Eski Türk filmlerinin değişmez sahnesiydi. Kötü adamla evlenmek zorunda bırakılan güzel kız nikah memurunun karşısında mutsuz yüz ifadesiyle otururken, son soru salondakilere sorulurdu. “Bu izdivaca itirazı olan ya şimdi söylesin ya da ölünceye kadar konuşmasın”.
İşte filimin bu en heyecanlı yerinde baş aktör sahneye çıkar ve bütün kötülerin maskesini tek tek düşürürdü. Film her zaman olmasa da, genellikle mutluluk tablolarıyla son bulurdu.
Eskilerin deyişiyle teşbihte hata olmaz. Bizim düşüncelerimiz de sadece bizi bağlar ama birilerinin çıkıp da, bizlere malum evliliğin öncesini, getireceklerini ve götüreceklerini anlatması gerekmez miydi?
Geçen hafta İtalyan Başbakanı Berluesconi’nin ülkemizi ziyaretini ve bu ziyaretin sonrasında ortaya çıkan müstakbel evlilik haberlerini basından takip etmeye başladık.
Anladığımız kadarıyla, bu evliliğin ne kadar yararlı olacağı ve hatta İtalya’nın, AB ne katılım sürecimizi hızlandıracak tek dost ülke olduğu haberleri bizlere makul bir süreçte verilmeye çalışıldı. Ziyaret öncesinde Aycell’in zarar haberlerini ve Aria’nın tahkime başvurarak bizi ne kadar zor durumda bırakacağını, ziyaret sonrasında ise ülkemize milyarlarca dolar kazandıran bir GSM lisansından kurtuluyor olmanın sevincini yaşadık.
Halkımızın düşüncelerine şekil vermekte emeği geçenlere bu sebeple teşekkür ederiz. !!
ŞU BERLUSCONİ GERÇEKTEN DELİ Mİ?
Hemen söylemek gerekirse biz hiç de bu düşüncede değiliz.
En yakın rakibinin vermiş olduğu teklifin neredeyse 2 katı bir bedelle GSM lisansı alan İş-Tim ortaklığının belirlemiş olduğu stratejinin yanlış olduğu artık herkes tarafından kabul edilmekle birlikte, İtalyanların bu parayı bize kolay yar etmeyeceği de açıktır. Bu durumda kaybolan milyarlarca doların telafisi için Türkiye’ye gönderilen başbakanın amacının gerçekte ne olduğu, en azından ne olabileceği yolunda herkesin şapkasını önüne koyup düşünme zamanı gelmiş ve hatta geçmiştir. Bu satırların yazarı, İtalyan Başbakanının amacının sadece kaybolan milyarlarca doları geri almak değil, aksine milyarlarca dolar yeni kazanç planının uygulanması için düğmeye basıldığı düşüncesindedir. O halde sempatik başbakanın düşünceleri hakkında yazmaya başlamadan önce ülkemiz OTORİTELERİNİN oyunun neresinde olduğuna bir göz atalım.
TELEKOMÜNİKASYON KURUMU VE İŞ-TİM
4502 sayılı yasa telekomünikasyon alanında şeffaflık, açıklık gibi ilkeleri getirmiş olsa da, bu güne kadar yapılan sayısız başvurulara rağmen, bağımsızlığı artık tartışılan otoritenin, bu ülkenin ana telekomünikasyon otoritesi ile imzaladığı GÖREV SÖZLEŞMESİNİ dahi sır gibi saklamaya çalışması anlaşılır gibi değildir. Telekomünikasyon Kurumu, bu sözleşmenin koşullarının, içeriğinin diğer telekomünikasyon şirketlerini ilgilendirmediği ve gizli kalması gerektiği yolunda karar dahi almıştır. İmzalanan sözleşmenin koşullarının diğer işletmecilerden saklanmasının derin anlamı bilinmemekle beraber, bağımsız otoritenin gizemli tutumu bu kez de ARIA İMTİYAZ SÖZLEŞMESİ ile karşımızdadır.
Kurum, ketum tavrını Aria ile imzalanan imtiyaz sözleşmesinde de göstererek, anılan sözleşme ile Aria’ya yapılan taahhütlerin içeriği ve buna bağlı olarak adı geçen şirketin taleplerindeki haklılığın ya da haksızlığın anlaşılmasına engel olmaktadır.
