Yılbaşından bu yana tüm 2022 boyunca, ABD’deki teknoloji firmalarından 850 tanesinin toplam 120 bin kişiyi işten çıkardığı haberini geçenlerde bir araştırma firması yayınladı. Hızla resesyonun geldiği gibi spekülasyonlar var. Biz de ülkemizdeki teknoloji sahasına bakalım, durum nedir diye merak ettik ve konuyu en önemli uzmanlardan birisi olan TD Synnex Yönetici Direktörü Behçet Yumrukçallı ve geçenlerde güzel bir işbirliği açıkladıkları –yerli üretim yapan– siber güvenlik firması DataFlow CEO’su Burak Çifter’e sorduk.
Sektörün bu çok kıymetli 2 yöneticisine bir yandan hayata geçirdikleri iş birlikteliğini sorarken, bir yandan da yaklaşan 2023 yılına dair öngörülerini sorduk. Behçet Bey gayet net ve pazar araştırmalarına dayalı yorumlarını paylaştı. Global ve yerel bir resesyon olabileceğini ancak ülkemizin bilişim sektörünün bundan çok fazla etkilenmeyeceğini öngördüklerini açıkladı.
Keyifli bir söyleşi oldu, iyi seyirler dilerim… (seyredemeyenler için birebir metin olarak da yayınlıyoruz)
Ernur ÖKTEM: Öncelikle TD SYNNEX firmasından bahsedelim. 1974 yılında Tech Data olarak faaliyetlerine başlamış, çok uluslu Amerikan merkezli bir dağıtıcı firmaydı. 2021 yılının sonunda da 7 milyar dolar bedelle SYNNEX firmasıyla birleşmeye gitti. Sorumuza gelecek olursak; birleşme süreci nasıl ilerledi? Çok uzun zaman geçmemiş olmasına rağmen yeni döneme dair gözlemleriniz neler? İş yapış anlamında bir firma kültürü, organizasyonel farklılıklar anlamında neler gözlüyorsunuz?
Behçet Yumrukçallı: Aslında siz çok güzel bir açılış yaptınız, bununla ilgili aslında belki Türkiye açısından tarihsel olarak bahsedecek olursam, aslında biz AvNet firması olarak faaliyet gösteriyorduk, 2017 yılında Tech Data firması AvNet’i satın alınca Tech Data ismini aldık. Ondan sonra arada, TD SYNNEX birleşmesinden önce Apollo diye bir yatırım şirketi bizi satın aldı, 2019 yılında. Sonra onların aracılığıyla Amerika’nın en büyük distrübitesi SYNNEX ile birleştik. Bir birleşme olduğu için açıkçası Tech Data’nın “TD”si, SYNNEX’in “SYNNEX”i geldi, TD SYNNEX adını aldık. Çok yeni, 1 ay kadar önce bu ismi de aldık.
Bu birleşme sonucunda da aslında globalde en büyük IT dağıtıcısı unvanına sahip olduk. 60 milyar doların üstünde ciromuz olan, Fortune’da ilk 60 firma arasında olan, aynı zamanda son 10 yıldır da Fortune’un en çok çalışılmak istenen firmalar sıralamasında bulunan bir noktaya geldik.
Peki, bu birleşme bizi nasıl etkiledi? Öncelikle kültür olarak baktığımız vakit aslında birbirine çok yakın firmalar, ikisi de Amerikan firması. Özellikle yaklaşımımızda çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık son derece önemli ve öne çıkıyor. Genelde zaten Amerikan firmalarının şuan ki en büyük önem verdikleri konulardan birisi, dolayısıyla iki firma bunlara gerçekten çok fazla önem veriyor.
Onun dışında sürdürülebilirlik konusu yine iki kurum açısından da son derece önemliydi. Biz bunu hem doğa hem toplum açısından bakıyoruz. Nedir, küresel karbon ayak izi salınımlarının azaltılması, emisyonların azalımı gibi konularında kendi çözümlerimizi buna uygun hale getirmeye çalışıyoruz. İş ortaklarımızın da bu konularda yaptığı çalışmalar varsa, oralarda da destek olmaya çalışıyoruz.
Toplum dedim, toplum tarafında yine önemli bir noktada aslında hep şöyle bir yaklaşım var: Mutlu, huzurlu toplumlar sürdürülebilirlik konusunda da daha başarılı oluyor. Bu konuda da eğitime son derece önem veriyoruz. Yine 2 kurumun yaklaşımı Türkiye’de de özellikle teknolojik alanda ve kadın ağırlıklı tarafta eğitim konusunda çeşitli üçüncü şahıs firmalarla çalışarak bunu artırmaya çalışıyoruz. Aynı misyon ve vizyona sahibiz.
