2005 yılında hayata başlayan “Pardus” projesi, bugüne kadar geçen sürede çeşitli safhalardan geçti ama 15 yıla rağmen uygulamaları çok fazla değil. Bunun da temel nedenlerinden birisinin bu işletim sistemi üzerinde çalışacak uygulama sayısının az olması gösterilir.
Bütün bunların içinden, Eyüp Belediyesi sistem ve ağ yöneticisi Hüseyin Güç, turk-internet.com’a mail atarak, sistemlerini Pardus’a geçirdiklerini ve bunu n hikayesini de aşağıdaki videoda resmini gördüğünüz “Herkes için Pardus” kitabında anlattığını söyleyince çok ilgilendik.
Biliyorsunuz, Şenol Çolak ile her cuma 18:00’de “BİM KULÜP” programları yapıyor ve “çok başarılı” diye sunulan uygulamaların arka yüzünü ya da Bilgiişlem bölümlerinin dertlerini, sansürsüz ve adeta “şeytanın avukatlığını” yaparcasına anlatıyoruz.
Hüseyin Güç’le söyleşi bu bölüme çok yakışan bir konuşmaydı. Çünkü çok bin ve hatta yüzbin hatta hatta milyon $’lı bile olabilen lisans ücretleri yerine geçecek sistemin uygulamasını yapmışlardı. Bunda bu kocaman rakamlara kızan Eyüp Belediyesi yönetiminin payı çok anlamlı. Uygulamanın başarısı kadar, yöneticilerin de bu farkındalığını tebrik ediyoruz.
Aşağıda bu videoyu izleyebilirsiniz. Ayrıca videonun altında da konuştuğumuz konulardan bazı önemli bölümleri özetleyeceğiz.
Şenol Çolak: Kitabın çok büyük önemi olduğunu düşünüyorum. Yapılmış olan operasyon çok ciddi bir operasyon. Kurumlar ciddi anlamda rezistans gösteriyorlar böyle bir şeye. Ben öncelikle tebrik ediyorum, çok zor bir şey yapmışlar. Ne kadar ciddi badireler atlattıklarını sadece tahmin edebiliyorum. Merakla bir sürü sormak istiyorum, çok da merak ediyorum açıkçası. Umarım diğer kurumlara da bu örnek olur. Gerçekten yapılan şey çok güzel.
Turk-internet.com: Hoş geldiniz Hüseyin Bey.
Hüseyin Güç: Hoş bulduk, nazik sözleriniz için teşekkür ederek başlamak istiyorum. Gerçekten bugün burada sizlerle olmak benim için büyük bir memnuniyet.
Turk-internet.com: Hüseyin Bey, kendinizi tanıtır mısınız?
Hüseyin Güç: Elbette, 1994 yılından beridir sektördeyim. Birçok firmada birçok farklı pozisyonda görev aldım. Son 6 yılımı Eyüp Sultan Belediyesi’nde Sistem Yöneticisi olarak geçirmekteyim. Ayrıca, Pardus Dönüşüm Projesi’ne liderlik ediyorum.
Bizim dönüşüm projemiz 2015 yılında başladı. Biz İstanbul’da Pardus işletim sistemini kullanan ilk ilçe belediyesiyiz ve bununla gerçekten övünüyoruz. Çünkü 2015 yılında bu konuyu diğer ilçe belediyeleriyle paylaştığımızda, bize açıkçası resmen olmasa da güldüler. Bunun daha önce denenmiş örnekleri olduğundan bahsettiler, bunun bir belediye için ne kadar zor ve uygulanmasının ne kadar güç olduğunu anlattılar. Biz de bunların hepsini tebessümle dinledik ve dedik ki;
“Biz yapacağız, siz isterseniz ardımızdan gelirsiniz, isterseniz ardımızdan bakarsınız.”
Şimdi, 6 sene sonra, sizlerle beraber bu güzel işi konuşmak için bir aradayız.
Turk-internet.com: Neden böyle bir geçişe karar verdiniz?
Hüseyin Güç: 2015 yılında belediye yönetimi yıllık faaliyet planlarını bütün birimlerden toplayıp önümüzdeki sene neler yapılacağını kontrol etmek, varsa revizyonların tamamlanmasını istiyorlardı. Bizim faaliyet raporlarımızda da lisans kalemi oldukça büyük bir yer tutuyordu. Dolayısıyla bu yönetimin gözünden kaçmadı.
