Birkaç haftadır zihnimize en çok yerleşen resim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısındaki bir ekrandan gerçekleştirdiği bakanlar kurulu toplantıları, video konferans yoluyla yapılan G20 toplantısı, evlerden gerçekleştirilen dörtlü Suriye Zirvesi, AKP’nin il teşkilatlarıyla yaptığı dijital toplantılar oldu. Siyasetin, evlere kapanmanın getirdiği zorluklardan en az etkilenen alanlardan biri canlı olarak gördük.
İçinde bulunduğumuz salgın şartları hepimizi sosyal mesafe koymaya ve mümkün oldukça izolasyon şartlarında yaşamaya zorladı. Hala işyerine gitmek zorunda olanların trajik durumu tartışıladursun, bazı meslek kollarındaki faaliyetler tamamen durdu. Bir kısım iş kolu da var ki teknolojinin getirdiği esnek çalışma olanakları sayesinde hala faaliyetlerini sürdürüyor. İşte siyaset, bu şanslı mesleklerden biri.
Yeme – içme, eğlence gibi kalabalıkların yoğun olduğu ve fiziksel emeğe dayalı iş alanları, tamamen faaliyetlerine son vermek zorunda kalırken, hizmet sektörü kolaylıkla iş trafiğini dijital ortama taşıdı. Yükseköğretim gibi meslekler de gerekli telekomünikasyon ve yazılım altyapılarını oluşturmaya çalışarak bu yeni çalışma formuna adapte olmaya çalışıyor.
Mevcut altyapının yeterliliği ülkeden ülkeye, sektörden sektöre hatta firmaya kadar değişiklik gösteriyor. Kimi şirketler, zaten var olan fakat tam kapasiteyle kullanılmayan altyapılarını kullanmaya başladı, kimi ise altyapısın geliştirmeye çalışıyor. Birçok işyeri ise Slack, Zoom, Google Hangouts gibi mevcut ticari iletişim hizmetleri üzerinden faaliyetlerini sürdürüyor.
Koronavirüs korkusu, yıllardır sayısız çabanın başaramadığını başardı ve yapılan bunca kampanyaya rağmen esnek üretim tarzına direnen iş dünyasını tüm faaliyetlerini bir anda İnternet ortamına taşımak zorunda bıraktı.
Esnek çalışma ayrıcalığı küçük bir azınlığın tekelinde
Salgına karşı önlemlerin alınmaya başlamasıyla evden çalışma oranlarında küresel bir patlama yaşanıyor. Fakat çok yakın zamanlara kadar evden çalışanların sayısı neredeyse istisnai denecek kadar azdı. 2019 yılı verilerine göre, ABD’de uzaktan çalışma ayrıcalığına sahip olanlar toplam işgücü içerisinde sadece yüzde 7 civarındaydı. Uzaktan çalışma lüksü bulunan kesimler büyük oranda beyaz yakalılar, profesyonel elitler ve yüksek gelir grubundaki yöneticilerden oluşuyordu. Esnek çalışma olanağı, en yüksek maaşlı yüzde 10’luk kesim arasında yüzde 25 dolaylarındayken, en düşük yüzde 25’lik gelir grubunda yüzde 1’lere kadar düşüyordu. Uzaktan çalışanların büyük çoğunluğu, sigorta, finans, bilişim ve eğitim gibi sektörlerde çalışıyordu.
Avrupa İstatistik Ofisi’nin verileri ise 2018 yılında Avrupa’da evden çalışmanın en yaygın olduğu ülkelerin Hollanda, Finlandiya ve Lüksemburg olduğunu gösteriyor: Hollanda’da yüzde 14, Finlandiya’da yüzde 13, Lüksemburg’da ise çalışan işgücünün yüzde 11’i evden çalışıyor. Bulgaristan ve Romanya uzaktan çalışmanın en az rastlandığı ülkeler olurken, 28 üyeli AB ortalaması yüzde 5’te kalıyor. Avrupa’nın en sanayileşmiş ülkeleri Birleşik Krallık, Almanya ve Fransa’da dahi uzaktan çalışanların oranı yüzde 5-6’yı geçmiyor.
Türkiye’deki durum ise daha da kötü: Eurostat’a göre Türkiye’deki işgücünün sadece 2.2’si evden çalışıyor. Türkiye; Romanya, Kıbrıs, Bulgaristan, Yunanistan ve Hırvatistan ile birlikte uzaktan çalışmanın en düşük olduğu ülkelerden biri.