Uçtan uca çözüm ve hizmetlerimizle iş ortaklarına değer katmaya çalışıyoruz. Organizasyon olarak şöyle bir avantajımız oldu, iki firma da Avrupa’da, daha doğrusu SYNNEX Avrupa’da olmadığı için TD SYNNEX olarak yeni bir yapılanmaya gerek kalmadı. Dolasıyla Tech Data’nın uzantısı olarak TD SYNNEX olarak devam ediyoruz. Portföyümüz çok zenginleşti, sınıfında lider markaların dağıtıcılığına sahip olduk. Dijital dönüşüm bizim için çok önemli, özellikle Next Gen tarafında uçtan uca çözümler sağlayabiliyoruz. Bu açılardan birleşmenin bize getirdiği, özellikle finansal güç olarak da çok ciddi avantajlar sağladık.
Ernur Öktem: Geçtiğimiz günlerde biz de katılma şansı bulmuştuk. Bir toplantıda DataFlowX ile iş birlikteliğinizi duyurdunuz. Burada, bu iş birliklerinden beklentileriniz nedir? Siz klasik bir dağıtıcı firma pozisyonunda değilsiniz, onu biliyoruz. Mutlaka beklentiniz bu noktada bir güvenlik firmasıyla beraber katma değerli projeler ortaya çıkarıp gelirinizi artırmak olacaktır tahminimize göre, bu noktada beklentileriniz nelerdir?
Behçet Yumrukçallı: TD SYNNEX olarak, diğer bütün ülkelerdeki gibi aslında çalıştığımız iş ortaklarımızla yeni nesil teknolojilerle yaptıkları yatırımın değerini artırmak, ticaretlerini büyütmek gibi konularda yenilikçi çözümler sunmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken tabii bir çok markayı temsil ediyoruz, global markayı temsil ediyoruz, onların çözümlerini temsil ediyoruz.
Özellikle Next Gen dediğimiz, yani yeni nesil teknolojiler bizim en önem verdiğimiz konuların başında geliyor. Geleceğin de burada olduğuna inanıyoruz. Bunlar nedir, bulut, siber güvenlik, IoT, AI konuları. Bunların içerisinde siber güvenlik bizim yine en önem verdiğimiz konuların başında geliyor.
Şimdi siber güvenlik denilince bir de Zero Trust, yani “Sıfır Güvenlik” yaklaşımı var ki, birazdan aslında bu işin erbabı kişiler daha iyi yorum yapacaktır ama sonuç olarak işlemin, verinin, kimliğin güvenilmez olduğunu kabul eden bir yaklaşımda DataFlowX bizim için çok değerli bir ürün ve marka. Çünkü diğer global rakiplerine göre son derece rekabetçi ve çözüm olarak da son derece esnek bir çözüm gerçekleştiriyor.
Bizim açımızdan yine en önemli noktalardan biri de yerel bir firma olması. Tamam, biz bir global firmayız ve global üreticileri temsil etmeye çalışıyoruz ama bizim misyonlarımızdan da bir tanesi Türkiye’den önemli markaları yurtdışına çıkarabilmek. Dolayısıyla DataFlowX yerel bir marka olarak ve çok kuvvetli çözümleri olan bir marka olarak öncelikle bu işi Türkiye’de büyütmek, daha sonra da başarı hikâyelerimizle beraber globalde DataFlowX’in bayrağını sağlıyor olmak.
Türkiye’de de bunu nasıl büyüteceğiz? Katma değerli bir dağıtıcı olarak 600ün üzerinde iş ortağımız bulunmakta, biz de hem saha gücümüzü hem de bu ekosistemimizin gücünden faydalanarak DataFlowX ile çok ciddi ve büyük işler yapmayı planlıyoruz.
Ernur Öktem: Bu noktada az önce sizin de altını çizdiğiniz husustan hareketle, yani siz global ölçekte iş yapan bir firmasınız, dolayısıyla hem ülkemizi hem de global ölçekte dünya ekonomisini gözleme şansınız olduğunu biliyoruz. Uluslararası bir firmanın üst düzey yöneticisi olarak. Bu noktada bize biraz değerli yorumlar yapabileceğinizi düşünüyoruz. Takipçilerimize de faydalı olabileceğini düşünüyoruz. Şimdi, 2020 ile başlayan pandemi koşulları teknoloji firmalarına genel anlamda ciro ve karlılık olarak geri döndü. 2020-2021-2022 gözlemlediğimiz kadarıyla böyleydi. 2022 yılının artık son dönemindeyiz ve 2022 değerlendirmesi rica edeceğiz sizden ve 2023 yılından beklentilerinizin neler olduğunu soracağız, bu noktada hem Türkiye’de hem dünyada bir resesyon gözlüyor musunuz, bekliyor musunuz, buna yönelik bir hazırlığınız var mı firma olarak?
