Belediye seçimleri geliyor. İnternet kullanıcıları oy verme güçlerini kendileri için kullanabilirler. Belediyeler, vermedikleri fiber kazı izinleri nedeniyle Türkiye’de internetin gelişmesi açısından en büyük engel durumundalar. Çünkü son 3 yılda 1 metre bile fiber döşenmesine izin vermeyen belediyeler var. Vatandaşların hayatlarını kolaylaştıran interneti destekleyeceklerine, köstekleyen bu belediyelere başkan adayı olanları “internet kullanıcıları” olarak sorgulamayacak mıyız? İnternet konusunda gelişmeler yapacağına söz vermeyenleri ya da bu konuyu hatırlamayanları yeniden seçecek miyiz?
İlk bölümünü burayı tıklayarak okuyabileceğiniz yazımızın bugünkü bölümünde İstanbul’daki duruma daha detaylı bakacağız.
İstanbul’da Neden 3 Yıldır Yasal Fiber İzni Verilmiyor?
Önceki bölümde 3 yıldan beri İstanbul’da yasal kazı izni verilmiyor demiştik; Tam tarih isterseniz; 2010 yılının 15 Kasım tarihinden bu yana durum böyle. Peki ne oldu da böyle oldu?
Aslında fiber altyapısı döşeyen işletmeciler için 15 kasım – 15 mart arası bir tür yıllık izin gibidir. Bu dönemde yağacak yağmurlar nedeniyle sokakların çamur içinde kalmaması için böyle bir dönem tanımlanmıştır. Ancak 2011 yılının 15 Mart’ından sonra izinler bugüne kadar açılmamış durumda. Yani tam 3 yıldır, 1 metre kazı izni verilmemiş durumda.
Olağandışılık 2010 yılının ocak ayında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Meclisi’den her yıl gözden geçirilerek, arttırılan ve ondan sonra da yayınlanan “Geçiş Ücretleri Tarifesinin” yayınlanmaması ile başladı. Bu tarife, yıllık bir kira anlamına gelir ve önceden döşenmiş (ki o da 2009’da getirildi) ve yeni döşenecek olan fiberler için belediyenin alacağı ücreti tanımlar.
Normalde, her ocak ayında bu tarifeler yayınlanır, işletmeciler o yıla ait geçiş hakkı bedellerini yatırır ve 15 Mart’ı beklemeye başlarlardı. Ancak tarifeler yayınlanmadığı gibi 15 Mart ile birlikte kazı izinlerinin verilmesine de başlanmadı.
Tabi bu arada düzenleyici kurumdan yasal altyapı lisansı bulunan işletmeciler, sık sık İBB’deki yetkililere gidiyor, ne olup bittiğini çözmeye çalışıyorlardı. Ama bu arada spekülasyonlar sektörde yüksek sesle konuşulmaya başlamıştı. Mesela bir söylenti; “o tarihteki Türk Telekom Genel Müdürü Gökhan Bozkurt’un, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Adem Baştürk’ü ziyaret ettiği ve diğer işletmecilerin kazı yapmalarının engellenmesini talep ettiği” şeklindeydi. Doğru mudur bilinmez ama işletmeciler bu duyumdan sonra Genel Sekreter Adem Baştürk’ün kendisine ziyarete gelen işletmeci temsilcilerini “Kazı yaptırmam kardeşim. Şehri size delik deşik ettirmem” şeklinde makamında azarladığını iddia ediyorlar.
Bu arada ufak bir parantez açalım ve önceki bölümde vurguladığımız bir detayı belirtelim; bu gelişmelerden sonra Adem Baştürk ismine son olarak (hangi nedenle olduğunu bilmemekle birlikte) 2.ci Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu kapsamında basına sızan savcılık iddianamesinde rastlıyoruz.
Parantezi kapatıp, kaldığımız yerden devam edersek; işletmeciler bu yeni duruma çözüm aramaya başladılar ama başarılı olamadılar.
Gerçi altyapı döşeme konusunda İstanbul Belediyesi ile işletmeciler arasında, 2008’den bu yana gelen bir süreci oluşturma çalışması mevcuttu. Ve de “sözleşme taslağı” ve “fiyat tanımları” ile oldukça iyi bir yere gelmişti. Ama dediğimiz gibi 2010 yılında bu olay bir şekilde kilitlendi.
Bu arada not edelim; 2008 yılından önce iletişim kablosunu (bakır ya da fiber) sadece Türk Telekom döşüyordu. Yani sadece devlet olarak kazı yapılıyordu. Dolayısıyla bu izin konusu belediye ile devlet arasındaki bir konuydu ve herhangi bir zorluk da yoktu, ücret de alınmıyordu.
Özelleştirme ve serbestleşme sonrasında, özel altyapı firmaları ortaya çıktı. Bu firmalar ilk defa 2008’de Türk Telekom’a ait olmayan, kendilerinin döşeyecekleri fiber altyapı için lisans aldılar. Hızla da döşemeye geçtiler. Çünkü serbestleşme döneminde, firmaları farklılaştıracak olan en önemli faktör “kalite” dolaysyıyla “fiber” olacaktı.
İstanbul Belediyesi ile 2010’lara doğru gelinen noktada herşey normaldi; bir işletmeci şehrin bir bölgesinde, bir sokağında, bir caddesinde altyapı tesis etmek istediğinde bu tesisi hem kendisinin hem de diğer işletmecilerin ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde yapıyor ve kendi döşediği hattı kullanmak isteyen diğer işletmecilerle de, yaptığı yatırımın bir kısmını paylaşabiliyordu.
Ama 2010’daki tersliklerden birisi de şu oldu; firmaların birbirine ücret ödemesini (ve de yatırımın bir kullanıldığı oranda finanse edilmesinin) önüne engel çıktı. Çünkü belediye bu ücreti de kendisine almaya başladı. Oysa, IBB bir bölgenin sadece 1 sefer kazılmasına olanak sağladığı için bu anlamlı bir durum değil.
Derken, IBB’nin ISTTEL adıyla bir altyapı şirketi kurduğu ortaya çıktı.
Özetle IBB kendisine yeni bir gelir kaynağı buldu. Ama bu kaynağı kim ödüyor bilin bakalım? IBB ne kadar ücret alırsa, halka giden internet o kadar pahalılanıyor.
Bu yazının ilk bölümünde belediyeler izinleri vermedikleri için internete engel getiriyorlar demiştik. Ama izin verdikleri durumda ayrıca bir sorun var. Fiber kazılara izin vermek için istedikleri yüklü ücret de doğrudan internet kullanıcılarına yansıyan rakamlar. Bunu da aklınızda tutun.
Bu dizinin
- 3cü bölümünü burayı tıklayarak
- 4cü bölümünü burayı tıklayarak
okuyabilirsiniz.