Ülkemizde dijitalleşme çalışmalarının hızlanması çok önemli. Bu hem mevcut şirketlerin verimliliklerinin ve dolayısıyla ekonominin yükselmesinin yolunu açacak, hem de yeni şirketlerin ekonomiye katılması anlamına gelecek.
Vodafone hayatımıza katıldığından bu yana dijitalleşmeye yönelik analizler yayınlıyor. Örneğin “Dijitalleşme Indeksi” ifadesini ilk Vodafone’dan duymuştuk. Türkiye’nin şirketlerinin dijital dönüşüm yolculuklarında nerede olduklarının gösterilerek dijital yetkinliklerinin karşılaştırıldığı indeks, son 10+ yılımızda çokca duyduğumuz “dijital dönüşüm” çağında yerimizi göstermesi açısından önemliydi.
Arkasından “Dijitalleşme Indeksi”nin sektördeki bazı dernekler tarafından benimsendiğini ve onların da bu analizi yaptığını gördük ama Vodafone bu sefer farklı bir açıdan yaklaştı ve ülkemizdeki “Dijital Becerileri” raporlamaya başladı.
Vodafone’un bu konuyu incelediği “Dijital Türkiye 2030: Ekonomik Etkiler ve Politika Çerçevesi” başlıklı rapor geçtiğimiz günlerde yayınlandı ve içinde önemli bulgular var. Bunlar ülkemizin ve şirketlerimizin odaklanması gereken konulara işaret ediyor. Vodafone CEO Engin Aksoy’la raporun detaylarını konuştuk :
Engin Bey “Dijital Türkiye 2030: Ekonomik Etkiler ve Politika Çerçevesi” başlıklı raporu neden hazırladınız ve kimlere ulaştırdınız?
Engin Aksoy: Biz Vodafone olarak Türkiye’deki dijitalleşmeye en önemli katkı sağlayan şirketlerden biri olmayı hedefliyoruz. Türkiye’deki sosyal ve ekonomik hayatın dönüşümünün en önemli unsurunun dijitalleşme olacağını düşünüyoruz ve ülkemizin dijitalleşmede en üst sıralarda yer alması için de atması gereken bazı adımlar olduğuna inanıyoruz.
Politika analiz laboratuvarıyla beraber bir çalışma yaptık ve bu çalışmada ülkemizin hem bugünkü durumunu, potansiyelini, hem de ülkemizin dijitalleşme konusunda ilerlemiş ülkelerle karşılaştırılmasına baktık.
Amacımız az önce belirttiğim gibi, ülkemizin dijitalleşme ile ilgili ön sıralarda yer alması. Raporda hem bir durum tespiti yapıyor, hem ülkemizi diğer ülkelerle karşılaştırıyor,, hem de alınması gereken aksiyonlarla ilgili bilgiler veriyor.
Bu raporda 3 eksenden bahsediliyor. Bu eksenler nedir?
Engin Aksoy: Şöyle, Birincisi dijital toplum, ikincisi dijital şirketler, üçüncüsü de dijital devlet. Tabii ki bu 3 eksenin altında dördüncü eksen olarak, toplumun, kurumun ve devletin dijitalleşmesini tamamlayabilmesi için dijital altyapı da bir destekleyici unsur olarak yer alıyor.
Raporunuzda dijital beceri diye bir kavram var. Şimdiye kadar birçok kavram duyduk ama dijital beceriyi az duyuyoruz. Bu kavramı biraz açabilir misiniz?
Engin Aksoy: Dijital beceri, bireylerin teknolojiyi iyi şekilde kullanarak, hem hayatlarını kolaylaştırmaları, hem de ekonomideki verimliliği artırmaları açısından önemli bir unsur. Dijital becerinin içerisinde bir bankacılık işlemini mobilden yapmak da var, bir eğitimi mobilden yapmak da var, bir e-ticaret platformunu yeri geldiğinde tüketici, yeri geldiğinde üretici olarak kullanabilmek de var. Yani dijital becerilerimiz teknolojinin tüm kullanım alanlarını içeren bir kavram.
