AKP, ‘Dezenformasyonla Mücadele’ adı altında yeniden bir yasa teklifi hazırlığında. Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan sosyal medyada ‘yalan terörü’ olduğunu ifade ederek uluslararası alanda yapılan çalışmaları incelediklerini ve ekim ayından itibaren Meclis’te bununla ilgili çalışma yürüteceklerini söyledi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise ‘yabancı devletlerin veya kuruluşların fonlarıyla Türkiye’nin faaliyet gösteren medya kuruluşlarına yönelik bir düzenleme’ hazırlığında olduklarını duyurdu. Anayasa Komisyonu Başkan Vekili Ali Özkaya, Almanya, Fransa gibi ülkelerde de benzer yasalar bulunduğunu öne sürerek “Sosyal medyada dezenformasyon yapanlara bir yıldan beş yıla kadar hapis ve sosyal medyayı bir süre kullanamama gibi cezalar getirilmeli” dedi[1].
Peki bunlar ne anlama geliyor?
Konuya 2 pencereden bakacağız.
- Birinci pencerede “Dezenformasyon” konusunda genel ve dünyada olan gelişmeler. Bu çok önemli, hepimizin dezenformasyonun önümüzdeki dönemde hayatlarımızı etkileyeceğini görmemiz lazım.
- İkinci pencerede ise, sosyal medyayı bir türlü istediği düzene sokamayan AKP’nin bu sefer ne yapmak istediğine ve ne kadar yapabileceğine bakacağız.
Sun Tzu ve Strategemler
Dezenformasyon yeni bir şey değil. Antik Çin’de milattan önce 1.yüzyılın ortalarında duyurulduğu kaydedilen Strategemler metinlerinin 36 savaş stratejisi arasında dezenformasyon büyük bir yer kaplar.
Metinleri kimin yazdığı bilinmiyor ama Sun Tzu’nun ünlü “Savaş Sanatı”ndan alındığı kaydediliyor. Tzu, düşmana karşı askeri yolun en son seçenek olarak veriyor. Önce diplomatik yoldan ve ondan önce yani en başta da strateji ve hile ile kazanılacak bir zaferi öneriyor[].
Yani ilk çağlardan bu yana insanoğlu, dezenformasyonun savaşı kazanmak için önemli bir yol olduğunu görmüş ve raporlamış.
Neden Dezenformasyon?
Açık değil mi? Bilmem kaç kişilik bir orduyu harekete geçirmek insan kaybı ve maliyet demek. Eğer bunu daha basit bir yoldan yani düşmanın moralini bozarak, belki yanlış noktaya yönlendirerek, karmaşa yaratarak yönetmek daha maliyetsiz ve kolay değil mi?
Amerika’nın 60 Bin Kişilik Gizli Ordusu Sosyal Medya Manipülasyonu da Yapıyor
ABD’nin 21.yüzyılın başına kadar her ülke gibi 3 ordusu vardı; kara-deniz-hava. 2010’larda buna “Siber Ordu”su eklendi. Çin’in uzayda enteresan hareketler yapması üzerine 5-6 yıl önce de “Uzay Komutanlığı” kurulduğu görülüyor. Ama asıl ilginç ordusu geçenlerde Newsweek tarafından yayınlandı [2]. “İmza Azaltma” (yani ortada görülen operasyonları azaltıp gizli operasyonlar yapmak) programı altında 60 bin kişilik gizli bir ordunun çalıştığı ve bu kişilerin dünya üzerinde sahte kimliklerle günlük hayatımızın içindeki insanlar olduğu kaydediliyor. 900 milyon $ bütçesi olduğu kaydedilen bu gizli ordunun önemli bir parçası ise küçük ama büyüyen bir siber kanadı. Kamuya açık alandaki bilgileri kullanarak yüksek değerli hedefleri avlıyorlar. Sosyal medya manipülasyonu yapıyorlar. Siber ordunun dışındaki bir kanat bu[2].
