Not : Bir önceki yazım için çok fazla sayıda okuyucu maili aldım. Bu maillerde GSM operatörlerinin felaket anında neden ortak çalışmadıklarından, amatör telsizciliğin neden engellendiğine, kablo sistemlerinin neden daha yaygınlaştırılmadığına ve uydu sistemlerine dek pek çok konu hatırlatılıyor. Yeni bir yazıda bunlardan bahsedeceğim.
Korkuyla yaşadığımız son 5,8’lik deprem sonrası, yakınlarını ve sevdiklerini arayanlar telefonlarının çalışmaması üzerine büyük kızgınlık yaşadılar. Kızgınlıktan en büyük payı operatörler aldı.
Ama operatörlerin kapasitesi normaldı. Bunu daha önce yazdık[1]. Buna kızmanız anlamsız. Operatörlere kızsak kızsak, kendileri dışındaki SMŞH (MVNO) benzeri yapılara yani küçük operatörlere yolu kapatmalarını gösterebiliriz. Ama tabi ki bunu da kendi başlarına yapamazlardı. Eğer BTK ve Ulaştırma Bakanlığı 20 yıldır yardım etmiyor olsa [2].
Zaten bu yazımızda konumuz da bu. Depremdeki haberleşmede sorun yaşamamızın esas sorumluları Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile BTK’dır.
Eğer kök sebebi görmez, başka yerlere daha büyük sorumluluk atarsak, sorunlar çözülmez.
VİZYON ve STRATEJİ
Telekom konusunun içinde sabit telefondan, mobil telefona oradan da internet üzerinden telefona, kablodan kablosuz ve telsiz sistemlere, uluslararası denizaltı kablolarından, internet trafik değişim noktalarına, 3G, 4G, 5G’ye ve hatta yakında ticarileşecek olan otonom araçlardan, IOT’lere, Navigasyon sistemlerine ve pek çok başka inovasyona giden bir yol var.
Peki bizde bu vizyon ve strateji var mı?
Telekomünikasyon sektöründe 2004 yılında serbestleşme ve 2005 yılında özelleştirme yapıldı. Bunların düzenlenmesi (yani tüketici lehine bir pazar için) BTK adı verilen yeni bir kurum oluşturuldu.
Ne bekleniyordu? Çok sayıda servis sağlayıcı. Öyle ki, bunların yaratacağı hizmet çeşitliliği, inovasyon mecburiyeti (daha doğrusu rekabet) ve fiyat avantajının kullanıcılarının emrine sunulacağı bir sektör oluşacaktı. Bu sektörde şimdiki gibi yatay (her alanda hizmet veren) değil çok çeşitli seviyelerde ve dikey alanlarda tecrübe kazanmış ve hizmet sunan operatörler oluşacaktı (mesela MVNO’lar). Öyle zannediyorduk.
Ama bugün ne hizmet aldığımızı hepiniz biliyorsunuz. 2000’den önce şekillendiği için ayakta kalan 2 mobil operatör. Gitgide abone sayısı düşen sabit telefon hizmeti. Dünyanın 102cisi olan internet hızına, kürekle para.
Altyapı? Kablo? Uydu? İnternet Üzerinden Ses? MVNO? Trafiği rahatlatacak bir trafik değişim noktası? Bunlar ne kadar var? Cevabı bu yazıyı okuyan siz verin !!
BTK 19 YILDA NE YAPTI?
Dediğimiz gibi bu sektörün daha iyi bir yere gelmesi için 2000 yılında BTK yani Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu kuruldu. Düzenleyici (regulator) olarak tanımlayacağımız bu kurumun temel görevi, Türkiye’deki telekomünikasyon pazarının —TÜKETİCİ LEHİNE— geliştirilmesiydi.
BTK devletten para almaz. Tam tersine operatörlerden –gelirleri ile orantılı bir rakam– alır. Başka deyişle, BTK masrafların vatandaşın yani sizin cebinizden çıkar. Ödediğiniz telefon ücretinin bir kısmı, yönetimi yapabilsin diye BTK’ya gider.
