İçimiz fıkır fıkır. Devletimiz bizi bekliyor fuarda. Bizim bildiğimiz asık suratlı, sinirli, “bugün git yarın gel”ci, hantal devlet değil bu… Bu devletin başında bir e harfi var.
Başına e harfi gelince devletimiz bir başka hale bürünüyor. Giriyorsunuz e-devlet salonuna. Eskisi gibi elinde sigarası “beni buraya kim getirdi” diye bakan insanlar yok artık. Herkes standına sahip çıkıyor. Neredeyse kolunuzdan tutup içeri çekiştirecekler sizi. Birşeyler yapmışlar, yaptıklarını göstermek için sancılanıyorlar. “İnternet sadece yavaşladı” diyen büyüklerinin aksine onlar alt tarafta internetin bilincindeler. bu alanda daha çok şey yapmak için devlet mesai saatlerinin dışına çıkıyorlar, çıkmışlar, belli…
Hemen girişte bulunan Başbakanlık standında devletarsivleri.gov.tr adresini yapan bir devlet memuru. 150 milyon belgenin internete girmesinden sorumlu. günde sadece 1000 belgeyi film olarak çekebildiğini söylüyor. Bunun sıkıntısı yüzünden okunuyor. Ama hergün aksatmadan bu işi elinden geldiğince yapıyor. Sitesindeki arama motorundan neleri tarayabildiğimizi gösteriyor. Hayran kalıyoruz. “Biz sizin vaktinizi almayalım” diyoruz, “hayır benim işim bu” diyor. Çünkü o yapmış ve yaptığını göstermek istiyor. Arşivlerin filmlerde mi yoksa elektronik ortamda mı saklanacağı en büyük derdi. Bir derdi de bu inanılmaz işin beklediği ilgiyi görmemesi.
Ardından gelirler.gov.tr standı… Bir takım aksaklıklardan bahsediyoruz onlara. Kızarlar böyle söyleyince diye düşünüyoruz. Ama onlar aksaklıkların farkında. Bir takım kanuni yetersizliklerden bahsediyorlar. Diyoruz ki onlara “elinizde bir sihirli değnek olsa hangi kanunları değiştirerek bu işi daha işlevsel hale getirebilirsiniz…” Mevzuat o derece karışık ki bir an duraklıyorlar. Ardından bize internet üstünden vergi işlerimizi halledebilmemiz için ihtiyacımız olan şifreleri veriyorlar. Etrafımızda dört dönüyorlar. Hey Allahım neden bu insanların işlerine bağlılıklarını mahallemizdeki vergi dairelerinde göremiyoruz? Ağzımız açık kalıyor. Keşke hergün fuar olsa!
Ardından Emniyet Genel Müdürlüğü standı. Geçtiğimiz sene İnterpro’dan ödül almışlar. Standın ortasında gururla taşıyorlar ödüllerini. Pırıl pırıl, apaydınlık insanlar. İster trafik olsun ister asayiş, polis gördüğümüzde omuriliklerimizde hissettiğim irkilmeyi hissetmiyoruz onların yanında. Müthiş bir sempati duyuyoruz bu insanlara karşı. Hiçbir programlarını dışarıdan almamışlar. Hepsini kendi elleriyle hayata geçirmişler. “Biraz kaba saba oldu ama…” diye başlıyorlar lafa. Ama bunu “vallahi bugün sesim kısık şarkı söyleyemem” diyerek alkış alayı amaçlayan şarkıcı edasıyla değil, gerçekten bize karşı bir mahcubiyet hissederek söylüyorlar. Ellerini sıkıyoruz standdaki polislerin sıkı sıkı. Hepsine, teker teker, “ellerinize sağlık” diyoruz.
Ardından yoldan geçerken diyanet standına çekiyorlar bizi. Biz sormadan arka arkaya sunuyorlar bize ellerindekini. Sitede Kur-an içinde arama yapılabildiğinden bahsediyorlar. İstersek Kur-an CD’sini bir form doldurarak evimize bile getirebiliyormuşuz. Mealler, tereddütte kalış insanların sorduklarına gelen anlık cevaplar, profesör seviyesindeki insanların dini konulardaki açıklama ve tavsiyeleri. matbaayı yüzlerce yıl ülkenin sınırlarından içeri sokmayan karşı fetvacı zihiyet değil onlar. Bilgisayar satanistlerin kol gezdiği porno yuvası değil onlar için. Faydalanmışlar ve bizim de faydalanmamızı istiyorlar. Faydalanma yollarını da kendilerini paralacasına gösteriyorlar bize…
6. Çerçeve programı tanıtımı için Tübitak’tan gelmiş, konusunda çok bilgili, güzel konuşan, fikirleri alımlı insanlar. Türkiye’ye gelmesi muhtemel 17 milyar Euro’dan faydalanmamız için kendilerini heba ediyorlar adeta. Onlar maaşlı çalışan değil muhtemelen. Maaşlı bile olsalar orada bizim bilgi seviyemizin yükselmesi için o kadar kendilerini paralamaları için maaş aldıklarını zannetmiyorum. Onlar istiyorlar bunu yapmayı ve canı gönülden çalışıyorlar. Biraz kaytarmak isteseler kimsenin ruhu duymaz. Ama onlar bizim için birşeyler yapıyorlar.
Ve İstanbul Belediyesi, Kadıköy Belediyesi… Patent enstitüsü, Türk Dil Kurumu… Saymakla bitecek gibi değil. İlk kez devlete karşı kendimi bu derece yakın hissediyorum. Geçen sene pilli arabayla partisinin standına geldiği için ortalığı ayağa kaldıran, bizim başbakanımız ne kadar bilişimci diyen kitleye karşı asabiyet doğuyor içimde. Bu sene başbakan uyduyla bağlanmış da çok güzel laflar etmiş. Bana ne… Ben onun altındaki kadroya bakarım, verilen sözlere değil. Şimdiye kadar verilen sözleri ucuca koysak aya gitmiştik bunların üstüne basarak
Sonuçta şunu hissediyorum: Alt kadroda bir uyanış var. Alt kadro bu işi sevmiş ve sahiplenmiş. Gelin biz de onlara sahip çıkalım. Şarkılı türkülü, promosyonlu standlara da gidelim ama bu insanları da mutlaka ziyaret edelim. Ellerini sıkalım. Memurların taban ve tavan maaşlarını biliyorsunuz. Bu insanların bu işi bu kadar iyi yapmaları için gerçekten istekli olmaları gerekiyor. Alttaki bu uyanışa üst tarafın direnmesi imkansız. Böyle bir silkinmeye karşı durmak için “biraz” yürek gerek.
Lütfen bu fuarın e-devlet bölümünü ziyaret edin…