İngilizler’in “Integrity Initiative” Kuruluşu
Tabii ki, dezenformasyon konusunda çalışanlar sadece Çin, ABD değil. Anonymous isimli Hacktivist grubu 2018 kasım ayında [3] belgelerini ortaya döktüğü ve daha sonra ilave belgelerini yayınladığı [4] İngiliz “Integrity Initiative (Dürüstlük İnsiyatifi)” [5] isimli sivil toplum kuruluşunun Statecraft Enstitüsü [6] tarafından kurulduğunu açıkladı. Bu enstitü NATO HQ Kamu Diplomasi Bölümü ve İngiliz İçişleri Bakanlığı tarafından finanse edilen ‘Önleme’ programına bağlı [1]. Integrity Initiative buna rağmen devlet kuruluşu olmadıklarını iddia etti ama o dönemde ABD’den 250 bin ve Nato’dan 168 bin sterlin aldıkları kaydedildi.
Bütçesinin 1.9 milyon £ (2,4 milyon $) olduğu kaydedilen Integrity Initiative, yerel politikacılar, gazeteciler, askeri personel, bilim adamları ve akademisyenlerden “kümeler” oluşturuyor. Kümelerin Almanya, Hollanda, İspanya, İtalya, Litvanya, Montenegro, Norveç, Sırbistan, Yunanistan gibi pek çok ülkede alt grupları olduğu kaydediliyor. Sızan belgeye göre, kümeler, bu ülkelerdeki İngiliz Konsoloslukları ile bağlantılı çalışıyor. Kümelerin görevi ise, Avrupa çapında Rus müdahalelerinin “kanıtını” araştırmak ve yayınlamak.
Grubun faaliyetleriyle ilgili bir vaka çalışması olarak verilen özel bir örnekte, dokümanlar stratejinin ne kadar etkili olabileceğini gösteriyor. Belgelere göre, İspanya İç Güvenlik Bakanlığı’nın yöneticisi olarak Albay Pedro Banos’un atanmasını önlemek için düzenlenen “Moncloa Kampanyası”, grubun İspanyol kümesi tarafından gerçekleştirildi. Moncloa Kampanyası, gizli bir gruba bağlı olduğu belirtilen çok sayıda ünlü İspanyol gazeteci tarafından başlatılan yedi buçuk saatlik bir kampanyaydı. Albay Banos, Suriye ve Ukrayna ihtilaflarda oynadığı rol ile Rus ve Putin yanlısı olarak tanımlanıyordu.
AB – Dezenformasyona Karşı Sosyal Medya Platformlarını İzliyor
Avrupa Birliği uzun süredir Ruslara karşı korunma için çalışıyor. Özellikle Trump’ın seçildiği Amerikan seçimleri bütün alarmları çaldırdı. Nitekim Almanya ve Fransa seçimleri için bir takım önlemler aldılar. Ayrıca AB de kendi çalışmalarını yürütüyor. Bu çalışmalarda en çok üzerinde durdukları konu ise sosyal medya. Google, Facebook ve Twitter ocak 2019’da Avrupa Komisyonunun “Code of Practice (Uygulama Kodu)” isimli dezenformasyonla mücadele belgesine imza attılar. AB, bu imzadan sonra düzenli olarak bu platformların dezenformasyona karşı yaklaşımlarını raporluyor[7][8].
Rusya’nın güçlü siber altyapısı nedeniyle –özellikle Trump’ın seçilmesinden sonra– hem ABD, hem AB’de korku büyük. Öyle ki, NATO görevi çerçevesinde Rus sınırına (Litvanya) giden Danimarka askerlerine Rus yanıltmalarına karşı özel eğitim verildiği görülüyor [9].
Ya Ruslar?
Eh Ruslar da tabii ki bu kadar korkuyu hakediyorlar. Ne yaptıkları çok ortaya çıkmıyor. Bir araştırmaya göre, özellikle bırakılan bir açıktan İranlılar 5 saat 9 dakikada, Çinliler 4 saatte, Kuzey Koreliler 2 saat 20 dakikada sızarken, Rusların aynı açığı geçmeleri sadece 18 dakika 49 sn olmuş[10].
Son dönemin büyük fidye saldırılarının çoğunda Rus izi bulunuyor (bulanların yalancısıyız). Eh dezenformasyon da aslında bir çeşit siber saldırı. Buralarda neler yaptıklarını bilemiyoruz ama Ukrayna savaşı öncesi bir hareketlilik raporlanıyordu.