Yani bütün halkın, satıcı, üretici ya da kullanıcı, hepsinin becerisi içinde öyle mi?
Engin Aksoy: Evet. dediğim gibi, en basitinden sosyal medyaya erişim de olabilir, ama en komplike hali bir kadın girişimcinin, ürettiği el işlerini mobil üzerinden satabilmesi de olabilir veya bir emeklinin bankacılık işlemlerini mobilden yapması da olabilir.
Bu tanımın içerisinde hepsi var ve bu tanıma baktığımızda Türkiye’nin önemli bir gelişim potansiyeli olduğunu görüyoruz. Dijital yetkinlikler Avrupa’da, diğer ülkelerde %54 seviyesindeyken Türkiye’de bu %30’da.
Yine de Vodafone raporunda bir gelişme görülüyor. Şimdi şu 5 unsuru söylemişsiniz;
- Bilgi ve Veri Okuryazarlığı,
- İletişim ve İşbirliği Becerileri,
- Dijital İçerik Oluşturma Becerileri,
- Güvenlik Becerileri,
- Problem Çözme Becerileri.
Şimdi, benim şaşırdığım şu oldu: 2016’da temel dijital beceriye sahip nüfus oranı %22’ymiş sizin ölçümünüze göre. Şimdi %30’a çıkmış. 2016’dan bu yana 7 yıl geçti. Sizce neden yükseldi ya da ne yükseldi?
Engin Aksoy: Birincisi, teknolojinin yaygınlaşması. Herkeste çok daha fazla akıllı cihaz var. Akıllı telefonlar, akıllı tabletler var. Bunun dışında pandemi dijitalleşmeyi ve toplumun dijital becerilerini edinmesi gerekliliğini artıran bir unsur oldu.
Ama biz şuna bakıyoruz, bu işin doğal akışında dijital beceriler artacaktır ama önemli olan, diğer ülkeler, gelişmiş ülkelerde aradaki farkın kapanması. Hatta önüne geçebilmemiz. Bu açıdan baktığımızda Türkiye’de bu oran %30’lardayken, Avrupa’da, gelişmiş ülkelerde bunun %54lerde olduğunu görüyoruz.
2030 hedefi olarak baktığımızda da, Avrupa %80leri hedefliyor, bizim de bugünkü %30lardan %80lere ulaşabilmemiz işin en az 30 milyon kişinin daha teknoloji kullanımında üst seviyeye çıkması gerekiyor. Bunun için de gerçekten ciddi bir bilinçlendirme, eğitim ve teknolojik cihazlara ulaşımın kolaylaştırılması atılması gereken önemli bir adım diye düşünüyoruz.
Bu rapordan bağımsız olarak, dijitalleşme endeksi veriyorsunuz. Bu endeks nedir? Türkiye’deki şirketlerimiz ve devletimiz dijital dönüşüme ne kadar hazır? Dijitalleşme hedefleri neden önemli?
Engin Aksoy: Şirketlerin dijitalleşmesi hem büyümelerine, karlıkların, ciroların artmasına hem de verimliliklerinin artmasına ve ekonominin iyileşmesine katkı sağlıyor. Buraya baktığımızda da, çok net olarak görüyoruz ki, dijitalleşen, yeni teknolojileri kullanan şirketler, CRM, ERP, güvenlik hizmetleri kullanan şirketler hem verimliliklerini artırıyorlar hem de aslında birbirlerini büyütebiliyorlar.
Burada da atılması gereken önemli adımlar olduğunu düşünüyoruz. Dijitalleşmenin endeksi aslında bir kurumun yaptığı işte teknolojiyi ne kadar kullandığı ve kullanması gereken teknolojiyi ne kadar bildiğini ölçüyor. Örneğin, sadece bir kurye işi yapıyorsunuz mesela, kargo işi yapıyorsunuz belki tüm teknolojiye ihtiyacınız yok ama belki bir araç takip, CRM, güvenlik ürününe ihtiyacınız var ama böyle bir firmaya hiç kullanmayacağı bir ürünü sormuyoruz. Sadece kendi işine yarayacak, kendi verimliliğini artıracak ürünlerin ne kadarını kullanıyorsunuz diye soruyoruz ve bu şekilde bir dijitalleşme endeksi ölçüyoruz. Buradan çıkan verilerle de hem şirketlerin, aslında hem de ülkelerin dijitalleşme endeksi ortaya çıkıyor.
