Seçim kasımda da olsa 2023 yılındaki bir tarihte de olsa, 1 yıldan az süre kaldı. Halkın en az yarısının ekonomiden, yolsuzluk duyumlarından, adalet alanında içimize sinmeyen yaklaşımlardan ve giderek artan baskından şikayetçi olduğu görülüyor. Ancak AKP’nin yaklaşımlarında kendi iktidarlarını koruyan ve centilmence olmayan gelişmeleri de gördüğümüz için “seçim güvenliği” konusuna eğilmek istedik. Çünkü ülkeyi yönetemedikleri ortada olan AKP’yi iktidardan vazgeçirmenin tek yolu, sandıkta güçlü bir kaybetme duygusu yaşamaları yani halkın (milli iradenin) çoğunluğunun artık AKP’yi istemediğini ortaya koymak.
Bu nedenle SEÇİM GÜVENLİĞİ DOSYASI hazırladık. Bu önce sadece SEÇSİS yazılımına eğilen, bu yazılımın hem teknik tarafına, hem de içine konulan verilere odaklanan bir çalışmaydı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bizim elimizdeki veriler YSK’nın elinde yok” ifadesi üzerine başlatıldı. Ama giderek seçim güvenliğinin sadece bundan ibaret olmadığını söyleyen parti temsilcilerinin de katkısıyla, hem seçim güvenliği konusunda farkındalığı arttırmak, hem de seçime katılacak olan partilerin neler yaptığını gösteren bir çalışmaya döndü. Bu dosyada daha önceki yazıları okumak isterseniz;
- SEÇSİS sistemini anlatan 3 yazı yayınladık; verilerin nasıl toplandılığı, uygulama ve altyapının nasıl çalıştığı ve risklerin neler olduğunu anlattık.
Sonra, siyasal partilerin seçim güvenliği konusunda ne tür çalışmalar yaptığını incelemek istedik. Hepsine aynı soruları sorsak da, hepsinden farklı şeyler öğrendik. Bu çerçevede;
- CHP adına Onursal Adıgüzel ile YSK verilerini nasıl analiz ettikleri konuştuk.
- İyi Parti adına Şenol Sunat, İyi Partinin “İRİS” isimli seçim bilişim sistemini ve seçimle ilgili diğer bilgileri verdi.
- Gelecek Partisi adına Ayhan S.Üstün : 30 Milyon Seçmenin İradesine Kim Karşı Durabilir?
diyerek seçim çalışmaları konusunda yaptıkları çalışmaları anlattı - Saadet Partisi adınaHasan Bitmez : Seçim Güvenliği Seçime Ait Bütün Değerlerin Korunmasını Kapsıyor diyerek, Saadet Partisinin yaklaşımına dair bilgiler verdi
- HDP adına konuştuğumuz M.Rüştü Tiryaki : Propoganda Faaliyetlerinde Eşit Şartların Olmaması Seçim Güvenliğini Etkiliyor diyerek, İktidar partisinin adil seçim ortamına verdiği zarardan bahsetti
Muhtemel 2023 seçimi yaklaşırken, son 10 yılda seçimin en önemli kavramı olduğunu daha fazla farkettiğimiz “Seçim Güvenliği” konusunda “Seçim Güvenliği” dosyamıza “Deva Partisi” ile devam ediyoruz. Demokrasi ve Atılım (Deva) Partisi kurucularından ve Genel Başkan Yardımcısı olan İdris Şahin, partisinin “Seçim” konusundaki çalışmalarını ve Seçim Güvenliğine bakışını anlattı :
Deva Partisi Olarak, seçim güvenliğine nasıl bakıyorsunuz? Bu konuda neler yapıyorsunuz?
Verilerin güvenliği sadece bir partinin çalışmasına bırakılmayacak kadar önemli bir konu. Ve bunu 6’lı masada da şu şekilde ifade ediyoruz, diyoruz ki; “Türkiye’deki seçimlerin güvenliği 84 milyonun ortak sorunu. Sadece bir partiyle veya bir grupla bu meseleyi çözmek mümkün değil.”
Çünkü farklı farklı bölgelerde farklı siyasi partilerin güç dengesi arasında çok büyük farklılıklar söz konusu. Bir kısım siyasi partiler sahil bölgelerinde, büyükşehirlerde çok güçlüyken, bir kısım siyasi partiler doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde çok güçlü. Bir kısmı yine orta Anadolu’da ve orta Karadeniz’de güçlü. Dolayısıyla, burada yapılması gereken hadise, kollektif bir çalışmayla ancak mümkün olabilir.
Seçimlerin güvenliği ancak bu şekilde sağlanabilir düşüncesiyle biz 6’lı masada bu seçim güvenliği komisyonunun kurulmasını başından itibaren çok arzulamıştık. Deva Partisi olarak 6’lı masadaki siyasi partilerden nispeten farklı olarak şöyle bir özelliğimiz var; Biz Türkiye’nin tamamında örgütlenmesini tamamlamış ve özellikle 6’lı masanın daha önce seçime girmiş diğer siyasi partilerinden göreceli farklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde beldelere kadar da teşkilatlanmalarını gerçekleştirmiş bir siyasi partiyiz.
Biz tüm illerimizde il seçim kurulu başkanlarımızı oluşturduk. AKP’nin benzerin seçim takvimi başladığı zaman da bu 81 ilin tamamında il SKM başkanlıkları, ilçelerde ilçe SKM başkanlıkları oluşturacağız ve her seçim bölgesini farklı farklı değerlendireceğiz. Yani, kimi illerde farklı bir uygulama, doğuda farklı bir uygulama, batıda farklı bir uygulamayı esas alarak bir çalışma gerçekleştiriyoruz. Yaklaşık 1.5 yıldır seçimlere girme yeterliliğini elde etmiş bir siyasi partiyiz. En son 2020’nin Aralık ayında yapmış olduğumuz kongremizle birlikte 43 ilde kongrelerimizi gerçekleştirmiştik. Şuan itibariyle 81 ilin tamamında teşkilatlarımız aktif bir şekilde görevinin başında.