Yönetim bu konuda elden gelen bir şey olup olmadığını, yapılabilecek bir şey olup olmadığını veyahut bu konu hakkında nasıl bir farklı ilerleme olabileceğini bize sordu. Biz kendilerine elimizdeki lisansların ihtiyacımız kadar olduğunu belirttik. Dilerse bu kurumsal anlaşma ile devam edilebileceğini, 3-5 lisansın azalmasının yekünde bir şey fark ettirmeyeceğini anlatmaya çalıştık ama onlar ısrarla –verilen lisans bedelleri bildiğiniz gibi bizim ülkemize hiç uğramadan direkt yurt dışına çıkıyor, büyük bir ekonomik kayıp- onlar bu noktadan olayı değerlendirdiler ve şöyle dediler:
“Elimizden gelen bir şey olması gerekir, siz bu konuyu araştırın, bize bir rapor hazırlayın.”
Biz de zaten memleketimizde üretilen Pardus işletim sistemini geçmişten beri biliyor, tanıyorduk. Bu konuyu TÜBİTAK ile görüştük. Onlardan aldığımız cevaplar doğrultusunda bir rapor hazırlayıp, yönetime sunduk. Biz yapacağımız çalışma karşılığında belirli istemcileri Pardus işletim sistemi yükleyerek bu lisans bedellerini belirli bir oran dâhilinde azaltabileceğimizi söyledik.
Yönetim açıkçası ilk oturumda ikna olmadı ama daha sonrasında TÜBİTAK’tan aldığımız delillere ek olarak gerek İstanbul’da gerek yurtiçinde farklı kurumlarda Pardus kullanımının vermiş olduğu güveni de anlatarak yönetimi ikna ettik. Yönetim bu konuda bize tam destek verdi. Buranın altını çizmek istiyorum çünkü gerçekten en önemli şey.
Bu konuya, bu projeye başlarken yapılması gereken, atılması gereken ilk adım yönetim desteğinin alınması. Aksi halde proje başarısızlıkla sonuçlanmaya çok büyük aday oluyor. Biz gerçekten o günkü belediye başkanının ve yardımcılarının desteğini tam aldık. Belediye başkanı bu konuyu personele bizzat kendisi anlattı ve daha sonrasında bilgi işlem biriminde müdür beye devredildi. Müdür bey de bana;
“Bu işi yapacağız ama bu işi sen organize eder misin, sen yürütür müsün?”
dedi, ben de zevkle kabul ettim. Çünkü benim 1999 yılından beridir hayalimdi. 1998 yılında ilk defa Linux’la tanışmıştım. İlk dönüşüm projemi 1999 yılında çalıştığım firmada gerçekleştirmek istedim ama o zaman daha çok toy olduğum için proje nasıl yürütülür, Linux nedir, neleri kapsar, neleri kapsamaz, kimler destek verir, kimler köstek olur, hiç birinden haberim yok, direkt gidip genel müdüre anlatmıştım, bir işletim sistemi var, boş yere lisans ücreti ödemeyelim, bunları kuralım diye. Sonradan öğrendim ki lisanslı bir 3 boyutlu çizim programı Linux’ta çalışmıyormuş –ki hala çalışmıyor-.
Dolayısıyla benim için büyük bir hayal kırıklığı olmuştu ama o günden beridir hiç o fikirden caymadım. Böyle bir durumla karşı karşıya kalınca da,
“gerçekten varımı yoğumu ortaya koyarım, ben sizin yüzünüzü kara çıkartmam”
dedim. Ve gerçekten geceyi gündüze katarak işleri bugüne kadar getirdik. Hatta şunu söylemek istiyorum, bana görev verildiği ilk gece sabaha kadar lansmanda yapacağımız konuşmayı hazırladım. Lansmanda da konuşma imkânı vermediler ama.
Turk-internet.com: Yani o kadar ki hedefe kilitlenmiştiniz.
Hüseyin Güç: Evet. Gerçekten, bir inanç, bir azim, bir aşk olmadan bu işler yürümüyor. Hatta dün Debian günü meselesiyle Şenol Bey ile beraberdik. Orada da Debian’ın anlamını ifade ederken, “Debian benim için aşk ve özgürlük demektir.” Diye bir cümle söyledim. Bu Linux için de böyle. Debian bu çekirdeği kullanan bir dağıtım sonuçta, biz temelde Linux çekirdeği üzerine hareket ediyoruz, dolayısıyla Linux’ta benim için aynı şekilde aşk ve özgürlük demek.