Her şey bir yana, Telekomünikasyon Kurumu’nun böylesine önemli bir uyuşmazlıkta ne yaptığı ya da ne yapmaya çalıştığı dahi anlaşılamamıştır. Her zamanki gibi karşılaşılan ciddi bir problemin çözümü için yüzler siyasetçiye dönülmüş ve bir daha “ben ne yapabilirim ki” denmiştir. Sektöre ve hatta siyasetçiye yol göstermesi gereken otoritenin, siyasetçiden çözüm beklemesi maalesef bize özgü uygulamaların en tipik örneğidir. İşte size bir örnek…
Kurum başkanı Sayın Ömer Arasıl 21/02/2003 tarihli Zaman Gazetesi’nde Aria’nın ne kadar haklı olduğunu kamuoyuna açıklamıştır. Haberin başlığı aynen; “Roaming konusunda Aria Haklı” şeklindedir. Bildiğimiz kadarıyla sayın Başkan haberi tekzip etmemiştir. Çok kısa bir süre sonra, bu sefer bir başka gazetede Aria’nın tahkim başvurusu Başkana hatırlatıldığında, “çok ayıp ettiler, bu davayı kazanamazlar” diyebilmiştir. Sayın Başkan tarafından daha sonraki açıklamalarda bu işin bir yasa sorunu olduğu ve ancak siyasetçiler tarafından çözümlenebileceği beyan edilmiştir.
Olası evliliği 17.05.2003 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde sorgulayan Ege Cansen, düzenleyici otoritenin otoritesinin nerede olduğunu sormaktadır. Sayın Cansen; keşke biz bilebilsek de size söylesek?
Bu durumda; Aria imtiyaz sözleşmesine ilişkin bilgi ve belgeler kamuoyundan saklandığına göre, olayın anlaşılabilmesi için ihtimallerin sorgulanmasından başka seçenek bulunmamaktadır.
Birinci ihtimal : Lisans sahibi şirketle imtiyaz sözleşmesi imzalanırken bu şirkete yetki ve görev sınırları aşılarak bir başka GSM operatörü üzerinden Roaming sağlama taahhüdü verilmiş olabilir. Bu durumda en azından bu sözleşme altında imzası bulunanların sorumluluğunun sorgulanması gerekmektedir. Eğer böyle bir ihtimal söz konusu ise, olayın hukuki boyut değiştireceği, yetki ve görev gaspı yapanların sorumluluğunun doğacağı açıktır.
İkinci ihtimal ise, imtiyaz sözleşmesinde hukuka aykırı bir düzenlemenin bulunmaması halidir. Bu durumda da İş-Timin yapmış olduğu tahkim başvurusundan korkulmaması gerekmektedir. Olayın en basit haliyle özeti bununla sınırlıdır.
Uyuşmazlıkla ilgili olarak Telekomünikasyon Kurumu eski başkanı Fatih Yurdal, turk.internet e yaptığı bir açıklamada, “roaming koşullarını uluslararası uzmanlara tespit ettirdiklerini, belirlenen fiyatları Aria’nın ısrarla kabule yanaşmadığını ve hatta Telsim’in bu konuda yapmış olduğu daha da iyi teklifin gerekçesiz reddedilerek uzlaşmaya yanaşılmadığını” beyan etmiştir. O halde bir türlü uzlaşmaya yanaşmayan Aria’nın tahkim yoluna başvurmasından bu denli korkulmasının anlamı nedir?
En yakın rakibinin iki katı bedel ödeyerek GSM ruhsatı sahibi olan Aria’nın her şeye rağmen bir zararı söz konusu ise, bu miktarın elbette ödediği lisans bedeli kadar olamayacağı izahtan varestedir. İddialarında haklı dahi olsa, Aria’ya verilecek olan tazminat miktarının, roaming sağlanamamasından doğan zarar ile koşulları varsa imtiyaz sözleşmesi ile kendisine yapılan taahhütlerin yerine getirilmemesinden doğan zarar toplamı ile sınırlı olacağı açıktır. Her şey bir yana, tahkimde kazanacağı dava ile Türkiye Cumhuriyeti’nden tazminat isteyen bir şirketin, Türk kamuoyundaki sempatisinin ve rekabet gücünün ne olacağının tartışılması bile gereksizdir. Kısaca söylemek gerekirse, Kurum Başkan Yardımcılarından Sayın Ertuğrul Karaçuha’nın bir seminerde açıkladığı gibi, imtiyaz sözleşmesinde verilmiş bir taahhüt söz konusu değilse, kimden ve ne için korkulmaktadır?