Bu rakam –Avrupa Birliği ilerleme raporlarında da belirtildiği üzere– olması gerekenden yüksektir [3]. BTK maaş ve diğer masraflardan artan parayı –toplanan paranın hemen hemen 3/4’ünü– Hazineye aktarılır [4].
Öyle ki, 2014’deki BTK başkanının ifadesi ile söyleyelim; BTK’nın bütçesi kendisi dışındaki 7 üst kurulun toplam bütçesinin 2 katıdır. Bu nedenle bir çok harcama (mesela geçmişte TİB’in bilgisayar ve dinleme aletlerinin masrafları) buradan yapılmıştır. Bu paranın toplamı 19 yılda muhtemelen 40 milyar TL ile 60 milyar TL arasındadır.
Bugün de bakarsanız, BTK görevlileri bütün dünyada, o konferans senin, bu konferans benim dolaşırlar (web sitelerinde bunların resimleri ve haberleri var). Yetmedi, BTK’nın bugünkü eleman sayısına bir hayli büyük gelen binasında da sürekli konferanslar düzenlerler. Bu konferansların arasında da galiba çalışacak ve sektörü geliştirecek fırsat bulamıyorlar . Çünkü telekomünikasyon sektörü bir hayli dertli[5].
BTK görevlileri dolaştıkları için ya da bu konferanslardan ülkeye bir şey mi aktarırlar? Pek göremedik. Mesela Afrika’da su kuyuları açmalarının Türk telekom sektörüne ne katkısı olduğunu biz anlayamadık [6].
Bu arada şu andaki BTK kuruluna bakınca da, sektör şöyle yorumladı[7];
“görülen o ki, hem başkan, hem de kurul üyeleri açısından bir hayli düşük profil tercih edilmiş. Bir şey yapamayacakları anlaşılıyor”.
Özetle BTK bir nevi gizli vergi tahsildarıdır. Telekom sektörü ise 2000 başında sayısız internet servis sağlayıcı 4 yerli operatör, 1 sabit, 5 kablo operatörüne sahipken, bugün aktif olarak 3-4 servis sağlayıcı, 3 hepsi yabancı mobil operatör ve 1 kablo operatörüne sahip. Küçük operatörler her geçen gün yok oluyor. Olanların da payı çok küçük [8.]
Bu nedenle Telekom sektörü sorar; BTK ne iş yapıyor?
ULAŞTIRMA BAKANLIĞI 19 YILDA NE YAPTI?
BTK’ya 19 yıldır baktığımız için, Ulaştırma Bakanlığının da 19 yılına bakalım.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, bu ülkedeki telekomünikasyon altyapısından sorumlu olan bakanlıktır. Bu altyapının geliştirilmesinden ve insanların haberleşmesinden sorumludur. Haberleşme ise hepimizin “ANAYASAL HAKKI”dır.
Oysa Ulaştırma Bakanlığı, BTK üzerinden yönettiği sektöre siyasi bakıyor gibi anlaşılıyor. Bunu en başta kurula atadığı insanlardan görüyoruz. Kuruluş yönetmeliğine göre, tüketiciler ve sektör tarafından atanması gereken kurul üyeleri hep bakanlık tarafından ve siyasi atandı. Liyakatı yani sektörün kendi içinden gelen kurul üyesini çok az gördük.
Bu nedenle Ulaştırma Bakanlığının telekom sektörüne bakışında, vatandaştan önce siyaset geldiği düşünüldü hep. Mesela başka örnek; hepimizin bakanı / bakan yardımcısı / müsteşarı olması gereken kişiler, senelerdir Türk Telekom yönetim kurulunda yer alıyorlar.
Böyle olunca, vatandaşa mı hizmet, sektöre mi, Türk Telekom’a mı?
Yani bu görevliler bir yandan Türk Telekom’un, diğer yandan tüketici lehine rekabet gelişsin diye diğer firmaların iyiliğine nasıl çalışacaklar? Oysa hesap sorması gereken kişiler bunlar. Kendi kendilerine mi hesap soracaklar?
