Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, 17 Ağustos Depremi’nin 21. Yıldönümünde Türkiye’de deprem riskleri konusunda farkındalık yaratmak ve 1999 yılından bugüne depreme yönelik yapılan çalışmaları aktarmak amacıyla bir basın toplantısı düzenledi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatarak sadece Marmara Bölgesi’nde değil, ülkenin her yerinde deprem farkındalığıyla yaşamamız gerektiği mesajını iletti.
17 Ağustos 2020 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nde (KRDAE) düzenlenen basın toplantısına, KRDAE Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi (BDTİM) Müdürü Prof. Dr. Doğan Kalafat ve KRDAE Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Ali Pınar katıldı.
1999’dan bugüne 30 dakikadan 30 saniyeye
Prof. Dr. Haluk Özener, Rasathane’nin 17 Ağustos 1999 Depremi’nde bugüne yaptığı çalışmaları şöyle aktardı:
“1999 yılında sadece 30 adet analog kayıt istasyonumuz vardı, bugün ise 456 kayıt istasyonuyla deprem takibi yapabiliyoruz. Bu istasyonlardan 258 tanesi Marmara Bölgesi’nde bulunuyor. 21 yıl önce deprem çözümleri 30 dakikada yapılabiliyorken bugün depremin lokasyonunu ve büyüklüğünü 30 saniyede belirleyebiliyoruz.”
Prof. Dr. Özener’in aktarımına göre, son bir yılda Türkiye ve yakın çevresinde büyüklükleri 0.2 ile 6.7 arasında değişen 25807, büyüklüğü 4.0 ve üzeri 365 ve büyüklüğü 5.0 ve üzeri ise 40 deprem kaydedildi. Marmara Bölgesi için ise son bir yılda büyüklüğü 0.2 ile 5.7 arasında değişen 1306 deprem kaydedildi.
Uzun yıllardır deprem yaşanmamış yerlere dikkat
Haluk Özener konuşmasına şöyle devam etti;
“Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fayları boyunca tespit ettiğimiz sismik boşluklar deprem tahmini konusunda bize önemli veriler sunuyor. Geçtiğimiz 100 yılda deprem olmayan ve enerji biriktirmeye devam eden yerler arasında Marmara Denizi ve Erzincan’ın doğusundaki Karlıova bölgesi var. Bunun dışında Anadolu’nun tamamında da aktif faylar var, ancak her fayın deprem tekrarı aynı değil. Örneğin 2000 yıl önce Antakya’da kayıplara yol açan bir deprem olmuş ve bu fay küçük küçük enerji biriktirmeye devam etmiş. Bunun gibi uzun süredir sessiz kalan yerler gündemde olmuyor ancak buradaki enerji de deprem yaratacak şekilde açığa çıkabilir.”
Erken uyarı sinyalini alan yerler arasında Marmaray ve İGDAŞ da var
Prof. Dr. Özener, Kandilli Rasathanesi’nde yapılan diğer çalışmaları şöyle aktardı:
“Marmara Denizi’ni deniz seviyesi gözlem istasyonlarıyla en küçük hareketleri bile tespit edecek şekilde izliyoruz. Sadece deprem üzerine değil, son yıllarda gündeme gelen tsunami tehlikesine yönelik de çalışıyoruz. Tarihte Marmara, Ege ve Akdeniz’de kayıplara yol açan tsunamiler yaşanmış. Örneğin 21 Temmuz 2017’de Bodrum Gökova Körfezi’nde meydana gelen depremde 30 cm yüksekliğindeki tsunami bile tahribata yol açtı.
Karada ve deniz dibinde yer alan 15 istasyondan oluşan İstanbul Erken Uyarı Sistemi deprem sonrası yıkıcı etkileri en aza indirmeye yönelik tasarlandı. Böylece depremden 5-7 saniye önce Marmaray ve İGDAŞ gibi yerlere sinyal göndererek önlem almalarını sağlayabiliyoruz.”