Uluslararası Gıda Güvenliği Bilgi Ağı’nın (FSIN – Food Security International Network) raporuna göre geçen yıl dünyada, 53 farklı ülkede yaklaşık 133 milyon insan açlık yaşamışlar. (1) Bu konuda en kötü durumda görünen ülkeler Yemen, Kongo, Afganistan, Etiyopya, Suriye, Sudan ve Nijerya. Bu ülkelerdeki aç insan sayısı yaklaşık 72 milyonu bulmuş. Açlığın en temel sebepleri; iklim değişiklikleri, ekonomik problemler, siyasi çatışma ve gerginlikler olarak gösteriliyor. 2018 yılının en öne çıkan konusu ise siyasi çatışmalar olmuş. 21 ülkedeki 74 milyon kişi bu sebepten açlık yaşamışlar. İklim değişiklikleri ve doğal afetler yüzünden aç kalanlar ise 29 milyonu bulmuş. Sudan, Zimbabwe gibi ülkelerde de ekonomik koşullar 10 milyondan fazla insanı açlığa mahrum etmiş.
Oysa çatışmalara son vererek, kadınları güçlendirip çocukların iyi beslenmelerini ve eğitimli yetiştirilmesini sağlayarak, kırsal altyapıyı iyileştirip sosyal güvenlik ağlarını güçlendirerek istikrarlı ve açlıktan uzak bir dünya yaratmanın mümkün olduğunu biliyoruz. Bilgi ve teknolojinin yardımıyla gıda üretimindeki değişiklikleri erkenden algılayarak, özellikle kırılgan ülkelerde nerdeyse gerçek zamanlı çözüm üretilebiliyor. Yapay zekâ ve büyük veri, nesnelerin interneti (IoT), dronlar, robotlar, biyoteknoloji, görüntü alma ve tanıma sistemleri, insansız araçlar bu alanda en çok kullanılan teknolojiler olarak sayılabilir. Teknoloji kullanılarak gıda üretiminde yapılan yeniliklere kısaca değinelim.
Tarımda üretkenliği artırma, otomasyon
Teknolojinin getirdiği en önemli faydalardan biri tarımda otomasyonu uygulamak. Yeni dönemde artık robotik araçlar kullanılıyor. İnsan elinin değmesine gerek kalmayan bu yöntemle insansız ve yapay zekâ kullanan makinalar 7×24 çalışarak ekim, dikim, toplama, ilaçlama gibi birçok işlemi hatasız yapabiliyorlar. “Hands free Hectare” (2) adı verilen bir projede, dronlarla araziler incelenerek haşerelere karşı direk hedefe yönelik otomatik ilaçlama yapılıyor. Topraktaki değişimler anlık takip ediliyor ve eksikler tamamlanıyor, gerekli sulama yapıyor. İnsansız traktörlerle arazi ekilip, biçiliyor.
Blue River Technology (3) adındaki bir startup firma yapay zekâ ve bilgisayarlı görüntüleme tekniklerini kullanarak topraktaki ekin ve yabani otu ayıran, ekini besleyip, otları ilaçlayıp yok eden bir metot geliştirmiş ve 305 milyon dolarlık bir yatırım almış. Bu teknik sayesinde tarımda kullanılan kimyasallar %90 oranında azalmış.
Akıllı robotlar ürünleri zarar vermeden toplamak konusunda da maharetliler. Yine yapay zekâ kullanan makinalar, olgun çilekleri renklerinden ayırarak toplayabiliyorlar, henüz olgunlaşmamış olanlara dokunmuyorlar. Üstelik bu makinalar gece gündüz demeden, yorulmadan çalışıyorlar. Ağaçlardaki elmaları dallarına zarar vermeden toplayabiliyorlar.
Bir başka yöntem ise uzaydan ekilmiş alanların gözlenmesi ve ekinlerin sağlıklı büyüyüp büyümediklerinin takip edilmesi. Böylelikle o dönem kıtlık olup olmayacağı konusunda önceden bilgi sahibi olunuyor, su ihtiyacı olan ya da hastalıklı bölgelere gerekli işlemler zamanında uygulanıyor. Küçük uçaklarla da benzer ölçümler yapılıp ilaçlama veya sulama yapılıyor.
