Bütün dünyayı etkisi altına alan pandemi süreci, doğru ve güvenilir enformasyona erişimin ve enformasyonu değerlendirme becerisinin önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu yazıda, UNESCO’nun Covid-19 kapsamında hazırladığı kriz anlarında enformasyona erişimin önemine işaret eden hak odaklı açıklaması bağlamında benzer konuda yaşlılarla yürüttüğümüz araştırmamızın ilk bulgularını paylaşmayı amaçlıyoruz. Paylaşacağımız bulgular, TÜBİTAK’ın “COVID-19 ve Toplum: Salgının Sosyal, Beşeri ve Ekonomik Etkileri, Sorunlar ve Çözümler” başlıklı özel çağrısı kapsamında desteklenen 120K613 numaralı ve “COVİD-19 Sürecinde Yaşlıların Enformasyon Arayışı ve Enformasyonu Değerlendirmesi” başlıklı araştırma projemizin ilk sonuçları.
UNESCO Bilgiye Evrensel Erişim Uluslararası Günü ve İnfodemi
Covid-19 krizi boyunca enformasyona erişim hakkı UNESCO tarafından Bilgiye Evrensel Erişim Uluslararası Gününün bu yılki teması olarak ilan edildi. Bu senenin sloganı ise “enformasyona erişim- hayat kurtarır, güven inşa eder, umudu yeşertir” olarak belirlendi. UNESCO bu temayı belirlerken enformasyona erişim hakkında iyi uygulamaların ve ilkelerin belirlenmesine ve kriz süresince enformasyona erişimin hayat kurtarmadaki rolünün saptanmasına katkı sunmayı hedefliyor (1).
Bu kapsamda 28 Eylül’de yapılacak olan kutlamalar, üye devletleri bilgiye erişim hakkı yasalarını yürürlüğe koymaya ve tam olarak uygulamaya davet etmek ve bunun kriz zamanlarında ne kadar değerli olduğunu göstermek için bir fırsat olarak görülüyor (1).
Enformasyona erişim, BM evrensel insan hakları kapsamında temel bir insan hakkıdır. Bu hak diğer başka hakların da korunmasını, demokrasinin güçlenmesini de garanti altına alır. Covid-19 pandemisi özellikle kriz anlarında enformasyonun insanlar için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteren bir süreç oldu. Doğru zamanda, doğru enformasyona erişmek salgın süresince hayat kurtaran bir öneme sahip. Sadece bireyler için değil devletler ve ilgili kurum ve kuruluşlar için de enformasyon, etkin müdahale etme, karar verme ve çözüme ilişkin politikalar üretebilmede son derece önemli.
Enformasyona erişim pozitif nitelikte bir haktır. Bu nedenle, enformasyona erişim hakkının sağlanması ve bu hakkın kullanılmasında özellikle devletlere aktif tavır almayı gerektiren önemli sorumluluklar düşüyor. Doğru enformasyona kolay ve hızlı erişimin sağlanması aynı zamanda insanların dezenformasyondan da korunmasına olanak sağlar. Dezenformasyondan korunma özellikle pandemi gibi insan sağlığını ilgilendiren kriz anlarında en az enformasyona erişim kadar hayati bir öneme sahiptir.
Salgın sırasında insanlar, salgının gelişim seyri, salgından nasıl korunulabilecekleri, hastalık belirtileri göstermeleri halinde yapmaları gerekenler, test sayıları, ölüm oranları vb. konularda düzenli, bilimsel ve anlaşılır bilgiye erişime ihtiyaç duyarlar. Sağlık enformasyonuna erişimin yanı sıra salgın sırasında uygulanan kısıtlamalar, bazı iş yerlerinin geçici olarak kapatılması, bazı kamu hizmetlerinin internet üzerinden verilmeye başlaması gibi salgının yayılmasını engellemek için alınan önlemler de hayatın pek çok alanında ihtiyaç duyulan enformasyona erişimi zorlaştırmakta ve yeni uygulamalar hakkında enformasyon edinme ihtiyacı doğurmaktadır.
Ayrıca iş yeri kapananlar, işsiz veya evden çalışmak zorunda kalanlar, sokağa çıkma yasaklarının/kısıtlamaların kapsamında olanlar gibi pandemi nedeniyle hayatı salgından farklı şekillerde etkilenen kişilerin de yaşadıkları sorunun çözümüne ilişkin üretilen politikaların bilgisine, bunların nasıl hayata geçirileceğine, kendilerine yardımcı olacak desteklere nasıl, hangi koşullarda erişebileceklerine vb. konulara ilişkin enformasyona ihtiyaçları artmaktadır. Bu nedenle salgın döneminde enformasyona erişim sadece sağlık enformasyonuna erişimle sınırlı değildir, oldukça geniş bir kapsama sahiptir.