Dolayısıyla, 81 ilin tamamında il seçim işleri başkanlarımız görev yapıyor ve Türkiye genelinde 973 ilçe var, bu ilçelerin yaklaşık 740ında şu an itibariyle Deva Partisi’nin teşkilatları oluşmuş durumda. Bir kısım ilçelerde henüz teşkilatlarımız resmi anlamda oluşmuş durumda değil. Buralarda bir kısım eksikliklerimiz var. Bu eksikliklerimizde bu 6’lı masadaki paydaşlarımızın katkıları ve onların destekleriyle en azından o alanda hazır bulunduracağız. Burada teşkilatımız olmasa bile ilden takviye ile oradaki sandıklarda bir hâkimiyet kurmaya çalışacağız.
Şu an itibariyle 200 bine yakın resmi üyemiz var ve Türkiye genelinde 195 bin sandık var. Bu kendi resmi üyelerimizin dışında, sivil toplumdan, kamu görevlisi olarak görev yapanlardan bu sandıklarda görevlendirmeler yapmayı hedefliyoruz ve her sandığa, en azından sandık bölgesine en az 2 kişi görevlendirmek gibi bir düşüncemiz söz konusu Deva Partisi olarak. Tabii ki bu 2şer kişi görevlendirdiğimiz zaman yaklaşık 400 bin kişi ediyor, 6’lı masada da bu hedef en azından 1 milyon insan olmak gibi bir durum söz konusu.
Bu çalışmalarda sadece bir siyasi partinin bireysel çalışmasıyla bu meselelerin çözülmeyeceği inancı içerisindeyiz Deva Partisi olarak. Dolayısıyla, bu kollektif bir çalışmanın ürünü olmalı, iktidarıyla, muhalefetiyle her kim olursa olsun sandığa giren vatandaşın iradesinin üzerine en ufak bir gölge düşürmeksizin seçimlerin resmi sonuçları açıklanıncaya kadar bu görevlerini adamakıllı deruhte etmeleri gerekliliğine inanıyoruz.
İdris Bey, veri tutarlılığına nasıl bakıyorsunuz? YSK’ya seçmen verileri aktarılıyor. Bu verilerin gerçek seçmenleri meydana getirdiğini ya da bu seçmenlerin içinde mükerrer seçmen olup olmadığını, başka türlü sorunları nasıl buluyorsunuz? Diğer partiler geçmiş yıllarda kıyasladıklarını söylüyorlar, siz de aynı şekilde mi yapıyorsunuz?
Füsun Hanım, seçimlere girme yeterliliğine sahip olan her siyasi partiye senede 2 sefer kayıtları verebiliyorlar. Dolayısıyla 6’lı masa dönüşümlü olarak her ay YSK’daki seçmen kütüklerine ulaşabilecek pozisyonda. Yani anbean değişiklikleri görebilecek imkâna sahibiz.
YSK, 2009’dan bu yana dijital ortamda seçmen kütüklerine ilişkin verileri tutuyor ve hem Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nden gelen veriler, hem de YSK’dan gelen verileri karşılaştırdığınız takdirde, burada seçmen kütüğündeki değişiklikleri anbean görebilme imkânına teknolojik olarak sahipsiniz.
Tabii ki burada bunu yaparken, Türkiye geneli il ve ilçe mahalle bazında seçmen sayısı değişimini görebilirsiniz, bu mümkün. Yani, Türkiye genelinde il, ilçe ve mahalle bazında ne tür bir seçmen değişikliği var, YSK’dan aldığınız verilerden bunu görmek imkânı var.
Bir diğer husus, konut satışı üzerinden, bankaya döviz yatırılması, tahvil alma gibi yöntemlerle veya geçici koruma statüsündeyken partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle birlikte cumhurbaşkanının tek başına bir kararnameyle, tek imzasıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını kazanan seçmen kütüklerini de yine il, ilçe ve mahalle bazında dağılımını görebilme imkânına sahipsiniz. Bunu nereden çıkartıyorsunuz? Kimi zaman doğum yerinden, kimi zaman baba isminden. Çünkü 2009’dan itibaren sizin elinizde hem Türkiye Cumhuriyeti Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğünden alınan veriler, hem de YSK’dan alınan veriler var. Dolayısıyla, orada yapılabilecek en ufak bir değişiklik anında oraya yansıyor. Nereden geldiğini burada çıkartabiliyorsunuz.
Mesela, anormal sayıda seçmen kaydı görünen haneler oluşuyor. Özellikle bunlar yerel seçimlerde daha çok olabilir. Yerel seçimlerde, hem muhtarlık hem belediye başkanlığı seçimi için seçmen kütükleri kaydırılıyor. Son yasada buna dair bir kısıtlama getirildi ama yine tam anlamıyla çözüm olamadı. Geçmişte bu uygulamaları Bitlis’te, Urfa’da, diğer yerlerde görüldü. Bir hane 150 kişilik seçmenin olduğu anlar tespit edildi ve burada anında gidilip bu isimler yaşıyor mu, yaşamıyor mu tespitini siyasi partiler yapabildi. Ve yine konut vasfını kaybetmiş, adreslerde seçmen var mı yok mu, bunların tespitini de YSK’dan aldığınız verilerle çok netiyle görebilirsiniz. Bunlara dair incelemeler sonucunda elde edilecek veriler anbean biz arkadaşlarla paylaşıyoruz.
Mesela, vatandaşlık yoluyla Türkiye Cumhuriyetini kazanan vatandaşlar şuan itibariyle seçmen kütüklerinde son aldığımız verilerle 159 bin üzerinde bir sayıya sahip. Bu 159 bin içerisinde Suriyeli, Libyalı, Iraklı, Afganistanlı var. Türkiye Cumhuriyetlerinden gelenler var.