Peki, devletimiz ne kadar dijital? Ve siz artırmak için ne öneriyorsunuz?
Engin Aksoy: Kurumlardan başlayayım, bizim endekslerimize göre ülkemizdeki KOBİ’lerin %15 orta seviyede dijitalken sadece %4ü yüksek seviyede. Bu oran oldukça düşük. Büyük şirketlerde bu oran orta seviyelerde %39, yüksek seviyelerde ise %25. Aslında bu da düşük. 10 puan üzerinden 1 puanlık artış şirket verimliliğinde %6lık bir artışa denk geliyor.
%6 artış bugün her şirketin hayal ettiği bir verimlilik artışı. Bunu da sağlamanın en basit yolu aslında dijitalleşme. Yine bunun ülkedeki gayrisafi milli hasılaya etkisine bakacak olursak, 1 puan artması, ülke genelinde %3 ilave bir gayrisafi milli hâsıla yaratıyor. Bu rakam da başka bir deyişle 26 milyar dolarlık bir artış getiriyor.
Dolayısıyla kurumların dijitalleşmesi, verimliliği %6 artırdığı gibi, ülkenin de gayrisafi milli hasılasını %3 oranında artırıyor. Başta KOBİ’ler olmak üzere tüm şirketlerin dijitalleşme endekslerinin yukarı çıkması gerektiğini görüyoruz. Ekonomiye de çok ciddi bir katkı sağlanacağını düşünüyoruz.
Türkiye’ye baktığımızda toplam katma değer sektörler içerisinde bilgi ve teknoloji sektörünün payı 2017-2021 ortalaması sadece %2.9. bu oran Avrupa birliği ortalamasına geldiğinde ilave olarak 21.3 milyar dolarlık katkı geleceğini düşünüyoruz.
Bunlar ülke olarak aslında gayrisafi milli hasılayı artırmak için bizim önümüzde duran fırsatlar diye bakıyoruz. Yine bir başka rakam vermek gerekirse, dijital endüstrilerin ekonomideki payı Avrupa birliği ortalamasını yakalasa, yani %3 bandını aşıp %5.5 bandına gelecek olsa yine ekonomiye çok önemli bir etkisi olacağını düşünüyoruz.
Bunun için de çok önemli bir hedef, Türkiye’deki hızlı internete erişiminin olması. Bu da tabii ki verimliliği artıracak ve az önce bahsettiğim ürünlerin kullanımını kolaylaştıracak bir unsur.
Bütün Dünya’da 5G’ye geçiş hızlandı. Bazı ülkelerde frekans ayrılması nedeniyle 3G kapatılıyor. Siz ülkemiz açısından bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülkemizin altyapısını nasıl buluyorsunuz?
Engin Aksoy: Tabii mobil geniş bant ve sabit geniş bant olarak bunu 2ye ayıralım. Mobil geniş banta baktığımızda bildiğiniz gibi operatörlere frekanslar tahsis ediliyor ve bu frekans üzerinden hizmet veriliyor. 2-3-4G operatörlere verilen yeni frekanslar sayesinde olabiliyor. Ve bu otoyollar diyelim, internet otoyolları tüm internet yükünü taşıyor.
Dünyada bugün 80’den fazla ülke 5G’ye geçmiş durumda. Bu ne demek; Dünya’da 80’den fazla ülke yeni otobanlara taşınmış durumda, bu yeni otobanlarda daha fazla, yani daha geniş şerit var. Dolayısıyla trafik daha rahat akabiliyor. Bunu yaparken de aynı zamanda da eski otoyollara ait şeritleri de buraya aktarıyorlar. Diyorlar ki “artık 3G hizmetlerini verme, 3G, 2G için kullandığın şeritleri de 4 veya 5G için ver.”