Hem bireysel, hem de kurumsal, hatta memleketimizi özgürleştirecek bu uygulamayı bütün kamu kurumu olsun, özel sektör olsun, bireysel olsun, uygun bilgisayarlarımıza kurup kullanmamız gerekiyor.
Lafı toplarsam, dolayısıyla yönetim bize destek verdikten sonra biz hızlı bir şekilde proje planının adımlarını oluşturmaya başladık. Kabataslak bir proje planı çıkarttık, bunun içerisinde en önemli ikinci şey eğitimdi. Eğitim olmadan hiçbir şekilde başarı elde edilemeyeceğini tekrar söylemek istiyorum. Çünkü yönetim size destek verdi ama insanlar hiç bilmedikleri yeni bir platforma veya ortama girecekleri için, bundan endişe, kaygı duyuyorlar veya farklı başka psikolojik durumlara girebiliyorlar. Bunu ekarte etmenin en büyük yolu eğitim.
2015 yılında hem TÜBİTAK’tan hem de dışarıdan başka bir eğitimciyle anlaşarak neredeyse yıl boyunca kullanıcılarımıza hem LibreOffice uygulaması hem de Pardus işletim sistemi için ayrı ayrı eğitimler düzenledik.
Turk-internet.com: Hüseyin Bey, bu konuyu biraz daha açar mısınız? TÜBİTAK bu konularda destek veriyor, öyle mi?
Hüseyin Güç: Projeyi biz kendi başımıza hazırladık. Onlardan proje konusunda bir destek almadık ama eğitim konusunda gerçekten aramızda imzalanan protokollerle oradan bir yetkili gelip bizim kurumumuzda bulunan personelimize bu eğitimleri vermişti. Hala da bu eğitimleri vermeye devam ediyorlar, hatta yurdun dört bir tarafını neredeyse dolaşıyorlar. Özellikle milli eğitim bakanlığında kullanılan akıllı tahtalar üzerindeki Pardus uygulaması için.
Dolayısıyla biz, hem kendilerinden eğitim desteği aldık hem de tuttuğumuz özel eğiticiden eğitim desteği aldık ve bizim kendi özel eğitimimiz sonrasında bütün kullanıcıları teste tabii tuttuk ve 70 puan sınırı belirledik. Bu puanı aşamayan kullanıcıları tekrar eğitime aldık. Bu puanı aşmak için de 50 çoktan seçmeli soru vardı. Bu testte başarılı olan arkadaşlarımızı da daha sonrasında sırayla proje planında belirttiğimiz şekilde bilgisayarları alınıp yerine lisanslı işletim sistemi silinip, Pardus işletim sistemi kurulup kendilerine teslim edildi ve kaldıkları yerden vatandaşa Pardus işletim sistemi kullanılan bilgisayarlar üzerinden hizmet vermeye devam ettiler.
Şenol Çolak: Kullanıcı profili aslında burada en zorlu durum. Bir şey olduğu zaman en büyük rezistansı genelde onlar gösteriyorlar. Dolayısıyla, geçiş oldu, bir gün sanki yine Windows’a dönecekmiş gibi tepki gösteren kullanıcılarınız oldu mu ya da hala bu tür durumları düşünenler var mı bu geçiş sonrasında da?
Hüseyin Güç: Olmaz mı? Kamu gibi yerlerde özellikle bu direnç çok daha fazla. Özel sektörde patrondan kaynaklı bir atılma veya başka bir zorlamaya tabii olacağım hissi oluşuyor ama kamuda böyle bir şey yok. Kimse kimseden çekinmiyor, dolayısıyla direnç daha fazla.
Ama biz bunların yaptığımız proje planında küçük küçük ayarlarla daha öncesinden yakaladık. Biz proje planında kendimize ait bir kalıp oluşturma adımı ürettik. Mesela ben Pardus’un orijinal halini değil, Pardus’un içerisinden ihtiyacım olanları alıp, kendi ihtiyaçlarımı da ekleyip yeniden kendime ait bir çerçeve oluşturdum.
Dolayısıyla bunu alıp hem çok daha kısa sürede yükleniyor hem de sadece benim ihtiyaçlarıma özel hazırlandığı için, işletim sistemi ayağa kalktığında kullanıcının önüne sadece kurumda kullanılan uygulamalar geliyor. Yani, ne bir oyun, ne fazla bir uygulama ya da grafik uygulaması gelmiyor. Herkesin önüne sadece ihtiyacı olan uygulama geliyor.