Şuan itibariyle, YSK’nın verilerinde gündemde çok tartışılan vaziyette, Cumhurbaşkanın tek başına kararıyla vatandaşlık verilenlere ilişkin bir yoğunluk söz konusu değil. Ama şunu özellikle ifade edebilirim ki, hem İçişleri Bakan Yardımcısı hem İçişleri Bakanının, hem de iktidarın vermiş olduğu bir kısım verilerin hiçbiri birbiriyle örtüşmüyor. Biz YSK’dan almış olduğumuz verilerde, hem İYİ Parti, hem CHP ayrı ayrı bir çalışma gerçekleştirmiş, bu 159 binlik sayının içerisinde sadece 6 kişiyle birbiriyle örtüşmeyen bir değerlendirme söz konusuydu. O da muhtemelen bir gün önce bir gün sonra tarihi almış olmaktan kaynaklı olarak belki bir değerlendirme olabilir.
O nedenle, seçim öncesi yapılabilecek işlemlerin özünde en önemli husus, seçmen kütüklerinin oluşumu ve paylaşımına dair. Biz şuan itibariyle siyasi partiler birbirlerine centilmenlik anlaşması çerçevesinde almış oldukları bu verileri paylaşmakta çok fazla bir mahsur görmüyorlar. Ama tabii ki bunun da kendine göre yasal bir kısım kısıtları var. O kısıtlamaları yerine getirmek suretiyle paylaşılıyor, bizler de aldığımız da, yine YSK’nın bize koymuş olduğu kısıtlamalar çerçevesinde biz de bu verileri diğer siyasi partilerle zaman zaman paylaşıyoruz.
Geçmiş seçimlere baktığımızda Anadolu Ajansı üzerinden, seçimle ilgili bir algı çalışması yapıldığı görüldü. Önce yüksek rakamlar sunuldu, sonra bilgi akışı kesildi. Bu nedenle bilgilerin anlık akışı çok önemli. Siz seçim sırasında anlık akış sağlayacak mısınız?
Bu çalışma seçim günü oy kullanım işlemlerden sonra sayım döküm işlemleri başladıktan sonraki gerçekleşen hadiselere ilişkin husus. Seçimin güvenliği komisyonunun 4. Bölümde ele aldığı hadiselerden birisi bu.
Sandık sonuçlarının merkeze iletilmesi başlığı adı altında biz bunu düzenledik. Nasıl yapacağız burada? Her siyasi parti sonuçlarını kendi sistemine girişini sağlayacak öncelikle. 6 siyasi parti oradaki sandıkların sonuçlarını önce kendi sistemine girecek. Bu sonuçlar 6’lı masayı oluşturan siyasi partiler tarafından da görülebilecek bir ortak çalışma havuzunda toplanacak. Aynı zamanda, eş zamanlı olarak kendi sistemimize girdiğimiz bu sonuçları YSK’nın siyasi partilere ilettiği sonuçlarla da karşılaştıracağız. Ve bu karşılaştırmalar esnasında bir örtüşme söz konusu değil ise anında ilgili birimlere haberdar etmek suretiyle o sandıklara dair itirazlarımızı gerçekleştireceğiz ve bu itirazları yaptığımızı yine 6’lı masanın ortak ekranında da yansıtacağız.
İl ilçe seçim kurulu üye ve temsilcileriyle YSK temsilcileri ve itiraza yetkili kişileri de bu konularda süreçleri sonuna kadar takip edecek, siyasi partilerin yöneticileri tek merkezden, mesela Deva Partisi’nin SKM başkanlığından burada görmüş olduğumuz bir eksiklik varsa veri akışında, AA ile bize gelen veriler birbiriyle çelişmesi halinde anında yetkililer ilgili bulunan il ve ilçedeki seçim sandıklarına itirazı merkezden yönlendirmeyle gerçekleştirecekler.
Şimdi burada temel amaç şu; Tabii ki AA tek başına buradan aldıkları kamuoyunda psikolojik bir algı yaratmak açısından iktidar partisi adına önce yüksek gelen, taşradan gelen sandıkları bildiriyor, ondan sonra da merkezden gelen oylarla kafa kafaya geldiğinde ancak gece yarısı oluyor. Dolayısıyla bunu engellemek adına şuan itibaren sadece AA üzerinden değil, 6lı masanın oluşturacağı bir ortak havuzdan bu veri girişini AA ve YSK’nın verileri açıklamasından çok çok önce partilerin bu ortak ekranında yayınlamak suretiyle teşkilatları motive etmek, seçmeni motive etmek ve sandıklardan ayrılmamasını sağlamak adına gerekli çalışmayı da elbette yapacağız, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
200 bin sandıkta, bir kısmında bulunmuyor belki ama görevlilerinize eğitim nasıl veriyorsunuz? Bunun içinde avukat oluyor mu? Hukuki sorunlar da çıkabiliyor değil mi?
Füsun Hanım bu konuda biz Deva Partisi olarak son derece şanslıyız, ayrıca iktidar partileri yasa değişikliğine rağmen Ankara ve İstanbul’da baro kurmakta zorlanırken Deva Partisi Ankara ve İstanbul’da baro kurabilecek sayıda avukat üyeye sahip olacak.
Gerçekten hukukçuların tercih ettiği siyasi partilerin başındayız ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde de muazzam derece bir hukukçu desteğine gerçekten sahibiz. O yönden son derece şanslıyız.
Biz seçim işleri olarak bu çalışmalarımızı başlattık. İl seçim işleri başkanlarımızla bir hukukçu havuzu oluşturduk. Kimi illerde 300’e yakın hukukçuyla bu çalışmayı yürüteceğiz büyükşehirlerde. Mesela, Bursa’da 150’nin üzerinde hukukçu müracaat etti. Aynı şekilde, Diyarbakır’da 150’nin üzerinde, Urfa’da 200’e yakın hukukçu bu çalışmalara katkı sağlayabileceklerini söylediler. Sadece bu hukukçuların bulundukları illerde değil, eksik olan komşu illerde de eğitim faaliyetlerine katacağız.
