Micheal Bates, İngiliz Körfezi’nin 6 mil açığında terkedilmiş askeri platform Rough Tower’ın kendi çapında prensi. Babası Roy, 1966’da kuleye sahip çıkarak, İngiltere’nin yargı sınırlarının dışında korsan bir radyo istasyonu kurmuştu. Micheal da başlangıçta, tatillerini orada geçiriyordu.
Peki, bu durum yeni ekonomiye ne kadar uygun? Geçen yıl, Bates ailesi işgal ettiği bu platformu otuz yıllığına HavenCo’ya kiralama gereğini duyunca, Micheal da Sealand’i (Deniz Ülkesi) kiraya verdi. HavenCo Angola tescilli bir firma. Firma, karı-koca Sean ve Jo Hastings tarafından yürütülüyor. Çiftin niyeti, hiçbir yargının dokunamayacağı, emniyetli bir veri servisi tesis etmek. Bu bağlamda Sealand özerk bir ülke niteliğinde.
İngiliz yönetimi öyle düşünmese de Bates ailesi bunun “de facto”(fiilî) ülke tanınmasına güzel bir örnek teşkil ettiği görüşünde. Roy platformda olduğu sürece ulusal sigorta katkı payı ödemelerinden muaf tutulmuş. İngiliz yönetimi Sealand’le ilgili yapacak hiçbir şeyleri olmadığını söylerken, Alman büyükelçisi bir keresinde aileyle doğrudan konuşmak için platforma ayak basmış.
Dahası, iyi savunulan 18 metre yüksekliğindeki platform kendisini ziyarete gelen yetkililere basitçe gitmelerini söyleyebiliyor. Eğer silahlı bir şekilde geri dönecek olurlarsa, HavenCo, verileri teslim etmektense savaşmayı yeğleyeceğini belirtti.
Sealandli Micheal’ın, HavenCo’nun lojistiklerini ve bilgi-işlemlerinin İngiltere tarafının bilgi-işlem başyetkilisi olarak elinde tutma yetkisini devrederek prens ünvanını bırakmasına neden olan nedir? uk.internet.com kendisiyle Essex’te, Leight-on-Sea’deki bulunan evinde, tamirde olan eski, askerî 6,6 metre, 140 beygirgücünde RIB’i (sert, şişme bot ) için görüşme yaptığı sırada.konuştu.
uk.internet.com: Sealand’e ilk ziyaretiniz nasıldı?
1966 yılının Noel arefesiydi. Daha 14 yaşımdaydım. Komik bir düzenekti: çok dökük saçıktı. Mumları ve kasırga lambaları vardı. Oraya 1967 ilkbaharında, yatılı okul tatildeyken gittim ve bir daha geri dönmemeye karar verdim. Bunu altı haftalık bir serüven olarak düşünüyordum, ama 34 yıl oldu.
1977’de Sealand’den kaçırıldığınız anlaşılıyor. Olay nasıl gelişti?
Babam, bir sözleşme imzalamak için Avusturya’ya gitmişti. İlgili insanların başka planları vardı: bir KLM helikopteri yolladılar ancak iniş yapamadı. Onun yerine işgalciler adayı işgal etmek için helikopterden sarkıtılan merdivenden indiler. Bense, Sealand’de çelik bir odayı boylamıştım ve üç ya da dört gün orada kalmıştım. Beni ellerim bağlı olarak dışarı çıkardılar, karaya taşıdılar, bağladılar, kaldırdılar ve öldüreceklerini söylediler.
Ama öldürmek yerine bir tekneyle Hollanda’ya yolladılar. Üzerimde hiçbir kimlik belgesi yoktu. Bir yolunu bulup İngiltere’ye döndüm ve babamı buldum. Avusturya’daki sahte toplantıdan dönmüştü.
Kaybolduktan ve babanızla birbirinizi bulduktan sonra krallığınızı nasıl geri aldınız?
