Avrupa Birliği’nin Lizbon Stratejisi adı altında aldığı kararda olduğu gibi bilgi toplumuna geçme ve bu şekilde bilgiye dayalı bir ekonomi haline gelme çok önemli olmuştur. Bilgi ve İletişim Teknolojileri’ni kullanmanın büyüme, rekabet ve istihdamı körüklediği, vatandaşların yaşam kalitesini artırdığı da bir gerçektir.
Dünya ülkeleri Bilgi Ekonomisine dönüşme ve bilgi toplumu olma yolunda bir yarış ve rekabet içerisindedir. Gelişmekte olan ülkelere Bilgi Teknolojileri büyük fırsatlar sunmaktadır ve ülkelerin kaderini değiştirmektedir. Bunun en çarpıcı örneği 3I olarak adlandırılan Hindistan, İsrail ve İrlanda’dır.
- İrlanda’da işsizlik 1986’da %17 iken 15 yıl sonra 2001’de %4.3’e düşmüştür.
- İsrail’de, sektörün istihdam ettiği insan sayısı 1990-2000 yılları arasında 36.000’den 56.000’e çıkmıştır. On yılda %65 istihdam artışı olmuştur.
- Hindistan’da 2007 yılında yazılım üretiminden elde edilen gelir, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın % 5,2’sini oluşturmuştur. 1998 yılında bu oran % 1,2 düzeyinde idi.
Bu rakamlardan da görüleceği gibi bu ülkeler çok önceden sektörün önemini farkedip sektörü “Stratejik Sektör” olarak belirlemişler ve Devlet desteğiyle yazılım ve hizmet üreterek, birer başarı hikayesi olmuşlardır.
Türkiye neden bir başarı hikayesi olmasın!
Türkiye, dünya bilişim sektörünün başarılı ülkeleri arasına girebilecek potansiyele sahiptir.
Ekonominin tüm kollarını etkileyen Yazılım ve Hizmetleri üretmek için en önemli girdi, akıl ve yaratıcı güçtür. Yeni enerji kaynaklarına ihtiyaç yoktur. Bilişim sektörünün en değerli kaynağı, eğitimli insandır. Ülkemizin de en önemli avantajı insan kaynağımızdır. Ülkemizin yaş ortalaması 28,3 olup nüfusumuzun %51’i 25 yaşın altındadır. Yeteri kadar doğalgazımız ve petrolümüz yok ama akıl ve insan gücümüz var. Bu genç nüfus ve insan gücü dışında ülkemizde bilgi teknolojilerini kullanabilecek 1,5 milyonu aşkın KOBİ vardır. Ayrıca dış pazarlar açısından; jeopolitik konum, Gümrük Birliği üyeliği, Avrupa, Türk Cumhuriyetleri ve Ortadoğu pazarlarındaki dini, etnik ve ticari ilişkiler önemli avantajlarımızdır.
Türkiye’nin; diğer ülke örneklerinden de faydalanarak ve konumunu ve kaynaklarını da göz önüne alarak, iç ve dış pazar odaklı olarak kendi modelini oluşturması gerekmektedir. Türkiye, bilgi toplumu yönündeki önceliklerine karşılık iç talepteki büyüme beklentisini destekleyeceği, iç ve dış pazarda dengeli bir büyüme stratejisi yürütmelidir. İç pazardaki gelişim dış pazar için bir hazırlık niteliği taşımakla birlikte sektörün gelişimi için dış pazara yönelik politika ve stratejiler eşzamanlı oluşturulmalıdır.
Türkiye bilgi teknolojileri pazarı, donanım ağırlıklı bir yapıdadır.
Dünya genelinde donanım tüm bilgi teknolojileri harcamasından yüzde 39 pay alırken, bu oran Türkiye’de yaklaşık yüzde 70 seviyesindedir. Yüzde 30’u ise yazılım ve hizmetlerden oluşmaktadır. Donanım ağırlıklı bu yapının önümüzdeki yıllarda yazılım ve hizmetler alanında daha fazla büyüyerek değişmesi gerekmektedir.
Pazarın gelişmesi için yapılması gerekenlerin başında, Türkiye’deki bilişim sektörünün ihtiyaç duyduğu temel eksiklikleri gidermek gelmelidir.Yeterli olmayan teşvikleri ve destekleri artırmak gerekmektedir. Teknopark ve/veya serbest bölgelerde uygulanan avantajların yazılım üreticisi firmalara tanınması ve bu firmalara uygun şartlarda finans olanakları yaratılması, Türkiye’de yazılım ve hizmetler sektörünün gelişebilmesi açısından büyük önem taşır.
Türkiye’de sektörün potansiyelinin geliştirilmesi için önemli işlere imza atıldı. Ancak, henüz olmamız gereken noktada değiliz. Dünya Ekonomik Forumu 2008-2009 raporu verilerine göre Küresel ağa hazırlıklı olma (e-Readiness) konusunda 134 ülke arasında 61. sıradayız. Mısır, Rusya, Ukrayna, Malezya gibi ülkeler devlet desteği ile bilişim konusunda hızla atılım yapıyorlar ve dolayısıyla rakiplerimizin sayısı gün geçtikçe artıyor. 5746 sayılı AR-GE Kanunu’nda 50 AR-GE personeli olması şartı arandığından, bu kanundan KOBİ yapısındaki bilişim şirketleri yararlanamamış, sadece 5 adet BİT şirketi yararlanabilmiştir.
Ekonominin gelişmesi, toplumsal refahın sağlanması, işsizliğin azalması, güvenilir ve sürdürülebilir ekonomik dinamiklerin yakalanması, dijital uçurumdan kaynaklanan olumsuzlukların giderilmesi için, Bilgi ve İletişim Teknolojilerini Türkiye daha fazla üretmeli ve ihraç etmelidir.
Makalenin “Türkiye Yazılım Sektörü’nün Mevcut Durumu”nu anlatan 2.bölümünü Sürdürülebilir Kalkınma için Bilişim Teknolojileri – 2 / Türkiye Yazılım Sektörü’nün Mevcut Durumu başlığı altında okuyabilirsiniz.