Eski Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar konuşmasında şunları söyledi.
Yakın zamanda devletten ayrılmış ve masanın üst kısımlarında oturmuş birisi olarak bu konuda bir kaç sözde ben söylemek isterim. 20 yıl sonra özelleştirmeyi burada tartışıyor olmak esef verici bir şey. Dünyada özellikle ilk kez telafuz edildiğinde Türkiye’de de bundan söz ediliyordu. Türkiye neden bu sahada bu kadar geri kaldıda diğer ülkeler ilerleme kaydetti size yardımcı olayım.
İngiltere’de özelleştirme ilk başladığı yıllarda ( 80 öncesi) İngiltere şimdiki Romanya gibi bir ülkeydi. Özelleştirme İngiltere’yi tam manasıyla yükseltmiştir. Arjantin’de o yıllarda iyiydi ama bugünlerde kötü olma sebebi bambaşka şeylerdir. Kazakistan’da bir arkadaşım devletten 10 TL ye alıp 11 TL ye satarsın diye söylediklerinde adamlar anlamadılar çünkü adamlar kar marjı diye birşey bilmiyorlardı. Ticaret ne bilmiyor adamlar. Tamamen mülkiyet ve yönetim hadisesi haline geldi. Ev sahibiysen evine çok iyi bakarsın ancak kiracıysan farklı bakarsın. KİT’lerin sahibi kim? Belli değil. Sahibi olmayan bir yerin yönetimide ancak bu kadar oluyor. Bir popülizm halini almış. KİT’lerin sorumluluğunu siyasiler belli bir dönem için alıyor istediği kadarda işçi alıyor. Çünkü kiracı.
Devletin mülkiyetinde olan bir yerin iyi yönetimide mümkün değildir. Bugün ilk seçimde KİT leri başka bir siyasi parti yönetecektir. O yüzden oraya başka yöneticiler atanacak. Burada uzun dönemli program yapmak bu nedenle aykırı oluyor. KİT’lerdeki yöneticiler ne mükafatlandırılıyor ne de cezalandırılıyor. 657 sayılı kanun yeterince hak tanıyor zaten haksızlık için. O yüzden bu yöneticilerde sorumluluk duygusu yok.
Özelleştirmeye:
1-) Mülkiyet: mülkiyeti kim yönetecek
2-) Doğru yöetim esasları açısından bakılmalı.
Anayasa yeniden kurulması gereken konsept gözden geçirilmeli . Evimizdeki telli telefon kamu hizmeti de telsiz telefon kamu hizmeti değil mi? Bu yüzden kamu hizmetinin tanımı yeniden yapılmalı. Kamu hizmetinin tanımı, kamu yararını ulaştıracak oyunculara o hizmeti ulaştıracak alt yapıyı hazırlamaktır. Yani demem şudur devlet yolu yapacak ama üstünde gidecek otobüsü işletmeyecek. Kamu yararına bir şeyler yapılıyorsa bu tam anlamıyla gerçekleştirimelidir. Bundan on yıl önce Moskova’da manav, gazete bayii hepsi devlet elindeydi. Bu ürkütücü ise THY’de ürkütücü gelmeli .
Özelleştirmede kar-zararla ilgili olarak Türkiye özelleştirmeye yanlış yerden başladı. Karlıyı sattı zararlıyı satamadı (Masum Türker). Bu konu şimdi tartışılıyor. Zararlıyı zaten kimse almaz. Tabiki böyle olacaktı, zaralıtyı kim alırki? 11000 kişi çalışması gereken bir büyük KİT’te 41000 kişi çalışıyor ve bu KİT kar ediyor. 11000 kişi çalışsa kendini yediye katlayacak.
Türkiyenin kamu istihdam politikası tamamen teşebbüsü öldüren bir teşebbüstür. Özelleştirme olunca işsizlik oluyor. Tabiki olacak. 10.000 kişinin çalışacağı yerde 50.000 kişi çalışıyor. İnsanlara boş yere para veriyorum. Bu insanları çıkarmam yanlış mı? Mademki işyeri zarar ediyor, paralarını öde de boş yere elektrik, yemek vs. masrafı olmasın. Ama rasyonel politikalar üretmiyorlar. İşsizlik mutlaka olacaktır. Bu “socially painfull” (sosyal acı) bir processdir. Mesela evi bir kişi temizler, devlet evi 101 kişiye temizletiyor. Hemde bizim paramızla temizletiyor.
Devlet aşırı istihdamı finanse edebilmek için vergileri arttırıyor. 2002 yılında devletin tüm kurumlardan aldığı vergi 3.5 katrilyon, bunun 2.4 katrilyonunu iki tane GSM şirketi vermiş, 100 liralık konuşmalarımızın 66 lirası devlete gidiyor. Bu şekilde rasyonel politikalar üretilemez. Devletin denetleyici role geçmesini ve bunu en iyi şekilde, sıkı bir şekilde yapması taraftarıyım.
Teşekkür ederim…