Sadece eğitim faaliyetlerine katmayacağız, aynı zamanda bunları seçim günü YSK resmi sonuçları ilan edinceye kadar görevli haline getireceğiz ve o okullarda mutlaka, her okulda, bakınız, bazı okullarda 3 sandık, 5 sandık olur, bazı okullarda 40-50’ye yakın sandık olabilir, dolayısıyla her okul bölgesinde mutlaka bir hukukçu görevlendireceğiz. Bu yaklaşık oy kullanma gününde 50 bine yakın bina veya müştemilatında sandık kuruluyor. Dolayısıyla biz 6’lı masa olarak 50 bine yakın böyle bir görevlendirme yapmayı hedefliyoruz.
Bu konuda biz kendimiz, hem sandıklarda görev yapabilecek, resmi biz görevlendirme yapamıyoruz şuan itibariyle çünkü son seçimlere girmediğimiz için. Burada 6’lı masada bu işlemleri yapabilecek olan CHP, İYİ Parti ve Saadet partisi, bazı bölgelerde de belki Demokrat Parti en yüksek oyu almış 5 siyasi partinin temsilcisi çünkü oralarda görevlendiriliyor ancak biz her sandığa mutlaka bir müşahit görevlendireceğiz.
Bunlar ya eğitimci olacak, öğretmen olmasına dikkat edeceğiz, ya hukukçu olmasına dikkat edeceğiz, ya da eli kalem tutan teşkilat, seçim deneyimi olmuş isimler olmasına dikkat ediyoruz.
Biz bunları belirli periyotlarla zoom üzerinden toplantılara davet ediyoruz. Öncelikle seçim yasasını hem seçim mevzuatını, hem seçim yasasında nelere dikkat edilmeleri gerektiğini, belirli maddeler var, yaklaşık 12-13 tane maddeyi, il seçim işleri başkanlarımızın büyük bir çoğunluğu, %80’i hukukçu bizde. Bazıları da teşkilatlarla geçmişte görev yapmış çok deneyimli isimlerden oluşuyor. Bir kısmı da öğretmenlerden. Buna çok dikkat ediyoruz.
İlçe seçim işleri başkanlarımız ve SKM’de görevlendireceğimiz arkadaşlarımızın da hukukçu olmasına veya eğitimci olmasına çok riayet ediyoruz ve bunları peyderpey, nitelikli bireyler olarak yetişmesi için eğitim faaliyetlerimizi devam ettiriyoruz. Son dönemde de, özellikle pandemi koşullarından sıyrıldıktan sonra da 7 ayrı bölgenin seçim işleri ve sandıklarda görevlendireceğimiz isimleri eğitmek üzere de Ekim’de başlamak kaydıyla 15 gün arayla 7 bölgede ayrı ayrı toplantılar yapmak suretiyle bölgelerde yüz yüze eğitimde gerçekleştireceğiz ve bunları özellikle de bir sistemden takip edeceğiz.
Sadece onların 1-2 günlük eğitimiyle bunlar hallolmuyor, bizim şuan itibariyle 10 tane benim yardımcım var seçim işleri başkan yardımcısı, bunların tamamı hukukçu, geçmişte Ak Parti’de, CHP’de, MHP’de seçim hukukunda iş yapmış ve seçimlerle alakalı bir tek kitapçık var, o kitapçığı yazmış olan bir kardeşimiz de benim yanımda çalışıyor ve seçimin başından sonuna olan süreç içerisinde başlarına neler geldi ve iktidar partisinin nelerini yapabileceğini bilen, Ak Parti’nin de mutfağında, seçim işlerinde çalışmış olan arkadaşlarımız da var. Onlara karşı da ne tür önlem alınabileceğine dair eğitimi de arkadaşlarımıza veriyoruz.
Benim çok dikkatimi çekti, eğitimcilere çok önem verdiğinizi söylüyorsunuz. Son zamanlarda eğitimciler çok ihmal edildi, değil mi?
Özellikle şunu söyleyeyim, benim hayatım boyunca unutamadığım tek bir isim var, ilkokul öğretmenim. Sayın Babacan’da bunu her platformda sorar. Der ki; “Çocukluk yıllarınızın milli eğitim bakanını hatırlayan var mı?” diye salonda sorduğunda mesela 300-500 kişilik bir grubun içerisinde 10-15 kişi el kaldırır ve eğitim bakanının ismini söyler. Ama “İlkokuldaki sınıf öğretmeninizin ismini söyler misiniz?” dediğinde de, en az %99.9u el kaldırıyor ve diyor ki benim ilkokul öğretmenim bu.
Ben kendi adıma söyleyeyim, benim annem okuma yazma bilmeyen bir kadındır. Babam da ilkokul 3’den terk. Ama ben o ilkokul öğretmenimin sayesinde çok şükür hem ilkokulda şehrimin 1. Olarak Anadolu Lisesi ve diğer sınavları, hem de bir hukuk fakültesi okuma imkânı. Sonraki aşamalardaki hocalarımızın belki bir kısmını unutabiliriz ama ben Anadolu Lisesi mezunuyum, o dönemdeki öğretmenlerimin hepsini buradan sizin aracılığınızla ellerinden öpüyorum, gerçekten çok büyük katkıları var. İdealist insanlardı.
