Kuzey Afrika ülkelerinde yönetim değişikliklerine neden olan Arap Baharı’nın birinci yılında aktivistler, halen geçiş süreci yaşanan coğrafyalarda iletişimin istenilen ölçülerde sağlanabilmesi için mücadele ediyor. Zira, en doğal insan haklarından biri olarak tanımlanan “fikirlerin paylaşımı” sansür edilmek isteniyor.
Dünya medyasında konuşulan bir habere göre Suriye’de yönetim, karşıt düşüncelerin iletişim araçlarıyla paylaşılmasının önüne geçebilmek için İrlanda menşeili bir teknolojiyi kullanıyor. Şam yönetimi, siyasi hassas terimler içeren kısa mesajları bir süreden bu yana blokluyor. “Branch 225” adı verilen ve Suriye istihbarat birimlerince kullanılan teknolojinin, orijinal olarak Dublin merkezli Cellusys Ltd isimli bir firma tarafından bu ülkeye sağlandığı ifade ediliyor. Bu, halen dünyanın sancılı bölgelerinde yaşananların anlaşılabilmesi adına verilebilecek güncel örneklerden yalnızca birini oluşturuyor.
Dünyadaki büyük sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra, sivil hakları savunan lokal kuruluşlar birlikte hareket ederek bir çıkış yolu bulunabilmesi için mücadele veriyor. Bu çerçevede Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın adı geçen bölgelerde faaliyet gösteren STK’lara yine bir başka STK New America Foundation aracılığıyla destek verdiği ve aynı kapsamda 70 milyon dolar sağladığı ifade ediliyor. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, geçtiğimiz yıl yaptığı bir konuşmada ülkesinin insan haklarının korunabilmesi için desteğini sürdüreceğini ifade etmişti.
Yapılan analizler, halihazırda kullanılan telefonların ancak yüzde 30’unun akıllı olduğunu, dolayısıyla kullanıcıların önemli bir bölümünün pratik bir çok uygulamayı değerlendiremediğini gösteriyor. Diğer yandan, SIM kart aracılığıyla mobil telefonların takip edilebiliyor olması aktivistleri endişelendiriyor. Mobil güvenlik kaynakları, telefonların izlenenemesi için bunların kriptolanmalarının gerektiğini, bu işlemin ise tahmin edilenin oldukça üstünde bulunduğunu belirtiyorlar.
Mobil telefonlara kripto desteğinin sağlanabilmesi için bunların çalıştığı kaynak kodlarının sağlanması gerekiyor. Ancak bir çok üretici kötü amaçlı kullanılabileceği gerekçesiyle bu kodları güvenlik uzmanlarıyla paylaşmıyor. Diğer yandan örneğin Android işletim sistemine sahip akıllı telefonların önemli bir bölümünün sistem güncellemesi yapmamaları nedeniyle güvenlik açıklarının olduğu, bu cihaz sahiperinin yaptıkları yazışmalar nedeniyle risk altında bulundukları dillendiriliyor.
Hiç bir güvenlik uygulamasının mobil kullanılara yüzde 100 koruma sağlamayacağını ifade eden güvenlik uzmanları, bu nedenle bugün kullanılan mobil teknolojilerin kolaylıkla takip edilebildiklerinin unutulmaması gerektiğini özellikle belirtiyorlar.