Yapay Zekâ 1950’lerden itibaren bugünkü tanımına uygun olarak üzerinde tartışılmaya ve çalışılamaya başlanılmış bir konu. Eski Yunanda filozofların üzerinde konuşmaya başladıkları ve insan gibi düşünebilen makinaların üzerinde spekülasyonlar yaptıkları dönemlerden, 2010 sonrasında teknolojik gelişmelerin sağladığı olanaklar sonrasında yapay zekânın pratikte uygulanabilir ve kullanılabilir olduğu günlere geldik.
Yapay zekânın babası olarak bilinen Turing’in tanımı sonrasında insanlık heyecanla bu alanda çalışmaya başladıysa da tarihte 2 kez Yapay Zekâ kışı denen gelişmelere sekte vurulan kötümser dönemler yaşanmış. Kış dönemlerinde yapay zekâ projelerine olan finansal destek kısıtlanmış. Aşağı yukarı her 10 yılda bir ortaya çıkan bu dönemlerde elde edilen sonuçlar beklentileri karşılamamış. Bu konuda çalışan bilim insanlarının en büyük korkulardan biri ise 3. bir kış daha yaşanır mı, yine benzer koşullar oluşur mu sorusu.
Yapay zekâ teknolojisinin hayatımıza getireceği katkılar ilk kez fark edildiğinde bu konudaki çalışmalar ekonomik olarak büyük ölçüde desteklenmiş ve çok yüksek beklentiler oluşmuş. Sonrasında aslında teoride uygulanabilir görünen projeler zamanında gerçekleşmediğinde fonlar geri çekilmiş ve projeler rafa kaldırılmış.3. bir kış olur mu sorusunu cevaplamadan önce 1. ve 2. yapay zekâ kışının oluşma şartlarına bakmak ve bugün ile kıyaslamak gerekiyor.
- Yapay zekâ kışı (1974-1980) 1974-1980 yıllarında ilk yapay zekâ kışı yaşanmış. ABD Savunma bakanlığı (DARPA) yapay zekâ projelerine önemli yatırımlar yapmış. Rusçadan İngilizceye otomatik tercüme yapan dil işleme sistemleri geliştirilmesi isteniyormuş ama bunun ne kadar zor olduğu, sadece gramer kurallarıyla bir dil işleme işleminin yürümeyeceği ortaya çıkmış. Sonuç olarak kaynaklar geri çekilmiş ve proje başarısızlıkla sonuçlanmış. Yapay zekâya olan güvenin kaybolduğu ilk kış böyle başlamış.(1)
- Yapay zekâ kışı (1987-1993)
1980’lerin başlarında uzman sistemlerle (expert systems) sağlanan başarılar yine umutları yeşertmiş. LISP makineleri kullanan uzman sistemlere olan inançla bu sefer Japonlar yapay zekâya önemli fonlar ayırmışlar. O zamanki donanımlar ve yazılımlarla başarı sağlanamayacağı anlaşılınca yine kaynaklar kesilmiş ve 2. bir kış daha başlamış.
Yapay zekâ kışları yaşandığı dönemlerde bazı önemli teknolojik gelişimler henüz gerçekleşmemişti. 2010’lardan sonra teknolojik ortam yapay zekâ projelerinin hayata geçmesine olanak sağladı. Bu önemli gelişmelerin başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz:
- Bulut teknolojilerine erişim arttı
Bulut teknolojileri tekil olarak ulaşılamayan kaynaklara kolay ve ucuz olarak ulaşılmasına imkân verdi. Çok yüksek işlem gücü (CPU/GPU) , depolama (disk/memory) ve ölçeklenme (scale) olanaklarına erişmek kolaylaştı. Kendi başınıza büyük yatırımlar yapmadan gerekli donanımlara internet üzerinden ulaşmak mümkün oldu.
- İşlemci gücü arttı, GPU (Graphical Processing Unit), /HPE (High Performance Computers)
Paralel işlem yapmaya olanak sağlayan GPU’lar sayesinde CPU (Central Processing Unit) kısıtlamaları aşılabildi. Böylece daha hızlı işlem yapabilmek mümkün oldu.
- Veri (Data) bollaştı
Web 2.0 ile başlayan ve Web 3.0 ile devam eden dönemde eskisine göre inanılmaz büyüklüklerde veri üretilmeye başlandı. Özellikle sosyal medya vasıtasıyla herkes veri üretir hale geldi. Makine öğrenmesi (Machine Learning) yönteminde veri ile bilgisayarların eğitilmesi ve algoritmaların oluşması gerektiği düşünüldüğünde çok değerli ve büyük bir kaynak sağlandı.