İşte biz bu sırada, analiz kısmında teknik analizin yanında sosyal analiz de yaptık. Ben kuruma yeni katıldığım için ve sistem yöneticisi olarak görev yaptığımdan dolayı son kullanıcıyla çok büyük bir mesaim yoktu. Dolayısıyla, kimse beni tanımıyordu. Arkadaşlarla şöyle bir oyun planladık; Tanıdığınız insanlara, tanıdığınız birimlere gidin ve
“Akşam bilgisayarlarınızı alıp yarın sabah herkese Pardus kurup vereceğiz”
dedik. Bu arkadaşlar bu dedikoduyu yaydılar. Gerçekten bu dedikodu süper hızlı yayıldı kurum bünyesinde. Yemekhanede, serviste vesaire
“Pardus kuruluyormuş, Pardus’a geçiyormuşuz, bilgisayarlarımıza Pardus kurulacakmış”
telaşına düştüler ve birbirleriyle konuşmaya başladılar. Bu konuşmaları ben bulunduğum her ortamda yakaladım ve böylelikle bizim kurum özelinde insanların Pardus’a geçiş noktasında neden korktuklarını veya neden kaygılandıklarını anladık.
Arkadaşlarımızın temelde kaygısı, alışmış oldukları bir düzen var, onun kaybolacağı, hiç bilmedikleri, görmedikleri, alışamayacaklarını düşündükleri bir ortama geçmelerinden dolayı bir kaygı oluşmuş. Biz bu noktayı çözünce, kullandığımız Pardus kalıbına uygun bir Windows teması bulduk internetten ve bizim oluşturduğumuz kalıbın üzerine o Windows temasını yapıştırdık. İnsanlar aşina oldukları bir yüzü gördükleri için direnç oranlarını epey bir indirdiler.
Direnç olmadı mı? Oldu. Daktilodan bilgisayara geçmesi 20 sene sürmüş insanların yeni bir işletim sistemine geçiyor olmalarının göstereceği direnç muhakkak ki olacaktır.
Bunlar hala var ama burada yönetim desteği devreye girdiği için bu dirençler hep törpüleniyor, kontrol altında tutuluyor. Biz de zaten hiç kimseye eziyet olsun diye Pardus işletim sistemi yüklemiyoruz. Yaptığımız analizlerde bizim kaç bilgisayara Pardus işletim sistemi yükleyeceğimiz net olarak çıkmıştır çünkü çok detaylı bir yazılım donanım envanteri üzerinden bir analiz çalışması gerçekleştirdik. Kim nerede hangi makinada ne kullanıyor, bunun birebir karşılığı var mı, yoksa muadili bulunuyor mu, yoksa demek ki çevrilemeyecek bir bilgisayar deyip bunların her birini tek tek işaretledik ama buna rağmen yine arada bizi sağa sola yatıran durumlar çıktı ama dediğim gibi burada temel yaklaşımımız;
- Personelin işinin aksamaması,
- Vatandaşa verilen hizmetin kesilmemesi,
Bizim sistemlerimizde herhangi bir sorun yaşanmaması üzerine kurguladık bütün yapıyı.
Buna örnek olarak, lisanslı firmanın dizin sistemini kullanıyoruz hala ve bütün Pardus istemcilerimiz de o dizin sistemine entegre oluyor. Yani, Pardus’lar kendi başına, diğer lisanslı işletim sistemleri kendi başına çalışmıyor. Hepsi aynı dizin sistemi üzerinde çalışıyor ve dolayısıyla hiç kimse eski alışkanlıklarından vazgeçmeden ortak alanlara, yazıcılara vs. ulaşabiliyor.
Dolayısıyla, biz neredeyse yağdan kıl çeker gibi bir geçiş gerçekleştirdik. Eyüp Sultan Belediyesi hep Pardus geçişiyle anılır, aslında biz ilk temel geçişi LibreOffice ile gerçekleştirdik. 2015 Ocak ayında bütün bilgisayarlardaki lisanslı ofis uygulamalarını kaldırıp LibreOffice paketi yükledik bütün makinalarımıza.
Dolayısıyla biz Pardus geçişini 2015 yılının Eylül ayında planladık, 2016 yılının ortalarında, Nisan gibi ilk fazı bitirmiş olduk. Dolayısıyla biz normalde insanlara yavaş yavaş, alıştıra alıştıra gerçekleştirdiğimiz için, belki diğer projelerde oluşan dirençten çok daha az bir dirençle karşılaştık. Bu direnci yenmenin metotlarından bir tanesi bu oldu.