Nitekim, bugüne kadar Ulaştırma Bakanlığı Türk Telekom’un tekel durumunu değiştirmek bir yana, şirketi alan OTAŞ firmasının temettüleri alıp gitmesine, şirketin yatırım yapmamasına göz yumulmuştur [9].
Başka türlü 3-4 milyon km olan internet altyapısı 300 binde kalabilir miydi? Gana gibi bir Afrika ülkesi bile Türkiye’nin 1/3 nüfusu ile 3-4 kat daha fazla fibere sahiptir.
Dünyada internet trafik değişim noktaları kurulurken[10], Ortadoğu – Kafkaslar – Avrupa arasında bölgenin doğal kavşağı olan Türkiye’de yoktur. O nedenle Türkiye’ye para, politik güç (dünyanın verisi elimizden geçebilirdi), bilgi birikimi sağlayacak bir olanak 19 yıldır tepilmektedir.
Fiber yatırımlar tüm dünyada hızla sürerken, Türkiye’de 10 yıldır durmuştur [11]. Türkiye darbanta hapsedilmiştir.
Kablo şirketleri dünyada özellikle alt/orta sınıf için yararlı bir hizmet iken, Türkiye’de 2007 sonrasında gelişmesi engellenmektedir.
Özellikle deprem gibi acil durumlardaki haberleşmenin çok değerli bir çözümü uydu haberleşmesinden faydalanmaktır. Türkiye ,üzerinde bu amaçla kullanılabilecek alternatif uydular bulunan ama bunları kullanmayan/kullandırmayan bir ülkedir.
15 temmuz darbe teşebbüsünde de gördüğümüz tek şebeke sorunu sürmektedir, şebeke çeşitliliği engellenmektedir.
Tüm dünyada internet üzerinden ses gelişirken, ülkemizde yasaktır. Whatsapp üzerinden sesli konuşabilirsiniz ama Türk firmaları aynı servisi veremez.
Telsiz sistemleri, özellikle amatör telsizliği geliştirmek üzere, uydulardan yer verilmesi projesi 2000 yılında vardı. Bugün yok. Bu deprem ya da diğer afet anlarında en önemli araçlardan birisidir.
AKP iktidarı kendisinden önce oluşmuş İnternet Servis Sağlayıcıların sayısının azaltılmasına, –Türk Telekom lehine olmak üzere– büyük katkıda bulunmuştur.
Geldiğimiz noktada gördüğümüz kalitesiz (hızı dünya 102cisi olan) ve pahalı internet ile deprem zamanında çalışmayan telefonlardır.
Bunun sorumlusu Ulaştırma Bakanlığı değilse, kimdir?
ÇOK GÜZEL!!!!!! HAREKETLER BUNLAR
Şimdi acil durumla ilgili 2 örnek verelim; şu habere bakın; Türk Telekom, Acil Durum Haberleşme Araçları ile Her Koşulda İletişim Sağlıyor… Bu haber Türk Telekom’un acil durum haberleşmesi için 6 tane TIR aldığını söylüyor. Bu araçlar deprem sonrasında yaşanan sıkıntıda neden ortada yoktular?
Diğer bir haber; Deprem erken uyarı sistemi modernize ediliyor şeklinde. Peki bu uyarı sistemi çalıştı mı?
Ayrıca Marmaray, Avrasya Tüneli, Metro, Doğalgaz, Elektrik Sistemleri, en önce önlem alınması gereken sistemler. Depremde bir şey olmadı ama hatırlayacaksınız, bir süre hepimiz “acaba hasar var mı?” diye sorduk. O arada bilmediğimiz bir yerde yangın olsaydı?
Tabi aynı kapsamda Turkcell’in dronecell’ini hatırlatmak lazım.
Bunlar, ALGI YARATMAYA ve hatta belki birilerine yarayan projeler midir? Neden çalışmadılar.
Hükümet yıllardır, ne işe yaradığı bilinmeyen ve gerekli olduğunda çalıştığını görmediğimiz projelere para harcamaktadır.
