Dünya bulut servislerini ya da barındırma servislerini konuşurken, içinde bazı iş modellerini de birlikte konuşuyor. Sonuçta Saas, Paas, IaaS [1] (yani yazılım, platform ya da cihaz hizmeti) modellerle sunulan bulut servisleri şirketlerin daha mutlu olduğu, bir çok hamaliyeyi de üstlerinden attıkları servisler oluyor. Ancak bunun için sektörün derinleşmesi gerekli.
Bu kapsamda Radore Veri Merkezi firması geçtiğimiz günlerde, “açık kaynak kodlu bulut konteyner yönetim platformu KubeSphere”i duyurduğu zaman –Yerli bulut hizmetlerinde yenilik olarak– bir hayli ilgimizi çekti.
Radore 2 yıl kadar önce bir hayli kesinti yaşadı [2]. O günlerde haberini yapmıştık. Bunun üzerine yeni bir yönetime geçti [3]. Bu yönetim iyi gidiyor ki, neredeyse 1 yıldır kesinti diye bir şey duymuyoruz. Yeni Genel Müdür Barbaros Özdemir “yazılım” alanından geldiği için olsa gerek, Radore böylesine önemli bir projeye imza atmış[4]. Kendilerini aradık ve anlatmalarını istedik;
“İyi bir alternatif yapıp, herkesin kullanımına açmak istedik. Karşı değiliz ama Türkiye’ye bakıldığı zaman böyle yeni teknolojilerin de çalışabileceğini gösterdiğimiz iyi bir alternatif olmaya çalışıyoruz. Yani, demire değil, lisansa da değil, insana ve open source’a yatırım yapalım istiyoruz”
Açık kaynak bir teknolojiyi alıp, Türkiye’ye uyarlamışlar. Hem kendi sunucularında servis verebiliyorlar. Hem de isteyen firmaya kurabiliyorlar. Türkiye açısından ilginç bir çalışma olmuş. Kendilerinin anlatımı ile dinledik;
turk-internet.com : Bu proje nereden çıktı?
Barbaros Özdemir : Biz bugün RADORE olarak ekibimiz ile beraber peşine düştüğümüz, son 9 aydır ilerleme yapmak istediğimiz konularda birçok planlama yaptık. Yeni bir çok hareketler peşindeyiz. Bir roadmap’imiz var. Size bugün bunun en önemli parçalarından olan ilk bölümünü anlatmaya çalışacağız.
Bu nedir? Bu, IT hizmet sektöründe ama aynı zamanda IT’cilerin de içinde yaşadığı dünyada çok önemsenen ve geleceğin teknolojileri olarak kabul edilen “container teknolojileri”, “docker teknolojileri” ve “kubernetes teknolojileri” üzerinde yaptığımız yeni çalışmalarımız. Bunlar geleceğin teknolojileri. Bu konuda birkaç tane araştırma var. Onları da size aktaracağız.
turk-internet.com : Kubernetes, Docker, Container, Bu teknolojiler nereden geliyor anlatır mısınız bize..
Barbaros Özdemir : Kubernetes, container, docker gibi IT teknolojilerini zaten sektörün de kullandığı denizcilik terimleri olarak görüyoruz.
Bildiğiniz gibi, container denizcilik, shipment endüstrisinde kullanılan, malları bir arada tutabilmek ve mobilitesini sağlayabilmek üzere kurulu sistemlerin ismi. Bunlar eskiden kamyonlara elle yüklenen malların, şimdilerde gemilere yüklenirken mobilitesini ve parçacığının kontrolünü arttıran bir sistemler. 1950’larda sisteme giriyor[5]. Bilişimde de container buradan gelen benzer bir konu.
Docker zaten liman demek biliyorsunuz. Kubernetes de pilot demek. Eski Yunanca. Yani kaptan pilot demek.
