Hasta ve kayıp sayılarının her geçen gün arttığı bugünlerde hem hastalıklardan korunmak hem de hayata kaldığımız yerden devam etmek istiyoruz. Güzel bir gelecek için çocuklar, gençler iyi yetişmeli, eğitimleri aksamamalı. Boşa geçirilecek zamanları yok, her gün çok kıymetli. En hızlı öğrendikleri, algılarının en yüksek olduğu dönemdeyiz ve bu dönemi atlamamalıyız. Amaç eğitim ve öğretim olduğuna göre birçok farklı yöntemle amaca ulaşmak mümkün aslında. İlle de bildiğimiz yöntemleri kullanmak bir sınıfa doluşmak ve bir eğitmen eşliğinde yapmak zorunda mıyız?
Eskiden elimizdeki araçlar tahta, tebeşir, kitap defter, kalemdi. Zaman değişti, yeni araçlarımız var artık. Bilgisayarlarımız, internet, dijital içerikler, videolar, görseller, her türlü dijital medya, bize bunları sunan Öğretim Yönetim Sistemleri (LMS – Learning Management Systems), sanal asistanlar, eğitimi destekleyen yapay zeka uygulamaları, dijital ölçme değerlendirme sistemleri, dijital bilgiye her yerden her türlü erişim, sınırsız açık bilgi kaynakları, dünyanın en iyi eğitmenlerinin rehberliği ve daha niceleri önümüze sunuluyor. Tek eksiğimiz aslında organize olmak ve yeni bir düzen kurmak. Elimizdeki yeni araçları en iyi nasıl kullanacağımızı kurgulamak ve dönüşmek. (Dijital Dönüşüm – Digital Transformation).
Eğitim sektörünün büyüklüğü ve önemi
Dünya nüfusu her gün 200.000 kişi daha artıyor. 2030 yılına geldiğimizde 1 milyar kişi daha nüfusa katılmış olacak. Tüm bu insanların da eğitiminin planlanması ve kaynak ayrılması gerekiyor. 2020 yılı itibariyle eğitim ve öğretime harcanan para yaklaşık 6,5 trilyon dolarken 2030 yılında bu büyüklüğün 10 Trilyon dolar olması bekleniyor.
Bu miktarın okul öncesi, K12( ilkokul +ortaokul +lise), yükseköğrenim, kurumsal eğitim ve hayat boyu eğitim (Sürekli eğitim) harcaması olarak kırılımı ise aşağıdaki grafikteki gibi. Buradan da görüleceği üzere en büyük bölüm K12’ye denk geliyor.
Teknolojinin hızlı ilerlemesi ve insan hayatını derinden etkilemesi meslekleri ve iş yapış şekillerini de kökten değiştiriyor. Eski meslekler kayboluyor yerini daha önce hiç bilmediğimiz işler alıyor. İnternette, siber dünyada yapılan işler için hazırlanmak lazım. Bu meslekler için de alınan eğitimin bu yetkinliği kazandıracak şekilde dönüşmesi ve değişmesi gerekiyor. Bildiğimiz geleneksel yöntemlerin ve bilginin yeterli olmayacağı daha modern ve çağdaş bir eğitimin tasarlanması gereğini de ortaya çıkarıyor. O zaman şu karatahtadan, sıralardan bir çıkıp yeni dünyanın nerede olduğuna bakıp oraya hazırlanalım ve bunun için neler gerektiğini çalışalım.
24 Ağustos’ta kaybettiğimiz değerli eğitim uzmanı Sir Ken Robinson’un eğitimin nasıl dönüşeceğine dair toplum önünde yaptığı son konuşmayı da paylaşalım.
My thoughts for the Call to Unite
Bu konuşmada Sir Ken Robinson, korona sonrası eski normallerimize dönerek hayata devam edemeyeceğimizi ve yeni şartlara adapte olarak eğitimde de dönüşüm gerektiğini vurguluyor. “İnsanlar öğrenmeyi seviyorlar ama okulu değil. Ben de bir öğretmenim, öğretmenlere saygım var. Sorun ne öğrenciler, ne öğretmenler, ne de aileler. Okulları yeniden keşfetmemiz, kurgulamamız lazım” diyor. Bir de 2 önemli projeden bahsediyor Robinson. Biri www.goboundless.org (eğitim konusunda yeni fikirleri paylaşım platformu) , diğeri de www.hellogenius.com (öğrencilere ilgileri doğrultusunda güvenli bir eğitim sağlayan platform) . Korona sonrası yeni normallerimizi tarif edip uygularken elimizde bu tür platformların olması da önemli bir şans.