Behçet Yumrukçallı: Sizin de dediğiniz gibi aslında 1-2 şeyi tekrarlamış olacağım ama Covid-19 Pandemisi, sosyal mesafe normları ve ülke çapındaki sokağa çıkma yasakları nedeniyle dijital teknolojinin kullanımı da kaçınılmaz bir artıya ulaştı. Dünyanın dört bir yanındaki insanlar ve şirketler yeni çalışma ve yaşam biçimlerine uyum sağlamak zorunda kaldı bu da bir gerçek. Teknoloji bu zorlu dönemde insanların adeta kurtarıcısı oldu. İletişimden eğitime, sağlıktan gıdaya insan yaşamını doğrudan etkileyen tüm alanlarda sürdürülebilirlik dijital ekonomi sayesinde sağlandı. Bu bir gerçek.
Doğal olarak bu dönüşüm teknolojiye yatırım yapmanın ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sürdü, bu da teknoloji sektöründeki şirketlerin cirosunu ciddi anlamda artırdı. Bu bizim için de geçerli. Geçtiğimiz 2020-2021 ve 2022 yılları içerisinde. 2023 yılına olan beklentimize baktığımızda, şirketlerde teknolojilerin önemine dair artan bu farkındalığın etkisiyle sektörle özellikle belli alanlarda büyümenin daha da hızlanacağı yönünde.
Örneğin, pandemi bulut bilişimin işletmeler için ne kadar önemli bir konu olduğunu kanıtladı. Bunun sonucunda günümüzde inşaattan ulaştırmaya, eğitimden seyahate, imalattan ihracat ve ithalata kadar her sektörden kurum ve işletme bulut bilişim teknolojisinden yararlanma noktasına geldi. Tabii bulut bilişimin yaygınlaşması IoT ekosisteminin de daha gelişmesini sağladı ve daha da gelişmesini sağlıyor olacak. Artan veri siber güvenliği daha da öne çıkarttı ve çıkarmaya devam edecek.
Teknoloji sektörünün gelişiminde şuan olumlu bir domino etkisi görüyoruz bütün bunların. Hatta domino etkisinin başında olduğumuzu düşünüyorum. İlerleyen yıllarda bu etki daha da artacak, bu dönüşüm çok daha güçlü ve etkili olacak.
Diğer taraftan da biraz önce bahsettiğiniz gibi resesyon gibi bir gerçek var. Bununla ilgili sorunuza da gelecek olursam bunu KPMG’nin yaptığı bir araştırmayı baz alarak objektif bir şekilde yanıtlayabilirim. KPMG’nin Küresel CEO araştırmasının 2022 yılı sonuçlarına göre her 10 CEO’dan 8i önümüzdeki 12 ay içerisinde bir resesyon beklediğini söylüyor. Hatta üst düzey yöneticilerin %14ü bugünün en acil endişeleri arasında resesyon konusu olduğunu belirtiyor. Bununla birlikte yine CEO’ların 3/4ü yaklaşan resesyon öncesinde şimdiden tedbir amaçlı adımlar attıklarını da belirtiyor, ki bunun da önemli bir sonuç olduğunu değerlendiriyorum.
Bir diğer önemli husus ise, bu endişelere rağmen üst düzey yöneticiler, önümüzdeki 6 ay için ekonominin dayanıklılığına belirgin bir şekilde daha fazla güven duyuyor. Liderlerin %71’i küresel ekonominin ve şirketlerin önümüzdeki 3 yıl içinde büyüyeceğinden emin olduklarını ifade ediyorlar. Sonuç olarak, bütün bu sonuçlar bize şunu gösteriyor ki, evet bir resesyon riski söz konusu ancak iş dünyası küresel ekonominin bu riskin üstesinden gelecek güçte olduğuna da inanıyor.
Ernur ÖKTEM: Yani beklentiler resesyon yönünde ama bu işleri de çok fazla etkilemeyecek gibi öngörü var diye yorumlayabiliriz.
Behçet Yumrukçallı: Özellikle teknoloji alanında. Tabii çok geniş bir bakış açısıyla bakılabilir resesyona ama bizim teknoloji açısından baktığımızda içimiz biraz daha rahat diyebilirim.