Şimdi aslında yazılımda olaylar şöyle oluyor –benzetme ile anlatalım– : şu andaki yazılımcılar monolitik, eski klasik sistem işletmeciler, eski sistemler ile hareket ettiğinde, şöyle bir şey yapılıyor: bu dockerlara yani limanlara mallar paket paket bırakılıyor. Örneğin bir makine parçası taşınacaksa, bu paket olarak konuyor, container’a konulmadan. Limanlara böyle binlerce, on binlerce, milyonlarca parçalar diziliyor. Gemiler bunları kendileri alıyorlar ve gemilerde uygun yerlere koymaya çalışıyorlar. Container kullanmadıkları için, oraya koyuyorlar, buraya koyuyorlar, sonra kim kimin malıydı, hangisi nereye gidecek falan gibi bir dağınıklık içerisinde. Sonra da bir de üstüne üstük geminin kaptanı da kendisi; alıp biniyor ve götürüyor. Bahtınıza ne çıkarsa.
Şimdi efendim, şu andaki container, kubernetes ve docker kullanmama durumu bunu ifade eder. Traditional. Buna monolitik yerleştirme denir. Monolitic application modunda hareket ediyorlar.
Fakat yaklaşık son 10 seneden beri containerların, docker sisteminin, kubernetes’in gündeme gelmesiyle olay şuna dönüştü, bir anoloji olarak: limanlarda containerlar oluşturuluyor. Biz bunlara aynı zamanda docker image diyoruz yani nereye gidecekse, paketleniyor orada, containerlar içerisinde. Sonra bunları gemilerde çok güzel yerlere, bu kubernetes yani kaptan pilotlar ile beraber gemilerin dengesi açısından yerleştiriyorlar, route’larına göre yerleştiriyorlar, nereye gidecek, hangi parçacık nerede duracak, bunları da kubernetes kaptan bey alıyor, sağlıkla, karşı tarafa profesyonelce götürülmesini sağlıyor.
turk-internet.com : Bu yerelde (Türkiye’de) olan bir servis midir?
Barbaros Özdemir : Aslında bu IT sektöründe şu anda en büyük değişimlerinden birisi haline dönüşüyor. Geliştiriciler ile operasyoncular arasında bu liman karmaşası, docker kargaşası: mal nereye gitti, benim paket nereye gitti karmaşası aslında bu şekilde ortadan kalkıyor. Fakat oldukça zor teknolojiler olduğundan dolayı, bu teknolojiye çok kolay adaptasyon sağlanamıyor. Şimdi hatta Türkiye’de de hani bu konuda tam anlamıyla hizmet verebilen bir servis, hizmet merkezi yok. İnsanlar kendi binalarına dönüp kendi binalarında, kendi yapılarında bu tür yapıları kurmaya çalışıyorlar. Ve sadece yurt dışındaki şu anda –hani isim vermeyelim X,Y,Z gibi– 4-5 tane firma bu konularda hizmet aktarabiliyor, hizmet verebiliyor.
Container as a service’ler, kubernetes as a service’ler hep yurt dışında kalıyor. Yani yerelde böyle bir yapılanma oluşmuyor. Bu servisleri biz burada oluşturana kadar ancak yurt dışındaki bulut servisleri verebiliyordu. Şimdi biz hem kendi bulut servisimizde, hem de iş birliği yapmak isteyen her yerde kullanacak ve kullandırtacağız.
Çünkü yurtdışındaki teknolojiler uygun. Oradaki servis verebilme, hizmet verebilme alt yapıları buna uygun. Bu nedenle bu tür çalışmak isteyen firmalar ya oradan gidip almak zorunda kalıyorlar bu servisleri, dolar bazında bir sürü para, ya da kendi içlerinde böyle olağan üstü yani aslında hiçbir ölçeği olmayan kendi alt yapılarını kurmak zorunda kalıyorlar ki bu da çok mantıklı bir zemin değil.
turk-internet.com : Neden Mantıklı değil?
Barbaros Özdemir : Yani tekrar eskinin BIM merkezleri gibi kendi içlerine dönmek zorunda kalıyorlar. Yerelden alamadıkları için.
Şimdi bir de burada daha kötü bir şey var: burada bütün bu servis verenlerin tamamında bir de problem var: master node’ları, –master dediğimiz nodlar var kubernetes’in– kendilerinde tutuyorlar, size vermiyorlar. Yani bu da tabii bir sürü sizinle konuştuğumuz yerelleşme ve global servis vermenin bir çok noktasını çok zor duruma getiriyor. Bunu da açabiliriz biraz sonra.