Bakınız bugün 30 Ağustos’ta bu programı yapıyoruz, çok anlamlı bir gün, bugünün anlamına binaen de orada yaşadıklarımızı, aldığımız eğitimi asla unutmamız mümkün değil. Dolayısıyla, siz isterseniz %100’ünü avukat yapın, avukatın içerisinde bir eğitimci olmadığı takdirde o avukatlar sandık başlarındaki görevlileri eğitemiyorlar. Ama bizim hem üniversitede akademik kariyer yapmış olan eğitim camiasından arkadaşlarımız, hem de gerçekten özel okullarda, dershanelerde de görev yapan eğitimcilerden de Deva Partisi’nin son dönemdeki en büyük şansı şu, okuryazar ve belirli bir eğitim seviyesini aşmış olan isimlerin çok önemli bir tercih merkezi haline geldi Deva Partisi ve iyi yetişmiş insanlarla çalışıyoruz.
En azından topluma katkı sağlayabilecek, aktif olarak beni yazın demeseler de, üye olamasalar bile gönüllü olarak 60 bine yakın şuan itibariyle bize destek veriyor gönüllüler. Pek çok biz eylem planımızı bize gönül vermiş çok sayıda eğitimcinin desteğiyle hazırlıyoruz. Sadece Deva Partisi Genel Merkezinde 12 tane eylem planı hazırladık, çevre eylem planımıza katkı sunan yaklaşık 27 kişinin 21’i yurtdışında çalışan çevreciler, iklimciler. Bunlar son derece kıymetli.
Mesela 150’ye yakın hukukçu, üniversite hocası yargı planımıza destek açıkladı, bunların sadece 8-10 tanesi ismini vermek istiyor, geri kalanı ismini vermeden bu destekleri gerçekleştiren insanlar.
O yüzden, eğitim camiası son dönemde ne kadar hor görülse de, sınavlara tabii tutularak uzman öğretmen, başöğretmen yapılmak istense de bizim başımızın tacı eğitimciler. O nedenle partimizdeki eğitimcileri de burada saygıyla anıyorum ve bu eğitim aşamalarında seçimin güvenliği noktasında bize destek ve katkı sağlayan öğretmenlerimizin faydasının en az hukukçular kadar olduğuna inanıyorum ben. Hem de daha fazlası. Çünkü pedagojik eğitim almış olanlar çok çok daha farklı bir yol haritasını bize çizebiliyorlar.
Bir de şöyle bir laf ettiniz, “AKP’nin seçimde ne yapabileceğini bilen arkadaşlarımız, tecrübeli arkadaşlarımız var” dediniz. Beklediğiniz ne var? AA, belki sandık tutanaklarının terk edilmesi, siz ne bekliyorsunuz bir terslik olarak?
Füsun Hanım ben öncelikle şunu ifade edeyim ki, bu seçimlerde Ak Parti iktidarının seçim günü hiçbir şey yapamayacağına inanıyorum. Ama seçim öncesindeki atmosferin oluşumunda etkili olabilirler. Niçin olabilirler? Şu an itibariyle devletin bütün organlarını siyasi iktidarın bir aracı gibi kullanabiliyorlar. Bu noktada seçim öncesi yapılacak çalışmalarda etkinlik sağlayabilirler.
İşte, parlamentoda çıkarttıkları seçim yasası bile bunun göstergesidir çünkü 3 yıl önce yapmış olduğunuz bir düzenlemeyi tamamen ortadan kaldırıp ve seçimlere giderken oyunun kurallarını değiştirmek bile bir nevi artık sizin vatandaşa umut veremediğinizi göstermektedir.
Kim ki seçimlere giderken seçim yasasında bir değişiklik yapmışsa o da onun sonunu getirir. Geçmiş uygulamalarda biz bunları gördük. Demokrat Parti örneğinde, Anavatan partisinde bunu gördük. Dolayısıyla, şimdi gelinen aşamada bu arkadaşlarımızın seçim günü çok fazla bir şey yapabileceğine inanmıyorum. “Ama bu nasıl sağlanabilir, bu güvenlik?” diyecek olursanız, vatandaşın coşkulu bir şekilde sandığa gitmesiyle mümkün olabilir.
Herkesin vazifesini, Füsun Sarp Nebil’in de, İdris Şahin’in de vazifesini bir hakkın yerine getirmesiyle mümkün olabilir. Siz oy kullandığınız sandıkta, kendi oyunuzun takipçisi olursanız vatandaş olarak, orada hiçbir siyasi partinin o sandığa giren oy pusulasına gölge düşürmesi mümkün değil ama sizler takip etmezseniz attığınız oya veya “aman efendim nasıl olsa bu seçimin sonucu belli” deyip sandığa gitmezseniz, elbette ki oralarda bir kısım sıkıntılar olabilir ve özellikle köylerde kullanılan, köylerdeki sandıklarda,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde farklı güvenlik gerekçeleriyle kullanılan sandıklarda sandık başında sabahın 7sinde olmaz iseniz, geç kalırsanız sandık başlarına giderken görevli olarak, oralarda yurtdışında ikamet ettiğini bildikleri veyahut il dışında diyelim ki mevsimlik işçi olarak batıda olan vatandaşların köyde ikamet etmemesine rağmen onların yerlerine oy kullandırıldığına biz geçmiş dönemde fazlasıyla şahitlik ettik.
Dolayısıyla bunları önlemenin yol ve yöntemi öncelikle sandığın başında sabah 8de oy kullanma başlayıp, 5de bitiyorsa o saat boyunca zorunlu haller dışında asla ve asla ayrılmamak ve ayrıldığınız zaman da oranın başına ikame birini koymak suretiyle ayrılmak gibi bir yükümlülüğünüz var.
Aksi takdirde bir boşluk bulursa geçmiş dönemlerde bunu terör örgütü belirli bölgelerde uyguladı. Boşluk bulduğu sandıklarda komple köyün tamamında oy kullandığını gördük. Sandıkta hiç mi eksik olmaz? Tamamına oy kullandırdılar ve son yerel seçimler öncesinde de iktidar partisinin kolluğun gücünden de istifade ederek belirli kaydırmalar yaptıklarına da şahitlik ettik.