Koronanın eğitime etkileri ve teknoloji
Pandemi başladıktan sonra TMM – TaMaM (Temizlik, Mesafe, Maske) kurallarını uygulayabilmek ve hastalıktan korunmak için hem iş hayatında hem de eğitimde değişiklikler yapmak zorunda kaldık. Evden çalışmak, evden eğitimi sürdürmek ise ancak teknoloji ile mümkün oldu. Tüm sektörler yara alırken, iletişim, telekom, e-ticaret gibi teknolojiye dayalı sektörler hayatın devamı için temeli oluşturdular. Bir de baktık ki aslında pek çok iş pekâlâ evden de yapılabiliyormuş, eğitim eksiklerine rağmen belirli ölçüde sürdürülebiliyormuş. Eksikler derken var olan çözümleri uygulayamamak, hazırlıksız olmak, deneyimsiz olmak, değişime direnç gibi teknolojiyle ilgisi olmayan insana özel problemleri da unutmayalım. Aslında bu dönemde kullanmak zorunda kaldığımız için kullanmaya başladığımız bir çok teknolojik çözüm zaten vardı, sadece biz yeterince kullanmıyorduk.
Bu dönemde kullanmaya başladığımız ama pandeminin en az eskisi kadar etkili olması nedeniyle eğitim sürecinin yeniden gözden geçirilmesi ve verimli bir eğitimin nasıl olabileceği tartışılırken önümüze çıkan bazı teknolojik çözümlerin iyi değerlendirilmesi gerekiyor. En büyük eksikliğimizin yine internet bağlantısındaki yetersizlik, öğrencilere ve eğitmenlere bireysel ekipmanların (bilgisayar, internet bağlantısı, dijital eğitim araçları gib ) sağlanamaması olduğu görülüyor. Bütün bu eksikleri giderebilirsek teknoloji eğitime nasıl yardımcı olur bir bakalım:
Online Eğitim
Online eğitimde bağlantı sorunu çözüldüğünde önümüzdeki en büyük yardımcı Öğretim Yönetim Sistemi (LMS-Learning Management Systems) dediğimiz altyapılar. Bu platformlar ders içeriğinin eğitimin en iyi şekilde kurgulanmasına, dijital görseller, dokümanlar, linklerle beslenip zenginleştirilmesine olanak sağlıyor. Sınıftaki öğrenmeye göre en büyük farkı öğrencinin kendi öğrenme hızınızda ilerleyebilmesi. Tekrarlar yapıp, kendini en iyi hissettiği zaman, kimisi sabahın erken saatinde kimisi gece geç vakit çalışabiliyor. Yapay zeka destekli bu sistemler önüne tekrarlar, testler çıkararak öğrenmeyi metodik olarak pekiştiriyorlar. Bu sistemdeki başarı durumu aynı zamanda ders içeriğini üretenler eğitmenler için de bir veri oluşturuyor ve bu veri doğrultusunda içeriği iyileştirmek mümkün oluyor.
Öğrencilerin kendi aralarında ya da eğitmenle sohbet etmesi, sorular sorması, paylaşımlarda bulunması için teknik kolaylıklar var. Sınavları da bu platformdan yapmak, sonuçları paylaşmak, ödev-proje vermek mümkün.
Teknik olarak bakıldığında LMS sistemleri her kurumun kendi lokasyonuna kurulabilir veya bulut servisi olarak internet üzerinden öğrenciye/eğitmene sunulabilir.
Türkiye’de Üniversitelerin kullandıkları LMS sistemlerini bu yazıda bulabilirsiniz. Moodle açık kaynaklı bir sistem olarak kullanılan en yaygın LMS sistemlerinden birisi. Blackboard, Advancity, Canvas, Adobe Connect’in de yaygın olarak kullanıldığını görebiliyoruz. Kimi okullar ise kendi geliştirdikleri altyapıları kullanmayı tercih ediyorlar. Türkiye’de 2 milyonu aşkın öğrencinin kullandığı Advancity 26 ortaokul ve 76 üniversitede kullanılıyor.