Ernur Öktem: Son dönemde bizim gözlemlediğimiz Türkiye’deki bilişim alanında en dinamik konular siber güvenlik, oyun geliştirme, fintech gibi belli başlı alanlarda çok değerli firmalarımız olduğunu ve bunların dünya pazarında boy göstermeye başladığını görüyoruz. Bununla gururlanıyoruz. Bu noktada DataFlowX’i biraz tanımak isteriz, yani yakın geleceğe dair hedeflerinizi duymak isteriz.
Burak Çifter: Öncelikle dediğiniz gibi, son dönemde siber güvenliğin küreselde de yaygın bir şekilde ihtiyaç olarak addedilmesinin neticesinde ülkemizde de bu alanda birçok şirket ortaya çıktı ve küresel başarılar da elde edenler oldu. Aslında biz de bu küresel başarının bir parçasıyız, sadece böyle bir münhasıran veya sadece kendimize özgü bir başarı olarak da çok da değerlendirmiyoruz bunu.
Ernur ÖKTEM: Sıcağı sıcağına en başında hemen bir araya girmek, çok yeni bir ödül aldığınızı da biliyoruz, bunun için tebrik ederim, bununla ilgili de biraz açar mısınız?
Burak Çifter: Çok teşekkür ederiz, Türkiye Bilişim Derneği’nden milli ürün ödülünü aldık. Bu senenin başında da zaten derneğin de anlamlı bir 50. Yılı vesilesiyle de bu ödülü benzer bir ödül olarak yurtdışında ihracat alanında almıştık. Bu sene ki milli ürün alanında da ödülleri sağ olsunlar bize vermeyi uygun gördüler, böyle kıymet gördüler, onlara da çok teşekkür ediyorum.
Dediğimiz gibi, özellikle siber güvenlik aslında bu bahsettiğimiz küresel resesyondan da, dijitalleşmeden de bağımsız değil. Dijitalleşme arttıkça gerek üretimde maliyetlerin düşürülmesi ihtiyacı, gerekse insan hatasının minimuma indirilmesi ihtiyacı sebebiyle tabii ki dijitalleşme daha fazla yatırım yapılan bir noktaya gidiyor. İşlerimizi otomasyona yöneltmek, daha az kaynakla veya mevcut kaynakları daha verimli kullanarak ürünlerin, üretimin ve işletmelerin maliyetini daha aşağı çekerek bu resesyon beklentilerinde daha rekabetçi olmak için teknoloji yatırımları artıyor.
Tabii ki teknoloji yatırımları beraberinde bizim bu kadar teknolojiye bağımlı hale gelmemiz neticesinde siber güvenlik sadece teknoloji altyapımız değil, aslında işimizi kurmakla aynı anlama gelmiş durumda oluyor. Bu noktada biz de DataFlowX 2014 yılından beridir faaliyet gösteriyoruz ve DataFlowX altındaki veri diyotu datadiyotX ürünümüz, DataBrokerX ürünümüz ve eposta güvenliğinde çalışan DataMessageX ürünlerimiz ile birlikte biz de kurumlara özellikle güvenlik, üretim, enerji kurumlarına kritik ağların, kritik şebekelerin korunabilmesi için sıfır güvene dayalı, donanım tabanlı, çok uzun yıllardır askeri seviyede kullanılan bu teknolojiyi artık özel sektörde de rahatça ulaşılabilir bir teknoloji haline getirdik.
Esnekçe onların da kullanabileceği, kullandıkları altyapılara çok rahatlıkla entegre olabilecek bir çözüm haline getirip pazara sunduk 2019 yılından itibaren.
Geçtiğimiz yıllardan itibaren özellikle güvenlik alanında, bu ürünümüzün oldukça da sahada kullanımı yaygınlaştı ve Tech Data işbirlikleriyle, burada Behçet Bey’e ben özellikle teşekkür etmek istiyorum, yerli üreticilerin de belli bir kalite, belli bir standart yakaladıktan sonra en büyük ihtiyaçları tabii ki bu başarılarını yurtdışına aktarabilmek ve orada da aynı başarılara erişebilmek. Burada da tabii ki bizim için iş modelimize göre iş ortağı rolü çok kritik. Bu da katma değerli dağıtımcı.