Dolayısıyla, bunları bile bile siz geçmiş dönemde bir hatalı işlem yaptınız, bunu tekrar ediyorsanız bu artık hata değil bir karar olur yani. Bir insan orada gördüğü boşluğu eğer biz 6’lı masa olarak veya muhalefet olarak dolduramayacak isek bu takdirde iktidarın her şeyi yapabileceğini göze almak gerekir. Dolayısıyla, biz vazifemizi bir hakkın yerine getirirsek muhalefet olarak, ben iktidarın seçim sandığında hile yapabileceğine asla inanmıyorum.
Bakınız, iki tane çok önemli, seçimin sonuçlarını etkileyen davranış oldu, 2017 ve 2019 yerel seçimlerinde. 2017’de olan mühürsüz oy pusulaların geçerli sayılmasıydı, o YSK kararıyla oldu ve 2019’daki İstanbul seçimlerine yine müdahale yine YSK kararıyla gerçekleşti. O sandıklarda yapılan hatalı işlemlerden kaynaklı değildi, burada hakem olan YSK oyuna doğrudan müdahale etti. Dolayısıyla, bu fırsatı vermeyecek şekilde bu çalışmaları yapmak gerekir.
Seçimler öncesinde ne olabilir diyorsanız Sayın Nebil, seçimler öncesinde toplumu gerginleştiren ortamlar söz konusu olabilir ve biz bunu 7 Haziran 1 Kasım arifesinde gördük, yaşadık. Olmayacak yerlerde güvenlik ihlalleri söz konusu oldu. Dolayısıyla, bu sürece çok dikkat etmek lazım, seçim öncesi ve seçim gününde olup bitenlere duyarlı olmak lazım. Bu konuda gerekli çalışmayı arkadaşlarımız yapıyor, iktidarın biraz önce söylediğim gibi, siz sandıkları ihmal ederseniz, iktidar kamu gücünü de kullanarak o sandıklardaki ihmalinizden istifade edebilir, bunu özellikle söylüyorum.
O yüzden, orada siz görevinizi bir hakkın yerine getirirseniz, açık bırakmazsanız, kamu otoritesinin gücünü de kullanmış olsa da o sandıklarında bir şey yapamaz. Muhtarı kullanamaz, oradaki polis kuvvetini kullanamaz, jandarmayı kullanmaz, yeter ki siz sandıkta olun ama olmazsanız bu üçünü de kullanabilir ve orada da sandık sonuçlarına etki edebilecek neticeler alınabilir.
İlk defa bu kadar çok partinin işbirliği yaptığını görüyoruz 6lı masanın. Bu işbirliği konusundabir çok şeyi, siz de aşağı yukarı baştan itibaren söylediniz. Farklı söylemek istediğiniz herhangi bir şey var mı bu konuda?
Burada şunu görmek lazım, resmin bütününü görmek lazım. Biz Deva Partisi olarak şunu iddia ediyoruz, diyoruz ki demokrasinin oyun sahası talan edilmiş durumda. Öncelikle biz, bu oyun sahasını tamir etmek gibi bir yükümlülüğümüz var. 6’lı masa değil, tüm muhalefet bileşenleri olarak söylüyorum.
Muhalefet partilerinin içerisinde hiçbir ayırım yapmaksızın, bugün yeni kurulan partilerden, Yeniden Refah, Zafer veya Türkiye Değişim Partilerinden başlamak kaydıyla mecliste grubu bulunan HDP’sine kadar 6’lı masanın dışında bulunan siyasi partilerinde ortak görevidir seçimin güvenliğini sağlamak. Sadece bu 6lı masaya bırakılmayacak kadar önemli bir iştir, 84 milyonun ortak sorumluluğudur. Öncelikle bunu ifade etmekte fayda var.
Bir diğer husus ise, biz şuan itibariyle 6’lı masada rekabet öncesinde bir işbirliği protokolü gerçekleştiriyoruz. Hepimiz ayrı siyasi partileriz, hepimizin ayrı programları var. Elbette mücadele de edeceğiz ama o mücadeleyi edebilmek için öncelikle demokrasinin kurallarının işleyebildiği bir sistemi tekrar Türkiye’ye kazandırmamız lazım. Şuan itibariyle sağlıklı bir demokrasi işlemiyor.
Bizim Deva Partisi olarak önceliğimiz ve motivasyonumuzun temelinde bu var. Bu ülkede sistem değişikliği ve bu sistem değişikliğiyle birlikte de güçlendirilmiş parlamenter sistemi ülkeye kazandırmak. Burada bu seçim güvenliğiyle biz bunu ortak çalışma tecrübesini edinmemiz halinde yarın parlamentoda bazı yasaların veya anayasa değişikliğinin yapılması konusunda da bir ve beraber yan yana gelebiliriz.
Bu sadece seçim güvenliği komisyonunun işi ve ortak çalışması veya güçlendirilmiş parlamenter sistem değil, pek çok konuda bir ve beraber ortak çalışma iradesi konabilir, batılı ülkelerde olduğu gibi. Koalisyonları çok daha iyi yürüten, öncesinde bir mutabakata bağlayan, bir çerçevesini çizen ve o çerçeve doğrultusunda da vatandaşa ortak vaatte bulunarak bir yol yürünmesi gerektiğini ve bu seçimde vatandaşa verebileceğimiz en büyük vaat bir an önce bu sistem değişikliğini gerçekleştirebilecek birlikteliği topluma yansıtabilmektir.
Bizim Deva Partisi olarak düşüncelerimiz bunlar. Vatandaşlarımız müsterih olsunlar, milli iradenin tecellisi için YSK tarafından resmi sonuçların ilanına kadar tek bir oyun dahi zayi olmaması için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz. Bu konuda çalışıyoruz, çalışmaya da devam edeceğiz ama yine ifade ediyorum, son resmi sonuçlar açıklanıncaya kadar seçimde iş bitmez Sayın Nebil, sonuna kadar bu mücadeleyi sarfetmek gerekir.