Şenol Çolak: LibreOffice geçişi hakkında bir şey sormak istiyorum. Siz Outlook kullanıyor muydunuz? Özel sektörde en çok karşılaştığımız Windows’tan Linux’a geçememe sorununun ilk sebebi Outlook. Outlook’un alternatifini bulamadığımız için kullanıcılar çok ciddi rezistans gösteriyorlardı. O anlamda nasıl bir çalışma yaptınız?
Hüseyin Güç: Bunu sorduğunuz için teşekkür ederim. Gerçekten yine Pardus’un gölgesinde kalan başka bir durum bu. Biz normalde çok ağır sunucu değişiklikleri de yaptık Eyüp Sultan Belediyesinde. 2015 yılında yine lisanslı elektronik posta sunucusundan Zimbra sunucularına geçtik. Bütün posta kutularımızı kayıpsız olarak aktardık ve söylediğiniz takvim vesaireyi de yine Zimbra’nın eklentileriyle çözdük. Şuan bütün yöneticilerimiz, yönetici yardımcılarımız, müdürlerimiz, sekreterleriyle takvim alışverişi yapmaktadırlar, takvimlerini işaretlemektedirler, takvimlerini anlık olarak senkronize anlık olmaktadır. Herhangi bir sıkıntı yaşamadan, günlük nereden baksanız 8.000-10.000 gönderim, 20.000-25.000 alım yapmaktayız posta adedi olarak. Şu ana kadar bir sıkıntı da çekmedik.
Turk-internet.com: Bir kerede mi bunu kayıpsız başarabildiniz?
Hüseyin Güç: Hayır, maalesef birkaç tekrar gerekli oldu. Çünkü bazı beklenmedik durumlar oluşabiliyor. Bazı yerde kullanıcının kayıtlı e-posta listesi kayboluyor veya alınamıyor veya umulmadık başka durum çıkıyor, birkaç tekrar yaptık ama sonucunda oluyor.
Şenol Çolak: Bu yaptığınız Zimbra geçişi client geçişinden daha önemli. Çünkü asıl lisans ücretlerinin çok yüksek olduğu, hatta back-upları bile kullanamıyorsunuz, Zimbra konusu gerçekten çok çok güzel olmuş.
Hüseyin Güç: Hatta daha ağırını söylemek istiyorum, hepimizin bildiği çok yüksek lisans ücreti olan bir veri tabanı var, biz ondan PostgreSQL’e geçtik. Kurumsal uygulamamızda ve bir haritalama uygulamasında biz dedik ki, “bunları kullanmak istemiyoruz, biz PostgreSQL kullanmak istiyoruz, lütfen buna göre göç planınızı yapın ve buna taşıyın bizi”. Biz 2015 yılından beri PostgreSQL veri tabanını kullanmaktayız.
Dolayısıyla oradan da gerçekten ağır bir göç gerçekleştirmiş ve çok büyük bir ekonomik fayda sağlamış olduk. Geçmiş dönemde bunların reklamları yapılmış, çok abartılı bulunmuştu. Hâlbuki bahsettiğim lisanslı veri tabanını tek başına neredeyse bu kadar rakama tekabül ediyor.
Şaşırmamak lazım, sadece bir ofis uygulamasıyla, bir işletim sistemiyle yapmış değilim. Elbette ki bu ağır geçişlerin sonucunda bu kadar yüksek bir ekonomik tasarruf sağladık. Kimseyi yanlış bir bilgiyle kandırmak niyetinde değiliz, var olanı açıklıyoruz. Bu tasarruflar gerçekten yapılabiliyor.
Bu göçü yapan ilk ekosistemde kendi firmalarımız var ve bu insanlar istihdam sağlayarak hem ekonomiyi de canlandırıyorlar, bizim bu insanlardan danışmanlık hizmeti alarak onlara destek olmamız, onların da ekonomiye destek olması zincirleme reaksiyon gibi peş peşe gitmesi gerekiyor.
Biz bu işlemleri danışmanlık alarak yaptık. Hiçbirimiz kendi bilgimizle gerçekleştirmedik. Danışmanlık alınmasını da tavsiye ediyorum. Özellikle küçük kurumlarda, Linux bilgisi bulunmayan ekiplerde danışmanlık alınması bence son derece mühim ve önemli, çünkü hem o danışman firmanın bilgisine güveniyorsunuz, hem o konuda elde edilen bilgiyi kendinizde biriktiriyorsunuz ve oturup cevap alabileceğiniz bir adres olmuş oluyor.