Oraya tekneyle gitmeyi planlıyorduk. Ama sonra helikopteri olan bir dostu aradık – James Bond filmlerinde rol almıştı ama bu, onun ilk gerçek denemesiydi! Helikopterden platforma elimde tabancayla indim ve havaya ateş ettim: “Herkes! Eller yukarı!” ve olup bitti.
Tutsak aldığımız beş kişinin birisi hariç hepsini salıverdik. Adamın Sealand pasaportu vardı. Onu yaklaşık altı ay tuttuk. Kendi çapımızda bir mahkeme kurup yargıladık. Onu vatana ihanetten suçlu bulduk ve 40.000 Alman Markı tazminata mahkum ettik, ki o para asla alınmadı. Sonra sıkıldık, onu Harwich’e götürdük ve yuvasına dönebilsin diye biraz para verdik. Benim ceketimi de verdik.
HavenCo baş yöneticisi Sean Hastings, 1993’te midye v.b. deniz ürünlerini avlamak için mevzuatı dolanan bir yol bulduğunuz için sizi “bir hacker” diye tarif etti.
Elimde Thames ırmağı, halicinin midye avlama ruhsatı var – bundan sadece 14 tane var. Midyeler küçük yuvarlaksı deniz canlılarıdır ve onları 20 tonluk yüklerle yakalarız. Londra Liman Yönetmeliği’ne göre, midyeleri pişirmeye yetkili olanlar sadece Leigh-on-Sea’dekiler. Midyeleri Hollandalı bir fabrika gemisinde getirdim. Gemi onları denizde pişirmişti – geminin Avrupa fabrika izni vardı.
[Micheal bunun, İngiltere ahçılarının yüksek ücretlerini ödemek zorunda kalmamak için, Leigh-on-Sea’de pişirilecek çiğ midyeler yerine pişirilmiş midyelere önem verdiği anlamına geldiğini açıkladı]
Onlar da bu olan bitenden hiç memnun olmadılar – zaten politik sorunlar asla bitmez. Hat boyunda teknem battı. Ama ben de yenisi aldım ve umursamadan sürdürdüm.
HavenCo geçen yıl sizinle sözleşme yaptı. Sizi bu fikre iten nedir?
Kulağıma heyecan verici bir tasarı gibi gelmişti. Teknoloji fobim yok – Sean Hastings benimle internet üzerinden irtibat kurdu. Bu, hep hayata geçirmeye çalıştığımız bir özgürlük olayı.
Kira miktarı olarak, basındaki 250.000 dolar tutarındaki menkul kıymet ve nakit duyumları pek doğru değil, ama gerçek rakamları tartışacak değilim.
Nasıl oldu da Sealand’i HavenCo’nun leasing(kiralaması)na değiştiniz?
Orada kendime fazla zaman ayıramıyordum. Şimdi orada çalışan onlarca insan var – güvenlik nedenlerinden dolayı tam sayısını söyleyemeyeceğim. Deniz suyunu arıtıp içme suyu üretme teçhizatı kurduk. Daha fazla jeneratör, bir sürü bilgisayar, Ağ Bilgi-işlemleri Merkezi ve bir bayan ahçımız var. Şimdi yan gelip yatılacak yer değil, bir çalışma ortamı.
Sizin kendinizi Britanyalı vatanseverler olarak gördüğünüzü okumuştum. Sealand’in İngiltere yasasını çiğnemesine gönlünüz nasıl razı oluyor?
Sealand İngiltere’ye karşı bir tehdit oluşturmuyor ve oluşturmamalı da. Bizler zorba değiliz, ama ister istemez bazı yasalarla hemfikir değiliz. Eminim sizin de katılmadığınız bazı yasalar vardır.
Geleceğinizi nasıl planlıyorsunuz?
Sanırım ben de çocuklarım da kalacağız. Önceden orada birkaç defa bulundular zaten. En büyük oğlum bilgisayara çok meraklı – şu anda 14 yaşında, benim Sealand’e ayak baştığım yaştan birkaç ay küçük.