İdris Bey, bir de biliyorsunuz, biz bu ülkede sürekli “dış güçlerden” şüpheleniriz. Rusya ile son yaklaşımları soracağım, tabii sadece Rusya’da yok, ABD’de veya İngiltere, Fransa, Almanya’da var. Rusya ile bir yakınlaşma görülüyor son seçimlerde. Sanki iktidar değişmesin isteyebilecekler gibi gözüküyor. Rusya için biliyorsunuz Trump’ın seçildiği ABD seçimlere karıştıkları iddiası var. Almanlar, Fransızlar, İngilizler sürekli kendi seçimlerinde de Rusların karışmasından korktuklarını gösteren konuşmalar yapıyorlar. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? “dış güçler” seçime karışır mı sizce?
Ben Türkiye’de dış güçlerin doğrudan seçim sonuçlarını etkileyebilecek bir müdahalesinin olabileceğine inanmıyorum, öncelikle bunu ifade edeyim. Ve seçimlerin tapusu da ıslak imzalı oy tutanaklarıdır. Islak imzalı oy tutanakları, seçimlere giren siyasi partilerin temsilcilerinin elinde bulunduktan sonra asla ve asla istediğiniz teknolojik imkânı kullansınlar, seçimlerin sonucuna gölge düşürebilmek mümkün değil.
Ama o 200 bin sandığın tamamında o ıslak imzalı oy pusulaları dökümüne dair o evrak elimizde olmalı ve o seçimlerin tapusudur. Bu konuda bunu gerçekleştirdiğimiz takdirde çok büyük bir problem olacağı kanaatinde değilim.
Ancak Rusya ile yakınlaşma Türkiye açısından çok dikkate değer bir gelişme, onu özellikle ifade etmekte fayda var. Çünkü niçin? Sayın Erdoğan ülkeyi şeffaf bir şekilde yönetmiyor. Özellikle son yıllardaki uygulamalarında dış siyasete dair bir şeffaflık söz konusu değil. Tamamen duygularla, dürtülerle bir dış politika setiyle karşı karşıyayız. Bir gün dostum dediği Putin, ertesi gün farklı olabiliyor. Bir gün dostum dediği Trump, ertesi gün çok farklı bir şekilde kendisine hakaret edebiliyor.
Şimdi bu ilişkilerin özünde hukuk devletinden uzaklaşmış olmak ve şeffaflıktan bahsedemeyeceğimiz bir düzen içerisinde ülkeyi yönetmiş olmaktan kaynaklanıyor. Bugün Akkuyu nükleer santralinde neler oluyor? Bakın, Sayın Babacan çok netliğiyle soruyor şuanda. Diyor ki; “Merkez bankasına şuanda elde ettiğimiz bilgilere göre 12 milyar dolar para girdiği görülüyor. Bu Rusya’dan geldiği ifade ediliyor. Bu neyin karşılığı geldi?” diye 15 gündür soruyoruz ama hükümet tarafından en ufak bir açıklama söz konusu değil.
Bunu açıklattıramadığımız ölçüde, geçmiş dönemde de biliyorsunuz 130 milyar olarak bahsetmiştik merkez bankasındaki eksikliği, daha sonrasında ana muhalefet partisi bunun bayraktarlığını yaptı ve 128 milyar olarak herkesin kafasına kazındı. Oysa şuanda bu 190 milyar dolar oldu, bu merkez bankasından satılan, çarçur edilen döviz rezervleri.
Dolayısıyla, Rusya ile ilişkilerde şeffaf bir uygulama söz konusu değil. Türkiye’nin atmış olduğu adımlar da son derece kaygı verici. Özellikle yabancı haber ajanslarına düşen bir hadise, S-300 füzelerinin bir şekliyle İstanbul boğazından Karadeniz’e geçirildiğine ilişkin bir kısım açıklamalar var dış basında. Eğer böyle bir şey varsa, bu son derece sıkıntılı ve ülkeyi de gerçek anlamda riske sokabilecek adımlar.
Rusya ile yakınlaşma, ilişkilerde çok daha şeffaf bir yönetim arzuluyoruz. Aksi takdirde ne tür bir zarara uğrayacağımızı kestirebilmemiz mümkün değil. Batıyla olan ilişkilerde de şunu özellikle ifade edeyim, Türkiye Cumhuriyeti bağımsız üniter bir devlet. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin gereğini biz yerine getirdiğimiz takdirde tam manasıyla hukuk devletini uyguladığımız takdirde batı ne düşünürse düşünsün, ne yaparsa yapsın bize çok fazla bir zararının dokunabileceğine ben inanmıyorum.
Ama siz içeride barışı sağlayamazsanız, içeride ekonomik istikrarı sağlayamazsanız o zaman dışarının müdahalesine açık bir toplum haline gelirsiniz ve şuan itibariyle yaşadığımız sıkıntıların temelinde de bu tür davranışlar var.
Suriyelilerin sığınmacı statüsü oldukları için vatandaş olma hakları yok. Ama Cumhurbaşkanı kararı ile oy eksiği olan bölgelerde 500-600 bin kişinin olabileceği yorumu var. Böyle bir risk görüyor musunuz?
Öncelikle şunu söyleyeyim, geçmişte biliyorsunuz bir kişinin vatandaşlığı kazanabilmesi istisnai yollarla mümkündü ve bakanlar kurulu kararıylaydı. Şuanda Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle bu sadece Sayın Cumhurbaşkanının bir imzasıyla mümkün. Ancak bir istisna var bakınız, geçici koruma altındaki Suriyelilerin kesinlikle vatandaşlığa kabulüne dair bir imkân yok yasal olarak.