TÜRK TELEKOMUN ÖZELLEŞME SÜRECİ
Siyasi iktidar tarafından öncelikle özelleştirilmesi düşünülen işletmelerin başında T.Telekomünikasyon A.Ş. bulunmaktadır. Yapılması düşünülen özelleştirme operasyonunda, işletmenin sahip olduğu GSM lisansından ayrı olarak satılması bildiğimiz kadarıyla düşünülmemektedir. Bir başka deyişle , T.Telekomu satın alan alıcı, aynı zamanda bir adet GSM lisansının da sahibi olacaktır. Ancak, müstakbel evliliğin gerçekleşmesi halinde, Türk Telekom A.Ş ni satın almış alıcının elinde bir GSM lisansı değil de, geleceği meçhul ve zarar eden bir GSM şirketinin % 40 hissesi olacaktır. O halde bu noktada sorulması gereken soru, özelleştirme sürecinde T.Telekom A.Ş. ile ilgilenen herhangi bir alıcının, ödeyeceği bedelin içinde bir GSM lisansının tamamının mı, yoksa geleceği belirsiz ve zarar eden bir ortaklığın % 40 hissesini mi isteyeceğidir? Kısaca alıcı, yönetiminde söz sahibi olamayacağı üç ortaklı bir şirketin % 40 hissesini mi, yoksa tamamı kendisine ait lisansı mı tercih edecektir?
Şüphesiz, olası evlilik Türk Telekomun özelleştirilmesi öncesinde oluşacak fiyatı negatif yönde etkileyecektir.
OLASI EVLİLİK VE İŞ BANKASI
Dahiyane bir stratejiyle en yakın rakibinin iki misli fiyat veren ortaklığın paydaşı İş Bankası’nın mevcut evlilik sonrasındaki pozisyonu ise içler acısıdır.
Olası evlilik sonrasında kimine göre % 10, kimine göre ise en iyi koşullarda % 20 pay sahibi olacağı öngörülmektedir. Oysa İtalyan ortağının aynı evlilikteki payının en az %40 olacağı bilinmektedir. İş bankası yöneticilerinin bu güne kadar düşüncelerini okuma fırsatımız olmamakla beraber, bir gecede karar verilen düğün öncesinde, CHP milletvekillerinden de ses çıkmaması enteresandır. Bankanın en büyük ortağı olan CHP’nin, yapılan yatırımlarla beraber banka kasasından ödenen en az 2-3 milyar dolar karşılığında bir GSM lisansının % 10 na sahip olunmasının nasıl bir duygu olduğunu anlaması gerekmez miydi?
HAYDİ İTALYANCA ÖĞRENELİM
Berlusconi’nin neşesini anlamak elbette mümkündür. En kötü olasılıkla, temsil ettiği şirket Türkiye’deki mevcut rakiplerinin bir tanesinden kurtulmak üzeredir. Üstelik bugüne kadar aynı parayı harcayan ortağının hissesi olası evlilikte % 20 ile sınırlandırılmıştır. Halbuki kendi şirketi (müsaade edin de , böyle diyeyim) bunun en az iki katını alacaktır.
Bu arada unutmadan söyleyelim, Sayın Başbakan Türklerin AB.’ne 2007 de gireceği müjdesini de vermiştir. Dost başbakan eksiğimizin olmadığını söylemektedir. Peki, hepsi bu kadar mı?
Şimdi biraz önce sorduğumuz soruya tekrar geri dönelim. Türk Telekomun özelleştirilmesi anında, bu şirkete ait GSM lisansının tamamı yerine, kim geleceği meçhul bir şirketin %40 hissesini ister? Bir başka deyişle , T.Telekom ile ilgilenen yabancı bir operatör, yönetimini kontrol edemeyeceği bir şirkette, İş Bankası ve İtalyanlarla ortak olmak ister mi?
Biz, Türk Telekomla yakından ilgilendiğini bildiğimiz dünya Telekom devlerinden hiç birinin (elbette biri hariç) böyle bir ortaklığa sıcak bakmayacağını düşünmekteyiz.
İTALYA TELEKOM; LÜTFEN TÜRK TELEKOMA ALICI OLUN…
İki buçuk milyar dolar vererek GSM lisansı alan İş-Tim in bu alışverişten pek de karlı çıkmadığı bilinen bir gerçek. Ancak bu evliliğin kamuoyuna yansıdığı şekliyle gerçekleşmesi halinde, Türk Telekomun özelleştirme sürecinde İtalyan Telekomun en yüksek bedeli verebileceğini kestirebilmek hiç de güç değil. Bu durumda Türk Telekomun sahip olduğu %40 ile elindeki %40 hisseyi birleştiren İtalya Telekomun, hem GSM şirketinin yönetimini eline geçireceği, hem de diğer alıcıların heves etmediği bir mala en düşük bedeli vererek T.Telekomun yeni sahibi olabileceğini görmek zor olmasa gerek.
Unutmadan söyleyelim. İş Bankalılar da 2,5 milyar dolara en iyi ihtimalle % 20 hissedarı oldukları GSM şirketinin yönetim kurulunda temsilci bulundurmakla gurur duyacaklardır.
2007 yılında AB üyesi bir ülkenin vatandaşları olarak telefonu her açtığımızda “pronto” diyelim. ÇOK YAŞA BERLUSCONİ, ÇOK YAŞA İTALYA…