Dün, Türkiye Varlık Fonu (TVF) ile LYY Telekomünikasyon AŞ (LYY) arasında, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin (Türk Telekom) toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil eden paylarını satın almak için Pay Satın Alım Sözleşmesi imzalandı.
AKP, Türk Telekom’u neden özelleştirdi, bugün 17 yıl sonra neden geri aldı? Bu bir kamulaştırma mıdır? Ama diyemiyoruz çünkü başka yorumlar var. Yakından bakalım;
Neden geri alındığını konuşmadan önce olanları şöyle bir basitçe özetleyelim;
- Türk Telekom 2005 yılında ihaleyle özelleştirildi. OTAŞ 6,55 milyar $’a % 55’i satın aldı.
- Ojer Telekomünikasyon A.Ş. (OTAŞ) firması ağustos 2005’de 333 milyon TL sermaye ile kuruldu ve 14 kasımda sermayesini 2 milyar TL’ye çıkardı. Başka deyişle 6,55 milyar $’lık taahhüt altına giren firmanın varlığı 2 milyar TL idi.
- 2005 yılında 1,3 milyar $ peşinat ve 2006 yılında 1,2 milyar $ taksit ödedi. Toplam 2,5 milyar $ gibi bir rakam.
- 2006 yılında Oger Telecom (Dubai’ye taşınan Lübnan’daki ana şirket) Londra ve Dubai Borsalarında 1,25 milyar $’lık hisse arzı planladı ama alıcı çıkmadığı için her 2 arz ertelendi. Sonra bir daha yapılmadı.
- 2007 yılında ise seçim yılıydı. Peşin olarak geri kalan parayı 4,3 milyar $’ı bir kerede ödedi.
- Ama bu peşin para, 29 tane bankadan alınmış bir kredi idi.
- Bu kredinin çok büyük kısmının ödenmediğini, 2013 yılında alınan (ve bugüne kadar gelen) 4,75 milyar $’lık kredinin “amaç” kısmına yazılanlardan gördük. 2007 kredisinin 3,6 milyarının ve 2011 tarihli başka bir kredinin 1,1 milyarının bu yeni alınan kredi ile ödeneceği ve geri kalan ile OTAŞ ortaklarına temettü ödeneceği kaydedildi.
- Saudi Telecom (STC) 2008’de Lübnanlı Oger Telecom’un % 35’ini satın alarak Türk Telekom’un dolaylı ortağı haline geldi ve yönetim kuruluna girdi. 2016 yılına kadar da yönetim kurulunda kaldı.
- Türk Telekom 2008 mayıs ayında borsaya açıldı. 15 mayıs 2008 tarihindeki hisse fiyatlaması ile değeri 8,20 milyar $ idi.
- 2013 yılında Akbank, Garanti Bankası ve İş Bankası önderliğinde 26 bankadan 4,75 milyar $ karşılığında kredi alındı. Bu krediye teminat olarak Türk Telekom hisseleri verildi.
- 2016 yılında Suudi Arabistan’da inşaatlar yapan ana şirket Saudi Oger, Suudi hükümetinden hakedişlerini alamadığı için iflas etti.
- Aynı dönemde Türkiye’deki OTAŞ firmasının 2013’de aldığı kredinin taksidini ödeyemediği ortaya çıktı.
- Saudi Telecom ortağı adına 160 milyon $ gibi komik paralar ödemeye çalıştıysa da, kabul görmedi.
- Çeşitli süreçler yaşandı.
- 2018’de BTK’nın ve Rekabet Kurumu’nun onayı ile Türk Telekom’un % 55 hissesi, alacaklı bankaların kurduğu LYY Telekom firmasına devredildi.
- Dün de LYY hisseleri, bankaların alacaklı oldukları 4,75 milyar $ + faize karşı 1,65 milyar $ olarak, Türkiye Varlık Fonuna devir etmeye yönelik imza atmış oldu.
(Not : Türk Telekom’un bütün bu süreçleri tabii ki özetlediğimiz kadar basit değil. Daha detaylı bir içeriği kitap olarak hazırlamaktayız)
OTAŞ Patron Değil, Ancak Yavru Olabilirdi…
Olayın özetini yukarıda verdik ama aralık sonunda [1] ve dün yayınladığımız 2 ayrı yazıdan, Türk Telekom’dan duruma ve OTAŞ’ın sermaye gelişmelerine dair haberlere göz atarsanız[2], OTAŞ’ın Türk Telekom’a patron olmaktan çok, adeta yavrusu olabilecek boyutta olduğunu görebilirsiniz. Zaten bu nedenle olsa gerek, Londra ve Dubai borsaları 2008’de Lübnanlı ana şirket Oger Telecom’a geçit vermemiş.
Ama buna rağmen yetkili olanlar arasından kimse, bu firmaya “sen hangi boyunla?” diye sormamış. Neden acaba? Hatta daha ileriye gidilerek, bankalar bu firmaya sermayesinin bu kadar düşük olmasına karşın ve de öncesinde ödemediği bir kredi geçmişi olmasına rağmen, 4,75 milyar $ gibi inanılmaz boyutta bir borç vermiş.
Bütün bu olanlar için “NASIL YANİ?” diye sormak lazım.
Ama bu sorulara cevap veren yok. Hatta TBMM’de sorulsa bile. Mesela yıllar içinde cevap alamadığımız onlarca sorudan en önemlisi; İmtiyaz sözleşmesinde yer alması gereken “yatırım mecburiyeti miktarı” idi. Bu soruyu 2005’den itibaren gazeteci olarak da sorduk, TBMM’deki soru önergelerinde de kimi siyasetçiler tarafından soruldu. Ama cevap ; “Ticari Sır” şeklindeydi. Yani halkın şebekesinin imtiyazını veriyorsunuz ve verdiğiniz yere soru sorulmasını engelliyorsunuz.. Sonucunu bugün olması gerekenin 10’da biri olan 400 bin km fiber ile yaşıyoruz maalesef.
Aklımdayken belirteyim; yanlış bir düşünce sonucu, 4G ya da 5G olduğu zaman fiber gerekmediği gibi anlamsız bir fikir var. Bu doğru değil. Bulunduğunuz hücreden sinyal baz istasyonuna havadan gidiyor. Doğrudur ama o sinyal ana merkeze kadar gitse zaten adı cell phone olmaz. Baz istasyonlarının nedeni budur. Bulundukları hücrelerdeki sinyalleri toplayıp, ana merkeze iletirler. Baz istasyonunun bu trafiği kaliteli bir şekilde taşımasının yolu baz istasyonunun fiber ile bağlı olmasıdır. Bugün Türkiye’de baz istasyonlarının ancak % 40’ında fiber olduğunu kasım ayında katıldığı bir konferans sırasında bizzat Turkcell Genel Müdürü Murat Erkan belirtti. Yani fiber yoksa, 4G, 5G de yok.
Emanetten, Vesayete mi?
Dün yayınladığımız OTAŞ makalesini, sadece ilgilenenlerin firmanın içeriğini daha iyi görmesi için, bu yazıya temel olarak yayınladık. O yazıda göstermeye çalıştığımız şu; OTAŞ, Türk Telekom’un % 55’ini alacak
- ne telekom tecrübesine
- ne mali yapıya
- ne de idari yapıya
sahip değildi. O zaman nasıl oldu da bu şirket, Türk Telekom gibi bir devin % 55 hissesini, bankalardan 4,75 milyar $ gibi dev bir krediyi aldı ve 17 yıl Türkiye’de açık kaldı?
Bu sorunun bir cevabı, acaba OTAŞ bir emanetçi miydi?
