Geçtiğimiz aylarda Türk Telekom avukatları tarafından Üsküdar, Bağcılar ve İstanbul Cumhuriyet Savcılıklarına verilen şikayet dilekçeleri ile bir kısım UMTH işletmecisinin kendileri ile arabağlantı anlaşması yapmadan ses hizmeti verdiği, haksız kazanç sağlayarak T.Ceza Yasası’nın Nitelikli Dolandırıcılık suçunu düzenleyen 504/ 3—7 maddelerini, Bilgisayar Programını Ele Geçirme, Sistemi ve Verileri Tahrip Etme suçunu düzenleyen 525/a ve b maddelerini ihlal ettiği ihbarında bulunuldu.
Yapılan suç duyurusunun, sermayesinin tamamı devlete ait bir şirket tarafından yapılmış olması elbette ki savcılarımız tarafından öncelikle ele alındı. Yapılan soruşturma sonrasında şikayetlerin ciddi bulunması halinde, şirket yöneticilerinin ağır ceza mahkemelerinde son derece üzücü sonuçlarla karşı karşıya kalması kuvvetle beklenmelidir.
İşin enteresan tarafı; yapılan şikayetlerde Türk Telekom’un iddialarının ispatı için işletmecilerden aldığı TAAHHÜTNAME’lerden de yararlanmış olmasıdır.
Türk Telekom A.Ş. nin kendisiyle, yine kendi belirlediği koşullarda anlaşma yapmak istemeyen şirketlere telefon hizmeti verme yolunu kapatmak istemesi son derece doğaldır. Bu konuda Telekomünikasyon Kurumu tarafından halen yazılı bir açıklamanın yapılmamış olması, hakim durumdaki operatörün işini daha da kolaylaştırmaktadır. Bu yüzden olsa gerek, işletmecilerin önüne sınırsız sayı ve içerikte TAAHHÜTNAMELER konulabilmekte, kiralık hatlarda yaşanan sorunlar vb. artmaktadır. Ancak ; düzenleyici ve denetleyici otoritenin konuyla ilgili bu tür uyuşmazlıklarda sessiz kalması, mevcut sorunların çok daha ağır sonuçları beraberinde getirmesine sebep olabilecektir.
Sonuç olarak; Yapılan suç duyuruları üzerine konuyla ilgili ayrıntılı teknik bilgiye sahip olmayan hakim ve savcıların karar verme aşamasında bilirkişilerden yararlanmak istemeleri hukukun gereğidir.
İşte bu aşamada Telekomünikasyon mevzuatına uzak mühendislerin vereceği raporların mahkemeler için önemli delil oluşturacağı ve belki de eksik bilgi ile hazırlanan raporların adli hatalara sebep olacağı açıktır.
Bu aşamada kurumun sessiz kalmaya devam etmesi, elindeki lisansla 3 yıldan az olmamak üzere ağır hapis cezası istemiyle yargılanan Dünya’daki ilk telekomünikasyon işletmecilerinin ülkemizde olmasına neden olacaktır. Yazdıklarımı gayri ciddi bulanlara , Dünyada VoIP yaptığı iddiası ile 2 yıl 6 ay ağır hapis cezası veren ilk ülkenin de Türkiye olduğunu hatırlatmakla yetiniyorum.
Bu nedenle; Kurumun bu konuda alacağı karar ile işletmeciler, ya ellerindeki lisansların gereğini serbestçe yerine getirebilecek ya da arabağlantı anlaşması yapmadıkları dönemde geçirdikleri ses trafiği için ya da anlaşma yapmadan ses taşıdıkları için, aslında “nitelikli dolandırıcılık ve bilgisayar sistemlerini çökertme” !! suçunu işlediklerini öğrenme imkanı bulmuş olacaklardır.