En son Facebook, geçen aralık ayında yapılan Orta Afrika Cumhuriyeti (CAR) seçimleri öncesinde Fransız ve Rus dezenformasyon kampanyalarının, ülkedeki internet kullanıcılarını rakip adaylar lehine aldatmaya ve etkilemeye çalıştığını açıkladı[11]. Bu konuyla ilgili olarak yaklaşık 500 hesap ve sayfa ile toplam üç ağ askıya alındığı belirtildi.
Askıya alınan bir ağ, “Fransız ordusuyla ilişkili kişilerle” bağlantılıyken, diğer ikisinin “Rus İnternet Araştırma Ajansı’nın geçmiş faaliyetleriyle ilişkili kişilerle” ve Rus işadamı Evgeny Prigozhin ile bağlantıları olduğu kaydedildi. Fransa ve Rusya, Afrika’da kendilerine yakın politikacıların yönetime geçmesi için çabalıyorlar. Paris’in, şiddetli İslamlaşmanın yayılmasını önlemek için hayati gördüğü, Fransızca konuşulan birçok Afrika ülkesiyle bağları var. Moskova ise Afrika’yı potansiyel pazar olarak değerlendirmek istiyor.
Türkiye’de durum nedir?
Ülkemiz çeşitli zamanlarda bu tür dezenformasyon kampanyalarının hedefi oldu. En bilinenleri hatırlatalım:
- Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba konulduğu dezenformasyonu ile başlayan 6-7 eylül olayları (1955)
- Sinemaya atılan patlayıcı maddenin Aleviler tarafından atıldığı dezenformasyonu ile ülkücüler tarafından başlatılan ve 150 kişinin öldüğü, yüzlercesinin yaralandığı Kahraman Maraş olayları
- Çorum’da, Alevilerin cami yaktığı dezenformasyonu ile, ülkücülerin Alevi mahallesine saldırması ve 57 kişinin ölümü, yüzlercesinin yaralanması olayı (1980)
Bu olaylardan ders alındı mı? Son zamanlarda sosyal medyada Türk-Kürt çekişmesi başlatmaya çalışan bazı olaylar görüldü. Geçen sene örneğin, Sakarya’da işçilerin kavgasına bu taraftan benzin dökülmeye çalışıldı. Aynen Konya’da 7 kişinin komşuluk husumeti nedeniyle öldürülmesi de, bazı kaynaklarda Kürt-Türk çatışmasına sokulmaya çalışıldı.
3 sene önce Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü’nün dezenformasyon ve yanıltıcı haber konusunda 37 ülkede yaptığı bir araştırma da Türkiye % 49 ile bu alanda en çok dezenformasyona uğrayan ülke olarak açıklandı[12].
Doğrulama Siteleri Ne Kadar Tarafsız? Ne Kadar Uzman?
Ülkemiz açısından bakıldığında, konuşmamız gereken bir konu da İnternet dünyasının son yıllardaki trendi olan “fact checking” adı verilen doğrulama siteleri. Bu siteler ortaya çıkıyor ve siyasetçiler gibi çok bilinen insanları ya da gazete haberlerini değerlendiriyorlar. Yani bir nevi Ombudsman’lık yapıyorlar. Ama arkalarına bakıldığında, bunları değerlendirme tecrübeleri olup olmadığı soru işareti.
Fakat dezenformasyonla ilgili yazıya almamızın asıl nedeni finans kaynakları. Günümüzün medya kuruluşlarının sıkıntısı neyse, bu sitelerin de sıkıntısı aynı; yani parayı nasıl kazanacaklar?
Medya sitelerinin fonlanması haberi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un sözleriyle geçen haftalarda gündeme geldi. Ama aynı Altun medya şirketlerinin neden bu yola başvurduğunu anlatmadı. Yani, devlet bankalarının, şirketlerinin hatta devlet eliyle son zamanlarda iyice zenginleşen özel firmaların reklamlarının –aslında okunurluğu günden güne yok olan– yandaş medya tabir edilen medya kuruluşlarına aktarıldığı ve bu nedenle muhalif medyanın ayakta kalmak için fon almak zorunda kaldığı konuşulmadı.