Bu geçmişin sualiydi. Zamanında ne sivil toplum örgütleri, ne düz vatandaşlar olarak bizler, ne de siyasetçiler bu suali dosdoğru soramadık.
Ancak bugünün suali daha önemli… Acaba Türk Telekom şimdi emanetten, vesayete mi geçiyor?
Türk Telekom 2026’da Zaten Devlete mi Geçecekti?
AKP’nin şirketi geriye almasına daha farklı bakmadan önce bir yanlışlığı düzeltelim; 2005 yılında yapılan Türk Telekom özelleştirilmesinde 2 konu vardı;
- Türk Telekom isimli şirketin hisselerinin bir kısmının satılması (yani % 55’inin özelleştirilmesi)
- Türkiye’nin haberleşme altyapısının kullanım imtiyazının verilmesi
Osmanlı zamanından bu yana gelen 180 yıllık haberleşme altyapısı (bakır kablolar, fiber kablolar ve bu haberleşmeyi sağlayan ekipman) halka aittir. Bu altyapı başlıbaşına bir servettir. 2005 yılındaki fiyatlarla yapılan bir hesaba göre, o altyapının ederinin 90 milyar $ civarında (sadece bakır olarak, işçilik hariç) bedeli olabileceği şeklindeydi. Ama bu altyapının daha önemli yani “stratejik” olması.
Bu nedenle Almanya, İngiltere, Ukrayna ya da Türkiye’de farketmez. Telekom altyapısı devlete, millete, halka aittir. Bunun ancak belli sürelerle kullanım hakkı yani “imtiyaz” verilir. İşte 2005’de verilip, 2026’da sona erecek olan da budur.
Bu aynı zamanda önemli bir sorudur; “2026’da imtiyaz Türk Telekom’dan alınırsa, şirketin değeri ne olur?” Muhtemelen bankalara baskı için de kullanılmış olabilir.
Bu konuyu daha ayrıntılı diğer bir yazıda açıklayalım. Çünkü Danıştay kararlarından, Devlet Denetleme Kurulu raporlarına kadar, Elektronik Haberleşme Yasasına madde konulmasına kadar, o kadar çok ayrıntısı vardı ki, sadece 1 tek link verip şimdilik geçelim[3].
81 İle Yaygın Organizasyon, Binlerce Eleman, Binlerce Bayii, Binlerce Tedarikçi ve Milyarlarca TL Kazanç
Bugünlerde Türk Telekom’un neden Varlık fonuna alındığı ve buradan sonra ne olacağına dair tahminler havada uçuşuyor. Bazı kaynaklara biz de sorduk. Çünkü birileri Birleşik Arap Emirlikleri ile son dönemdeki yakınlaşma ve 10 milyar $’lık desteğe bakıp, “acaba BAE’ye mi satılacak, Katar’a mı” diye soruyor. Ama galiba AKP çağ atlamış. Yani 2002’de yönetime geldiklerinden itibaren, ana akım medyayı ele geçirerek, seçmeni yönlendirmeyi başardılarsa da, daha eğitimli, dolayısıyla da muhalif insanların yer aldığı interneti kontrol altına alamadılar. 5651 sayılı kanunda 15 yılda yapılan 18 güncellemeye/eklemeye rağmen internet hala yanlış olan herşeyi konuşuyor. Z neslini bu nedenle kaybettiklerini yazmıştık. Dolayısıyla AKP muhtemelen çağ atladı ve artık hedefleri medyadan, sayısal (digital) haberleşmeye yani internete döndü.
Türk Telekom ya da Turkcell, 81 ile yaygın altyapısı ile çok önemli 2 şirket. Dolayısıyla şirketin TVF’na alınmasının nedenini, AKP’nin iktidarı kaybetme olasılığının yükselmesine karşı bir strateji olarak düşünmeli miyiz? Bakalım Turkcell ve Türk Telekom neler sağlar?