TÜİK’in 2019’un ikinci çeyreğine ait “esas işi ana mekan dışında yapma sıklığı” verilerine göre ise iş gücünün yüzde 86’sı hiç veya birkaç ayda bir işini ofis dışından gerçekleştiriyor. Bunların büyük bölümünün hiç yapmayanlar kategorisine ait olduğunu çıkarmak zor değil. Uzaktan çalışanlar olarak görebileceğimiz günde en az bir kere uzaktan çalışan işgücünün ise yüzde 7 oranında olduğu görülüyor. Dünyanın hizmet sektörü en gelişmiş ülkelerinde dahi uzaktan çalışma oranı yüzde 5-6 dolaylarındayken bu oranın Türkiye’de yüzde 7 olması çok da inandırıcı değil. Bu fark, TÜİK’in yaptığı ölçümlerde “hiç” ve “birkaç ayda bir” kategorilerini birleştirerek tek bir kategori olarak ölçmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bir diğer muhtemel neden de TÜİK’in anketlerinde uyguladığı “haftada minimum bir saat” kuralı. Bu iki neden TÜİK verilerindeki gerçek uzaktan çalışma oranlarını görmemizi engelliyor.
Peki iş yasalarımız neredeyse 40 yıldır konuşulduğu halde bir türlü yaygınlaşmayan, fakat Koronavirüs salgınıyla bir anda zorunlu hale gelen bu uygulamaya ne kadar hazır? Türk çalışma mevzuatında esnek çalışmanın yeri ne?
“Uzaktan çalışan ofis çalışanından farklı ücrete tabi tutulamaz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan 18 Mart’ta açıkladığı İstikrar Kalkanı Destek Paketi kapsamında “mevzuatımızdaki esnek ve uzaktan çalışma modellerinin daha etkin hale getirileceğini” duyurmuştu. Söz konusu esnek çalışma modeli 4857 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesiyle düzenleniyor. 2016 yılında yapılan değişiklikle maddeye eklenen fıkra, uzaktan çalışmayı “işçinin, işveren tarafından oluşturulan iş organizasyonu kapsamında iş görme edimini evinde ya da teknolojik iletişim araçları ile işyeri dışında yerine getirmesi esasına dayalı ve yazılı olarak kurulan iş ilişkisi” olarak tanımlıyor.
Evden çalışanların en büyük şikayet konusu ücretlerinin ofis çalışanlarına göre çok düşük olması. Çimen & Konak Hukuk Bürosu’ndan Avukat Yılmaz Konak, yasaya göre, esaslı bir neden olmadıkça işçilerin uzaktan çalışmada salt iş sözleşmesinin niteliğinden ötürü emsal işçiye göre farklı işleme tabi tutulamayacağını belirtiyor. Konak eşit ücretin yanı sıra, işverenin, uzaktan çalışma kapsamında iş verdiği çalışanın yaptığı işin niteliğini dikkate alarak iş sağlığı ve güvenliği önlemleri hususunda çalışanı bilgilendirmek, gerekli eğitimi vermek, sağlık gözetimini sağlamak ve sağladığı ekipmanla ilgili gerekli iş güvenliği tedbirlerini almakla da yükümlü olduğunu ekliyor.
Avukat Konak’a göre pratikte işveren ve işçiler arasında uzaktan çalışma modeline geçildiğinde yeniden bir sözleşme yapılmıyor, aksine işçinin sözleşmesi devam etmekle birlikte işçi iş sözleşmesi kapsamında işverenin emir ve talimatlarını uzaktan yerine getiriyor. Buradaki “uzaktan çalışma” sistemi de daha çok işverenin isteği ve onayı ile yapılıyor. Bu doğrultuda işçi ile işveren arasındaki iş sözleşmesi aynen devam ettiğinden işveren tarafından işçinin ücretinden hiçbir kesinti yapılamayacağı gibi yol ve yemek yardımlarının da aynı şekilde ödenmesi gerekiyor.
Türkiye’de esnek çalışma yönetmeliği hala çıkmadı
Avukat Yılmaz Konak, ilgili maddenin 7. fıkrasında uzaktan çalışmaya ilişkin usul ve esasların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği ifadesi yer almasına rağmen bu yönetmeliğin 2016’dan bu yana hala çıkarılamadığına dikkat çekiyor.
Konak, uzaktan çalışma yönetmeliği hala çıkarılamamış olsa da, uzaktan çalışma mevzuatının çalışana sağladığı hakların, ücretli izin ve kısa çalışma ödeneği gibi seçeneklere göre daha avantajlı olduğunu ifade ediyor:
“Fiilen işveren tarafından uygulanan “uzaktan – evden çalışma” modelinde işçi ücretleri eksiksiz ve tam olarak ödenmek durumunda olduğundan, bu modelin kısa çalışma ya da yıllık ücretli izinle karşılaştırıldığında işçi açısından daha uygun olduğunu görüyoruz.”