Şimdi biz ne yapıyoruz? Biz şu anda GitHup üzerinde open source olan yaklaşık 3.600 tane developer ve network kişisinin geliştirdiği, –çoğunluğu Uzakdoğu kökenli insanlar bunlar– KubeSphere adında bir servisi Türkiye’ye taşıdık. Bu bir kubernetes, container management ve docker management dahil bütün alt yapısını içeren bir platform. Bu açık kaynak ekiplerle yaptığımız anlaşma sonucunda Türkiye ve Avrupa kontrolünü aldık. Kendimiz de kodlar içerisine girerek, hem yerelleştirme, hem yerelde kendi serverlarımızla bütün master node’ların müşterilere ait olacağı şekilde servis verebilme haine geçtik, geçiyoruz. Yazılımın adı KubeSphere.
Open source bir proje. GitHub’tan bulunabilir. Kubesphere.io diye siteleri var. Ayrıca bir toplulukları var. Biz de Türkiye ve Avrupa topluluk lideri olduk. Bu şekilde o hizmeti Türkiye’de yabancı kaynaklı firmalara çok gerek kalmadan insanlara –yani gerek bizim ortamımızda gerek kendi ortamlarında– kurabiliyoruz.
turk-internet.com : Burada Güzel Bir Şey Var Dediniz. O nedir?
Barbaros Özdemir : Evet, servisi hem Radore’de kurabiliyoruz, hem de müşterileri kendi ortamlarında kubarnetes çalıştırması için KubeSphere’i orada da kurabiliyoruz. Aynı zamanda KubeSphere kendi ortamlarında ve bizim orada olup, birbirleriyle konuşabiliyor. Yani tam anlamıyla esnek bir “kubernetes as a service, container as a service ve docker service” için bizden hizmet alabilir hale geçiyorlar.
Burada güzel olan, yeni olan şu: Kubesphere yazılım open source olmasından dolayı ve open source community’e emanet ettiğimiz için bu yazılım bedava efendim. Sonra topluluk sayesinde devamlı gelişecek open source bir yapı.
Şu anda birçok ülkede, yaklaşık 400 tane firma kullanıcısı olan bir yazılım. Uzakdoğu kökenli insanların daha çok kullandığı ve Batı’dan ziyade bu Uzakdoğu ağırlıklı bir yapı. İçinde Çin kökenli yazılımcılar da var. Singapurlular var. Jakarta da var. Avrupa tarafında Türkiye tarafındaki bölgeyi de bize emanet ediyorlar. Amerika’da varlar şu anda. Yani bu yazılım Amerika’da kullanılıyor ciddi şekilde ve demin de söylediğim gibi yazılım bedava yani yazılım lisansı yok.
turk-internet.com: Siz Ne yapıyorsunuz Peki?
Barbaros Özdemir : Bunu kullanmak isteyen alıp bir makinenin üstüne koyacak, bir bulut sunucusu üzerine. Bulut sunucusunun parasını bir şekilde düşünmek zorundasınız. Fakat yazılım olarak buna gerek kalmıyor. Biz destek, kurulum, eğitim ve bu ortamların daha sağlıklı, optimize olması hususunda tam olarak danışmanlık veriyoruz.
Türkiye’de ismini şu anda veremediğim bir yazılım evi de bu KubeSphere ortamında yazılımlarına başladı. Bir belediyenin yazılımını yapıyorlar üzerinde.
Şimdi burada size söylemek istediğim bir de şu var: biz böylece yurt dışından Kubernetes kullanmak, container kullanmak isteyen, bunu bir servis almak isteyen bir firmaya aslında basit bir alt yapıyı bulut üzerinde ve Türk Lirası ile vermiş oluyoruz. Böylece buradaki bilgilerin tamamının Türkiye’de kalmasını sağlayarak, hem ekonomik ve verimlilik anlamında uyum sağlıyoruz, hem de BTK, KVKK veya işte Cumhurbaşkanlığı Ofisi’nden gelen bilgi güvenliği ve bilgi yerelliği konusundaki kararnamelere de uyumluluk sağlamak üzere aslında hem ekonomik verimlilik hem de regülatif uyumluluk oluşturmuş oluyoruz efendim.
Tabii şimdi –burada özellikle de karşımdaki isim de Füsun Hanım olunca– yereldeki bilginin olması olmaması, yerelliğin anlamı gibi noktalara benim girmeme gerek yok. Bir de şunu ifade etmek istiyorum. Biz burada bir küresel yapılar veya bir Batı veya bir Doğu gibi bir şeylerin karşısında durmak, yerelleşmek gibi noktaların altını çok aşırı çizmemek ile beraber, yani bunların aslında iyi mi kötü mü olduğu gibi şeyleri tartışmamak ile beraber, yerel bilginin, yerelde duran bilginin her zaman Türkiye’ye daha faydalı olacağını, yani kendi petrolümüzün, kendi dünyamızın içerisinde, kendi memleketimizden çıkarılıp kendimizde işlenmesinin daha anlamlı olacağını söylemeye çalışıyoruz.
Fakat bunun içerisinde ben mesela şöyle bir anlatım da yapmak isterim: yani bugün en küresel ve en uluslararası, en international hatta planetler ötesi bir oluşumun çok içinde olmayı biz de seviyoruz. Bu nedir? Open Source Communityler. En küresel yapı budur bence. Kimsenin kontrol etmediği, aslında tamamen insanların contribute ettiği ve tamamen uluslararası bir yapı. Biz bunun çok içindeyiz.
Yani biz paylaşıma ve birlikte çalışabilirliğe karşı değiliz. Toplamda her şeyin birlikte paylaşılmasına filan karşı değiliz. Uluslararası olmanın da karşısında değiliz. En iyi kullanım şekli bu olduğu için buna çok inanıyoruz. Bunun da özellikle altını çizmek isterim ki, politik bir yanlışlık ifade etmek istemiyorum bu konuşmalarım yerelleşmeyle ilgili.
turk-internet.com: Fiyatınız Nasıl peki, Yabancılar servislerle kıyaslayarak söyleyebilir misiniz ?
Barbaros Özdemir : Bizimkisi Türk Lirası oluyor ve servise para alıyoruz. Yazılımın parası yok. Onların ki dolar ve lisans parası dahil. Kıyaslarsak 4 ya da 5kat daha pahalı servisler var. Bu pahalılığın en büyük sebebi ise lisanslar değil. Bence meydan boş, bir. İki, bir de adamlar dolar üzerinde çalışıyor ve dolar da devamlı devalüasyon yapan bir yapı. Meydanda da Türkiye’de yerel bir rekabet oluşmuyorsa, tabi ki fiyatlar da yukarı çıkıyor. Yani temel sebebi bu.
turk-internet.com: Peki ne boyuttaki firmalar ya da CIO’lar size gelmeli ve gelmek için ne tür bir gereksinim olmalı?
Barbaros Özdemir : Şimdi burada bu yeni jenerasyon servisler ile ilgili söylüyorum. Yani containerize, dockerize ve kubernetes bazlı servisler ile ilgili konuşuyorum.
Bu servislerin öncesiyle ilgili söylemek gerekirse, herhangi bir CIO, bizimle beraber eldeki bütün alt yapımız ile ilgili; barındırma olsun, ISS olsun, cloud olsun, önceki bütün servislerimize gelip kullanabilir. Zaten 3 bin tane müşterimiz var. Öncelikle zaten buna hazırız ve çalışıyoruz.
Yeni dönem için ben container kullanan, docker kullanan ama kubernates orchestration kullanmayan CIO’ları davet ediyorum. Yani container ve docker bir aşama, bunu kubernetes orchestration ile yönetilmesi yani kaptanın da koyulması ikinci aşama. İlk aşamaya gelmiş firmalara hemen KubeSPhere ile çok yardımcı olabiliriz. Zaten yazılım ortada ve open source. Tamam, birincisi bu.
Artı, container’lara ve docker’a geçmek isteyen, bu noktada bilgi sahibi olmak isteyen ve güvenilir bir yere kendisini yaslamak isteyen, yazılımlarını değiştirmek isteyen, monolitik yazılımlarını bölmek, konteynerlara eklemek, mikro servise geçirmek isteyen CIO’ları dave ediyorum. Herhangi bir büyüklükte; büyük ya da küçük…
Bu arada da bu servisleri almak için yurt dışındakileri inceleyen firmalar vardır. Ya da yurt dışında kubernetes çalıştırıyordur, ya da container çalıştırıyordur; Türkiye’ye gelmek istiyordur. Onları da bekleriz.
turk-internet.com: O, bir sonraki aşamada mı? İlk aşamada container ve docker kullanan CIO’lar dediniz.
Barbaros Özdemir : Aslında ilk aşama, containerazation ve docker’in kullanımıdır. Daha sonra da bunları kubernetes üstünde iyi orchestrate etmeniz gerekir. Şimdi hiç container’a geçmemişse, monolitik, eski tip yazılımdadır. Eski tip monolitik yazılımları değiştirmek, containerlara ve docker’a doğru gelmek istiyor ise, davet ediyorum her boyutta. Container ve docker’a doğru geçmişler de biraz oralarda çalışıyorlar ise da, o zaman KubeSphere’e davet ediyorum; bir üste; orchestration için, daha iyi yönetilmesi için. Kendi kendini yöneten sihirbaz gibi yazılımlar bunlar. Artı, sadece bunu bilgi olarak bile bizden sunum almalarını, gelecekte neler olacağını anlatmak da istiyorum. Bunu herkese anlatmak istiyoruz. Bizi sadece dinleyerek de gönderebilirler.
turk-internet.com : Ne yapacak peki? Migration falan büyük problem biliyorsunuz.
Barbaros Özdemir : Migration’u kullanıyoruz. Bu noktada bir yerde ise, başka bir yerde yurt dışı gibi duran, bacağı burada ama vücudu tamamen orada olan bir yapıda çalışıyorsa, bu yapıları siz biliyorsunuz. Şunu yapıyoruz: o ortamın tam full fonksiyon Türkiye ile çalışacak gibi olanını ister kendi merkezlerinde, ister bizim orada kurabiliyoruz ve onlarla beraber, danışmanlık ile kuruyoruz. Onlarla beraber işletme yardımı, desteği veriyoruz ve bu container’ları, docker’ları ve kubernetes ortamını buraya migrate ediyoruz.
turk-internet.com: Bu Milli-Yerli hem herkesin hassas konusu, hem de bir şekilde çizgileri oluşturulmuş değil. Sizi anlıyorum. Yani anlatmaya hassas noktayı. Peki Sonuç olarak Ne diyorsunuz siz?
Barbaros Özdemir : Şöyle bir son özet, teknik bir özet… Eskiden firmalarda bilgi işlem merkezleri vardı, BIM’ler vardı. Oradan collocation barındırmalara geçildi. Barındırmalardan sanallaştırılmış cloud yapılarına geçildi ve oralarda devam ediliyor. Oralarda markalar belli.
Şimdi artık geleceğin teknolojisi artık containerazation, docker ve kubernetes ortamları ve bunlar da mikro servis yazılımının önünü çok açar ve gerçek doğru hereket şekli mikro servislere ve artık sunucusuz fonksiyon bazlı, application bazlı cloud native dediğimiz gerçek bulut yazılımlarını yazmaktır. İşte bu yapılar, bu teknolojiler bunların önünü açacaktır.
Burada Cloud Native Foundation isimli yapıyı doğru bir yapı olarak görüyoruz. Open bir yapı ve buranın içindeki kurallar çok değerli. Herkese yol gösteriyor bu anlamda. Yani cloud native mikro servisler, open servisler, kubernetes; bunların hepsi aynı kapsam içerisinde. 2023 senesine kadar, Gardner’in raporuna göre, dünyadaki bu teknolojilere dayalı büyük yazılım yapan firmaların yüzde 70’inin containerize ve kubernetes üzerine kayacağı ifade edilmiş durumda.
turk-internet.com: Tamam. Şimdi gördüğümüz kadarıyla Türkiye’deki servis merkezleri, veri sağlayıcıları farklı servis vermiyor. Bu ilk mi oldu?
Barbaros Özdemir : Sektörü tanıdığım, araştırdığım ve bütün kaynakları incelediğimde –yanılma payımı dışarıda bırakarak, ki çok az bir yanılma payım olur gibi geliyor–, Türkiye’de container as a service, kubernetes as a service ve docker bazlı yani bu teknolojilerin servis hizmet olarak bizim planladığımız şekilde yerel hiçbir servis sağlayıcıda verildiğini görmedim.
Türkiye’de verilen ana servisler, ağırlıkla yani yüzde 90 seviyede hosting, barındırma servisleri. Öncelikle hosting ve domain hizmetleri. Yani bunlar hatta biraz altta kalan hizmetler.
Sonra collocation dediğimiz barındırma. Collocation özellikle böyle geçer. Barındırma hizmetleri. Barındırma hizmetleri içinde makine fiziksel veriyorlar ise dedicated server hosting deniyor, collocation deniyor, barındırma ve makine oluyor. Onun bir üzeri sanallaştırılmış bulut yapısı. Hani tam native bir bulut yapısından ziyade, sanallaştırma diye geçiyor bu. Çünkü native bulut yapısı aslında containerlar ve docker şu anda bakarsanız, tanım bu ve SAAS ve PAAS eksikliği var. PAAS da Platform as a Service, Türkiye’de.
Mesela bir kodlama yapıyorsunuz, bir development ekibiniz var, bu development ekibinizin direkt developmentinin operasyona tek bir platformda aynı anda yazarak, yazılımların operasyona geçmesi işi PAAS yani IAES’nin (Infrastructure as a Service’in) bir üzeri Platform as a Service. Bu genelde verilmiyor. Ve Softare as a Service; bu veriliyor ama bunu da servis sağlayıcı, hizmet sağlayıcılar değil, software firmaları yapıyor genelde.
turk-internet.com: Yazılım firmaları nasıl veriyor bu servisi?
Barbaros Özdemir :Softwareciler, kendilerine göre bir düzende bunu kullanıyorlar. Bu çok herkesin böyle takip edebildiği bir şey değil biliyorsunuz. Ben eski bir programcıyım ve bu ortamların hepsi benim elimde kurulu. Yani hepsiyle oynuyorum, biraz da biliyorum. Şimdi Platform as a Service’i bu kubernetes container yapıları replace ediyor. Şöyle ki: kubernetes ve containerlar, docker aslında şuna yol açıyor: bir development ekipleri var, bir de operasyon ekipleri var. Development ekipleri de kendilerine bir yazılım ortamı kuruyorlar, yazılım ortamı işte PAAS deniyor buna. Bu PAAS ortamını kurduktan sonra burada bir şeyler yazıyorlar. Bu yazdıklarını operasyonculara veriyorlar, al bunu işlet diye. Kocaman kocaman monolitik yazılımlar veriyorlar.
İşletmenler de bunu alıyor, işletilecek ortamı kuruyor bu sefer; onlar da orada işletmeye çalışıyor. İki ayrı bölünmüş bir ortam oluşuyor. Containerlar, docker ve kubernetes bunu tamamen ortadan kaldırıyor, developçular ile işletmecileri aynı masaya oturtuyor, aynı yere yan yana oturtuyor. İlk yapılan development ortamını da standart kuruyorsunuz, o standart kurulan ortam bir anda işletilen ortam haline geliyor ve buna da “continuous integration” deniyor ki, bu da çok yeni bir konsept. Devops diyorlar. Continuous integration diyorlar. Yani bunlar çok ileri konular. Bunları ancak çok büyük firmalar Türkiye’de takip edebiliyor. Fakat artık küçük firmalara da bu hizmetlerin verilmesi, küçük firmaların da buraya geçmesi lâzım. İşte bu da bizim servisler ile olacak.
turk-internet.com: Bu güzel bir gelişme
Barbaros Özdemir : Evet biz yatırımı makineye ya da lisanslara değil, insana ve open source’a yapmayı tercih ediyoruz. Bu biraz da bizim Türkiye’deki tekstil sektörüne benziyor. Yani, çok iyi tekstilcilerimiz var. Makineleri de çok iyi kullanıyorlar, çok iyi diziyorlar, çok iyi şey yapıyorlar ama ne yok? Marka ve dizayn yok.
[1] Bulut Hizmetlerinde SaaS, IaSS, PaaS
[2] Radore’ye Kesintileri Sorduk
[3] Radore Veri Merkezi’nin Yeni Genel Müdürü Barbaros Özdemir Oldu
[4] Radore ve KubeSphere Ortaklığı ile “Yerli” Bulut Hizmetleri Seviye Atlıyor
[5] Containerization