Dikey Tarım
Geleneksel tarımın en büyük zorluklarından biri iklim ve hava olaylarına karşı olan çaresizliğimiz. Her ne kadar doğru ekim-dikim yöntemlerinin uygularsanız uygulayın doğanın getireceği sürprizlere karşı hazırlıklı olmak ve çözüm üretmek mümkün olmuyor. Bu yüzden kontrollü tarım denen bir yöntem olan topraksız tarım uygulamaları bu tür problemlere karşı bir çıkış sağlamış.
Kapalı mekânlarda topraksız alanda yapılan dikey tarım uygulamaları hava şartlarından bağımsız, ekine zararlılara karşı bir bariyer oluşturan ve hastalıklara karşı daha dirençli ve kontrollü bir ortam sunuyor. İklim şartlarından bağımsız olarak oluşturulan kapalı alanlarda ışık, ısı, nem tamamen kontrol altında ve suni olarak üretiliyor. Gerektiği kadar ışık gerektiği kadar ısı ve nem sağlanıyor. Doğal afetler olmuyor: sel, kuraklık, aşırı sıcak ya da soğuk, dolu yağma, don olma problemi yok.
Bu tür dikey tarım yapılan ortamlarda IoT (Internet of Things) teknikleri de kullanılarak anında problemli alanlarla ilgili bilgi alınarak yerinde ilaçlama, sulama yapılabiliyor, ürünler zamanında toplanıyor. Ürün toplamayı da robotlar yaptığından mevsimlik işçi bulma gibi dertler de yok. Ekim, dikim, sulama, ürün toplama gece-gündüz 7×24 yapılabiliyor. Bu sistemde, sulama harcamaları daha az olmakla birlikte elektrik tüketimi artıyor. Özellikle suni güneş ışığı üreten lambalar epeyce elektrik tüketiyorlar.
Bu yöntemin önemli avantajlarından biri ise nakliye giderlerini minimize etmesi. Yani ürünü Antalya’da yetiştirip İstanbul’a taşımak zorunda değilsiniz. İstediğiniz yere kapalı bir alana bir üretim merkezi kurup en yakındaki tüketiciye ürünü ulaştırmak önemli nakliye avantajları getiriyor.
Kültür eti
Et üretimi pahalı, zaman alan, doğayı kirleten, iklim değişikliklerine sebep olan, hayvanlara eziyet veren bir işlem. Dünyada ekilebilir alanların %83’ünü et üretmek için hayvanları beslemek üzere kullanılıyor. (4)
Hayvanlardan alınan hücrelerin laboratuvar ortamında çoğaltılması esasıyla yapılan kültür et üretimi ile geleneksel et üretiminin tüm olumsuzlarından kurtulmak mümkün hale geliyor. Biyoteknoloji ile gerçekleştirilebilen bu üretim sistemi ile çok daha sağlıklı, insanlar için gerekli vitamin ve mineralleri içerecek şekilde et üretiliyor. Hatta kişiye özel yağ, vitamin, mineral dengesi ayarlanabiliyor.
Benzer şekilde dikey tarım gibi bu üretim tesisleri de herhangi bir yerde kurulabiliyor. Lokasyon bağımsız olan bu sistemde de nakliye giderlerinden tasarruf etmek ve çevresel ve iklimsel olumsuzluklardan etkilenmemek önemli bir avantaj. 2013 yılında ilk üretildiğinde bir burger eti 350.000 dolara mal olmuşken bugünkü maliyeti 11 dolara inmiş. İsrail’Li bir startup firma olan Future Meat Technologies (5) 2020’de kültür etinin kilosunu 4 dolara indireceğini söylüyor.
Yapay Zekâ (Artificial Intelligence), Biyoteknoloji (Biotechnology), Nesnelerin İnterneti (IoT – Internet of Things) , Robotik (Robotics) gibi yeni teknolojiler sağlıklı gıda üretimi, sarfiyatı önlemek, maliyeti düşürmek, insan hatalarını önlemek, zamandan tasarruf etmek, iklim değişikliklerinin önüne geçebilmek, kolay üretim yapabilmek, hayvanları ve doğayı korumak anlamında birçok olumlu gelişmeye önayak oluyorlar. İnsanca yaşayabilmek ve dünya nimetlerini tüm dünyada eşit olarak paylaşabilmek için teknolojiye ve bilime çok şey borçluyuz. Bu sayede açlık ve kıtlık kelimesini bakarsınız literatürden kaldırmak mümkün olur.
[1] Global Report on Food Crises
[4] Biyoteknoloji Sayesinde Et Üretim ve Tüketim Devrimi Gerçekleşiyor