İnsanlar yaklaşık 2,5 milyon yıl önce et tüketmeye başlamışlar. Önceleri çiğ olarak tükettikleri eti 800 bin yıl önce pişirerek yemeyi keşfetmişler. Avcı toplayıcı dönemde yabani hayvanları avlayarak etini yemişler ve ilerleyen zamanlarda hayvanları daha sonra tüketmek üzere beslemeye başlamışlar ve sonrasında da endüstriyel hayvancılığa geçilmiş. Günümüze geldiğimizde ise harcadığımız toplam kalorinin %30’u et ürünlerinden geliyor. Yılda kişi başı 43 kilo et tüketen insanoğlu 1960’lardan beri her yıl 4,5 kat artarak et tüketiyor. Bu arada et endüstrisinin büyüklüğü ise 90 milyar dolara ulaşmış.
Et tüketimi hem insan sağlığı açısından hem de etik açıdan farklı görüşlere sahip uzmanlar ve tüketiciler tarafından tartışılmaya da devam ediyor.
İnsan sağlığı açısından et tüketimi
Proteinler, vücut dokularının oluşması, tamiri, yaraların iyileştirilmesi, ısı ve enerji kaynağı olmaları, birçok hormon ve vücut sıvılarının salgılanmasında rol almaları, bağışıklık sistemini kuvvetlendirmeye yardımcı olmaları gibi birçok işlevleri ile insan sağlığı açısından son derece önemli 6 besin türünden biri. Yapılan son çalışmalara göre erkeklerin günde 55 gram kadınların ise 45 gram proteine ihtiyacı var. Bir başka deyişle günlük kilogram başına 0,75 gr protein almamız gerekiyor.(1) Hayvansal gıdalardaki protein oranlarının bitkilerdeki protein oranına göre çok daha yüksek olduğu da biliniyor. (2) Örneğin 100 gr etteki protein 30 gram civarında iken 100 gram mercimekteki protein miktarı 10 gram. Hayvansal proteinler ile bitkisel proteinler arasındaki farklar ve sağlığa olan etkileri üzerine birçok araştırma da yapılmış.(3) İnsan vücudunun protein sentezlemesi için gereken toplam 20 çeşit amino asidi hayvansal gıdalardan almak mümkünken bitkilerde sadece bir kısmı bulunduğundan tam protein olarak görülmüyor. Protein dışında B12, D vitamini, demir, çinko açısından da hayvansal gıdalar bitkiler göre daha zenginler.
Buna karşın hayvansal gıdalarda kolesterol seviyesinin daha yüksek olduğu ve bazı araştırmalarda kolesterol yüksekliğinin kardiyovasküler hastalıklarla ilgili olduğu bulgusu tespit edilmiş. Lifler açısından da zengin olan bitkisel gıdalar sindirim sistemini daha dengede kalmasını sağlıyor.
Sonuç olarak mümkün olduğu kadar bol çeşitli ve dengeli beslenme öneriliyor (4)
Etik açıdan et tüketimi
İnsanların et yemelerinin sağlık için zorunlu olmadığı ve sadece lezzet için tüketildiği düşüncesi et tüketiminin etik açıdan sorgulanmasına da neden oluyor. Hayvan hakları savunucuları, veganlar, vejeteryanlar, çevreciler ve bazı dini nedenlerle et tüketimine karşı çıkan birçok grup var. Bu gruplar, çeşitli bilimsel, kültürel ve dini argümanlar sunarak hayvanların sadece etlerinin tüketilmesi için yetiştirilmesinin ve endüstriyel ete dönüşmesinin yanlış olduğunu savunuyorlar. Hayvanları öldürmenin insanları öldürmekten farksız olduğuna inanan bu gruplar, insanların hayvanlardan farklı olarak bu işlemi bilinçli olarak yaptıklarını ve bunun bir seçim olduğunu öne sürüyorlar. Tüketim amaçlı uygunsuz koşullarda yetiştirilen ve endüstriyel ete dönüştürülen hayvanların bu süreçte acı çektikleri bilimsel olarak da kanıtlanıyor. Sütlerinden faydalanmak için buzağılar annelerinden ayrılıyor ve yavruların içmesi gereken süt endüstriyel olarak kullanılıyor. Hayvanların daha fazla yağlanmaları ve etlerinin daha lezzetli olması için hareketsiz halde sadece beslenecekleri ve semirecekleri eziyetli bir ortamda tutuluyorlar. Hastalanmamaları için aşırı dozda antibiyotik verildiğinde bu eti tüketen insanlarda da antibiyotik direnci oluşmasına neden oluyorlar. Tavukların durumu ise daha da vahim. Yeni doğan civcivler erkekse yumurta veremeyecekleri ve çoğalamayacakları için direk yok ediliyorlar. Sürecin bu kadar acımasız olduğundan pek de haberdar olmayan ya da duyarsızlaşan insanoğlu ise et tüketimini giderek arttırıyor.