Artırılmış/Sanal Gerçeklik AR/VR/MR Augmented/Virtual/Mixed Reality
Eğitimde en önemli teknolojik desteklerden biri de AR/VR uygulamaları. Öğrencilerin eğitim aldıkları konuları sanal ortamda görerek inceleyip öğrenebilmelerine olanak veren bu teknolojiler giderek yaygınlaşıyorlar. Tıpta, ameliyat veya anatomik incelemelerde, uçuş simülasyonlarında, askeri tatbikat gibi uygulamalarda bu teknolojilerden yararlanmak mümkün. Tarihi yerler veya müzeler de mekânların içinde sanal olarak gezerek öğrenilebiliyor.
Biyometrik tanıma, yüz tanıma teknolojileri
Okullarda güvenlik amaçlı yüz tanıma teknolojileri kullanılabiliyor. Uzaktan termal kameralarla ateş ölçülüyor, öğrencilerin derse olan dikkati, ilgisinin kaybolup kaybolmadığı da yine yüz tanıma teknolojileri ile takip edilebiliyor. Derse devam da yine bu yöntemle daha kolay izleniyor. Dijital ortamlarda kimlik doğrulama yine bu teknoloji ile yapılabiliyor.
Oyunlaştırma (Gamification)
Çocuklar bir konuyu oyun içinde çok daha kolay öğreniyorlar. Teknolojinin sunduğu imkânlarla dijital oyunlar tasarlanarak mobil uygulamalar, tabletler ya da bilgisayar üzerinde hem toplu hem de bireysel oyunlarla eğitim kolaylaştırılabiliyor. Dünyada 2023 yılında bu pazarın büyüklüğünün 1,8 milyar dolara çıkması bekleniyor. Oyunların içinde çocuklara değişik hedefler vererek bir konunun daha iyi anlaşılması sağlanabiliyor. Örneğin şehirlerin, dağların, nehirlerin yerleri bulmaca olarak verilebilir. Yabancı dil öğrenirken, oyun içinde bulmacalar, tekrarlar yapılabiliyor. AR/VR ile de zenginleştirilip tarih, coğrafya, yabancı dil dersleri desteklenebiliyor. En bilinen uygulamalardan Duolingo’yu buna örnek gösterebiliriz.
Yapay zeka uygulamaları
Yapay zeka teknolojisinin günümüzde en başarılı olduğu alanlar NLP – Doğal Dil İşleme (Natural Language Processing) ile yapılabilecek pek çok eğitim uygulaması sıralanabilir. Örneğin sesli asistanlar derslerde sorulan sorulara cevap verebilirler. İstenen konuları araştırıp kaynaklar bulabilirler. Öğretmenlere de tekrar eden sorularla zaman kaybetmemeleri, onun yerine daha yaratıcı işlerle uğraşabilmeleri için zaman kazandırırlar.
Yapay zeka öğrencilerin durumlarını önceden takip etmek ve başarıları konusunda öngörülerde bulunmak için de kullanılabilir. Veri analizi kullanılarak ilgisi dağılan ve başarısızlığa doğru sürüklenebilecek öğrenciler önceden tespit edilip iyileştirici önlemler alınabilir.
Akıllı okullar (Akıllı kampüsler)
Okullara yerleştirilen sensörler farklı konulardaki verileri toplayarak hem öğrencilerin hem de eğitmenlerin daha konforlu bir eğitim alabilmelerine destek olabilirler. Burada da giderek yaygınlaşan IoT (Internet of Things –Nesnelerin interneti) teknolojisinden faydalanılabilir. Okula devam, gürültü ölçümleri, etkinlik bildirimleri, sınıf yönlendirmeleri gibi pek çok uygulama okul hayatını kolaylaştırabilir. Okulların kendi mobil uygulamaları da okuldaki hem akademik hem de sosyal hayata dair veriler kolay ulaşılabilmesine, öğrenci-eğitmen iletişimine destek oluyor. Okulların idari yönetimi açısından da pek çok kolaylaştırıcı uygulamalar bu teknolojileri kullanarak geliştirilebilir.
Eğitim teknolojilerinin 2019 yılındaki büyüklüğü 76 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. 2020-2027 yılları arasında bu değerin yılda %18 artması bekleniyor. Yaşadığımız bu özel ve zorlu pandemi günlerinde çok değer verdiğimiz çocuklarımız, gençlerimiz ve öğrenerek her daim genç kalacak olan yetişkinler için teknolojinin kolaylıklarından mutlaka faydalanmalı.