UNESCO hazırladığı raporda (2) kamunun enformasyon ihtiyacını karşılayabilmek için devletlerin proaktif olarak hastalığın ilerleyişi, hükümetlerin bireyleri korumak için atacakları adımlar, bu adımların etkisinin en üst düzeye nasıl çıkarılacağı, krize ilişkin karar alma süreçleri, acil fonlamaların paylaştırılması, acil ekipman tedariği, hibelerin paylaştırılması, hükümet programlarına nasıl erişileceği gibi konular hakkında enformasyonun rutin bir şekilde, herkesin anlayabileceği tarzda, herkesin erişebileceği araçlarla, format ve dilde, bilimsel kanıtlara dayalı olarak sunulması gerekliliğini vurgulamaktadır.
Enformasyona erişim hakkını sağlarken başka hakların zarar görmemesi için sağlığa ilişkin verilerin kamuyla paylaşılmadan önce anonimleştirilmesi, kriz anlarındaki kısıtlamaların istisnai, geçici ve hukuka uygun olması, resmi enformasyona erişime getirilen kısıtlamaların istisnai ve kamu sağlığını koruma amacıyla orantılı olması gibi önlemler alma zorunluluğu raporda vurgulanan bir başka önemli konudur.
Raporda, bazı ülkelerin pandemiye ilişkin bilgileri aktarmada merkezi tek bir kaynak kullanması ve farklı kaynakların konuya ilişkin bilgi paylaşımını yasaklaması, pandemi süresince kamuyu bilgilendirirken bazı vatandaşlarının mahremiyet haklarını ihlal etmeleri, sağlığa ilişkin enformasyon paylaşırken pandemiye ilişkin başka alanlarda enformasyon sağlamaması farklı ülkelerin enformasyona erişim bağlamında karşılaştığı önemli sorunlardan bazıları olarak sıralanmaktadır.
Enformasyona erişim hakkı toplumun farklı kesimleri için eşit düzeyde erişilebilir olmaktan uzaktır. Pandemi öncesi dönemde yaşanan enformasyona erişimdeki farklı nedenlerden kaynaklı eşitsizlikler pandemi sürecinde derinleşerek devam etmektedir. Azınlıklar, kadınlar, yaşlılar bu eşitsizlikte genellikle dezavantajlı tarafta yer almaktadır. Enformasyona erişim ve erişilen enformasyonun nasıl değerlendirildiği, bu süreçlerde karşılaşılan problemler bu kapsamda tartışılması gereken önemli sorunlardır.
Enformasyona erişim sorunu; nasıl erişeceğini bilmeme, enformasyona erişebilmek için ihtiyaç duyulan iletişim araçlarına ve/veya bağlantıya sahip olmama, dil bilmeme, okuryazar olmama gibi engeller nedeniyle var olan enformasyonu kullanamama gibi farklı niteliklerde sorunları kapsar. Bununla birlikte enformasyona erişimin garanti altına alınması sorunun çözümü için tek başına yeterli değildir. Erişilen enformasyonun etkin olarak değerlendirilebilmesi için gereken niteliklere sahip olmama yeni sorunları da beraberinde getirmektedir. Kriz anlarında insanların enformasyona duydukları ihtiyaç arttıkça enformasyon miktarı ve buna bağlı olarak yanlış enformasyon, dezenformasyon miktarı da artar.
Salgın döneminde iyice artan enformasyon kirliliğini ve bunun hızlı yayılımını ifade etmek için Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) infodemi kavramını kullanmaktadır. DSÖ Genel Direktörü, “sadece epidemi ile değil infodemi ile de savaşıyoruz. Sahte haberler bu virüsten daha hızlı ve daha kolay yayılıyor ve virüs kadar tehlikeli” sözleriyle doğru enformasyona erişememe sorununun salgının kendisi kadar önemli bir mesele olduğunu vurgulamaktadır. İnsanların enformasyona güvenilir kaynaklar aracılığıyla erişebilmesi çok önemlidir. Salgına ilişkin sınırsız miktardaki enformasyon arasından doğru enformasyon kaynağını ve doğru enformasyonu seçebilmek eğitim, medya okuryazarlığı becerisi gibi değişkenlerle ilişkilidir.
Türkiye’den Bir Araştırma: “COVİD-19 Sürecinde Yaşlıların Enformasyon Arayışı ve Enformasyonu Değerlendirmesi”
TÜBİTAK’ın “COVID-19 ve Toplum: Salgının Sosyal, Beşeri ve Ekonomik Etkileri, Sorunlar ve Çözümler” başlıklı özel çağrısı kapsamında desteklenen 120K613 numaralı ve “COVİD-19 Sürecinde Yaşlıların Enformasyon Arayışı ve Enformasyonu Değerlendirmesi” başlıklı araştırma projemizde biz de enformasyona erişimin ve enformasyonu etkin olarak değerlendirebilmenin özellikle kriz dönemlerinde hayati önemini göz önünde bulundurarak araştırmamızı tasarladık.(3) (4).
Araştırmamızın amacı; 65 yaş üstü bireylerin, pandemi döneminde, enformasyon arama davranışlarını ve bu enformasyonu nasıl değerlendirdiklerini araştırmak. Yaşlılar, salgından en çok etkilenen grupların başında geliyor. Bu yaş grubunun, özellikle salgın döneminin başında uzun bir süre izole edilmeleri nedeniyle, enformasyon ihtiyaçlarının diğer gruplara oranla daha fazla artması beklenebilir.