Tabii ki fonun nereden geldiği ve nasıl kullanıldığı önemli. Bunu gözardı etmiyoruz.
Ama son zamanlarda ülkemizde pıtırcık gibi yükselen Doğrulama (FactChecking) firmalarının “reklam” modelleri de yok. Bu nedenle yakından bakmamız lazım. Ne nedenle kuruldular? Nasıl finanse ediliyorlar. Çünkü fonlamaları pek de doğru yerlerden gibi gözükmüyor. Örneğin Teyit.org, bundan bir kaç yıl önceki bir söyleşisinde kendilerinin ABD Büyükelçiliği tarafından fonlandığını söylemişti[13].
Bu kuruluşlar aynen Google, Facebook, Twitter gibi “şeffaflık raporu” veriyorlar ve nereden fon aldıklarını raporluyorlar ama Teyit.org örneğinden devam edelim. Bugünlerde Facebook tarafından fonlanıyorlar.
Cambridge Analytica Sabıkalı Facebook Manipülasyona İzin Veriyor
Facebook’un ne olduğuna yakından bakalım. Nisan ayında Facebook’un Honduras Başkanının manipülatif mesajlarına 11 ay ses çıkarmadığı raporlandı. Bunu 11 ay boyunca raporlayan Facebook çalışanı “yetersiz” diye işten atılmış ve arkasından topladığı belgeleri Guardian’a vermiş [14].
Olayı raporlayan Sophie Zhang, Facebook’un veri analisti olarak bu durumu ağustos 2018’de tespit etmiş ve raporlamış. Zhang’ın görevi zaten Facebook’un adına sahte hareketleri (beğeni, paylaşım, yorum ya da karşı reaksiyon gibi) tespit edip engellemekti. Zhang, 6 haftalık bir süreci incelediğinde, o günlerde yorum ya da beğeni atan 59,100 kullanıcıdan 46,500’ünün sahte olduğunu tespit etmiş. Bütün bu hareketleri, Hernandez’in web sitesini yöneten 1 kişi gerçekleştirmiş. Facebook ise “Kendi kurallarının ihlali” yani “koordineli sahte hareket” olmasına karşın, bu kampanyayı durdurmak ve başkan adayının halkı kandırmasını önlemek yerine 11 ay boyunca devam etmesine izin vermiş. Yani Juan Orlando Hernández, yaklaşık bir yıl boyunca paylaşımlarının popülaritesini yanlış bir şekilde “fazla gösterip durmuş”. Başka deyişle Facebook, olayın farkedilmesinden sonraki yaklaşık bir yıl boyunca yani temmuz 2019’a kadar yayınlarındaki popülerliğin yapay olarak artırılmasına izin vermiş.
Olay ortaya çıktığında Facebook’un cevabı, “bu tür şeyleri değerlendirmek zaman alıyor” şeklinde olmuş ama Zhang’ın sunduğu deliller zaten ortadaydı.
Citizen Lab Honduras’ın kurucu ortağı Aldo Salgado, aldatıcı sosyal medya kampanyalarının “siyasi katılımı caydırmak veya katılanların fikirlerini değiştirmesini sağlamak için” kullanıldığını söyledi ve ekledi : “Hükümetin sahip olmadığı popüler desteği varmış gibi göstermeye hizmet ediyorlar.”
Nitekim Facebook’un Cambridge Analytica skandalı buydu zaten. 2016 ABD seçimlerinde oyların başabaş olduğu 17 eyaletteki seçmene 2 milyon sahte haber gösterilmişti. Üstelik bu haberlerin kime gösterildiği ya da kime ne haber gösterildiği de bilinmiyor. Çünkü Google ya da Facebook’un şeffaf olmayan algoritmaları, güya size özel içerik gösteriyor. “Güya” diyorum çünkü Cambridge Analytica olayındaki gibi bu içeriklerin manüpülasyon mu olduğu belirsiz. Mesela seçim bölgesindeki 3 zenciye, “Hilary Clinton bir restoranta girdi ve zencileri görünce yemek yemekten vazgeçip çıktı” şeklinde bir haber gösterildiğinde, bu haberi sadece gösterenler (müşteri), Facebook ve o 3 zenci biliyor. Tehlikeyi anlayabiliyor musunuz?
