Bugün 2 önemli etkinlik vardı ülkemizde. Birisi Google’un İnternet reklamcılığı konusunda verdiği eğitim-konferans türü etkinlik. Diğeri ise 3G imtiyaz sözleşmelerinin imza töreni.
Google reklam konferansı İstanbul Cevahir Otel’in büyük konferans salonunda gerçekleştirildi. Katılımcıların hatıra fotoğrafları çektirmek için sıraya girdikleri büyük Google harfleri, oturulması için oraya buraya serpiştirilmiş canlı renkli minderler, çeşitli ülkelerden gelen, yaşları muhtemelen 25’i aşmamış ve arkasında Google yazılı renkli Tshirtler giymiş Google ürün uzmanları ile hatırlayacağım toplantıda, beni en çok şaşırtan, konferansa katılanların profili oldu. Google adwords/adsense yaygınlığı malum ama ben doğrusu bu konuda çalışanların Anadolu’nun çeşitli illerine bu kadar yayıldığının farkında değildim. Bir katılımcı, müşterisi istediği halde, Niğde’deki insanları hedefleyememekten bahsediyordu.
Katılımcılarının da yaş ortalaması bir hayli gençti. Ama sordukları konulardan gördüğüm, Google ile ilgili konulara yakın oldukları; mesela İzmir’den bir katılımcı Google’daki reklamlarını yönettikleri 1000 kadar müşterisi olduğunu belirtti.
Bir arkadaşım toplantı sırasında heyecanla etrafa koşuşturan ve bir şeyler öğrenmeye çabalayan bu gençlere bakıp, “köleler, köle olduklarını bile farkında değiller” tanımını yaptı. Doğrusunu isterseniz çok yanlış bir tanım değil. Çünkü bu kadar heyecanın ve koşuşturmanın karşılığında, Google’dan kazanılan paralar önemli meblağlar değil. Çünkü Google adsense üyesi olan sitelere hesabın nasıl yapıldığı çok açık olmayan (yani müşteriden alınan gelirin ne kadarı siteye kalıyor?) bir yöntemle para öderken, tersine Adwords reklamını yöneten yani Google aracılığıyla reklam vermek isteyenlere hizmet eden firmalar da, gelirlerini Google’dan değil müşterilerinden, bir nevi danışmanlık kapsamında almak zorundalar.
Buna karşın, toplantıya inanılmaz bir talep var. Google’un Türkiye ve İrlanda’dan gelen asıl konferans konuşmacıları, başlarını kendilerine soru soran kalabalıktan alamıyorlar. Konuşmacılar bu toplantının Dubai ve Türkiye gibi gelişen (moda deyimle emerging) ülkelerde yapıldığını, çünkü Türkiye’de Google’un internet reklamcılığı ürünlerinin çok yaygın kullanıldığını belirtiyorlar. Gerçi yine rakam vermiyorlar.
Türk pazarına daha önce giren diğer çok uluslu firmaların pek çoğu gibi, Google da pazarın kaymağını yiyor. Ülkeye bıraktığı ise, kazandığının küçük bir kısmı gibi tahmin ediliyor. Bu tahmini reklam ajansları yapıyor. Tam rakamları kimse bilmiyor, çünkü Google sadece bizim ülkemizde değil, tüm Dünya’da bu sistemden ne kazanıp, ne ödediğini açıklamıyor. Sadece bir takım rakamlar tahmin ediliyor. Bu rakamların 100 milyon dolarlar civarında olduğu iddiaları var. Bu iddiaları reklam sektörü ortaya koyarken, pazarda da uzun bir süredir Maliye Bakanlığı’nın Google’un bu kazancından “alamadığı vergi” nedeniyle Google gelirlerini anlamaya çalıştığı ve bazı boktaları soruşturduğu anlatılıyor.
3G’de Neden ARGE Şartı Var?
Diğer taraftan, bugün telekomünikasyon sektörü açısından önemli bir gündü. 3 mobil operatör yani Avea, Turkcell ve Vodafone, 3G imtiyaz sözleşmelerini Ankara’da, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın da katıldığı bir törende imzaladılar ve artık yatırımların tamamlanması, talep eden kullanıcıların hızlı mobil internete kavuşmaları için 3 ay kaldı.
3G’de bugün 2 farklı konudan bahsedeceğiz. Birincisi “ıslak imza” konusu. 3G’nin yayılma hızını yavaşlatacağı iddia edilen bu şart uzun zamandır tartışılıyor. BTK ıslak imza konusunda esnek davranacağını ve geçmek isteyen abonelere, ıslak imzalarını tamamlamaları için 3 ay süre vereceğini açıklamıştı ama kulağımıza gelenler, durumun değiştiğini ve “ıslak imza şartının kalkabileceğine” bunun yerine “email ya da SMS ile başvurunun yeterli olabileceğine” işaret ediyor.
Diğer konu; ARGE şartı. Yazının başında Google konferansını anlattım. Ülkemizde teknolojiye yatkın ve teknolojiden para kazanmaya heyecan duyan büyük bir kitle var. Üstelik sadece Ankara, İzmir ve İstanbul gibi büyük şehirlerde değil, Google toplantısından da görülebileceği üzere tüm illerde.
Teknolojileri hızlı bir şekilde kabul etmek ve kullanmak önemli ama yeter mi? Bu kadar yetenekli bir ülkede neden üretim-yaratıcılık da olmasın.
Hindistan örneği, uzun zamandır konuşuluyor, enine boyuna tartışılıyor ama oradaki önemli bir nokta gözden kaçırılıyor. Sömürge dönemi yaşadıkları için yabancı sermayeye dikkatle bakan Hint’lilerin yabancı yatırımcıya “gelip bu ülkeyi pazar olarak kullanabilirsin ama kazandığının % 25’ini geriye knowhow aktarımı olarak vereceksin” şartı koyduğunu biliyor musunuz?
İşte BTK’yı bu nedenle kutluyorum. Tüm eleştirilere ve baskılara rağmen, “teknoloji son noktasına geldi”, “pahalı” vs türü eleştirilere rağmen, 500 mühendis şartını oluşturdukları ve savundukları için yararlı bir iş yaptıklarını düşünüyorum.
Kendimi bildim bileli, bu ülkede yaratıcılığın olmadığı, üretimin yapılmadığı, ARGE konusunda ne kadar geride kaldığımız konuşulur. Konuşmakla bir şey olmaz. Eksikliği giderecek olan, harekete geçmektir. Bunu yapacak olanlar da ülkenin özel ya da devlet sektörünün yöneticileridir. İşte şimdi BTK yöneticileri çıktı ve dedi ki; “tamam bu pazarı kullanabilirsiniz ama karşılığında bu ülkede biraz knowhow oluşumuna katkıda bulunun.”
Arka planda bu mühendisler “call center”larda kullanılacak vs vs laflarına kulaklarımı tıkıyorum. Mobil sektörde katma değerli servislerde, başka ülkelerden ileride olan uygulamalarımız var. 3G teknolojisinde de, üretici firmalar ya da operatörler üzerinden 1.500 yeni mühendise iş yaratılsın. Ne güzel.
3G vatana, millete hayırlı olsun !!!