Biz özellikle Deva Partisinin 12. Eylem planında düzensiz göçmenlerle alakalı yapmış olduğumuz eylem planında bunu son derece net açıkladık. Yani, geçici sığınmacı ve koruma statüsünde olan hiçbir Suriyeli vatandaşın Türk vatandaşlığında kabulü mümkün değil. Uluslararası sistemde de mümkün değil çünkü onları biz bir savaş halinden kaynaklı olarak, geçici olarak burada muhafaza ediyoruz ve bunlara vatandaşlık imkânının da verilmeyeceğini o günkü şartlarda kamuoyuyla paylaştık.
Yasal olarak bu mümkün değil. Ancak, Sayın Erdoğan bırakın bazı yasa ihlallerini, anayasayı bile ihlal edecek davranışlar sergiliyor ve bu şekliyle vatandaşlık verebilir mi? Verebilir. Ancak biz bunları seçmen kütüklerindeki değişikliklerden anbean takip edeceğiz ve bunu da kamuoyuyla paylaşacağız.
Yani her vatandaş olarak kabul ettiği kimsenin iktidar partilerine oy vereceğine dair ellerinde bir barometre söz konusu değil. Geçtiğimiz dönemde, özellikle yabancı vatandaşlık edinip, seçimlerde oy kullanıp lehe bir tek sonuç değiştirebilen yer Hatay’ın bir beldesinde. O da CHP lehine sonuç değiştirmiş. Yani, bu vatandaşların kendi vatandaşlık hakkını iktidar partisinden aldık diye onlara oy vereceğine dair bir emare söz konusu değil. Ancak, bunların oy kullanması da, özellikle geçici sığınmacılara vatandaşlık yoluyla oy kullanmaları da son derece yanlış olur, biz bunu da doğru bulmayız çünkü vatandaşlar kabullerinin önünde yasal engel olan birisinin vatandaş oldu diye oy kullanmasını meşru kabul etmemiz anayasal bir devlette çok da söz konusu olmamalı.
Seçim güvenliği sadece siyasi partilerin sorumluluğu mudur? Biz vatandaşlara ve de sivil toplum örgütlerine burada ne görevler düşmektedir?
Füsun Hanım, biraz önce de ifade ettim, oy namustur yani. Kişi kendi iradesini 5 yıl kendi adına kullanacak birilerine tercihte bulunarak sandıkta bir şekliyle yetki devrinde bulunuyor. Dolayısıyla, bu yetki verdiği insanlara yönelik bu iradesinin üzerine hiçbir şekilde gölge düşmemesi lazım.
Bu tabii ki siyasi partilerin öncelikle asli vazifesi ama tek başına siyasi partilerle mümkün değil. Aynı zamanda bunu sivil toplum, mesela Oy Ve Ötesi gibi pek çok sivil toplum örgütü bu konuda çalışma yapıyor, zaman zaman bizlerle de istişarelerde bulunuyorlar, geliyorlar biz de Adil Seçim Platformu gibi arkadaşlar bunu bir mesele haline getirmiş.
Her vatandaşımız mesele haline getirmiş, benim şimdi seçimin güvenliği komisyonunun doğal üyesi olduğumu bilen Anadolu’da Ali Beyle taşrada ziyaretler esnasında gören vatandaşların çoğu “oylarımızda bir sıkıntı olmayacak değil mi? Biz değişim yönünde bu irademizi kullanacağız ama siz bunlara sahip çıkacak mısınız” diye soruyorlar, diyorum ki, “ben gelip Niğde’nin Bor ilçesinde buna sahip çıkmam mümkün değil ama siz çıkacaksınız. Bu sizin sorumluluğunuzda çünkü biz vekil tayin edeceğiniz isimleriz biz siyasi partiler olarak, asıl olan sizsiniz, dokunulacak irade sizin iradeniz, dolayısıyla bu seçimlere gölge düşmemesi için öncelikle sizin gereğini yapmanız lazım.”
Türkiye’de yıllara dair, yani 50’den bu yana seçimlerin adil, serbest, eşit, şeffaf, düzen ve dürüstlük ilkesi içinde gerçekleşmesi için her türlü tedbir alınıyor. Aslına bakarsanız iyi de işleyen bir mekanizmamız var, son dönemdeki bir kısım gölge düşürmeler olmamış olsa idi ama buradaki işbirliğimiz milletimizin tamamıyla yapacağımız bir işbirliği olmalı.
Güç birliği içinde olacağımıza dair de bu teyitleşmeyi her platformda, her türlü basın açıklamasında ifade ediyoruz çünkü buradaki irade milletin kendi iradesidir ve bu iradesine sahip çıkmakta kendisinin vazifesidir. Bu tüm siyasi partilerle birlikte sivil toplumun ve vatandaşımız ortak çalışmasıyla ancak mümkün olabilir.
Benim sorularım bu kadar, eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Çok teşekkür ederim, gerçekten çok önemli bir çalışmaya katkı sağlıyorsunuz. Arkadaşlarımızla yapmış olduğunuz mülakatları da inceledim, gördüm. Hepsinin ayrı ayrı değer katacak açıklamaları olmuş ama şuradan yine bir sefer daha burada sizin aracılığınızla ifade ediyorum ki, vatandaşlarımız müsterih olsunlar. En azından bu seçim açısından şunu diyorum ki, resmin büyüğüne odaklanmış bir yapı söz konusu ancak yine bir sefer daha sizin aracılığınızla ifade ediyorum bu sadece 6’lı masanın sorumluluğunda olabilecek bir iş değil, bu toplumun tamamının sorumluluğunda olabilecek bir hadise ve bizim burada bir başkasını ötelemek gibi bir lüksümüzün de olmadığını da bir seferde altını teyit edelim. Diğer siyasi partileri ayrıştıran, onlardan farklı bir çalışma yapıyormuş gibi bir algı sunmak gibi bir lüksümüz söz konusu değil. Çünkü bu sandıkların namusunu korumak hepimizin ortak sorumluluğu. Bu noktada ortak bir çalışmaya da hep birlikte imza atmamız gerekiyor.