Zira siber güvenliğin kendisi çok niş bir alan. Teknoloji ekosisteminin içine baktığımızda ki kendi içerisinde bile artık neredeyse kendisi bir ana başlık olmuş durumda. Siber Güvenliğin farklı farklı alt dalları, uzmanlıkları var. Bu sebeple tabii ki her iş ortağıyla da çalışmamızda çok da rahat olamayabiliyor ancak Tech Data’da sağ olsun bu alanda hem siber güvenliği yaptıkları yatırım neticesinde mevcuttaki insan kaynakları ve altyapısı bizim de bulunduğumuz siber güvenlik alanındaki niş ve kritik çözümleri de rahatlıkla hem Türkiye’de hem de globalde ihtiyaç sahiplerine, kurumlara ve müşterilere doğru bir şekilde sunabilmek adına çok olgunlaşmış bir altyapı da bulunuyordu.
Bu sayede biz de hem şirketimizi küresel pazara taşıyabilmek adına hem de Türkiye’de dâhil olmak üzere iş ortağı ağımızı da geliştirmek adına birlikteliği sağ olsunlar onlarla birlikte bir çalışma yapmış olduk.
Ernur Öktem: Burada TD SYNNEX ile iş birlikteliğinizde hedeflediğiniz öncelikli ülkeler hangileri? Hangi ülke pazarlarını öncelikli hedefiniz olarak belirlediniz?
Burak Çifter: Öncelikle bir Pazar hedefi olduğu gibi, bir de beraber iş yapma kültürümüzü olgunlaştırma hedefimiz var. Zira biz aslında belki bunun ilk örneklerinden biri olmamızla beraber, birçok Türk üreticinin de, yerli üreticinin de küreselde artık uygulanmış olan, başarıya kavuşmuş olan kanal yapısına geçmesi anlamında da pazara olan sorumluluğumuz sebebiyle bu alanda bir öncü olmayı da hedeflerimiz arasında görüyoruz. Yani öncelikle bir misyon hedefimiz olduğunu düşünüyoruz.
Pazar hedefimiz olarak da, TD SYNNEX’in özellikle Avrupa’da çok geniş bir varlığı var. Yanlış hatırlamıyorsam 24 ülkede temsil ettiği, gerçekten kendi alanında en öncü olan markalar olması sebebiyle de çalıştıkları iş ortakları da her bir bölgede, o bölgedeki her bir sektörde gerçekten en kıymetli, konusuna vakıf olgunluğu oldukça yüksek iş ortakları. Bizim de TD SYNNEX ile ana hedefimiz özellikle Avrupa pazarında TD SYNNEX ile beraber oradaki iş ortaklarımızla birlikte pazara ürünlerimizi sunabilmek.
Ernur Öktem: Yani öncelikli hedefiniz Avrupa diye yanıtınızı alıyoruz. Türkiye’de de çok önemli referanslarınızın olduğunu biliyoruz, sektörden görüyoruz, çalışmalarınızdan haberdarız bu noktada. Bunlardan biri de HAVELSAN. Burada hizmete sunduğunuz bir veri diyotu konsepti var. Amiral geminiz desek yanlış olmaz herhalde. Biraz bundan bahseder misiniz?
Burak Çifter: Ürünümüzün aslında doğuş aşamasında HAVELSAN’ın bize oldukça yerli teknolojiyi destekleme, kritik teknolojileri, siber güvenlik alanında destekleme konusunda onlar da aslında bunu misyon edindikleri için bize oldukça destek oldular.
Ürünümüzün çok kritik kurumlarda dahi kullanılabilir seviyede, olgun ve kaliteli, sağlam bir mimaride olması için hem güvenlik testleri, hem yazılım kaynak testleri olmak üzere çok çeşitli açılardan testlerimizi gerçekleştirdiler ve dahası kendi ortamlarında da, kendi kullanım testleriyle aslında bir yandan hem müşterimiz hem de iş ortağımız oldular stratejik anlamda teknoloji ortağımız oldular.
HAVELSAN bu konuda bizim ürünümüz geliştirmeye ilk prototiplerimiz çıkmaya başladıktan sonra bir nevi Friendly Customer olarak hem de teknoloji ortaklığı yaparak bize oldukça destek oldu ve akabinde de zaten ismini de çok veremeyeceğimiz belki birçok güvenlik, savunma kurumlarında şu anda, kamu bankasında ve şu anda özel sektör tarafında da geliştirdiğimiz, bu sunduğumuz ürünlerin büyümesini biz sağlam ve kararlı bir hale getirirken, onların da oldukça desteklerini aldık. Onlar da şu anda bizim iş ortağı havuzumuzun bir yandan da içerisinde. Hem kullanıcısı olarak hem de iş ortağı olarak bizimle beraberler.