Biliyorsunuz, 2005 yılında, Türk Telekom özelleştirmesi tamamlanarak, 14 Kasım 2005 tarihinde, Türk Telekom’un % 55’i Oger Telekom’a devredildi ve kamu hisseleri azınlığa düşerek ve şirket “Özel Şirket” statüsüne dönüştü.
Türk Telekom’un özelleştirilmesine ilişkin Kanuni mevzuat gereğince Şirkette çalışan kadrolu, sözleşmeli ve iş mevzuatına tabi olmakla birlikte “Kapsam Dışı” olarak adlandırılan personel, özelleşmeden sonra ya başka kamu kurum ve kuruluşuna naklen gitme hakkını kullanacak, ya da yeni yönetimin önerdiği şartları kabul ederek –ama öte yanda kamu görevlisi statüsünü kaybederek– özel bir şirketin elemanı statüsünü kazanacak.
Türk Telekom’un bu önerileriyle ilgili olarak daha önce “Türk Telekom’da Beklenen Paket Açıldı” başlıklı 4 bölümlük yazımda konuyu irdelemiş ve önerilerin neler getirdiğini yorumlamıştım. Şimdi ise konu daha somut hale geldi ve çalışanların önüne dün, şirkette kalması durumundaki koşulları içeren bir “İş Sözleşmesi” konuldu. Bu nedenle asıl değerlendirmeyi bu sözleşme üzerinden yapmakta yarar görüyorum. Bu yazımda size sözleşmenin analizini sunacağım.
Sözleşme incelendiğinde;
- 1.maddesinde; mutat olarak sözleşmenin amacı açıklanmış ve bunun Türk Telekom’dan başka kurum ve kuruluşlara gitme hakkı olan personelden iş mevzuatına tabi kapsam dışı personele yönelik olduğu belirtilmiş.
Birinci maddedeki amaçtan bu sözleşmenin, şirkette halen çalışmayı sürdüren sözleşmeli personele yönelik olmadığı açıklıkla gözüküyor.
2.maddede sözleşmenin tarafları belirtilirken, 3.maddede sözleşmenin konusu olarak 4857 sayılı Kanuna göre çalışan ve Şirket arasında çalışma ve çalıştırılmaya ilişkin yöntem ve temel şartları ile karşılıklı olarak tarafların hak ve borçlarını belirlemek olduğu kaydediliyor ve 4.maddede çalışacak olanın halihazır görev yeri ile unvanı not ediliyor. Bu maddeleri hemen tüm sözleşmelerde görülebilecek ortak özellik olarak görüp, üzerinde tartışma yapılmasına gerek olmayan maddeler olarak değerlendiriyorum.
5.maddede ise tarafların hak ve yükümlülükleri yer alıyor. Bu maddede; çalışanın, görevinin gerektirdiği işler ve görev tanımlarına uygun olarak Şirket tarafından verilecek görevleri, yürürlükteki Kanun, Tüzük, Yönetmelik, Esaslar ve Tebliğler ile Şirket İç Tüzüğü, Talimatnameleri ile Yöneticiler tarafından verilecek emirlere uygun olarak yerine getirmek zorunluluğuna işaret ediliyor.
İş Tanımlarının neler olduğu elbette sözleşmede yer almayacak olmakla birlikte ne olduğu konusunda tereddütler olabilir. Türk Telekom’da İSO belgesi almış olan İl Müdürlüklerinde hangi personelin hangi görevleri yapacağı açıkça belirtilmiştir.
Bu nedenle gelecekte Şirket burada bahsettiğimiz görev tanımları olmasa dahi bunun benzeri görev tanımlarını ortaya koyacaktır. Ancak, bu tanımların kanunlara uygun olması gerekliliği de tartışmasızdır. Bu bölümde aksini ileri sürecek görüş olacağını sanmıyorum ama insanların bunda da abartıya varan eleştirileri olabilir.
2.fıkrada ise; “Çalışanın işinin gerektirdiği özlük haklarında herhangi bir kayıp olmadan sözleşmede 4.maddesinde yer alan hali hazır görev ve iş tanımında değişiklik yapılabileceği, iş tanımının yeniden belirlenmesinde, bu güne kadar edinilmiş olan mesleki bilgi ve tecrübe göz önüne alınır “ denilerek bu sözleşmeyi imzalayacak olanların hali hazır unvanlarının garanti edilmediğini not edilmektedir.
Bence, bunda çok da yadırganacak bir husus yok. Çünkü, geçmişte Türk Telekom’da üst unvanların nasıl belirlendiğini ve bazen “Bu adamda bu göreve atanır mı?” şeklinde eleştirilerin olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir.
Peki o zaman belirli bir çalışma süresi sonucunda çalışanın bulunduğu Makamın ve unvanın hakkını veremediği, muhtemelen o unvanlara objektif olmayan kriterlerle getirildiği, tabiri caiz ise “İşgal ettiği mevkiin hakkını vermeyen veremeyenlerin” o makamlarda tutulması özel sektör gözüyle mümkün müdür?
Elbette cevap “Hayır” olacaktır.
Bu nedenle, gelecekte Şirket görevlendirdiği personelin görevlendirdiği yerin hakkını vermesini isteyecektir. Eğer o Makamı işgal eden başarılıysa, işinin gereğini yerine getiriyor ise para kazanmak durumunda olan bir Şirket onu niye değiştirsin?
Haa şunu belirtmek gerekir “Ben Müdürüm, ben Şef Mühendisim, ben geçmişte böyle gördüm, böyle yaparım” diyecek olan varsa bunu akıllarından dahi geçirmemeleri gerektiğini söylerim. Çünkü, artık bu Şirket geçmişteki gibi siyasi etkilerin değil, kendi kazancının hesabını yapacaktır.
Yine fıkrada görüldüğü üzere görev ve iş tanımı değiştirilirken kişinin almış olduğu mesleki eğitim ve tecrübeyi göz önünde bulunduracağının sinyallerini veriyor.
Bunun anlamı İl Müdürlüğü yapan birinin bu görevi yürütemeyeceğinin anlaşılması halinde onun Mühendislik vb. kariyerini dikkate alarak başka bir göreve atanabileceğine işaret ediliyor.
Yazının devamını TT Tip 1 Sözleşmesinin Düşündürdükleri – 2 başlığı altında okuyabilirsiniz.