- Donanımlar ucuzladı
Veri üretimi artıp işlem sayısı fazlalaştıkça daha çok işlemci ve depolama ihtiyacı oluştu. CPU/GPU ve depolama donanım fiyatlarının ucuzlaması ve bollaşması büyük miktarlardaki verinin ihtiyaç duyulan süre kadar depolanmasını ve hızlı bir şekilde farklı modellerle işlenmesini sağlamış oldu. Akıllı telefonların (Smart phones) kullanım ucuzladı ve yaygınlaştı.
- Yeni Yazılım teknolojileri geliştirildi
Uzun yıllar süren akademik çalışmaların sonucu olarak makine öğrenmesi (Machine Learning ) , Derin Öğrenme (Deep Learning ), Yapay Sinir Ağları (Artificial Neural Networks), CNN (Convollutional Neural Networks) gibi bir çok metot hem bulut sistemleri üzerinden hem de açık olarak geniş kitlelerin erişimine sunuldu. Bu sayede hem şirketler hem de bireysel araştırmacılar ve geliştiriciler geniş bir yelpazede farklı uygulamalar geliştirmeye başladı.
Tüm bu olumlu gelişmelerin yanında yaşanan bazı olumsuzlukları da saymadan geçmeyelim. Derin öğrenme yöntemlerinin kullanılmasının yaygınlaştığı 2015 sonrası dönemden itibaren teknolojik tekilliğe (technological Singularity) yaklaştığımızdan söz edilmeye başlandı. Teknolojik tekillikte insan (Sapiens) teknolojik bileşenlerle bütünleşecek ve artık biyolojik insan yerini teknoloji ile bütünleşmiş biyo-teknolojik bir varlık haline gelecekti. Satrançta ve GO oyununda insanı kesin bir mağlubiyete uğratan yapay zekâ kullanan bilgisayarlardan son dönemlerde yeni bir gelişim duyurulmuyor. Sürücüsüz arabaların mevcut ulaşım modelini devralacağı söylenmiş olsa da özellikle Tesla ile Elon Musk’ın yaşadığı sorunlar bitmiyor. (2)
Pazarlama, Satış ve müşteri desteği alanında kullanımı yaygınlaşan Chatbot’lar hala büyük hatalar yapıyorlar. İnsanların konuşmalarını veya yazışmalarını anlayıp destek olması beklenen chatbot’lar dil işleme konusunda yanlışlar yaparak müşteri deneyimini baltalayacak sonuçlara sebep olabiliyorlar. Yapay öğrenme, derin öğrenme gibi yöntemleri kullansak da bilgisayarların ara kademelerde neler yaptığını tam olarak bilemiyoruz.
Yapay zekâ uygulamalarını hazır alıp kullanmak da çok mümkün değil. Öncelikle uygulama alanına özel bir model kurulması, bilgisayarı eğitecek yeterince veri bulunması ve algoritmaları oluşturup modelleri kuracak uzmanlara ihtiyaç var. Bu da hiç kolay değil.
Birçok girişimci (startup) firma bu teknolojileri kullanarak pazardaki sorunları çözmeye çalışıyorlar. Özellikle Çin’de ve Amerika’da fonlar bulabiliyorlar. Henüz yatırımların sonuçları tam olarak görülmüş değil ama büyük beklentiler olduğu da bir gerçek. En önemli destekçilerden biri de devletler. Özellikle Çin’de devletin bu konuya çok önem verdiği hem özel sektöre, hem de Üniversitelere destek sağladığını görüyoruz. Avrupa’da Almanya, Fransa ve İngiltere’nin bilinen çalışmaları var. Hala çok başlarda olmamıza rağmen üstel bir gelişme sağlandığı da bir gerçek.
Doktorların, öğretmenlerin, radyologların yerini alacağı söylenen yapay zekâ kullanan makinelerin aslında bu meslekleri yapan insanlara önemli bir destek olanağı sağlayacağı ve bu meslekleri kökten değiştirip dönüştüreceğini söylemek daha doğru görünüyor. Önemli olanın doğal yaşamı iyileştirmek, kolaylaştırmak ve sürdürülebilirliğini sağlamak olduğunu söylüyorsak bu teknolojileri rakip değil destek olarak görmek çok daha sağlıklı. Böylesine önemli beklentiler içinde olduğumuz yapay zekâ teknolojisinin 3. bir kış yaşamamasını ümit ediyoruz.
[1] 50 Soruda Yapay Zeka Kitabı – Cem Say (kitapla ilgili söyleşiye burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz)