Bu yazı Özelleşen Türk Telekom’da Personelin Durumu başlıklı dosya kapsamındadır.
Özelleştirmeye ilişkin Danıştay’ın Türk Telekom’un özelleştirilmesine ilişkin işlem hakkında açılan davalar birleştirildi ve bu hafta içinde “Yürütmenin Durdurulması” ile ilgili kararın verilmesi bekleniliyor.
Türk Telekom’un özelleştirilmesinde sona yaklaşıldıkça taraflar son kozlarını ortaya koyuyorlar. Çalışan personel, sendikalar, tüketiciler, hükümet, muhalefet ve Telekom sektöründe lisans alan sektör temsilcileri. Kısacası Türk Telekom’un özelleştirilmesinden veya özelleştirilmemesinden etkilenecek her kesim kendi beklentileri doğrultusunda görüşlerini beyan ederek özelleştirme ile ilgili olarak Danıştay’ın vereceği kararı etkilemeye çalışıyor.
Bu yazıda, benim üzerinde durmak istediğim husus ise Türk Telekom’un şu anda içinde bulunduğu durumda personelin özelleştirme karşısındaki psikolojik durumu. Telekom çalışanları özelleştirmenin ivme kazandığı şu günlerde kendini tamamen bir boşlukta hissediyor. Kurumun içinde bulunan belirsizlik dolayısıyla, neredeyse hiçbir personelin çalışma, üretme yönünde kaygısı olmadığı görülüyor. Günlük işler bile zorlukla yapılmakta ve herkes “Hele şu özelleştirme bir sonuçlansın, ona göre yönümüzü belirleriz” yaklaşımı içinde bulunuyor.
Kapsam dışı personel “özelleşirse özelleşsin, nasıl olsa başka kamu kurum ve kuruluşlarına naklen gidiş hakkım var, özelleşirse her ne kadar maaş dondurulsa dahi yüksek maaşla başka kuruluşa giderim ve orada aynı yüksek maaşla birkaç yıl daha orada kalırım” anlayışı ile hareket ediyor.
Yine aynı anlayışta olan ve gerçekten çalışan ve çalışma arzusunda olan bazı insanları istisna olarak ayırmakla birlikte çoğunun gittikleri kuruma bir şey vermeyecekleri veya veremeyeceklerini düşünüyorum. Bu türdeki personelin bir kısmının emekliliği hak etmiş personel olduğu, amaçlarının gittikleri Kuruma bir şey vermek değil, birkaç yıl daha yüksek maaş almak olduğunu sanıyorum. Bu nedenle de emekli olmayı hak eden ve gerçekte istisnaların dışında Telekom’a verecek çok fazla bir şeyi kalmayanların Türk Telekom’da kanunlarla getirilen emekliliği teşvik olanaklarından yararlanmadıkları ve emekli olmak için talepte bulunmadıkları dikkate alındığında bu görüşlerimin doğruluğu anlaşılacaktır.
Sözleşmeli personelin durumu tümüyle olmasa da kapsam dışı personel ile benzerlik gösteriyor ve bu nitelikteki personelinde kapsam dışı personelin taşıdığı düşüncelerle paralellik taşıyor.
Kapsam içi personel, sendikalı işçiler, ahçı, şoför, garson vb. yardımcı hizmet elemanları memurlar, teknisyenler ve teknikerler gibi giriş kademesindeki personelden oluşuyor. İçlerinde tekniker, teknisyen ve memur olanların dışında kalan ve sayıları bir hayli fazla olan diğer personelin çoğunluğunu ise, ilkokul ve ortaokul mezunu ve genellikle 1985-1993 yılları arasında işe alınan kişiler oluşturuyor. Bu kişiler, telekomünikasyon sektörünün her köye ve her haneye ulaşmasının, alt yapının geliştirilmesinin hedef alındığı dönemde direk dikmek, çukur kazmak ve tel çekmek gibi işler için istihdam edildiler. Tabi yanı sıra, çoğunlukla hiçbir nitelik taşımayan bu insanların, oy uğruna siyasi taleplerle işe alındığını da not edelim.
Elbette bu insanların büyük bir bölümü, Telekom’un alt yapısının (Şebekenin) bu günlere gelmesinde katkı sağlamışlardır. Ancak; bu personel gelişen teknolojiye ayak uydurma konusunda istekli davranmamışlar ve kendilerini yetiştirme konusunda gayret göstermemişlerdir. Kurumun da özelleştirme sürecinde bunları yetiştirme ve yeni teknolojiler uyum sağlamaları konusunda üzerine düşeni yaptığı söylenemez.
İşte “bu özelliklere sahip personel”, özelleştirme sonucunda işini kaybedeceği endişesini taşıyor ve diğer bazı etkenleri saymaz isek bu endişeyle de özelleştirmeyi istemiyor. Kamuoyunda özelleştirmeye karşı en çok sesi yükselen grubun (Üyesi oldukları sendikanın da gücüyle) bu grup olduğu dikkat çekiyor. Aslında işaret edilen özelliklere sahip bazı personelin kendilerini garantiye almak için kapsam dışı nitelikte olan Koruma ve Güvenlik memurluğuna geçtikleri, bu geçişlerde, geçmişte özelleştirme karşıtı olan siyasi iradenin de etkisinin olduğunu düşünüyorum. Çünkü ayrı bir inceleme konusu olmakla birlikte Türk Telekom’da özel güvenlik personelinin sayısının şişirildiği ve bununla ilgili tasarruf imkanları araştırılmadığı da biliniyor.
Yani, özelleştirmeye karşı direnç gösteren en önemli gruplar kapsam dışı olan çoğunluğu kapsam içi veya sözleşmeli memur sendikalarına üye olan bu kesimlerdir. Bu kesimde kendilerini işten güçten soğutmuş olup, özelleştirme olması halinde işlerini kaybedecekleri veya işlerini kaybetmeseler dahi eskiden olduğu gibi yüksek düzeyde ücret alamayacaklarını, özelleşmenin taşeronlaşmaya yol açacağını ve bundan da büyük zarar göreceklerini düşündüklerinden var güçleriyle özelleştirmeye karşı direnç göstermektedirler.
Nitekim; geçmiş yıllarda Türk Telekom’da taşeronlaşma olmasına rağmen bu grupların sesi çıkmazken, son dönemde yapılan Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde taşeronlaşmayı ileri sürerek Telekom’da grev tehdidine vardırmışlardır. Bunda da başarılı oldukları bir gerçektir.
Gelecekte; Türk Telekom özelleşsin veya özelleşmesin personel verimliliği konusunda çok önemli adımların atılması, işten kopma noktasına gelen personelin yeniden işe kazandırılması ve çalışanları yeniden yüreklendirecek, yeni bir anlayış ve sinerji yaratacak, kurum kültürünü benimseyebilecekleri bir çalışma stratejisi ortaya konulması gereklidir. Bu amaçla da yepyeni bir insan kaynakları ve pazar politikası ile çalışanlar kazanılmalıdır.
Gelecekte; Türk Telekom’un başarısı yetişmiş insan kaynağında ve stratejisi doğru belirlenmiş, teknolojiye ayak uyduran bir pazarlama anlayışında yatacaktır.