AFAD deprem arkasından, TV ve radyolarda yıkıntıların arasındaki insanları bulmaya yarayan araç vs gösteriyordu ama deprem sonrasında, depremleri gösteren mobil uygulaması göçmüştü. Hatta akşamki 3,9’luk artçı sırasında da mobil uygulama çalışmıyordu. Acaba o gösterdikleri araçlar çalışıyor mu?
ARTIK BTK ve ULAŞTIRMA BAKANLIĞI VATANDAŞIN HABERLEŞME İHTİYACINI ÖNE ALSIN
2000 yılında bu ülkede 50 kadar İnternet Servis Sağlayıcı firma, 2 tane 5-6 yıllık mobil operatör ve 2 tane yeni lisans almış mobil operatör ve Devlet tekeli olan Türk Telekom vardı. Bu sektörde çalışan insan sayısı takriben 60 bin civarındaydı.
Hem BTK’nın, hem Ulaştırma Bakanlığı’nın sorumlu oldukları telekomünikasyon altyapısını geliştirirken, önceliği “vatandaş” olmalıdır.
Bu nedenle, operatör firmaların önünü açarlar, yatırım yapmalarını sağlarlar, hatta zorlarlar.
Oysa şu ana kadar gördüğümüz küçülen bir telekom sektörü; kalitesiz ve pahalı servis alan vatandaşlar.
Buna karşılık sürekli bir takım –ne işe yaradığını anlamadığımız– konferanslar yaparak kendisini meşgul gösteren ama sektörün sorunlarına eğilmeyen bir BTK. Yine sektörün “fiber yatırım yapmak istiyoruz”, MVNO servisi vermek istiyoruz gibi pek çok çağırışlarına karşın kulaklarını yıllardır tıkayan bir Ulaştırma Bakanlığı.
Aşağıda 2008-Bugün arasında, borsaya açık 2 telekom firmasının borsa değerlerindeki düşüş. Bu bile BTK ve Ulaştırma Bakanlığının ne iş yaptığını anlatıyor.
Yıllardır telekomünikasyon altyapısının sorunlarını yazıyoruz. Ama insanlar bunu okusa ve haklı görseler de, kendi haklarını aramıyorlar. Oysa bakın; bir deprem anında o altyapı sizin ya da sevdiklerinizin birbiri ile haberleşmesi ve hatta hayatta kalması anlamına geliyor.
Bu konuda yapılmadığı ya da siyasi olarak yönlendirildiğinden doğru yapılmadığı için anlatılacak çok şey var. Burada sadece bazılarına değinebildik.
SONUÇTA BU KONU SİZİ İLGİLENDİRİYOR.. SADECE DEPREM ZAMANI DEĞİL, HER ZAMAN.. İLGİLENMEZSENİZ DEPREMDE DE NEDEN SEVDİKLERİME ULAŞAMIYORUM DİYE AĞLAMAYIN… PROBLEMİN KÖK NEDENİNİ GÖREMEZSENİZ AĞLAR DURURSUNUZ.. ŞANIŞER’in söylediği gibi …
[1] İnternet Neden Önemli; Depremde Telefonlarla Değil, Veri Yoluyla Haberleştik
[3] AB İlerleme raporunda bu konu “BTK‟nın faaliyetlerinin finanse etmek üzere işletmecilerden toplanan ücretler, BTK‟nın giderlerine oranla çok yüksektir.” şeklinde ifade edilir. Bkz :Türkiye’nin AB Üyeliği 2013 İlerleme Raporunda, Tüsiad’ın Bilgi Toplumu ve Medya Başlığı Analizi Yayınlandı
[4] Elektronik Haberleşme Sektörünün Geleceği, Soru İşareti..
[5] BTK 2014’te Diğer 7 Düzenleme Kurumu’nun Toplam Bütçesinin 2 Katı Bütçeye Sahip
[6] Ayhan Beydoğan BTK 2.Başkanlığından Ayrıldı, Yerine Musa Şahin Geldi
[7] BTK’ya Kurul Üyeleri 6 Ay Sonra Atandı
[9] Rekabet Kurumu Türk Telekom’a Altyapı Engellemeden Ötürü Ceza Verdi
[10] Türkiye’ye Sonunda Trafik Değişim Noktası (IDN) Geliyor mu?