Dolayısıyla, hiçbir şeyi kendiniz yapmak zorunda değilsiniz, yapmamak da gerekir çünkü bu ekosistemin değişmesi, o ticari firmaların istihdam ettiği insanlara maaşlarını ödeyebilmesi gerekiyor. Bunlar birbirine bağlı lego parçaları gibi biz üzerimize düşeni yapıp onları desteklersek, onlar da bilgi ve becerilerini artırıp bize daha kaliteli hizmet verecekler ve bu dalga dalga yayılacak.
Turk-internet.com: Hüseyin Bey, 3. Parti yazılımlar konusunda ne yaptınız?
Hüseyin Güç: Dediğim gibi, uygulama Linux’ta çalışmıyor, muadili de yok ama benim de bunu Linux’ta çalıştırmam gerekiyor. CAT programları olmuyor, bunu baştan söyleyeyim, onlara bir şey yapamıyoruz. Aynı şekilde, lisanslı grafik uygulaması da çalışmıyor ama bir imar programı, editörünün yapılabilir bir yolu var, ben şu şekilde çözdüm.
Bütün kurumlarda istisnasız en azından bir terminal sunucu bulunuyordur muhtemelen. Siz o uygulamanızı o terminal sunucuya kurup, daha sonra da kullanıcıları uzak masaüstüyle bu terminal sunucuya bağladığınızda, o uyumsuz uygulamanızı Linux makinaların masaüstünde çalıştırabiliyorsunuz ki ben bunu 27 farklı programla 6 senedir kullanıyorum. Arkadaşlarım çok büyük sıkıntı çekmeden bunları kullanıyorlar.
Ama bir lisanslı bir işletim sistemi, biz sadece o işletim sisteminin bize sağlamış olduğu servis sağlayıcı sayesinde bunu kullanıcılarla paylaşmış oluyoruz. Bu çözülemeyecek gibi düşünülen durumda bence cankurtaran rolü üstleniyor. Bunu bütün kurumlar gayet kolay bir şekilde kendilerine uygun olarak bunu kullanabilirler, ben bu şekilde çözdüm.
Turk-internet.com: Gerçekten tebrik ederiz, güzel bir çalışma olarak gözüküyor. Peki, bu kurulum sırasında yaşadığınız teknik bir sorun veya sorunlar var mıydı?
Hüseyin Güç: Bu sorunlar oluşmasınlar diye kendi hazırladığımız kalıpları neredeyse haftada 30 kere kendi donanımlarımız üzerinde test ettik. Aksilikleri evde, kendime ayıracağım vakitte oturup çözmeye çalıştım. Yurtiçi veya yurtdışı bir sürü forum sitelerinden sorunun nereden kaynaklandığını araştırdım ama bizim şöyle bir güzelliğimiz vardı, kurumda bu işletim sistemi dönüşümüne gitmeden önce bir makine parkuru yenilenmesi vardı ve bütün donanımlarımız tekilleşmişti.
Dolayısıyla biz farklı farklı donanımlar üzerinde işletim sistemi kurmakla uğraşmadığımız için kurulum adımları benim için hızlı gitti. Sadece bir ürün üzerinde ben bütün denemelerimi yaptım. Dolayısıyla onu da kablosuz Ethernet kartı sürücüsü veya ekran kartı sürücüsü vs. sorunları giderilince, zaten bütün makinalara aynı anda kurulabiliyor oldu.
Ancak örneğin nüfus idaresine bağlı bir adres kayıt sistemi modülü var, bütün sayfa HTML 5 ile tasarlanmış, o modül Silverlight ile tasarlanmış, dolayısıyla Silverlight sadece o ürüne ait olan bir şey olduğu için, bizde çalışmadı. Analizlerimde bunu nasıl kaçırmışım diye baktığımda, bunu görmüşüm, not etmişim, karşılığında moonlight diye bir şey üretmişler, makinayı getirip moonlight’ı kurmak istediğimde gördüğüm manzara şu oldu:
“Microsoft Silverlight’tan yakın zamanda vazgeçeceği için, artık bizim de moonlight’ı geliştirme gereği kalmamıştır, hepinize teşekkür ederiz.”
Ben bunu buraya kadar öngörmüşüm ama yıl 2018-19 iken sonu gelecek bir ürünle ürün geliştirmek ve bunu büyük kurumlara satıyor olmak çok acı verici bir şey. Biz bunları daha aşamıyoruz. Kendi kurumlarımız arasında farklı farklı üreticilere bağlı ürünler geliştiriliyor ve bunların koordinasyonu, entegrasyonu sağlanamıyor. Çok büyük parasal kaynaklar kayboluyor. Ben mikro boyutta çalışan bir kurumda çalışarak baktığımda bunları görüyorum ve çok üzülüyorum.