Covid-19 sürecine ilişkin erken dönem araştırmalar, bu süreçte hem geleneksel medya hem de internet kullanımının arttığını ortaya koyuyor. Bireyler hem salgına ilişkin bilgiye ulaşmak hem de evde kaldıkları sürede zaman geçirmek için medyayı daha fazla kullanıyor. Alışveriş, bankacılık, e-devlet hizmetleri, eğitim gibi gündelik hayatı devam ettirmek için zorunlu olarak yapılması gereken işlerin ağırlıklı olarak çevrimiçi yapılmaya başlaması da iletişim araçlarına özellikle de internete duyulan ihtiyacı artırıyor. Yaşlılar özelinde konuyu ele alan araştırmamızda, yaşlıların enformasyona hangi kaynaklardan ulaştıkları, hangi enformasyon kaynaklarına ne düzeyde güvendikleri, hangi kaynakları neden daha güvenilir buldukları gibi sorulara yanıt arıyoruz.
Bunun için, 65 yaş ve üzeri bireylerle, 12 istatistiki bölgeden, Türkiye nüfusunu temsil eden 1075 kişilik örneklemden sosyo-demografik özellikleri, enformasyon erişimleri, COVID-19 öncesi ve sonrası haber/enformasyon alma tercih ve pratikleri, enformasyon eksiklikleri, COVID-19 öncesi ve sonrası mecralara/kaynaklara/içeriklere güven düzeylerine ilişkin veri topladık.
Saha araştırmasını kısa bir süre önce tamamladığımız çalışmamızın ilk bulgularına göre; katılımcılarımızın yaklaşık %56’sı kadın, %44’ü ise erkek, %37’si 75 yaş ve üzeri bireylerden oluşmakta.
Görsel 1. Demografi
Katılımcılarımızın bilgi ve iletişim teknolojileri sahipliğine baktığımızda %14’ünün radyo, %95’inin televizyon ve %13’ünün bilgisayar sahibi olduğunu görüyoruz. Erkeklerin %46’sının kadınlarınsa %43’ünün internet erişimi var. Son üç ay içerisinde internete girenlerin oranlarına bakıldığında, kadınların %31’inin erkeklerin ise %40’ının internete bağlandığını görüyoruz.
Görsel 2. Yaşlıların Bilgiye Erişim Teknolojileri
Katılımcılarımız, Covid-19 süresince, bilgiye erişmek için iletişim aracı olarak %90 gibi yüksek bir oranla televizyonu kullanırken bunu sırasıyla akıllı telefon, internet ve gazete takip ediyor.
Görsel 3. Yaşlıların Bilgiye Erişim için Medya Repertuvarı
Salgın sırasında medyadan edindiği bilginin doğruluğundan şüphe duyanların oranıysa sadece %25. Kadınların %22’si erkeklerinse %28’si medyadan edindiği bilginin doğruluğundan şüphe ediyor.
Görsel 4. Salgın Sırasında Elde EdilenEnformasyondan Şüphe Duyma Oranı
Eş anlı farklı medya repertuvarına başvuran yaşlıların, elde ettikleri enformasyonun doğruluğundan şüphe duyma oranının azlığı üzerinde düşünülesi gereken bir olgu. Kriz anlarında enformasyon miktarı kadar yanlış, çarpıtılmış, üretilmiş enformasyonun da artışı göz önünde bulundurulduğunda, edinilen enformasyonun güvenilirliğini sorgulamadaki bu düşük oran infodeminin yaygınlaşmasına dolayısıyla salgınla mücadelenin zorlaşmasına neden oluyor.
UNESCO’nun 28 Eylül tarihinde tüm dünyada kutladığı Bilgiye Evrensel Erişim Uluslararası Gününün bu yılki sloganı olan “enformasyona erişim- hayat kurtarır, güven inşa eder, umudu yeşertir” yazıyı bitirirken tekrar anımsatalım. Türkiye’de de doğru, güvenilir ve nitelikli enformasyona erişmek temel bir insan hakkıdır. Yaşlıların da bu enformasyona ulaşabilmeleri için, medya ve dijital okuryazarlığı amaçlayan kamu politikası gereklidir.
Proje Ekibi:
Prof. Dr. Mutlu Binark (Yürütücü)
Doç. Dr. Özgür Arun (Araştırmacı)
Dr. Duygu Özsoy (Araştırmacı)
Kadriye Beren Kandemir (Bursiyer)
Gül Şahinkaya (Bursiyer)
Proje ile ilgili bilgi ve iletişim için: [email protected]
Kaynaklar
[1] UNESCO announces the theme and the slogan of the International Day of Universal Access to Information 2020
file:///C:/Users/proje/Downloads/iduai2020_statement%20(1).pdf
[2] UNESCO The Right to Information in Times of Crisis
file:///C:/Users/proje/Downloads/unesco_ati_iduai2020_english_sep_24%20(2).pdf
[3] Türkiye’de araştırmasının bulguları için bakınız: YeniMedya.Wordpress.com
[4] Projenin YouTube kanalı: 120K613