- Üyelere İstihdam : AKP’nin İBB’yi ve Ankara Büyükşehiri elinden kaçırması sonrasında buradan ayrılmak zorunda kalan partizan insanların, PTT, THY, Turkcell, Ulaştırma Bakanlığı ve bazı diğer bakanlıklarda istihdam edildiği görülüyor. İktidarın kaybedilmesi durumunda, bu insanlara yer bulamamak, AKP için olumlu olmayacaktır
- Eko Sisteme Kazanç : Turkcell ve Türk Telekom, 81 ilde bayi teşkilatına ve çok büyük tedarikçi (sarf malzemesi, yemek, servis, danışmanlık vsvs) tabanına sahip işletmeler. Bunlar da AKP’nin başka düzeyindeki üyeleri için lazım. Onların da kaybedilmemesi lazım.
- Büyük Kazançlar : Diğer yandan bu firmalar 1 kerede 2 haneli milyar TL’lik cirolar yapan firmalar. Başka deyişle adeta para basıyorlar.
- Haberleşmenin Kontrolü : 15 temmuz olduğunda, AKP iktidarı HGS sisteminin yazılımını çöpe attı ve dedi ki; FETÖ bu yazılım sayesinde hangi arabanın nereden geçtiğini görür. Bu örneklemeden anlayacağınız üzere, haberleşme altyapılarının birilerinin elinde olması şu imkanları sağlar;
- Haberleşmenin yönlendirilmesi (Cambridge Analytica)
- Haberleşmenin tamamen kesilmesi
- Ya da şimdiye kadar olduğu gibi geliştirilmemesi, dolayısıyla da insanların etrafı görememesi
- Haberleşmenin içeriğini veya en azından meta verileri takip etmek (FBI, 6 ocak 2021 Capitol Hill baskınında kimin nerede olduğunu, cep telefonlarının sinyallerinden tespit etti).
TVF Bilgi Teknolojileri İletişim Hizmetleri Yatırım Sanayi ve Ticaret AŞ
Son olarak şundan da bahsedelim; basında Turkcell’in Telia Sonera hisselerini alan kurumun Türkiye Varlık Fonu olduğu yazılsa da, aslında yukarıda adını gördüğünüz bir şirket tarafından alındı. Bu şirket, 10 haziran 2020’de % 100 TVF ortaklığıyla ve 5 milyon TL sermaye ile kuruldu.
Yönetim Kurulu için şöyle bir bilgi var;
Yani Varlık Fonunun Genel Müdürü olan Arda Ermut aynı zamanda Bu Bilgi teknolojileri firmasının Yönetim Kurulu Başkanı. TRT’de önce dijital editör olan ve son olarak TRT’de Dijital ve Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığını üstlenen Murat Akgüç ile birlikte Yönetim Kurulu 2 kişiden oluşuyor. Bu 2 kişi, firmanın pay devri yapması durumunda da onaylama hakkına sahip.
Emanetten, vesayete mi sorusunu sorarken, AKP’nin geçmişte ne yaptığına dair izlenimlerimizle analiz yapmaya çalışıyoruz. Bu 2 şirketimiz çok kıymetli ama AKP yönetimi altında nereye doğru yönlendiklerini sorgulamamız lazım. Çünkü bunlar bu ülkenin öz varlıkları ve sadece maddi olarak değil, vatandaşın rahatı, güvenliği ve mutluluğu açısından da önemli. Özellikle de “altyapı”.
Epeydir Türk Telekom yazmaktan uzak duruyordum. Çünkü benim yazdıklarımı alıp yayınlayan ama lütfedip, bir kaynak belirtmeyen çok insan var. Ben de bundan sıkıldım. Ama anlatmak da gerekiyor anlaşılan. Mesela yarın şu imtiyaz olayının ne olduğunu daha iyi anlatacağız.
[1]LYY Telekom (Bankalar) Neden Varlık Fonu ile Masaya Oturdu?