşük seviyededir. ABD’de 962 $ olan kişi başı Ar-Ge harcaması, Türkiye’de sadece 68 $’dır.
Türkiye’de Ar-Ge’nin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) içindeki payı % 0,65’dir. Ülkemizdeki Ar-Ge çalışmaları yeterli sevide olamamakla birlikte, dengeli bir şekilde de dağıtılamamaktadır. Ülkemizde Ar-Ge çalışmalarının % 67’si kamu sektörü eliyle gerçekleştirilmektedir. Oysa, AB ülkelerinde Ar-Ge’nin GSYİH içindeki payı % 2 ve Ar-Ge çalışmalarının % 70’i özel sektör tarafından yapılmaktadır. Ayrıca AB, 2010 yılına kadar her ülkenin araştırma bütçesinin GSMH içindeki oranın % 3’ü kadar olmasını hedeflemektedir.
Ülkemizde, Ar-Ge çalışmalarının özendirilmesi ve özel sektör katkısının artırılması için son yıllarda önemli çalışmalar yapılmaktadır. Bu konuda atılmış en önemli adım, Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda Ar-Ge faaliyetlerine yönelik hedeflerin belirlenmiş olmasıdır. Buna göre 2013 yılı itibari ile Ar-Ge’nin GSYİH içindeki payının % 2’ye çıkarılması, halen % 33’ü özel sektör payının ise en az % 60’a yükseltilmesi hedeflenmektedir.
Son dönemde büyük operatörlerimizin bazı Ar-Ge firmalarını satın almalarının veya kendi bünyelerinde Ar-Ge birimlerini geliştirmelerinin de, bu konuda olumlu gelişmelere yol açacağını ümit ediyor ve bu gelişmeleri dikkatle takip ediyoruz. Bu konuda çalışan mevcut firmalarımıza Türkiye’nin artık yetmeyeceğini ve mutlaka dışa açılmaları gerektiğini birkez daha hatırlatmak istiyorum.
- 2007 yılı başında, “ Bilgi ve İletişim Teknolojilerinde Stratejik Öncelikler” başlığıyla Kurumumuz koordinatörlüğünde, Telekom Dünyası dergisinin organizasyonu ile bir çalıştay yapıldı. Bu önemli toplantıda teknolojiden, İnsan kaynaklarına; hukuktan, regülasyona ve tabii ki ar-ge çalışmalarına kadar 8 ayrı grup çalıştı. Geniş katılımlı Erzincan’daki bu toplantıdan sonra grup yöneticileri Heybeliada’da bir kez daha biraraya gelindi ve hazırlanan rapora son şekli verildi. 10 Nisan tarihinde sayın Ulaştırma Bakanımız tarafından bu çalıştayın hazırladığı sonuç raporu Ankara’da kamuoyuna açıklandı. Bu çalıştayın başlattığı çalışmaların takibi için, tüm işletmeci ve üretici temsilcilerinin katılımı ile bir “Bilgi ve İletişim Teknolojilerinde Strateji Geliştirme Ulusal Koordinasyon Kurulu” oluşturulmasına karar verilmiştir.