Zülfi Livaneli’nin Mutluluk kitabından çekilen Abdullah Oğuz filmi, en çok etkilendiğim filmlerden birisiydi. Sonradan amcasının tecavüz ettiğini öğrendiğimiz Meryem’in tecavüz sonrası göl kenarında bulunma sahnesi ile başlar. Film boyunca Meryem’in defalarca öldürülmeye çalışıldığı sahneleri görürüz. Önce bir kangal halat önüne atılır ve intihar etmesi istenir. Sonra uzaklara götürüp orada öldürmesi için Meryem’i askerden dönen amca oğluna teslim ederler. O da önce trende, sonra köprüden atlaması şeklinde çeşitli yollar dener ama yapamaz (Özgü Namal tüm filmde muhteşem oynamış ama köprüde “ben günah yapmadım” deme sahnesi daha bir etkileyici).
Şimdi tam da böyle bir hikayeyi konuşuyoruz. Hakkari Yüksekova’da 3 kişinin tecavüzüne uğradıktan sonra ölen Esra’dan bahsediyorum. Ölen diyorum çünkü intihar ettiği kaydına rağmen, kullanılan tüfek’in 11 yaşındaki bir çocuğun boynuna dayayıp tetiği çekmesi mümkün görünmüyor.
Esra’dan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü kanalıyla haberim oldu. Kendisiyle yakın tarihte, bir basın gezisinde karşılaştık. Tabii ki ortak konumuz “kadın şiddeti” idi.
Atatürk’ün Bize Sağladığı Kadın Haklarını Sadece Kendimiz için değil, Şansız Kadınlar için de Savunmalıyız
Teknoloji yazarı olsam da, kadın olmam nedeniyle ilgilendiğim konulardan birisi de “Kadın Şiddeti”. Özellikle de sevgili Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı yolda, ülkenin eğitimi desteklenen şanslı kadınlarından biri olmam nedeniyle, bu konuda borcum olduğu düşüncesindeyim.
Sonuçta tüm Türkiye (ve de dünya) olarak aynı gemideyiz. Ülkenin öbür tarafında olan bir olayın ucu size şuradan, buradan dokunuyor. Ben kadınların önemli olduğunu, anne olarak yetiştirdikleri çocuklarla ülkenin bel kemiğini yarattıklarını düşünüyorum. O nedenle kadınların benliklerinin güçlü olmaları önemli. Yine bu nedenle eğitimli olmaları lazım.
Eğitimli olsunlar ki, çocukları, gençliği iyi yetiştirsinler ve ülkenin ileriye gitmesi, yükselmesi mümkün olsun. Bugün ölümünün 85.yılında andığımız Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlara haklarını vermek istemesinin ve belki de devrimlerinin bu kadar başarılı olmasının, 100 yıl sonra bile tüm karşıdevrimcilere rağmen hala halkın büyük bir desteği olmasının temelinde bu var.
Kadınları toplumun gerisine itmeye çalışan erkeklerin ne kadar korkak oldukları, kadınların erkekleri aşmasından korktukları ve kendi güçlerine güvenmedikleri bir başka konu ama aslında kendi kendilerine ve de ülkeye bu yolla kötülük ettiklerini neden farkedemiyorlar. Güçsüz kadının yetiştirdiği çocuk da kendine güvenemeyen, başkalarına biat eden çocuklar oluyor. Bunu başka yazılarda detaylı anlatacağım.
Anlatacağım hikayedeki Esra gibi şansız kadınların hikayelerini anlatmak, unutmalarını önlemek, başka Esra olaylarını engelleyebilir. Bu nedenle hep birlikte bu hikayeleri daha yüksek sesle anlatmak ve haksızlığı ortaya koymak zorundayız. Bu bizim gibi eğitimli kadınların Atatürk’e borcudur.
Esra Yücel’in Hikayesi
Esra’nın hikayesine gelince. Canan Güllü, olayı bir yerel kadın gazetecinin (.adı….) ortaya çıkardığını ve Kader üzerinden kendisine geldiğini anlattı. Güllü olayı daha sonra ulusal basında Timur Soykan’a aktardıklarını söyledi.
Güllü geçen hafta, sanıkların tutuksuz yargılandıkları davaya katılmak ve destek olmak üzere Yüksekova’ya gitti. Maalesef yerel kaymakamın eşinin yargıçlığındaki davadan, 3 sanık için “DNA belirsizliği” denilerek beraat çıktı.
Aşağıda dava öncesinde Canan Güllü’nün Esra Yücel davasına dair anlattıklarını izleyebilirsiniz.
Tek Görgü Tanığı; Esra Yücel Ortadan Kaldırıldı mı?
Ama mahkemenin dikkat çektiği bir başka husus var. Bu husus, intihar ettiği söylenen Esra’nın silah olarak ortaya konan tüfeği ateşleyemeyeceği bilgisi. Canan Güllü bunu şöyle sorguluyor; “Tecavüzün tek görgü tanığı ortadan mı kaldırıldı?” Bunu söylediğinde ben de Livaneli’nin hikayesindeki Meryem’i intihara zorlamalarını, intihar etmeyince öldürmeye çalıştıklarını, çünkü sonuçta tecavüzün amca tarafından yapıldığının ortaya çıktığını hatırladım. Çok yazık.
Bu konunun şu anda üstüne gidiliyor ama suçlama nedense tecavüz sanıklarına değil, aileye doğru yönelinmiş durumda. Bu da şaşırtıcı bir başka husus.