Şenol Çolak: Sizin geçişinizi örnek alan veya sizin başarı hikâyenizle ilgili size gelip başvuru, kurum kuruluş oldu mu? Sizin yardım ettiğiniz veya sizden yardım isteyen birileri oldu mu?
Hüseyin Güç: Evet, yurdun dört bir tarafından insanlar bana ulaştı, benim için muhteşem bir mutluluk oldu, bunun tarifi yok gerçekten. Hiçbir şey saklamadan, burada ne anlattıysam hepsini gelen arkadaşlara da anlattım, çok güzel arkadaşlıklar kurdum, bazı zaman çıkamadıkları bir nokta olur, telefon edip mesaj atarlar.
Turk-internet.com: Kitabı neden yazdınız?
Hüseyin Güç: Çok uzun bir zaman oldu, 5 sene kadar, birçok şey birikti. Açıkçası bunların kaybolmasını istemedim. Bunların daha farklı noktalarda da görülüp kullanılabilmesi, en azından yazılı bir belge haline gelmesini arzu ettim. Bu kitap için 1 sene uğraştım. Tevazu gibi görünsün istemiyorum ama para almıyorum kitaptan, para da kazanmıyorum, satışından da herhangi bir para gelmiyor bana.
Kitabı da bir sponsor vasıtasıyla yazdırdım çünkü Pardus memleketimizde çok ilgi gören bir konu değil. Ne kullanıcısı ilgi gösteriyor, ne bununla uğraşanlar yeterince ilgi görebiliyorlar, hele bunun kitabını yazanlar hiç ilgi görmüyor, dolayısıyla eğer bir sponsor bulursanız kitabınız basılır dediler, sağ olsun bir firma sponsor oldu onun vasıtasıyla bastırdık.
Yoksa yine böyle dolaşıyor olacaktık. Gerçekten bu kadar uğraşın boşa gitmemesi adına bunun yazılı olarak insanların eline geçmesi için bu kitabı yazdım. Soranlar olabilir, neden PDF değil de böyle bir yolu seçtin diye, ne bileyim, kitabın bence başka bir sıcaklığı var, bir yerde durduğunuzda daha farklı bir anlamı var, bir de bu kubbede bir hoş seda bırakabilmek adına, nâcizane Hüseyin Güç olarak böyle bir kitabın basılmasını istedim. Çünkü Herkes İçin Pardus kitabı, herkes için geçerli. O öyle gelişi güzel, reklam amaçlı koyulan bir cümle değil. Kitap 3 bölümden oluşuyor ve orada herkesi kapsıyor bu üç bölüm.
- İlk bölüm normal kullanıcı için. Pardus nedir, nasıl kurulur, kurduktan sonra hangi ayarlar nereden yapılır, hangi uygulamalar vardır, bunları anlatıyor. Bu aynı zamanda kurumsal kullanıcılar için de geçerli. Bir Pardus dönüşüm projesi yaptığımda ben Pardus’un ayarlarını nereden nasıl yapacağımı yine 1. Bölüm anlatmış olacak.
- bölüm ise, yine kurumlara yönelik. Bir Pardus Dönüşüm Projesi’nin taslağı bulunuyor. Yani kendi yapmış olduğum dönüşüm projesinden elde ettiğim bilgilerle bir taslak oluşturdum. Bu azaltılabilir, artırılabilir, genişletilebilir, artık o kurumun iç dinamikleriyle ilgili bir şey. Burada, temel olarak yapılması gereken adımlar, en başta söylediğimiz eğitim öncelikli olacak şekilde yönetim desteğinin alınması şeklinde bir plan var. Plana uygun ilerlendiğinde ben kişisel olarak o dönüşüm projesinin başarısızlığa uğramayacağına yürekten inanıyorum, çok aksi bir durum oluşmadığı sürece çünkü bazı zaman yönetim desteği arada kaybolabiliyor, burada da yöneticileri belirli sürelerde desteklemek gerekiyor, eğer siz o desteği üretemezseniz, yönetici bile hevesini ve heyecanını veya olaya bakış açısını kaybedebiliyor. Dolayısıyla yöneticinin de belirli zaman dilimlerinde desteklenmesi, bilgilendirilmesi gerekiyor.