AKP Ne Yapmaya Çalışıyor?
AKP’nin yeni sosyal medya düzenlemesi ya da dezenformasyona karşı yaklaşımı, eğer bugüne kadar ki pratikleri görmeseydik, makul denilebilirdi. Sonuçta Kürt, Alevi, Laik ve hatta Suriyeli fay hatları olan bir ülkedeyiz. Eğer “Şahın Bütün Adamları” adlı kitabı okursanız, İran başbakanı Musaddık’ın devrilmesinde de yine bir dezenformasyon, kaos olduğunu göreceksiniz. Aynen “Arap baharı” konusunda da olduğu gibi. Aradan geçen 10 kusur yıldan sonra baktığımızda ortada “Bahar” kelimesinin kullanılmasına neden olan “Demokrasi”ye benzer bir şey görmedik bu ülkelerde. En son Tunus’un hali de ortada.
Ama AKP’nin motivasyonu, eleştirileri duymamak ve duyurmamak, muhalifleri konuşturmamak üzerine kurulu. Bunu medyada kontrol ediyor ama internet ve sosyal medya elinde değil. 2000’den önce olsaydı, işleri rahattı. Medyayı kontrol altına almış durumdalar. Ama 2000 sonrası internet yayıldı ve interneti engellemesi kolay değil. Bugün e-Ticaret, iş dünyası, eğitim vs herşey internetin üzerinden yürüyor. Sansür ise VPN, Let’s Encrypt gibi olanaklar nedeniyle işlevsiz kalıyor. Bu nedenle internet altyapısını engelleyerek, olması gerekenin 10’da birinde bırakarak interneti kontrol etmeye çalışıyorlar.
Ama yine de edemiyorlar. Çünkü P2P (Whatsapp, Zoom benzeri uygulamalar) ya da Facebook, Twitter gibi platformlar herkesin kullandığı ve rahat ettiği yerler. Bunları geçen yıl kontrol etmeye (reklam gelirleri vs) çalıştılar ama yapamadılar. Çünkü temsilcilik açılacak dedikleri konu bir komedi haline geldi. Temsilcilikler var mı yok mu, varsa neden temsilci denen kişiler Türkiye’de yerleşik değil. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.
Anayasa Komisyonu Başkanvekili Ali Özkaya, sosyal medyada dezenformasyon yapanlara 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve sosyal medyayı bir süre kullanamama gibi cezalar getirilmesi düşünüldüğünü belirtmiş. Ama dezenformasyondan ne kastedildiği tam anlaşılmıyor. Dezenformasyonun nasıl ve neye göre tanımlanacağı belli değil. Yani nasıl ve neye göre belirlenecek ya da uygulanacak?
Geçtiğimiz hafta konuştuğumuz casus yazılım vs konusu da kolay yönetilebilir konular değil. Özellikle muhalefet büyükse.
Hatırlatalım; geçen yıl haziranda Türkiye’den 7.340 kadar hesap –ki Twitter bu hesapların Cumhurbaşkanının mesajlarını yayma amaçlı olduğunu raporladı– kaldırıldı. Yani AKP muhalifleri engellemek ve kendi mesajlarını yaymak peşinde [15].
Bu sefer daha ne yaparız diye bakıyorlar. Ama amaçlarının, kendi ifadeleri dışında kalacak muhalif ifadeleri engellemeye, korkutmaya (ki sosyal medya gözaltıları dedikleri de aslında böyle bir şey), sindirmeye yönelik olduğu ve ceza tehdidi ile yok etmeye çalıştıkları anlaşılıyor. Çünkü kaybetmelerinin çok muhtemel olduğu bir seçime doğru gidiyoruz. Kaybetmemek için her yolu deneyecekler. Sosyal medyayı “korkutma” yoluyla engellemek de bunlardan birisi.