Çünkü zaten 2G veya 3G şeridini kullanan yolcu, müşteri sayısı çok az, oradaki trafik çok düşük. Boşuna orada 1-2-3 şeridi kapalı tutuyoruz ve 4G’yi kullanan ve ileride 5G’yi kullanacak milyonlarca insanın kapasitesini azaltmış oluyoruz.
Dolayısıyla 2 tane konu çok çok önemli. Birincisi, mevcut otoyollarımıza yeni şeritler eklenmesi, bu da frekans tahsisleriyle mümkün. 5G teknolojisine geçerken kademeli bir şekilde yeni frekanslar verilebilir ve kullanıcıların kullandığı otoyol genişletilir. Öte yandan da çok az kullanılan, trafiğin %2-3-4’ünü taşıyan şeritlerin de kullanıcıların %97-98’ine hitap edecek şekilde 4 ve 5G’ye taşınaması önemli. Ve bunu yapmak bizi de o ülkeler arasında internet hızında çok daha yukarıya taşıyacak.
Bu işin mobil geniş bant kısmı. Mobil geniş banta birkaç yıl önceye gidecek olursak, baktığımızda çok fena değildik ama son yıllarda yeni frekans tahsisinin olmaması, yeni teknolojilere geçmememiz fakat diğer ülkelerin 5G’ye geçmiş olması bizi biraz geri bıraktı. Olmamız gereken yerden çok gerisinde kaldık.
Diğer konu da, fiber konusu. Biz “Mobil, havadan verdiğimiz, fiber yeraltından aldığımız hizmet” olarak anlatıyoruz. Fiber yaygınlığı da az önce bahsettiğim şirketlerin, kurumların tamamının hızlı internete erişimi için çok önemli. Öte yandan mobil hizmeti veren baz istasyonlarının da birbirine bağlanarak hem mobil internet hızının hem de kapasitesinin rahatlatılması için çok önemli.
Fiber’e baktığımızda da Türkiye’de çok büyük bir potansiyel olduğunu görüyoruz. Fiber ağının yaygınlaşması ciddi bir yatırım gerektiriyor ve bu yatırım bir tek operatörün rahatlıkla altından kalkabileceği bir yatırım değil. Dünyadaki başarılı örneklerine baktığımız zaman bu işi alt yapı şirketlerinin yaptığını görüyoruz.
Bu altyapı şirketlerinin mevcut operatörlerin ortaklıklarıyla olabilir, mevcut operatörlerin üzerine ilave yatırımcıların gelmesiyle olabilir, kamuya ait olabilir, bunların hepsi alternatiftir ve bu hem fiber ağların yaygınlaşmasını sağlıyor, hem de aynı zamanda fiber hizmeti verecek operatörlere adil rekabet imkânı sağlıyor. Dolayısıyla da, tüketiciye daha kaliteli hizmet, daha iyi fiyat olarak geri dönüyor.
Yani, Türkiye’deki fiber yaygınlaşması tabii ki bildiğiniz gibi oldukça geride. Zaten ülke sıralamamız da bunu gösteriyor. Biz bu konudaki çözümün fiberin liberalleştirilmesi, ortak yatırım, ortak altyapı şirketlerinin kurulması şeklinde olduğunu düşünüyoruz. Bu şekilde ülkemizin fiber yaygınlığını ve az önce bahsettiğimiz dijital toplum, dijital birey, dijital şirketler ve dijital devlet ve ekonominin iyileşmesine en önemli katkıyı sağlayacağını düşünüyorum. Çünkü altyapı olmadan az önce bahsettiklerimizin hiçbiri mümkün değil.
Altyapıda da özetlemek gerekirse iki unsur var, birisi mobil, biri fiber. Mobilde ilave frekans ve şerit ihtiyacı var, mevcut şeritlerin boşaltılıp yeni teknolojilere atanmasına, fiberde de, fiberin yaygınlaştırılmasının teşvik edilmesi ihtiyacı var diyebilirim.