Türk Telekom’da hisse devrinin ardından sözleşmeli ve kapsam dışı olup nakle tabi olan personelin önümüzdeki süreçte ne şekilde hareket edeceğine odaklanmıştı. Bu süreçte nakle tabii personelin tümü veya ezici bir çoğunluğu nakil isteyip başka kamu kurum ve kuruluşlara gidecek mi yoksa yeni Türk Telekom yönetiminin uygulayacağı organizasyon yapısı ve insan kaynakları politikasını görüp, “Ben yıllarımı Türk Telekom’a verdim, bilgi birikimim, deneyimlerim var ve performansımla gelecekte bu Şirkete katkı sağlayabilecek biriyim” diyerek yerinde mi kalacağının cevapları aranıyordu. Personelin kalıp kalmayacağı konusunda en belirleyici etkenin Şirketin yeni yönetiminin “Nakle tabi personelden kimlere kal, kimlere git” diyeceği ile bu personelin geleceğini daha iyi görüp kalma veya gitme yönünde kararlarının etkili olacağı üzerinde durulmuştu.
Hatta bu çerçevede bazı sendikalar ile Telekom’da örgütlü meslek kuruluşları üyelerinin Şirkette kalma veya gitme yönündeki kararlarının ne olacağını belirleme konusunda yeni Türk Telekom yöneticileri ile görüşmeler yaptıkları duyumları alınmıştı.
Bu gelişmeler devam ederken bu sütunlarda yer alan yazılarımda nakle tabi personelin Şirkette kalması veya gitmesinin yönetimin onlara tanıyacağı zamana, Şirketin İnsan Kaynakları Politikasına ve organizasyon yapısına bağlı olacağını, 6 aylık süreçte Şirketi tanımadan kimsenin Şirkette kalma konusunda karar veremeyeceğini belirtmiştim.
Bu noktada başta bazı sendikalar ve Telekom’da örgütlü meslek kuruluşlarının 3 yıl konusunda ayak diretmelerinin nedenleri ile Sendikalar ile saydığım personel meslek örgütlerinin üyeleri üzerindeki etkisinin ne olduğu üzerinde durmakta yarar vardır. Şirkette gerçekten kalmak isteyen personel bu örgütlere üye midir? Üye olsalar dahi bağlı oldukları meslek kuruluşlarının Şirketten gitme ve kalma konusundaki kararlarına uyarlar mı? İşte tüm bu soruların cevabının bulunması gerekir. “Evet bunlar meslek kuruluşlarının kararlarına uygun hareket ederler” demenin çok zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü 2000 yılında İş mevzuatına geçişlerin başladığı sırada personelin bağlı oldukları bu örgütlerin “İş mevzuatına geçmeyin” şeklindeki telkinlerine uygun davranmadıkları iş mevzuatına geçtikleri bu durum karşısında üyelerini iş mevzuatına geçmekten alıkoyamayan meslek örgütlerinin “Biz yönetimle görüştük, bazı garantiler aldık, iş mevzuatına geçmenizde herhangi bir sakınca yoktur” şeklinde açıklama yapmak zorunda kaldıkları dikkate alındığında gerek sendikaların ve gerekse meslek örgütlerinin personel üzerinde etkili olabileceğini ileri sürmek zordur.
Sürenin 3 yıl olarak uzatılmasını isteyenlerin bir kısmının gerçekten Şirkette kalmayı isteyen, ancak Şirketi tanımadığı için onu tanımak ve Şirket politikalarını görerek kalma veya gitme konusunda karar vermeyi planlayan verimli olabilecek personel olduğu, ancak büyük çoğunluğunun ise Şirketin şu andaki personel yapısının korunmasıyla koltuklarına bir süre daha sahip olabileceklerinin hesabını yapanlar olduğunu düşünüyorum.
Sebep ne olursa olsun, gerek gerçekten Şirkette kalmak isteyen, bilgisine, deneyimine, performansına güvenen insanlar, gerekse Şirkette bilgi birikimine sahip kapsam dışı personelin kısa sürede başka kurumlara gitmesiyle önemli sıkıntı ve sakıncalarla karşılaşacak olan yeni Türk Telekom yönetiminin makul ve kabul edilebilir süre olan nakil işlemlerinin en son Ocak.2007 de tamamlanacağı bir süreç üzerinde bir an önce anlaşmalarında yarar görülmektedir. Bu süreç açıklığa kavuşmadığı için birkaç gün önce ortaya çıkan olumlu havanın tersine dönmeye başladığı dikkate alınarak yeni Şirket yönetiminin tedbir almasında yarar görülmektedir.