- bölümde ise, Pardus’a geçmiş veya Pardus’a geçmeyi arzu etmiş, makinalarına kurmuş ama bu makinaları nasıl yöneteceğini bilmeyen kurumlara yönelik bir bölüm. Burada Pardus istemcilerinin nasıl yönetileceği, hangi uygulamaları kullanabileceği, bu uygulamaların nasıl kurulup nasıl ayarlarının yapılacağının anlatıldığı bölüm.
Bizim gerçekten ülkemizde iki tane nadide kurum, Pardus’ları yönetmek, hatta Pardus’ları ve Windows’ları yönetmek üzere çok güzel bir ürün ortaya koymuşlar ama vizyon veya perspektif eksikliği mi diyebileceğimiz bir noktada, biz sadece bunu yapalım, dursun, isteyen alsın kullansın gibi bir hissiyat içerisindeyiz.
Halbuki bunun yurtdışında da tanıtılması lazım. Yurtdışında da buna benzer ürünler var, belki bunlar kadar iş görmüyor ama çok yüksek değerlere sahip oluyorlar. Mesela ben bu ürünleri yurtdışında tanıtabilmek için makaleler yazdım, bunların hepsi reddedildi çünkü gelen cevap şuydu;
“Hüseyin Bey, yazdığınız yazı çok güzel, ürünleri de beğendik ama ürünlerin İngilizce desteği yok. İngilizce dil desteği yok, İngilizce sitesi yok, İngilizce dokümanı yok. O yüzden biz bunu alıp insanlara öneremeyiz çünkü sorun olduğunda cevap bulacakları bir doküman haznesi yok.”
Biz yaptığımız ürünlerde veya yaptığımız işlemlerde sadece yereli hedeflemekten ziyade, globali de hedeflemeliyiz ve buna göre planları programları hazırlamalıyız. Gerekirse 2 ayrı ekip, biri yerel, biri global için çalışmalı ama eşzamanlı hareket etmeli ki, biz bu ürünümüzü globalde de pazarlayabilelim.
Turk-internet.com: Sanallaştırma ve sunucu konusunda hangi çözümler kullanıldı?
Hüseyin Güç: Sanallaştırma ve sunucu konusunda, sunucu işletim sistemi olarak biz Debian kullanıyoruz. Sanallaştırma için de Proxmox kullanıyoruz ama bizim lisanslı bir ürünümüz olduğu için, kesinti olmaksızın devam etmek adına onunla yola çıktık ama bizim projemiz birkaç fazdan oluşuyor. Diğer fazlarda biz sanallaştırma altyapısında Proxmox üzerinde devam edeceğiz. Dolayısıyla, çok daha geniş bir yelpazede, açık ve özgür yazılımlara geçiş sağlayan bir belediye olacağız ve bunları kullanan bir belediye olacağız.
Ürünlerimizi sadece Türkiye pazarı veya sadece İstanbul pazarı olarak hesap etmeyip, globale gözümüzü dikip, her ikisini aynı anda yaygınlaştıracak veya tanıtacak şekilde hareket etmemiz gerekiyor ki, bu tanıtım mevzuunda ben yine hem kurumumun adına hem kurumda gerçekleştirdiğim projelerin adını anmak için beşten fazla yerde makale yazdım. Bunların bir tanesi Avrupa Birliği Açık Kaynak İzleme Merkezi. Opensource.com, documentfoundation.org gibi yerlerde yapmış olduğum bu dönüşümü ve kurumumun adını zikrettim. Çok ilginç geri dönüşler oldu. Bir belediye bunu nasıl yapar, İstanbul nerede, Pardus neredeymiş dediler. Ama burada da şöyle bir ilginçlik var, yapılan yayınlar sonucu, o yayınlardan aynalama yapılıyor, İspanya’dan Tayvan’a kadar aynalandı. Oralarda da kendi özel dillerine çevirmişler. Bireysel olarak hem yurtiçinde hem yurtdışında tanıtım için uğraşıyorum.
Şenol Çolak: Kitabın devamı niteliğinde bir kitabınız olacak mı?
Hüseyin Güç: Çok bomba bir kitap hazırlıyorum. Çok daha farklı boyutta ve çok daha kapsamlı bir şey olacak. Bunun adı “Herkes İçin” olmayacak, çok daha özel bir ismi olacak ama gerçekten ansiklopedi niteliğinde bir şey olacak. Elinize aldığınızda, bir kurumda ne yapılması gerekiliyorsa her şeyi yapabiliyor duruma geleceksiniz.