Et tüketiminin çevreye olan etkisi
İnsanlar yılda yaklaşık 23 milyar tavuk, 1,5 milyar büyükbaş hayvan, 1 milyar domuz, 1 milyar küçükbaş hayvan tüketiyorlar. Bu kadar çok hayvanı besleyebilmek için de dünyadaki ekilebilir alanların %83’ü hayvan besini yetiştirmek için kullanılmak zorunda kalıyor. Dünyadaki içilebilir suyun da %27’si bu süreçte tüketiliyor. Oysa tüm bu bitkisel ürünlerle hayvanları yetiştirip etini tüketmek yerine 3,5 milyar insanı beslemek mümkün. Etik tarafını bir tarafa bırakır ve matematiksel hesaba girilirse sonuçta 1 kilo et için 25 kilo bitki ve 15.000 litre su tüketiliyor.
Tüm bu üretim ve tüketim sürecinde ağaçlar yok edilip ekin alanına çevriliyor, topraklar fakirleşiyor, çevre kirliliği artıyor, iklim değişikliği hızlanıyor, denizlerin doğal dengesi bozuluyor.
10-20 yıl kadar önce et lüks bir tüketimken, giderek artan üretim ve ucuzlaşıp kolaylaşan süreç daha da fazla et tüketimini körüklüyor. Fast food’lar en kolay ve ucuz ulaşılabilen yiyecekler olarak insanların günlük rutinine giriyor ve giderek daha da çok et üretiliyor ve tüketiliyor.
Startup’lar et tüketimi için çözümler üzerinde çalışıyorlar
Laboratuvar ortamında et üretme konusunda çalışan birçok firma bu yöntemle et üretmenin çok daha ucuz, çevreci, temiz ve güvenli olduğu tezinden yola çıkıyor. Halen bu yöntemle et üretmek pahalı olsa da seri üretime geçildiğinde ve teknolojinin yardımıyla süreç kolaylaşıp ucuzladığında tarihin başından beri bildiğimiz ve uyguladığımız et üretim-tüketim alışkanlıklarımız kökten değişebilecek.
Laboratuvar ortamında tavuk eti üreten İsrailli startup Supermeat 2018’de 3 milyon dolar, Silikon vadisindeki Memphis Meats firması 2017 yılında 17 milyon dolar yatırım almış. Integriculture adındaki Japon firması kaz ciğerini (fuagra) hücre çoğaltma yöntemiyle üretmeyi başararak hayvanlara ciddi acı veren geleneksel üretim yöntemine alternatif yaratmışlar.
Dünyanın her yerinden daha birçok startup temiz et üretmek üzere ARGE çalışmalarına devam ediyorlar. Deneyimlerine paylaşmak üzere de sempozyumlar, konferanslar düzenleniyor. 2018 yılında San Fransisco’da yapılan “Cultured Meat Symposium” bu yıl 14-15 Kasım’da yapılacak. (6)
Kültür eti – Temiz et (Cultured meat – Clean meat )
Et üretime ve tüketim sürecindeki olumsuzluklara karşı laboratuvarda et üretimi uzun bir süredir çalışılıyor. Hayvanlardan alınan hücrelerin laboratuvar ortamında çoğaltılmasıyla et üretim metoduna “kültür eti” ya da “temiz et” deniyor.
Bu arada hâlihazırda tüketilen etin de doğal olduğunu söylemek zor. Ne de olsa o doğal olmayan koşullarda hayvanlar beslenip büyütülüp endüstriyel et haline getiriliyorlar.
Türkiye’de kültür eti üzerinde yapılan çalışmalar
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Can Akçalı ile Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Erdem Erikçi Ankara Üniversitesi Teknokent’te temiz et üreten Türkiye’nin ilk şirketi biftek.co ‘yu kurmuşlar. Önümüzdeki 10 yıl içinde et üretimi tüketimi karşılayamayacağından bu probleme Türkiye’den de katkı sağlayan bilim adamları üretimin daha ucuzlayıp geniş kitlelere de ulaşabilmesi için çalışıyorlar. (5)
Temiz et üretiminin geleneksel et üretme yöntemlerine göre %81-96 daha az su, %7-45 daha az enerji harcaması, ekim alanı olarak %99 daha az arazi kullanması ve %78-96 daha az sera gazı salınımına neden olması bekleniyor.
Sonuç olarak biyoteknolojinin verdiği olanaklarla üretilen temiz etin faydalarını şöyle sıralayabiliriz:
- Daha ucuz, daha kolay, daha hızlı üretim
- Daha az kaynak kullanımı (su, arazi)
- Hayvanlara zarar vermeyen, acı çektirmeyen etik üretim
- Daha az gaz salınımı
- Çevreyi koruyan, iklim değişikliğini önleyebilecek üretim
- Açlığa çare
- Sağlıklı temiz üretim
İnsanoğlu et tüketmeye vahşi hayvanları avlayarak başlıyor, endüstriyel olarak et üreterek sürdürüyor. Bugüne geldiğimizde ise çevreye, hayvanlara ve tüm canlılara duyarlı temiz et (cultured meat) ile bir devrim başlatıyor.