Başarabilirler mi? Benim gördüğüm şu; AKP miadını doldurmuş durumda ve yönetemiyor. Bunu yangınlardan da gördük, elektrik kesintisinden de görüyoruz, musilajdan da, ekonominin ve doların durumundan da..
Ama bu yazının bir mesajı var. O da şu;
“Önümüzdeki dönem –seçim yaklaştıkça– dezenformasyonun çok arttığını göreceğiz. Bu hem AKP tarafından gelecek, hem de gördüğünüz gibi çok sayıda dezenformasyona yönelik yabancı ülke kuruluşu var, onlardan gelecek. Bu nedenle “sakin olun ve lütfen doğruluğunu kendinizin fiziksel olarak bilmediği ve ciddi etkisi olabilecek mesajları yaymayın.
Ve.. mümkünse, karşı organizasyon yaratın. Bunları temizleyebilecek, bu tür mesajların kargaşaya yol açmasını önleyecek bir gönüllü organizasyon.”
İnternet – Sosyal Medya Kullanmasak mı?
Son 2-3 haftada habire casus yazılım konuştuk ve korktuk. Bugün sosyal medya ve internetin dezenformasyon için çok uygun ortam olduğunu söylerken korkuyoruz. Peki, sosyal medya ya da internet kullanmayalım mı?
Tabii ki kullanalım..
Bunu bir araba benzetmesi ile açıklayalım. Araba kullanmak da son derece tehlikeli. Sizin beceriksizliğiniz ya da dikkatsizliğiniz, arabanıza iyi bakmamanız gibi nedenlerle ya da hiç suçunuz olmadan karşıdan gelenin beceriksizliği, dikkatsizliği, arabasına iyi bakmaması sonucunda bir kaza yapabilir, maddi hasara uğrayabilir, ölebilir ya da sakat kalabilirsiniz.
Bunu önlemenin yolu nedir? İsmi üstünde “kaza”. % 100 olarak tamamen önleme şansınız yok. Ama kurallara uyarak, devamlı etrafa dikkat ederek, lüzumsuz hız yapmayarak, ani hareketlerle diğer sürücüleri tehlikeye atmayarak ve de gerekliyse diğer sürücüleri uyararak araba sürmelisiniz.
İnternet ve sosyal medyada da aynısı geçerli. Kuralları uyun (lüzümsuz linklere tıklamamak, ücretsiz uygulamalarda dikkatli olmak, yazılımlarınızı güncel tutmak vsvs), dikkatli olun, kimin mesajını yönlendirdiğinize ya da paylaştığınıza, hangi konuyu desteklediğinize dikkatle bakın. Bilmediğiniz insanlarla konuşurken dikkatli olun.
Ama nasıl araba kullanmazsanız, bir yere gidemezseniz (ya da çok daha zor koşullarda giderseniz), interneti kullanmazsanız da bir yere gidemezsiniz.
[1] AKP Sosyal Medyayı Düzenlemekten Bıkmadı, Yeni Düzenleme Yolda
[2] Pentagon’un “İmza Azaltma” Adlı Programının, 60.000 Kişilik Gizli Casus Ordusu Bulunduğu Konuşuluyor
[4] İngilizlerin Ruslara Karşı Dezenformasyon Birimi Kurduğu İddia Ediliyor
[7] A Europe that Protects: The EU steps up action against disinformation
[8] Factsheet: Action Plan against Disinformation
[9] Danimarka Askerleri Rus Siber Yanıltmalarına Karşı Eğitildi
[10] Rus Hackerlar, Çinlilerden 13, İranlılardan 16, Kuzey Korelilerden 6 Kat Hızlı
[11]Facebook, Afrika Seçimlerinde Fransız Ordu Mensuplarının Dezenformasyon Yaptığı Hesapları Kaldırdı
[12] Türkiye sahte haber ve dezenformasyonda zirveye oturdu
[13] Doğrulama, gazetecilik ve teknolojinin buluştuğu bir tasarım sprint’i: Factory
[14] Facebook Honduras Başkanının Manipülasyonuna 11 Ay İzin Vermiş
[15] Twitter Çin, Rusya ve Türkiye’den Binlerce Trol Hesabı Kapattığını Açıkladı